Connect with us

Dünya

“Afrika’yla ilişkilerimizin özü; samimiyet, kardeşlik, dayanışmadır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Afrika ile ilişkilerimizin ve iş birliğimizin geliştirilmesi insani ve girişimci dış politikamızın temel ilkelerinden birini teşkil ediyor. Afrika’yla ilişkilerimizin özü; samimiyettir, kardeşliktir, dayanışmadır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Félix Antoine Tshisekedi Tshilombo ile gerçekleştirdiği baş başa ve heyetler arası görüşmelerin, iki ülke arasındaki anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenledi ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Afrika kıtasında Türkiye için önemli bir ortak olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye Cumhurbaşkanı seviyesinde bir ilki teşkil eden bu tarihî ziyaretin, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açacağına inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“İKİLİ TİCARET HACMİMİZİN 250 MİLYON DOLARA ÇIKARTILMASI HEDEFİNİ BELİRLEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Değerli dostumla görüşmelerimizde, ilişkilerimizi tüm yönleriyle değerlendirme fırsatı bulduk. İş birliğimizi geliştirme yönündeki irademizi karşılıklı olarak teyit ettik. Ekonomik ve ticari ilişkilerimizi de dostluğumuza yakışır seviyeye yükseltmek için birlikte yoğun çaba göstereceğiz. İlk aşamada ikili ticaret hacmimizin 250 milyon dolara çıkartılması hedefini belirledik. Az önce imzalanan anlaşmalar bu hedefe ulaşılmasına büyük katkı sağlayacaktır.”

Güvenlik ve terörle mücadele konularında da iki ülke arasında iş birliğini ilerletmek istediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Cumhurbaşkanına FETÖ’yle mücadelemize verdiği samimi destek için ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum” dedi.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin, FETÖ’nün Kinşasa’daki okulunu 2018 yılında Türkiye Maarif Vakfı’na devrederek, Türkiye ile dayanışmasını gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Türk ve Kongo’lu öğretmenlerin görev yaptığı okulumuzda, hâlihazırda 538 öğrenci eğitim hayatına devam etmektedir. Okulumuzun, başarı grafiğini sürekli yükselttiğini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Kongo Demokratik Cumhuriyeti makamlarının okulumuza ve FETÖ’yle mücadelemize verdikleri güçlü desteği sürdürmelerini bekliyoruz.”

Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo’nun, Afrika Birliği Dönem Başkanı olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo’nun Afrika kıtasının istikrar ve kalkınmasına önemli katkılarda bulunan çalışmalar yürüttüğüne işaret etti.

“AFRİKA İLE İLİŞKİLERİMİZİN GELİŞTİRİLMESİ İNSANİ VE GİRİŞİMCİ DIŞ POLİTİKAMIZIN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİNİ TEŞKİL EDİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye olarak, ilişkilerimize büyük önem atfediyor, Afrika’nın daha iyi bir kıta vizyonunu paylaşıyoruz. Kıtanın sorunlarına en kalıcı, en gerçekçi çözümlerin, yine Afrikalı kardeşlerimiz tarafından bulunacağına inanıyoruz. Afrika ile ilişkilerimizin ve iş birliğimizin geliştirilmesi insani ve girişimci dış politikamızın temel ilkelerinden birini teşkil ediyor. Afrika’yla ilişkilerimizin özü; samimiyettir, kardeşliktir, dayanışmadır. Kıta ülkeleriyle kazan-kazan ve eşit ortaklık temelinde iş birliğimizi gerçekleştireceğiz ve bunun gayreti içerisinde olacağız.”

2003 yılından bu yana yürüttükleri açılım ve ortaklık politikalarıyla kıtayla ilişkilerde ciddi ivme yakaladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilki 2008 yılında İstanbul’da, ikincisi 2014 yılında Malabo’da olmak üzere iki kez Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvelerini düzenlediklerini kaydederek, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde 28 Afrika ülkesini ziyaret ettiğini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Salgın döneminde gönderdiğimiz tıbbi yardımlarla Afrikalı kardeşlerimizin yanında olduk. Kıtayla ilişkilerimizde yakaladığımız bu güçlü ivmeyi çok daha ileriye taşıyacağız. Stratejik Ortağı olduğumuz Afrika Birliği ile düzenlemeyi öngördüğümüz Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin hazırlıklarını da ele aldık.”

Afrika Birliği Dönem Başkanı olan Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo ile iş birliği içinde hazırlık sürecini yürüteceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihî ziyaretin iki ülke için hayırlı olması temennisiyle konuk lidere teşekkür ederek, dost Kongo Demokratik Cumhuriyeti halkına Türk Milleti ve şahsı adına selamlarını iletti.

KONGO CUMHURBAŞKANI TSHİLOMBO: “İŞ BİRLİĞİMİZ DAHA DA GÜÇLENECEKTİR”

Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde ülkesinin kalkınması ve hedefleri kapsamında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarından bahsettiklerini belirterek, “Her iki alanda da çok büyük potansiyelimizin olduğunu aktardık. Türkiye ise bizlerle birlikte tarım alanında birçok projeyi hayata geçirecektir ki tarım alanı da bizim önceliklerimizden birisidir” ifadesini kullandı.

Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo, maden kaynakları alanında da her iki ülkenin de yararına olacak şekilde kazan-kazan ilkesi doğrultusunda birlikte çalışacaklarını vurguladı.

Altyapı konusunun önemine işaret eden Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo, bu konuda birkaç Türk firmasıyla görüştüklerini ve Türk şirketlerinin ülkede büyük çaplı projeleri hayata geçireceklerini dile getirdi.

Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo, “Türkiye Cumhuriyeti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti arasındaki iş birliği ve dostane ilişkiler ve Türkiye’nin Afrika ile olan olumlu ilişkileri iyi gitmektedir. Bu iş birliği daha da güçlenecektir” dedi.

Konuşmaların ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden gelen bir gazetecinin, Türkiye’nin, ülkesi adına somut neler yapabileceğini sorması üzerine, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Afrika içinde, yaklaşık 2 milyon 400 bin kilometrekareye sahip, toprakları, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle farklı bir ülke olduğunu söyledi.

Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo ile yaptıkları görüşmeye ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki ticaret hacminin geliştirilmesine yönelik “kazan-kazan” esasına dayalı bir sürecin başlatılacağını, bu amaçla konuk Cumhurbaşkanı’nın yarın İstanbul’da iş adamlarıyla bir araya geleceğini kaydetti.

İki ülke arasında ilk etapta 250 milyon dolarlık bir ticaret hacmi hedefi belirlendiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, en uygun zamanda iş adamlarını da yanına alarak Kongo’ya ziyarette bulunacaklarını, yer altı kaynakları, savunma sanayii, tarım ve tarım endüstrisi alanlarındaki imkânlarını ele alacaklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarım endüstrisinin sıradan bir konu olmadığını, 100 milyona yaklaşan nüfusa sahip Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Türkiye’nin tarım ve hayvancılığa yönelik atacağı adımlarla birçok şeyi birlikte halledebilme imkânına sahip olabileceğine işaret etti.

Türkiye’nin savunma sanayiinde çok büyük imkâna ve güce sahip olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu konuda da birlikte atabileceğimiz adımlar söz konusu. Otomotiv sektöründe Türkiye yeni bir sıçramanın eşiğinde, burada da birçok adımlar atabiliriz. Tarım aletlerinde, az önce tarım endüstrisi dedim, bu konuda attığımız, atabileceğimiz birçok adımlar var ve tabii barajlar, bu konuda atılabilecek adımlar var. Ben kendilerine de söyledim. Özellikle yani derin su noktasında liman ihtiyacı çok önemli ve bu liman ihtiyacını bizim liman işletmecisi firmalarımız yapabilirler. Süratle, orada bu tür limanları kurup Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ni farklı ülkelere muhtaç etmezler ve yaptığımız ikili görüşmelerde bunlarda mutabık kaldık. Yarın da İstanbul’da ben inanıyorum ki iş adamlarımızla yaptıkları görüşmelerde, bu konuda bu görüşmeleri yapacaklar ve süratle de Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin bizler her alanda yanında olacağız.”

AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın işletmesine yönelik Amerika Birleşik Devletleri ve Katar ile yapılan görüşmelerden somut sonuç alınıp alınmadığı yönündeki soruyu şöyle cevapladı: “Biz şu an itibarıyla Kabil Havalimanı’nın işletilmesiyle ilgili işin başından itibaren olumlu bir yaklaşım içerisinde olduk fakat geldiğimiz noktada, o olumlu gelişmeler bizim açımızdan henüz yok ve biz olumlu yaklaşımımızı koruduk, koruyoruz. Eğer gerçekten bizim prensiplerimize, yaklaşım tarzımıza olumlu bir süreç devam edecek olursa tabii ki biz de buna olumlu yaklaşımı ortaya koyarız bu konuda, Katar başta olmak üzere. Şu an itibarıyla, işte az önce biliyorsunuz, yani buna ‘kalıcı’ demek herhalde zor ama bir geçici kabine açıklandı, bu geçici kabine nereye kadar devam eder onu da biz bilemeyiz. Bize düşen sadece bu süreci dikkatle takip etmektir. Tüm Afganistan için temennim odur ki hayırlı olsun.”

Ortak basın toplantısı öncesinde anlaşmaların imza töreni gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kongo Cumhurbaşkanı Tshilombo huzurunda, iki ülke arasında üç anlaşma imzalandı.

Dünya

“Türkiye, tüm enerjisini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken hassas bir dönemden geçiyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor. Stratejik önemi bugün daha iyi anlaşılan Terörsüz Türkiye sürecimizin hedefine suhuletle ulaşması için uzlaşıya, iş birliğine, birlikte çalışma ruhunun geliştirilmesine ihtiyacımız var” dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, yola revan oldukları ilk günden beri mücadelelerine omuz veren tüm dava arkadaşlarına, AK Parti’nin 11 milyonu aşan her bir üyesine, neferine sevgi ve saygılarını sundu.

Meclis Başkanlığı görevine, ittifak ortaklarının da desteğiyle ikinci kez seçilen yol ve dava arkadaşı TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis Başkanlık Divanı’nda, komisyonlarda ve grup yönetiminde yeni görev alan veya görevlerine devam eden milletvekillerini kutladı.

İslam dünyası olarak, ortak bir hissiyatta buluştukları bir mübarek bayramı daha geride bıraktıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de 620 gündür yaşanan soykırım ve katliamlar sebebiyle yine buruk geçirdiğimiz Kurban Bayramınızı da bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum. Cenabı Allah’tan bizleri, özellikle de Filistinli kardeşlerimizi, gönül huzuruyla karşılayıp uğurlayacağımız bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum. Milletvekillerimizden ve kabine üyelerimizden hac farizasını yerine getiren arkadaşlarımızın ibadetlerinin makbul ve mebrur olmasını, diliyorum” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram günlerinin, insanlığın dostluğu, kardeşliği, millî ve manevi değerleri en güçlü biçimde yaşadığı ve yaşattığı günler olduğunu belirtti.

Bayramların ayrıca yardımlaşma ve paylaşma duygularının yanı sıra, milletçe birlik ve beraberliğin de perçinlendiği müstesna zaman dilimleri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu evvelemirde büyük bir memnuniyetle ifade etmek durumundayım. AK Parti teşkilatlarımız ve belediyelerimiz, maşallah, her bayramda olduğu gibi Kurban Bayramı’nda da yine tam kadro sahadaydı. Milyonlarca üyemizle bayramlaşma programları ve ziyaretlerle kardeşlik atmosferini güçlendirirken, sevgi, merhamet ve hoşgörünün kalplerde çoğalmasını sağladık. Belediyelerimizle ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalarak yetimlerin, öksüzlerin, gariplerin elinden tutarak kardeşlik görevimizi ifa ettik. Kahraman şehitlerimizin emanetlerini ve gazilerimizi, bu bayramda da ihmal etmedik. Kırgınlıkların giderilmesi, dayanışmanın güçlenmesi, 783 bin kilometrekarelik vatan topraklarının her karışında bayramın manasına uygun şekilde idrak edilmesi için canla başla çalışan tüm teşkilat mensuplarımıza bu kürsüden şükranlarımı iletiyor, ‘Rabb’im eksikliğinizi bu millete hissettirmesin’ diye dua ediyorum.”

“BAYRAMLARDA DAHİ KUTUPLAŞMAYI KÖRÜKLEMEYİ VAHİM HATA OLARAK GÖRÜYORUZ”

Samimi bir üzüntüsünü paylaşmak istediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “86 milyonun siyasi farklılıklarını, anlaşmazlıklarını ve küskünlüklerini bir yana bırakıp muhabbetle kucaklaştığı ve helalleştiği bayram günlerinde, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin kendisini milletten ayrıştırması, bu mübarek günlerin ruhuna uygun olmayan bir davranıştır. İstanbul’a çöreklenmiş bir avuç haraminin güdümünden bir türlü çıkamayan ana muhalefetin durumu, bakınız esefle söylüyorum, demokrasimize de Türk siyasetine de asla yakışmamaktadır. Şayet bir ‘düşman hukukundan’ bahsedilecekse, asıl ‘düşman hukuku’ budur. Bayramlarda dahi gerilimi, kavgayı, kutuplaşmayı körüklemeyi vahim bir hata olarak görüyoruz. Şunun bir defa iyi anlaşılması gerekiyor: Toplumdan ayrışarak siyaset yapılmaz, yapılsa dahi bu siyaset tarzından ülkeye ve millete hiçbir hayır gelmez. Ana muhalefet partisi yönetimi, uyarı levhalarına dikkat edip kendilerine çeki düzen vermek yerine, maalesef, içine sürüklendikleri anaforda daha fazla dibe batıyor. Arpalığa çevirdikleri belediyelerin kaynaklarıyla semirenler, ana muhalefeti yolsuzluklarına canlı kalkan yaparak, Türk siyasetini de enfekte ediyor. Türkiye’nin kronikleşmiş muhalefet açığı giderek derinleşiyor. Siyasi rakibimiz de olsa biz bu tabloyu doğru bulmuyoruz.”

“ŞECAAT ARZ EDERKEN SİRKATLERİNİ İTİRAF ETMEYE BAŞLADILAR”

“Sayın Özel ve CHP yönetiminin, yanlışta ısrar etmekten bir an önce vazgeçip ‘etkin pişmanlıktan’ faydalanması gerektiğine inanıyoruz. Evet, bunun vakti çoktan gelmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sadece CHP’nin değil, Türk demokrasisinin de buna ihtiyacı vardır. Affınıza sığınarak söylüyorum. Türkiye gibi büyük bir ülkenin ana muhalefet partisinin aylardır ‘kim kimin yüzüne tükürecek’ tartışmasıyla meşgul olmasını, biz ülkemiz adına utanç verici buluyoruz. Karşımızdaki manzara tam olarak şöyledir. Biri çıkıp diğerine ‘çaldın’ diyor, diğeri ‘sen daha büyük çaldın’ diyor. Yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı olmuş tetikçilere kasetler el altından servis ediliyor. Şaibe iddialarına bizzat kendi arkadaşları tarafından her gün yenileri ekleniyor. Daha iki yıl öncesine kadar yere göğe sığdıramadıkları cumhurbaşkanı adaylarına en ağır hakaretler ve tehditler savruluyor. Ya, Allah aşkına, böyle bir siyasi parti olur mu? Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi, yoksa entrikalarla ve ihanetlerle dolu bir pembe dizi mi seyrediyoruz, inanın, biz de karıştırır olduk. O kadar acınası bir durumdalar ki şecaat arz ederken, sirkatlerini itiraf etmeye başladılar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in mazot hesabına tepki gösterdi.

Özel’in mazot şişesi üzerinden çeşitli hesaplar yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu ben, petrol istasyonu yönettiğini bilmiyordum, eczacı olduğunu biliyordum. Aslında selefi hesap uzmanı olması dolayısıyla bu konularda biraz daha maharetliydi. Hoş onun da sesi, soluğu artık çıkmaz oldu. Ancak Sayın Özel’in temel matematik bilgisinin tıpkı siyasetçiliği gibi pek iç açıcı olmadığı anlaşılıyor” diye konuştu.

Özgür Özel’in hesap makinesi yerine mazot bidonuyla gezmeye başladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde asgari ücretin 184 lira olduğunu, bununla 170 litre mazot alınabildiğini, asgari ücretle çalışan birinin bir aylık geliriyle arabasının deposunu 4 kez doldurabildiğini, bu oranı 2015’te 290 litreye çıkardıklarını aktardı.

Bugün ise asgari ücretle 445 litre mazot alınabildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretli bir vatandaşın, arabasının deposunu ayda 10 kez doldurabildiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı oranların dolar bazında yapılacak karşılaştırmada da geçerli olduğunu vurguladı.

Her alanda olduğu gibi asgari ücretin alım gücünde de 2002’ye kıyasla ciddi bir iyileşme söz konusu olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu, ‘Her şey güllük gülistanlık’ demek elbette değildir. Hayat pahalılığı kaynaklı her türlü sıkıntının farkındayız. Buna çözüm bulmak için başarılı bir ekonomik program uyguluyoruz. Enflasyonla mücadelede mevzi kazandıkça, inşallah, 86 milyonun tamamının refahını, alım gücünü ve hayat standardını daha da yükselteceğiz. Üretim ekonomimizin lokomotifi olan sanayici, yatırımcı ve ihracatçılarımızı çeşitli teşvik paketleriyle destekliyoruz. Merkez Bankamız, asgari 1 milyar Türk lirası tutarındaki orta yüksek ve yüksek teknolojili yatırımlara 2 yıl ana para ödemesiz, azami 10 yıl vade ve azami 10 milyar Türk lirası tutarında yatırım taahhütlü avans kredisi kullandırıyor. Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Program büyüklüğünü, burası çok önemli, 300 milyar liradan yüzde 70 artışla toplam 500 milyar liraya çıkartıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cari açığın kapanmasına ve fiyat istikrarına katkı sunan yatırımlara daha güçlü destek olacağını belirtti.

Hükûmet olarak, her alanda olduğu gibi ekonomide de ne yaptıklarını ve nasıl netice alacaklarını iyi bildiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada dingil kırmış kamyon şoförü misali ne yapacağını bilemeyen yalnızca CHP Genel Başkanı Sayın Özel’dir” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Özel’e tavsiyem, kendini fazla yormasın, çok fazla hırpalamasın” dedi.

Özel’in, dış politika ve ekonomi gibi acemisi olduğu konularda kürsüden atıp tutmak yerine çok iyi bildiği meselelerden bahsetmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Mesela, toplanmayan çöplerden, yanan otobüslerden, çalışmayan merdivenlerden, ödenmeyen Sosyal Güvenlik Kurumu borçlarından bahsetsin. Mesela, kapı dışarı edilen işçilerden, hısım-akraba çiftliğine çevirdikleri için iflasın eşiğine getirdikleri belediyelerden bahsetsin. Mesela, şişirilmiş konser faturalarıyla soyulan beytülmalden bahsetsin. Şayet yüreği yetiyorsa, çıksın İstanbul’un yağmalanan kaynaklarından bahsetsin, alınan rüşvetlerden, kesilen haraçlardan bahsetsin, milletten topladıkları paralarla besledikleri trol ordularından bahsetsin. Yıllarca ‘Şeffaflık’ diyerek mangalda kül bırakmazken, kameralara bant çekerek neyi saklamaya çalıştıklarından bahsetsin. Değilse, yaptığı her konuşma, gündemi saptırmaktan ibaret kalacaktır. Sayın Özel’in, patronaj ilişkisinden kendisini ve partisini kurtarmasını ve en kısa zamanda Türkiye’nin gerçek meselelerine geri dönmesini ümit ediyoruz. Bunu yapması hem kendi ruh sağlığı için hem partisi için hem de CHP’ye oy veren milyonlarca vatandaşımız için fevkalade yararlı olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi problemlerini çözemeyenlerin, Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulmasının mümkün olmadığına işaret etti.

Türkiye’nin ve dünyanın sıcak gündeminden kopan bir partinin, dış politika ve güvenlik başta olmak üzere millî konularda inisiyatif alamayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor. Stratejik önemi bugün daha iyi anlaşılan ‘Terörsüz Türkiye’ sürecimizin hedefine suhuletle ulaşması için uzlaşıya, iş birliğine, birlikte çalışma ruhunun geliştirilmesine ihtiyacımız var. Milletin sorumluluğunu taşıyan insanlar olarak hep beraber, özellikle yüce Meclis çatısı altında ortak bir irade ortaya koymamız lazım. CHP dahil, grubu bulunan tüm partilerin, bu dönemde yüksek bir hassasiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini bekliyoruz. Hangi görüşte olursa olsun milletimizin siyaset kurumundan talebinin de bu yönde tecelli ettiğini müşahede ediyoruz. Milletimiz siyasetçilerden şahsi ikbal kavgası vermelerini değil, sorunlarıyla hemhâl olmasını istiyor. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere herkesi, bu noktada sağduyulu davranmaya davet ediyorum. Meseleye bu zaviyeden bakan bütün siyasi aktörlere de şimdiden teşekkür ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in, Filistin’de sürdürdüğü işgal ve katliam politikalarının, 7 Ekim 2023 sonrasında farklı bir boyuta geçerek, toplu kıyıma, toplu cezalandırmaya, en sonunda da soykırıma dönüştüğünü söyledi.

620 gündür artarak devam eden vahşette, çoğu çocuk ve kadın 55 binden fazla Gazzeli masumun hayatını kaybettiğini, 128 binden fazla kişinin yaralandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in saldırılarının şu anda, çok daha vahim, çok daha barbarca bir boyut kazanmış durumda olduğunu bildirdi.

Yüzde 80’i enkaz hâlindeki Gazze’de hayata tutunmaya çalışan 2 milyon masum sivilin tamamen açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkûm edildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yetmezmiş gibi İsrail’in, yardım dağıtım noktalarına yığılan mazlumların üzerine mermi yağdırdığını, bomba yağdırdığını; her gün, açlıktan kıvranan yüzlerce insanı vurarak alçakça katlettiğini belirtti.

“HOLOKOST SÜRECİNDE, GAZZE’DEKİ KADAR ACI, İNSANLIK DIŞI, VİCDAN DIŞI GÖRÜNTÜLER OLUŞMAMIŞTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çok açık söylüyorum, İkinci Dünya Savaşı’nın en dehşetli fotoğrafları, videoları, bugün Gazze’den gelen görüntüler yanında, inanın, çok ama çok masum kalıyor. Avrupa’daki o Holokost sürecinde, Gazze’deki kadar dehşetli, Gazze’deki kadar acı, insanlık dışı, vicdan dışı, Gazze’dekine benzer görüntüler oluşmamıştır. Netanyahu, soykırım suçunda, zalim Hitler’i çoktan geride bırakmıştır. Umarız, akıbeti aynı olmaz. İnşallah, er ya da geç, uluslararası bağımsız bir yargının önüne çıkar, bütün yaptıklarıyla yüzleşir ve işlediği cinayetlerin ve katliamların hesabını ahirete kalmadan bu dünyada verir. İsrail, bir yandan Gazze’de soykırım suçu işlerken, diğer yandan Lübnan’a saldırdı, Suriye’ye saldırdı, Yemen’e saldırdı, buralarda sivilleri katletti. Batı Şeria’da her gün sivil yerleşim yerlerine saldırıyor, oralarda masumları öldürüyor, oraları adım adım işgal ediyor.”

“İSRAİL, HAYDUTLUK SAHASINI BİRAZ DAHA GENİŞLETTİ”

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, İsrail’in İran’daki bazı hedeflere saldırarak, İran içinde suikastlar düzenleyerek, haydutluk sahasını biraz daha genişlettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu en başta söylemek mecburiyetindeyim: İran’ın, İsrail’in bu haydutluğu karşısında, bu devlet terörü karşısında, kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır. İran; hukuk tanımayan, kural tanımayan, ilkesi olmayan, şımarık, şımartılmış, gözü dönmüş bir ülke tarafından çok açık bir şekilde saldırıya uğramıştır” ifadelerini kullandı.

Bu saldırıların, İran’ın nükleer müzakereleri devam ederken düzenlendiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Kendisi nükleer silahlara sahip olan, üstelik nükleer çalışmalarında hiçbir uluslararası kuralı tanımayan İsrail, müzakerelerin bitmesini beklemeden, sonucu beklemeden, tam olarak terör eylemi gerçekleştirmiştir. Bütün dünyanın, bütün insanlığın gözleri önünde yapılan bu saldırganlık karşısında, ne yazık ki, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kurumlar ve devletler sessiz kalmakta, hatta bazıları, maalesef, bu haydutluğa alenen destek vermektedir. Gazze’de, tam 620 gündür insanlığın utancı olan bir tablo yaşanırken sükût edenler, şimdi ateş hızla tüm bölgemize yayılırken, yine derin bir sessizliğe bürünmüşlerdir. Tekrar söylüyorum: Bu saldırganlık, bu kural tanımazlık, bu devlet terörü ve haydutluk karşısında sessiz kalmak, olan bitene özellikle rıza göstermektir.”

“KAN VE UTANÇ LEKESİ SADECE NETANYAHU’NUN ELİNE DEĞİL SESSİZ KALAN HERKESİN ELİNE BULAŞMIŞTIR”

İsrail’in, bu şımarıklığına destek verenler kadar, sessiz kalanların da eline, alnına, katledilen sivillerin, öldürülen bebeklerin, çocukların kanının sıçradığını ve o kan lekesinin o ellerden, o alınlardan asla temizlenmeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kan ve utanç lekesi sadece Netanyahu’nun eline, alnına değil, sadece onu destekleyen Siyonistlerin eline, alnına değil; aynı zamanda susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, varsa vicdanına da bulaşmıştır. Hem Gazze’ye hem Suriye’ye, Lübnan’a, Yemen’e hem de komşumuz İran’a yönelik bu insanlık dışı saldırganlığın durması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da sabırla devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Tıpkı son 23 yılda karşı karşıya kalınan diğer çatışmalarda olduğu gibi İsrail’in, İran’a yönelik terör saldırılarını da çok yakından takip ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu saldırıların Türkiye’ye olası etkileri konusunda bütün kurumlarımız, ilgili bütün arkadaşlarımız teyakkuz hâlinde. Her türlü olumsuzluğa, her türlü senaryoya karşı hazırlıklarımızı yaptık ve yapıyoruz. Bir defa şunu herkesin bilmesi lazım: Biz bakkal işletmiyoruz, dünyanın en büyük ülkelerinden birini, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyoruz. Devlet tecrübemiz, tarihî derinliğimiz, millet olarak yüzyıllara sari birikimimiz, bu sürecin idaresinde bizim en büyük referans kaynağımızdır” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “İktidar sorumluluğu; içi boş söylemleri, hamaseti, polemiği kaldırmaz. Sırtında yumurta küfesi olmayanların söylemleriyle hareket edemeyiz. Daha düne kadar İsrail’in gönüllü avukatlığına soyunup, utanmadan, sıkılmadan Hamas’a ‘terör örgütü’ diyenlerin kışkırtmalarını zaten muhatap almıyoruz. Meclis açılış hitabımda, İsrail’in artan saldırganlığına dikkat çektiğimiz için bizi acımasızca eleştirenlere, bugün bize akıl vermek, bizim hassasiyetimizi sorgulamak değil, şayet zerre miskal öz saygıları kaldıysa, hatalarını kabul edip, bizden özür dilemek düşer. Biz, attığımız ve atacağımız adımları, daha burunlarının dibini görmekten aciz bu vizyonsuzların tavsiyelerine göre değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan devlet ciddiyetiyle belirliyoruz. Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil, hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız. Bu anlayışla, saldırganlığın sona ermesi için 13 Haziran’dan bu yana yoğun bir diplomasi trafiği içindeyiz. Amerikan Başkanı Sayın Trump ve İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan ile 2 kez görüştük. Bölgemizdeki tüm kardeş ülkelerin liderleriyle aynı şekilde telefon görüşmelerimiz oldu. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le meseleyi enine boyuna değerlendirdik. Bizim dışımızda diğer arkadaşlarımız da muhataplarıyla sürekli temas içindeler. En başından beri, İran’la da konuşabilen bir ülke olarak, nükleer konusunun diplomasiyle çözümü için çabaladık. Bugün de silahların susması için üzerimize ne düşüyorsa, yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Milletimiz müsterih olsun. Hükûmetleri; Türkiye’nin menfaatlerinin, huzurunun, dirliğinin, güvenliğinin sonuna kadar takipçisidir. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın güçlü dayanışması, bu fırtınalı sularda, 86 milyonun tamamının güvencesidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in, son 2 yılda artık açıktan gerçekleştirdiği saldırganlığın, Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş coğrafyanın karşılaştığı sorunları izah ettiğini söyledi.

Türkiye’de, on yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında, iç dinamiklerden ziyade dış dinamiklerin olduğunun bugün çok daha net ortaya çıktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’de on yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi, bugün daha açık görülmektedir. Türkiye’de, neredeyse her yıl 10 yılda bir tekrarlanan, hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe, vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır” diye konuştu.

İran’da olanların görüldüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün; MİT krizinde, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yapmaya çalıştığı darbelerin, bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazandığını, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğunun daha belirgin hâle geldiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece 15 Temmuz değil, sadece 17-25 Aralık değil; 27 Mayıs’a bakın, arkasında aynı kirli şebekeyi göreceksiniz. 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’ın ‘bin yıl sürecek’ denilen karanlık ve kasvetli günlerine bakın, arkasında aynı karanlık siyonist şebekeyi göreceksiniz. Türkiye, vesayet odakları ve FETÖ ihanet çetesiyle mücadele ederek, aynı zamanda siyonizmin ülkemizdeki uzantılarıyla mücadele etmiştir. 15 Temmuz, sadece FETÖ’cü hainlere karşı değil, emperyalizmin içimizdeki Truva atlarına karşı da kazanılmış tarihî bir zaferdir. Bunun önemi, değeri ve stratejik boyutu bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.”

“ÇOK DAHA GÜÇLÜ VE CAYDIRICI HÂLE GELMEMİZ ŞART”

Yaşanan olayların bir gerçeği daha ortaya çıkardığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı’nın muzaffer ordusunun “Hazır ol cenge, eğer istersen sulhu salah” ilkesine işaret etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bağımsızlık istiyorsan, eğer özgürlük istiyorsan; eğer bu topraklar üzerinde şerefinle, namusunla, izzetinle yaşamak istiyorsan; eğer ekonomik refah istiyorsan, eğer bolluk, bereket, dirlik istiyorsan; eğer huzur istiyorsan cenge her zaman hazır olacaksın. Eğer buna hazır değilsen, işte 100 yıldır, 150 yıldır yaşananları yaşarsın. Caydırıcı gücün yoksa, içeride operasyonlara maruz kalırsın. İç cephende gedikler açılmışsa, bu coğrafyada ayakta duramazsın” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin, AK Parti dönemlerine kadar, kendi silahını, kendi savunma araçlarını üretemediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Neden? İmkânı mı yoktu? Hayır, vardı. İnsan kaynağı mı yoktu? Hayır, vardı. Peki, ne yoktu? İrade yoktu, cesaret yoktu, basiret yoktu, bağımsızlık, özgürlük aşkı yoktu. ‘Üretmeyeceksin’ dediler, üretilmedi. ‘Haddini bileceksin’ dediler, çizilen sınırlara riayet edildi. ‘Verilen rolün dışına çıkmayacaksın’ dediler, çıkılmadı. Açık söyleyeyim: Bizim de bu korkaklığı, bu çekingenliği, bu iradesizliği, en çok da bu ihaneti kırmamız kolay olmadı. Allah’a hamdolsun, bütün engelleri aştık. İrademize vurulan prangaları tek tek parçaladık. ‘Öğrenilmiş çaresizliklere’ hamdolsun son verdik. Bu ülkeye ve millete her şeyden önce özgüven ve cesaret kazandırdık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayisi alanında son 23 yılda kelimenin tam anlamıyla büyük bir destan yazdıklarına işaret ederek, savunma ihracatında göz kamaştıran bir ivme yakaladıklarının altını çizdi. Hava savunma sistemlerinden savaş gemilerine, tanksavardan torpidoya, seyir füzelerinden elektronik harp sistemlerine, İHA ve SİHA’lardan tank, top, helikoptere kadar geniş bir yelpazede millî projeleri hayata geçirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sağladığımız destek ve teşviklerle, savunma sektörümüzün önünü sonuna kadar açtık. Millî teknoloji hamlesiyle, savunma sanayisine yatırım yapmayı, ürün geliştirmeyi, yenilikçi fikirleri pratiğe dökmeyi cazip hâle getirdik. Şunu bugün gönül huzuruyla söyleyebilirim: Türkiye, artık kendi semalarını yerli ve millî hava savunma sistemleriyle koruyan, entegre ve katmanlı bir savunma mimarisine sahip bir ülkedir. Nice engelleri aşarak geldiğimiz seviyeyi önemsiyor ama yeterli bulmuyoruz. Çok daha güçlü ve caydırıcı hâle gelmemiz şart. Kabine toplantısı sonrasında da ifade ettiğim gibi, caydırıcılığımızı öyle bir düzeye çıkartacağız ki bırakın bize saldırmayı, hiç kimse bunu aklının ucundan dahi geçiremeyecek. Yüzde 20’lerden alıp yüzde 80’lere çıkardığımız yerli ve millî üretim oranımızı daha da yukarılara taşıyacağız. Şöyle başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim, bu ülke toplu iğne üretemiyordu toplu iğne. Artık İHA’larımız, SİHA’larımız, Akıncı’larımız hepsi var. Ciddi manada ihracata da başladık mı? Başladık. Savunma sanayisinde ‘tam bağımsızlık’ hedefimize ulaşana kadar, sabırla, kararlılıkla, azimle ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz.”

“BÖLGEMİZDE BARIŞI TESİS ETMEK İÇİN GİRİŞİMLERİMİZ ARTARAK DEVAM EDECEK”

AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nın gerçekleştirildiği salonda, 23 yılda savunma sanayisi alanında yapılan çalışmaların yer aldığı video izletildi.

Videonun ardından konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayisi projelerinde emeği geçenlere Türkiye ve millet adına şükranlarını sundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk savunma sanayisinin bugünlere gelmesine katkı verenlerden vefat edenlere Cenabı Allah’tan rahmet diledi.

“Türkiye, ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devletlerden bir devlet değildir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kimse bizi başkalarıyla kıyaslamasın. Kimse bizi test etmeye, sınamaya, sabrımızı zorlamaya yeltenmesin. Buradan altını çizerek tekrar ifade ediyorum: Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimsenin toprağının üzerindeki ve altındaki hazinelerinde gözümüz yok. Bizim kimsenin egemenliğiyle herhangi bir sorunumuz yok. Bölgemizde huzur, barış, istikrar dışında hiçbir emelimiz, arzumuz yok. Biz, Orta Doğu’nun tamamında sadece iş birliği, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Kendimiz için, kendi vatandaşlarımız için ne istiyorsak; inanç, kültür, köken ayrımı yapmadan bölgedeki herkes için aynı şeyi murat ediyoruz. Adil, onurlu ve sürdürülebilir bir barışın, unutmayın, kaybedeni olmaz. Biz, barış için tüm samimiyetimizle çabalarız ama bize yönelik her saldırıda da tarihimizden, ecdadımızdan devraldığımız mirasla, saldırgana hak ettiği cevabı veririz. Bu millet, devletinin gücünü biliyor; bu millet, birlik olduğunda, tek yürek, tek bilek olduğunda neleri başarabileceğini gayet iyi biliyor. Bu millet, aynı zamanda, Cumhur İttifakı’nın, bu ateş çemberinde Türkiye’yi nasıl sulh ve salah içinde tutacağını da biliyor. Kimsenin endişesi, tereddüdü olmasın. İsrail saldırganlığını durdurmak için mücadelemiz sürecek. Bölgemizde barışı tesis etmek için girişimlerimiz artarak devam edecek. Diplomatik temaslarımıza, telefon diplomasimize ara vermeyeceğiz. Herkesi etkileyebilecek büyük bir felaketin önünde özellikle durmak ve önüne geçmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bununla birlikte Türkiye’ye, içeriden ya da dışarıdan gelecek her saldırı ise karşısında milletimizin kendisini bulacaktır, hükûmetimizin çelikten iradesini bulacaktır. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun. Rabb’im, vatanımızı her türlü beladan, musibetten, saldırıdan, ihanetten muhafaza eylesin.”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

Dünya

“Bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden ülkemizi uzakta tutacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır. Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl alnımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kurban Bayramı sonrasında sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Yakın çevremizdeki tüm sıkıntılara, çatışmalara, zulümlere rağmen millet olarak Kurban Bayramı’nı barış, huzur ve güvenlik içinde geride bıraktık. Bu vesileyle bir kez daha aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri layıkı veçhiyle idrak edeceğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.

Kurbanlarını keserek yaptıkları hayır ve hasenatla bayramın bereketini aileleri, komşuları ve dostlarıyla paylaşarak 81 vilayetimizle birlikte Afrika’dan Asya’ya gönül coğrafyamızın en ücra köşelerine kadar milletimizin yardım elini uzatarak bu mübarek günleri ihya eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.

Hac farizasını yerine getirerek ülkemize dönmeye başlayan vatandaşlarımızın haclarının mebrur ve makbul olmasını Cenabı Allah’tan tüm kalbimle niyaz ediyorum.

Yine bu vesileyle Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere Filistin topraklarında, İsrail’in alçakça saldırıları altında türlü imkânsızlıklar içinde Kurban Bayramı’nı idrak etmeye çalışan Filistinli kardeşlerimize de muhabbetlerimi iletiyorum.

Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra vakıf, dernek ve hayırseverlerimizi de bu bayramda Filistin halkını yalnız bırakmadıkları için tebrik ediyorum.

İçimizdeki kimi gafillere rağmen milletimiz kendine yakışır şekilde hamdolsun bu bayramda da mazlumları unutmamış, paylaşmanın bereketine ve dayanışmanın gücüne inanarak kardeşlik görevini layıkıyla ifa etmenin gayretinde olmuştur. Bayram boyunca vatandaşlarımızın emniyeti ve huzuru için fedakârca görev yapan güvenlik kuvvetlerimize de buradan tebriklerimi sunuyorum.

Trafik kazaları sebebiyle hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, yakınlarını kaybedenlere de sabrı cemil diliyorum.

Bu sene can kayıplarının önüne geçmek için gerçekten yoğun çaba harcadık. Jandarma ve emniyet birimlerimiz gece gündüz demeden sahadaydı. Milyonlarca vatandaşımızın güvenli, konforlu, sorunsuz bir şekilde seyahatlerini gerçekleştirmeleri için kelimenin tam anlamıyla seferber oldular.

“ULAŞTIRMA ALTYAPIMIZIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRMÜŞ OLDUK”

Hava ve demir yollarında artan talebi karşılamak için de gerekli tedbirler alındı. Bakınız burada bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

4-9 Haziran 2025 tarihleri arasında otoyollarımızdan 16,3 milyon araç geçişi yapıldı, yani ülkemizdeki toplam araç sayısının yarısından fazlası yollardaydı. Yüksek hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenler ile kent içi raylı sistemleri ise toplam 2 milyon 783 bin kişi kullandı. Havalimanlarımızda 3,9 milyon yolcuyu uğurladık. Proje aşamasından açılışına kadar çok sayıda haksız eleştirinin muhatabı olan İstanbul Havalimanı’nda bir milyon 152 bin yolcuya hizmet verdik. Esenboğa Havalimanı ise aynı dönemde 189 bin 470 yolcu kullandı. Antalya, Muğla Milas, Bodrum ve Dalaman ile Aydın Adnan Menderes havalimanlarımızda farklı günlerde yolcu rekorları kırıldı. Ulaştırma altyapımızın geliştirilmesi için yaptığımız devasa yatırımların önemini bu süreçte bir kez daha görmüş olduk. Bu alandaki yatırım zincirimize yeni halkalar etmeyi sürdürüyoruz.

“TÜRKİYE’Yİ KÜRESEL TİCARETİN LOJİSTİK MERKEZİ HÂLİNE GETİRECEĞİZ”

Ankara-Kırıkkale-Çorum, Samsun Hızlı Demir Yolu Projesi’nde Delici Çorum etabının temelini iki gün önce attık. Saatte 200 kilometre hıza uygun şekilde planlanan hattımız tamamlandığında, Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlanacak. Çorum-Ankara arası 1 saat 15 dakikaya inecek. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesimlerinin de bitmesiyle Ankara-Samsun arası seyahat süresi 2,5 saat olacak. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşınacak bu hat ile inşallah Samsun Limanı ile Mersin Limanı’nı birleştireceğiz. İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifletecek, Türkiye’yi küresel ticaretin lojistik merkezi hâline getireceğiz. Beş istasyon, sekiz tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattı, Allah nasip ederse 2029 yılında devreye almayı planlıyoruz. Mahallî İdareler Seçimleri döneminde muhalefetin çeşitli spekülasyonlarına konu olan hattımızın şehirlerimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.

“SAVUNMA SANAYİİNE VERDİĞİMİZ EMEĞİN KARŞILIĞINI GÖRÜYORUZ”

Savunma sanayiine verdiğimiz emeğin de karşılığını yavaş yavaş görüyoruz. 2 sene önce tanıtımını yaptığımızda birilerinin kalorifer peteğine benziyor diyerek akıllarınca dalga geçtiği millî muharip uçağımız KAAN projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza attık. Indo Defence 2025 Fuarı’nda ilk etapta 48 adet KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik mutabakata varıldı. Toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu tarihî anlaşmanın da ülkemiz savunma sanayiimiz ve Endonezyalı kardeşlerimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

“BÖLGEMİZDE BİR SÜREDİR ÇOK CİDDİ GERİLİMLER, ÇATIŞMALAR, SAVAŞLAR YAŞANIYOR”

Bölgemizde bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar, savaşlar yaşanıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. Pakistan-Hindistan arasındaki gerilim çatışma boyutuyla çok uzun sürmese de tarafların sahip oldukları güç sebebiyle potansiyel tehlike vasfını koruyor. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran’a karşı bir saldırı başlattı. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırın aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

“ÇATIŞMALARI DURDURMAK İÇİN YOĞUN BİR DİPLOMASİ TRAFİĞİ YÜRÜTÜYORUZ”

Biz en başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. Cuma gününden beri gerek şahsen biz gerek Dışişleri Bakanımız çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Şimdiye kadar, ABD Başkanı Sayın Trump, İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi, Ürdün Kralı Sayın İkinci Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed bin Selman, Pakistan Başkanı Sayın Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Şara, Umman Sultanı Sayın Heysem bin Tarık, Kuveyt Emiri Sayın Şeyh Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başkanı Sayın Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Bu görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının tüm bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.

“BU KADİM COĞRAFYADA HİÇBİR ÜLKE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET DEĞİLDİR”

Bir defa şunun bilinmesi çok çok önemlidir: Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla hâlletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez. Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur. Her ne kadar millî şairimiz Mehmet Akif, ‘Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?’ demiş olsa da biz ibret alınması temennimizi ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail, aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit iş işten çoktan geçmiş olacak. Unutulmamalıdır ki, bu kadim coğrafyada hiçbir ülke kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret değildir. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur.

Nitekim Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise değildir. Yine İran topraklarına ve halkına saldırmakta sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka da değildir. Aynı tespitleri Pakistan ve Afganistan coğrafyası ile Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika Bölgesi için de yapabiliriz. Hele hele Türkiye mevzu bahis olduğunda kıtaları aşan bir etki gücünden söz etmek mümkündür. Bölgemizde bu hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla, İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske etmektedir. Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır.

Biz Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın bize vaaz ettiği ahlak, vicdan, adalet, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde önce kendi vatandaşımızı, onunla birlikte dost ve kardeş toplumları, en nihayetinde de tüm insanlığı kucaklamak için samimi bir gayret içerisindeyiz. Bu gayretimizi kimi zaman yaptığımız yardımlarla, kimi zaman diplomatik desteklerimizle, kimi zaman ticari ve teknolojik ortaklıklarımıza, kimi zaman da sosyal ve kültürel kaynaşmalarımızla somutlaştırıyoruz. Yakın zamanda Balkanlar’da, Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bu yaklaşımın neticelerini hep birlikte takip ettik. İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak, aynı iklimin bölgemizde de hâkim olmasını sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.

“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI KONUSUNDA DÜNYANIN ÖNDE GELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRDİK”

Bölgemizde yaşanan krizlerin bize verdiği bir diğer önemli mesajı devletimizle, milletimizle, her kesimden insanımızla çok iyi görmemiz gerekiyor. Şayet siyasi, sosyal, ekonomik, askerî olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zor. Her an kendin sizden daha güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir, sizi boyunduruğu altına alabilir, haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak biz böyle bir utançla yaşamaktansa, ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz. Daha önce de söyledim, toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa, toprağın altında şereflice yatmayı yeğleriz. Bu irademizi mücadelelerle dolu tarihimizde defalarca ortaya koyduk. Elbette bu duruma düşmemek, kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla, mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz, rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.

İktidara geldiğimizde ülkemizde savunma sanayii adına, hadi hiçbir şey yoktu demeyelim, ama gerçek anlamda dişe dokunur, sözünü ettiğimiz caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer bir birikim yoktu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından başlatılan iyi niyetli girişimler montaj sanayi diyebileceğimiz seviyenin ötesine geçememişti. Yenilikçilik adına ise ortada hiçbir çaba, hiçbir faaliyet yoktu. Hemen kolları sıvadık, acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal ettik. Bu kaynağı üzerine ilaveler de yaparak büyüttük ve savunma sanayiimizin emrine verdik. Tabii ki 23 yılda bu noktaya ulaşmak öyle kolay olmadı. Dışarıdan gelen engellemeleri zaten normal karşılıyoruz. Ama içeride birilerinin yapılan her işi kötüleyerek bürokraside, akademide, medyada olmadık engeller çıkartarak sabote etmeye kalkışmalarını asla unutmadık, unutmayacağız.

Aynı zihniyet bugün de fırsatını bulduğu her konuda ve her an sabotajlarına devam ediyor. Bunlar bedenen bu ülkenin vatandaşı ama ruhlarını emperyalistlerin emrine vermiş mankurtlardır. Her ne yaptıysak bizden gözüküp oklarını bize fırlatan bu emperyalist uşaklarına rağmen yaptık. Geldiğimiz noktada bilhassa insansız hava araçları konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik. Zırhlı kara araçları konusunda âdeta küresel bir markaya dönüştük. Kendi insanlı ve insansız uçaklarımızı, kendi füzelerimizi, kendi radarlarımızı, kendi deniz araçlarımızı, kendi haberleşme sistemlerimizi geliştiriyor, üretiyoruz.

“TÜRKİYE SAFRALARINDAN KURTULDUKÇA HER ALANDA GELECEĞİNE UMUTLA BAKMAKTADIR”

Şunu büyük bir gururla ve gönül huzuruyla ifade etmek isterim: En zoru artık atık olarak geride kalmıştık. Bir ürünü tasarımı, yazılımı, donanımı ve diğer unsurlarıyla üretim aşamasına getirmenin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Şimdi envanterimize giren bu ürünlerin caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde ve miktarda imal etme safhasına geldik. Millî savaş uçağımız KAAN bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Aynı şekilde orta ve uzun menzilli füze stoklarımızı son gelişmeler ışığında caydırıcılık düzeyine getirecek üretim planlamalarını yapıyoruz. İnşallah, çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız. Bunun şartı ise siyasi istikrarı korumaktan, ekonomimizi güçlü tutmaktan, sosyal barışı tahkim etmekten, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmekten geçiyor.

‘Zahmet olmadan rahmet olmaz’ derler. Devlet ve millet olarak bazı sıkıntıları çekecek, bazı fedakârlıkları yapacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Böyle bir vizyonu olmayan sadece karanlık ilişkilerin ve kaynakların mahsulü şişirmelerle ülkenin başına tebelleş edilmeye çalışılan zihniyete ve siyasetçi tiplerine karşı yürütülen mücadelenin de bu perspektiften okunmasında fayda görüyorum. Türkiye safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla bakmaktadır. Şundan kimsenin şüphesi olmasın: İktidarımız ve ittifakımız bölgemizin içinde bulunduğu bu sancılı dönemde Türkiye’nin istiklal ve istikbalinin temelidir ve teminatıdır. 86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır.

“TÜRKİYE, TÜM HADİSELERİ DEVLET AKLIYLA OKUMAKTA VE SOĞUKKANLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMEKTEDİR”

Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl anlımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız. Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle, içi boş hamasi söylemlere zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. İktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenler, tarih önünde de, mahşeri vicdanda da bunun hesabını veremezler. Muhalefetin tribünleri oynama uğruna Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün, özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür.

Türkiye, tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okumakta, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirmekte, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları atmaktadır. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil, daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Amacımız, bölgemizde sulhu sükûnun hâkim olması, istikrar ve güven ortamının çok güçlü biçimde tesis ve tahkim edilmesidir. Gelişmeleri günlük siyasete polemik malzemesi yapmanın, bölgesel istikrarın tesisi ve ülke güvenliği için verilen mücadele de ortadayken, haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İHTİYACI, BİRLİK VE KARDEŞLİK SİYASETİDİR”

Şu hususa herkesin dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum: Biz, millet olarak tarih boyunca metanetimizi, asaletimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza ederek önümüze konulan engelleri teker teker aştık. Bekamıza yönelik saldırıları bu şekilde püskürttük. Üzerimizde oynanan oyunları bu şekilde bozduk. Karanlık tünellerden yine bu şekilde aydınlığa çıktık. Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah, hep beraber varacağız. Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefimizde hiçbir sapma olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız, inşallah yarın bugünden de güçlü olacağız. Allah’ın yardımı, aziz milletimizin duasıyla durmadan, duraksamadan çalışmaya, ülkemizi, milletimizi kalkındıracak hizmetlere imza atmaya devam edeceğiz.

Nitekim bölgemizde yaşanan tüm krizlere rağmen milletimizin dertlerine derman olmanın gayretindeyiz. Deprem bölgemizin yeniden inşa ve ihyası gündemimizin ilk sırasındaki yerini korumaktadır. Şimdiye kadar 201 bin konutun anahtarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. İnşallah perşembe günü Kahramanmaraş’ta 250 bininci afet konutunun da anahtarlarını depremzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken kabine toplantımızın ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

Dünya

Hayatımıza kattığınız güç, güven ve sevgi için tüm babalarımıza minnettarız. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. Genç Gazeteciler

‘Başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü kutlu olsun” Yaşamımızın her anında varlıklarıyla bizlere güç veren babalarımız; sevgi ve fedakârlık sembolü olarak, annelerimizle birlikte en değerli varlıklarımız olup güçlü bir aile yapısının temelini oluşturmaktadırlar

Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, bilinçli, kültürlü, öz değerlerine sahip, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasında ve aile kurumunun yaşatılmasında hiç şüphesiz ki büyük rolü olan babalarımızdan alacağımız dersler, hayat boyu bize rehberlik edecektir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir Hadis-i Şerifinde, “Babanın çocuğuna duası, Peygamber’in ümmetine olan duası gibidir.” buyurarak, ailelerinin mutluluğunu, kendileri için en büyük mutluluk olarak gören babalarımızın duasının ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Bizler de bu Hadis-i Şerifin bilincinde evlatlar olarak, babalarımıza gereken sevgi ve saygıyı göstermeli, sağlıklarında hayır dualarını almak için gayret göstermeli, babalarımızın sadece bugün değil her zaman gönüllerini hoş tutmalı, onlara saygı, sevgi ve vefamızı en güzel şekilde göstermeliyiz.

Bu önemli günün, babalarımızın rızasını ve hayır duasını alabilmek için bir vesile olması temennisiyle; başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü’nü kutluyor, vefat etmiş olanlara Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz

GENÇ GAZETECİLER TÜRKİYE

Mehmet Ali Setencioğlu | Enerji Petrol Medya Ceo

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge