Connect with us

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 Temmuz’da millî iradeyi ayaklar altına almak ve geleceğimizi karartmak isteyen hainleri, şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık”

15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıl dönümünde millete seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 Temmuz gecesi, hürriyet aşığı bu millete zincir vurmayı tekrar denediler ve hamdolsun başaramadılar. Ezanımızı susturmak, bayrağımızı indirmek, millî iradeyi ayaklar altına almak, geleceğimizi karartmak isteyen hainleri, şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü anma programları kapsamında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinden millete sesleniş konuşması gerçekleştirdi.

Kamuoyu ile canlı olarak paylaşılan millete sesleniş konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz Milletim.

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün, devlet ve millet hayatımızda gördüğümüz en alçak, en sinsi, en kalleş saldırılardan biri olan 15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıl dönümüdür. Bu müstesna günde, bir yandan milletimizin kazandığı muhteşem zaferin sevincini, diğer yandan darbe girişimi esnasında kaybettiğimiz kardeşlerimizin hüznünü birlikte yaşıyoruz.

“MÜCADELEYE KATILAN İNSANLARIMIZ ASLA UNUTULMAYACAK”

Allah’ın yardımı ve milletimizin cesaretiyle başarısızlığa uğrattığımız darbe girişimi sırasında, hainlerin kurşunları ve bombalarıyla şehit olan 251 insanımıza Mevla’dan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Her kesimden vatandaşımızla, polisimizle, askerimizle darbe gecesi şehitler kervanına katılan 251 kardeşimizin tamamının ismi, tarihimize ve kalbimize silinmemek üzere kazınmıştır. Kahramanca verdikleri mücadelede gazilik unvanıyla şereflenen kardeşlerime de Rabbim’den sağlık ve afiyet temenni ediyorum.

O gece darbecilere direnmek için sokaklara, meydanlara, saldırganların yöneldiği her yere akın akın koşan milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum.

Hayatının baharındaki körpe fidanlardan bastonuna yaslanarak adeta uçarcasına hainlerin üzerine yürüyen aksakallı büyüklerimize kadar, bu mücadeleye katılan insanlarımızın hiçbiri asla unutulmayacaktır.

“MİLLETİMİZİN 15 TEMMUZ’DA YAZDIĞI DESTAN, SIRADAN BİR DARBE TEŞEBBÜSÜ VE ONU BASTIRMA HİKÂYESİ DEĞİLDİR”

Ankara’da Külliye, İstanbul’da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü girişine yaptığımız anıtlar, bu vefanın birer sembolüdür. Aynı şekilde, ülkemizin dört bir yanında 15 Temmuz’u hatırlamak ve hatırlatmak için meydanlara, caddelere, mahallelere, pek çok esere konulan isimler de bu anlayışın yansımalarıdır. Çünkü milletimizin 15 Temmuz’da yazdığı destan, öyle sıradan bir darbe teşebbüsü ve onu bastırma hikâyesi değildir.

15 Temmuz’u anlamak için, bu topraklardaki bin yıllık mücadelemize bakmak gerekir.  15 Temmuz’u anlamak için, Malazgirt’ten beri vatanımızın her karış toprağını nasıl şehit kanlarıyla yoğurduğumuzu bilmek gerekir. 15 Temmuz’u anlamak için, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması vesilesiyle bir kez daha hayırla yâd ettiğimiz İstanbul’un fethinin manasına vakıf olmak gerekir. 15 Temmuz’u anlamak için, Çanakkale’den Kutü’l Amareye, İstiklal Harbimizden Kıbrıs çıkarmasına, terörle mücadelemize kadar yaşadığımız nice badireleri gözlerimizin önünden geçirmemiz gerekir. 15 Temmuz’u anlamak için, darbecilerin başarılı olmaları hâlinde ülkemizi ve milletimizi nereye sürüklemek istediklerini kavramak gerekir. 15 Temmuz’u anlamak için, milletimize diz çöktürme, devletimizi ele geçirme, ülkemizi parçalama gayretlerinin gerisindeki sinsi projeyi görmek gerekir.

Milletimiz, eşsiz irfanıyla, darbenin ilk saatlerinden itibaren işte tüm bu gerçekleri görmüş ve hemen harekete geçmiştir. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, her kesimden, her meşrepten insanıyla Türk Milleti, ülkesinin sahipsiz olmadığını göstermiştir. Bin yıldır hep süregeldiği gibi bugün de, yerin üstündeki yaşayanları ve yerin altındaki şehitleriyle, Türkiye’nin sahibinin bu aziz millet olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Milletimizin her bir ferdi, ezanı, bayrağı, özgürlüğü ve geleceği için gerektiğinde yenilmez birer kahramana dönüşebildiğini ispatlamıştır. Artık tamamen sönüp gittiği düşünülen istiklal ateşinin, közlerinin altından yeniden harlanabileceği anlaşılmıştır.

“HÜRRİYET AŞIĞI BU MİLLETE ZİNCİR VURMAYI TEKRAR DENEDİLER VE BAŞARAMADILAR”

İstiklal şairimiz Akif’in dediği gibi: ‘Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.’ Evet… 15 Temmuz gecesi, hürriyet aşığı bu millete zincir vurmayı tekrar denediler ve hamdolsun başaramadılar. Ezanımızı susturmak, bayrağımızı indirmek, millî iradeyi ayaklar altına almak, geleceğimizi karartmak isteyen hainleri, şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık.

Dünyada, şehadete cesaretle yürüyen, şairin ifadesiyle “ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun” diyerek hainlerin karşısına dikilen bir başka millet yoktur. İşte bunun için 15 Temmuz’u, Demokrasi ve Millî Birlik Günü olarak ilan ettik. Hep dediğim gibi, beni böyle bir milletin ferdi olarak yarattığı için Allah’ıma hamd-ü senalar ediyorum.

“15 TEMMUZ, HİÇBİR ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE TÜRKİYE’Yİ İŞGAL GİRİŞİMİYDİ”

15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, ülkemizi işgal girişimiydi. Bunun için kendi ordumuzun içindeki teröristlerin kullanılmış olması, işgal girişimine alçakça bir ihaneti de eklemiştir. Tekbirler, salalar, dualar eşliğinde kıyama kalkan milletimiz, vatanının özgürlüğüne sahip çıkarak, hainleri tepelerken, kendisi üzerinde hesap yapanların heveslerini de kursaklarında bırakmıştır. Milletimiz o gece, hiçbir mecburiyeti olmadan, hiçbir zorlamaya kesinlikle maruz kalmadan, hiçbir karşılık beklemeden, tamamen kendi inisiyatifiyle harekete geçmiştir. Bir asır önce, vatan topraklarının dörtte üçünü kaybederek Cumhuriyeti kuran milletimiz, 15 Temmuz’da bir daha aynı felakete izin vermeyeceğini cümle âleme ilan etmiştir.

15 Temmuz, son devletimizi yıkarak vatanımızı ele geçirmeye çalışanlara, bunun ancak milletimizin son ferdi de son nefesini verdikten sonra mümkün olabileceğinin ifadesidir. ‘Sayılmayız parmağ ile / Tükenmeyiz kırmağ ile / Taşramızdan sormağ ile / Kimse bilmez ahvalimiz’ diyen Muhyi misali, bizim ahvalimizi ancak bizden olan bilir.

“BU DARBE GİRİŞİMİ MİLLETİMİZİ YILDIRMAK BİR YANA, AZMİNİ KAMÇILAMIŞTIR”

Bu darbe girişimi milletimizi yıldırmak bir yana, azmini kamçılamıştır. Üzerimize çöken o kara gecede, ülkemizi yükseltmek, güçlendirmek, büyütmek için daha çok çalışmamız, daha çok mücadele etmemiz gerektiğini gördük.

Biliyoruz ki Türkiye, 83 milyon vatandaşı ve 81 vilayetiyle güzeldir. Biliyoruz ki Türkiye, birliğiyle, beraberliğiyle güzeldir. Biliyoruz ki Türkiye, dostluğuyla, kardeşliğiyle güzeldir. Kimsenin bunları bozmasına izin vermeyeceğiz.

FETÖ içeriden, PKK dışarıdan, kimi alttan, kimi üstten, ne kadar uğraşırsa uğraşsın ezanımızı susturamayacak, bayrağımızı indiremeyecekler.

Ayasofya’da susturulan ezanı nasıl 86 yıl sonra yeniden semaya yükselttiysek, yeminli düşmanlarımızın her fırsatta indirmeye kalkıştığı bayrağımızı nasıl her seferinde daha yükseğe astıysak, terör örgütlerinin saldırılarını da aynı şekilde bertaraf etmekte kararlıyız.

Birinci Dünya Savaşı için ‘Osmanlının paylaşım kavgası’ derler. Dünya düzeninin temellerinden sarsıldığı bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti için de aynı hayallere kapılanları hüsrana uğratacağız.

Ülkemizi siyasi, ekonomik, askeri kuşatma altına almaya çalışanların senaryolarını, çok daha büyük vizyonları hayata geçirerek yırtıp atıyoruz.

Bölgemizde pek çok devleti önce iç karışıklıklarla sarsıp, ardından işgal edenlere, Türkiye’nin öyle bir devlet olmadığını, her alandaki atılımlarımızla bilfiil gösteriyoruz.

Milletimizin kendi içindeki görüş ayrılıkları ve tartışmalara bakarak niyetlerini bozanlara cevabımızı, konu vatanımız, ezanımız, bayrağımız olduğunda çelik bir yumruk olup tepelerine inerek veriyoruz.

Türkiye’nin, özellikle son 7 yılda yaşadığı her hadise, bu hakikatin farklı veçhelerdeki birer örneğidir. Ağaç bahanesinin arkasına sığınanlar da, adalet kisvesi altında millî iradeyi teslim almaya çalışanlar da çukurlarda bölücülük yapanlar da sınırlarımızı kuşatmaya kalkanlar da bu akıbetten kurtulamamıştır.

“TÜRKİYE’NİN YENİDEN AYAĞA KALKIŞI KARŞISINDA ŞAŞKINLIĞA UĞRAYANLARA DİYORUZ Kİ, DAHA BİTMEDİ…”

Teslim almak için darbe girişimi dâhil her yola başvurdukları Türkiye’nin, silkinip asırlık uykusundan uyanan bir dev gibi yeniden ayağa kalkışı karşısında şaşkınlığa uğrayanlara diyoruz ki, daha bitmedi…

Bu milletin daha söyleyecek çok sözü var. Bu milletin daha hayata geçirecek çok projesi var. Bu devletin daha harekete geçirecek çok potansiyeli var.  Çünkü bu millet, yüreği ve bileği güçlü olmanın yanında, arkasında ancak gönül gözü açık olanların fark edebileceği dua ordusu olan bir millettir. İslam’la müşerref olarak bu duayı aldık. Ayak bastığımız her yerde mazlumların, mağdurların yanında durarak bu duayı aldık. Asırlar boyunca süren Haçlı Seferlerinde Anadolu’yu çapulculara mezar ederek bu duayı aldık. İstanbul’u fethederek bu duayı aldık. Hint Okyanusundan Viyana önlerine kadar çağının en büyük devletini ‘önce insan’ diye yöneterek bu duayı aldık. Çanakkale’den 15 Temmuz’a kadar arkasında 7 düvelin olduğu her saldırıya göğsümüzü siper ederek bu duayı aldık. Fırsat bulduğumuzda elimizdeki tüm imkânları bölgemizdeki ve dünyadaki gariplerle paylaşarak bu duayı aldık. Velhasıl, kahraman ordumuz cephede harp ederken, ‘dua ordumuz’ da onlarla birlikte başka bir harp veriyordu.

Fatih’in askerleri İstanbul surları önünde dizi dizi saldırıya geçerken, geride bekleyenler ‘Bugün şehit olma sırası bize geldi’ diyerek seviniyordu. Çanakkale’de düşmanın ölüm kusan silahlarının önüne atılan her asker grubunun arkasında, şehadet sırasını bekleyen bir başka grup vardı.

Uzun yıllardır süren terörle mücadele harekâtlarımızda, benzer pek çok hadisenin yaşandığını biliyoruz. 15 Temmuz’da da, darbecilerin silahlarının üzerine ‘bugün değilse ne zaman öleceğiz’ diyerek, şehadet umuduyla dimdik yürüyen nice kahramanlar vardı.

Mehmet Akif, ne güzel ifade etmiş: ‘Sen ki asara gömülsen taşacaksın…, Heyhat! / Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat. / Ey şehid oğlu şehid! İsteme benden makber, / Sana ağuşunu açmış duruyor peygamber!’

“GÜÇLÜ OLMAK, HAKKIN YARDIMINA MAZHAR OLMAKTIR”

Evet… Ne mutlu Peygamberin yoldaşı olanlara, ne mutlu Rabbimizin müjdelediği o kutlu yolda yürüyenlere… Güçlü olmak, sadece sayıca çok, silahça üstün olmak demek değildir. Güçlü olmak, tıpkı yüce kitabımızda müjdelendiği gibi asıl Hakkın yardımına mazhar olmaktır. 15 Temmuz’da milletimiz işte bu hakikati bizzat yaşamıştır.

Tanka yumruk, savaş uçağına levye fırlatan, namluya alnını dayayan bir milletin önünde kim durabilir? İnşallah, bundan sonra da aynı inanç ve ruhla ülkemize sahip çıkacak, birliğimizi, beraberliğimizi koruyacağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü, o gece yaşadığımız kutlu kucaklaşmayı bize ilelebet hatırlatacaktır. Bir kez daha 15 Temmuz gecesi dar-ı bekaya uğurladığımız yiğitlere Allah’tan rahmet, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum. Rabbim bir daha bu millete 15 Temmuz’lar yaşatmasın diyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Kalın sağlıcakla.”

Dünya

“TÜRKİYE’YE YENİ REKORLARI, YENİ SEVİNÇLERİ YAŞATACAĞIZ”

Genç Gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”

Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.

Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.

Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.

“TÜRKİYE’YE YENİ REKORLARI, YENİ SEVİNÇLERİ YAŞATACAĞIZ”

İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.

Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.

Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.

Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.

28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.

Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.

‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.

“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”

30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.

Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.

2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.

3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.

7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.

“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”

Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.

Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.

Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.

“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”

Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.

Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.

“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”

Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.

Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.

“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”

Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.

Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.

Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.

“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”

Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.

Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.

“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”

Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.

Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.

Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.

Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.

“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”

Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.

“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.

Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

Dünya

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi

Genç Gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Japonya-Türkiye ilişkilerinin 100. yılı dolayısıyla resmî ziyaret için Türkiye’de bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito’nun eşi Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi.

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ziyaret etti.

Lider eşleri önce İstanbul’un fethedilişinin 571. yıl dönümünde Fatih Sultan Mehmet’i anmak için açılan “Fatih Sultan Mehmet” sergisini gezdi.

Burada Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Dönemi, Padişahlık Dönemleri, İlim Hayatı ve O Dönemde Yaşayan Âlimler, İstanbul’un Fethi ve Askerî Hayatı, Siyasi Hayatı ile Fatih Döneminde Mutfak, Şair Fatih: Avni, Vakıf Eserleri ve Ölümü bölümleri hakkında bilgi alan Akishino sergide sunulan Fatih Sultan Mehmet’in kaftan, kılıç, zırh gömlek gibi kişisel eşyaları ve o dönemin tarihine ışık tutacak çok sayıda esere hayranlığını dile getirdi.

Emine Erdoğan ve Akishino, sergi ziyaretinin ardından, Cihannüma Salonu’na geçerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Lider eşleri, daha sonra, 600 Japonca eserin bulunduğu Japon Kitaplığı bölümüne geçtiler.

Emine Erdoğan, burada bulunan kitapları inceleyen konuğuna, Mevlana’nın “Mesnevi” eserinin Japonca baskısını ve serginin içeriğini de anlatan “Fatih Sultan Mehmet” kataloğu ile İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan “Türkiye” kitabını hediye etti.

ÇOCUKLARDAN KÜRESEL ISINMA SUNUMU

Daha sonra Nasreddin Hoca Kütüphanesi’ne geçen Emine Erdoğan ve Akishino’yu çocuklar sevgiyle karşıladı. Burada çocukların yaptığı resimleri inceleyen lider eşlerine, bir anaokulu çocuğu kendi yaptığı üzerinde lale motifi olan tabağı hediye etti.

Anaokulu çağındaki bir başka çocuk ise Emine Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensesi Akishino’ya küresel ısınma ile ilgili bir sunum yaptı.

“TEMENNİMİZ İŞ BİRLİĞİNİN DAHA DA İLERİYE TAŞINMASI”

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile gerçekleştirdikleri programa ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin tesisinin 100. yıl dönümü kapsamında ülkemizi ziyaret eden Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya gelmekten memnuniyet duydum.

Ülkemizin kültür hazinesine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ve Japonya kitaplığı bölümünü ziyaret ettik. Farklı medeniyetlerin birikimlerini aynı çatı altında buluşturan kütüphanemizde muhafaza edilen özel ve nadir eserleri tanıtma fırsatı bulduk.

Fatih Sultan Mehmet Sergisi’ni gezerek tarihimizin büyük liderlerinden birinin vizyonunu, sanata ve bilgiye olan bağlılığını yakından inceledik. Japonya Kitaplığı, iki ülkenin ortak mirasına ışık tutan ve dostluk bağlarını güçlendiren bir sembol niteliğinde. Temennimiz bu anlamlı ziyaretin ülkelerimiz arasındaki iş birliğini daha da ileriye taşımasıdır.”

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ile görüştü

Türkiye’ye Hoş Geldiniz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya Veliaht Prensi Akishino’yu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gelişinde giriş kapısında karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino, Türkiye ve Japonya bayrakları önünde tokalaşarak poz verdi.

Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino heyetleri eşliğinde görüşmeye geçti.

Görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Japonya Veliaht Prensi Akishino’ya, Osmanlı Generali Pertev Paşa’nın İmparator Mutsuhito tarafından ödüllendirildiğini gösteren belge hediye edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, resmî ziyarette bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Japonya Veliaht Prensi Akishino ve Prenses Kiko ile aile fotoğrafı da çektirdi.

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge