Cumhurbaşkanı Erdoğan, Baykar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı teslimat töreninde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin son 19 yılda yazdığı başarı hikâyesinin en ön safında, hiç şüphesiz, savunma sanayimiz var. Bilhassa insansız hava araçları teknolojisinde ulaştığımız seviye, savunma sanayindeki kabiliyetlerimizin tüm dünya tarafından kabul edilen başarısının ifadesidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Baykar Taarruzi İnsansız Hava Aracı Akıncı teslimat ve kurs bitirme törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, “Bugün burada, Türkiye’nin mühendislik kabiliyetlerinin yeni sembolü, bağımsızlığımızın gökyüzündeki yeni temsilcisi Taarruzi İnsansız Hava Aracımız Akıncı’nın teslimatı vesilesiyle bir aradayız” dedi.
Ağustos ayının tarihimizde zaferler ayı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Perşembe günü 950. Sene-i devriyesini kutladığımız Malazgirt Zaferi’nden, yarın 99. yıl dönümüne kavuşacağımız İstiklal Harbimizin zirvesi olan 30 Ağustos Zaferi’ne kadar pek çok dönüm noktasını bu ay içerisinde yaşadık. Bugünkü programımızla tarihimizdeki bu zaferler halkasına bir yenisini daha eklemiş oluyoruz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 19 yılda yazdığı başarı hikâyesinin en ön safında, hiç şüphesiz, savunma sanayiinin bulunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa insansız hava araçları teknolojisinde ulaştığımız seviye, savunma sanayindeki kabiliyetlerimizin tüm dünya tarafından kabul edilen başarısının ifadesidir. Çok değil bundan 10 yıl önce, bize bu araçları parasıyla bile satmayan, bakımlarını yaptırmak istediğimizde ‘bugün git yarın gel’ diyenler vardı. Aynı çevreler bugün, sahada oyunu değiştiren Türk İHA’larını ve onların açtığı çığırı konuşuyor” dedi.
Bu başarının gerisinde, Nuri Demirağ, Nuri Killigil ve Vecihi Hürkuş gibi vatanseverlerin akim kalmış mücadelelerini yeniden ayağa kaldıran Türk mühendisleri, teknisyenleri ve teknikerlerinin bulunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Bu başarının arkasında, ‘yapamayız, beceremeyiz’ diyen mandacı kafalara inat ‘en iyisini, en ilerisini biz yaparız’ diyen inanmış yürekler var. Bu adanmışlığın meyvesini bugün; sınıfında dünyanın en gelişmiş İHA’larından biri olan Akıncı’yı Türk Silahlı Kuvvetlerimizin envanterine katarak alıyoruz. Taarruzi İnsansız Hava Aracımız Akıncı ile birlikte Türkiye, bu teknolojide dünyanın en ileri üç ülkesinden biri olmuştur.”
Başarının mimarları olan Bayraktar ailesini, Baykar’ın fedakâr mühendislerini, teknikerlerini, çalışanlarını ve Akıncı’nın tasarım, geliştirme, üretim safhalarında emeği geçen herkesi tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbimden, Akıncı’nın bölgesinde ve dünyada huzurun, güvenin, barışın ve adaletin tesisi için samimi gayret gösteren Türkiye’nin gücüne güç katmasını niyaz ediyorum” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin savunma sanayindeki hassasiyetinin, gözünü kan bürümesinden değil, dünyanın son bir asırdaki serencamından kaynaklandığını dile getirerek, “Son yüzyılda iki büyük savaş yaşayan dünyamız, istikrar ve düzene kavuşmak şöyle dursun daha çetin sınamalarla karşı karşıya kaldı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışmalar, kargaşalar ve sosyal düzensizlikler giderek derinleşiyor. Göç, salgın, özellikle salgın hastalık, açlık, kıtlık gibi felaketler, dünya nüfusunun en önemli gündem maddesi olmayı sürdürüyor” diye konuştu.
“VİCDANLAR NASIL SUSKUN KALABİLİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası kuruluşların sadece 3-5 ülkenin çıkarlarına hizmet eden çarpık yapılarıyla büyük sorunlara çözüm bulmakta aciz kaldığını söyledi.
Batı’nın son bir kaç yüz yılda bilim, fen ve teknolojide elde ettiği üstünlüğü fırsat bilerek, hak, hukuk, adalet, insan onuru gibi evrensel kavramları kendi refah düzenini korumak için suistimal ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şimdi soruyorum sizlere, Afganistan’da anneler, çocuklarını dikenli tellerin ardındaki yabancı askerlere teslim etmek zorunda kalıyorsa, vicdanlar buna nasıl suskun kalabilir? Filistin’de uçurtma uçurması gereken çocukların bomba seslerinden korkan kardeşlerini teskin etmek için çırpındıkları bir dünyada başlar nasıl huzurla yastığa değebilir? Suriye’nin yerle bir olan şehirlerinde anne, babalar enkaz yığınlarında evlatlarının cansız bedenlerini ararken, dünyanın geri kalanı kendi evlatlarının geleceğine nasıl güvenle bakabilir? Umut yolculuğuna çıkan mültecilerin bedenleri, Akdeniz’in, okyanusların karanlık sularında kaybolurken insanlık buna nasıl bigane kalabilir? Dünyanın dört bir yanında benzer zulümler, farklı sebep ve şekillerle yaşanıyorsa, hangimiz sırtımızı mazlumlara ve mağdurlara dönerek yaşamaya devam edebiliriz? Tüm bu acı tablolar, insan onuruna yaraşır bir hayatı sadece kendilerine reva görenlerin eseridir. Elbette bu sorunlar çözümsüz değildir. Tarihinin hiçbir döneminde adı soykırımla, sömürgeyle, katliamla, işgalle anılmamış, umudu, vicdanı, huzuru temsil eden bir medeniyet tasavvurunu yeniden inşa ederek, karanlık tabloyu tersine çevirebiliriz ama önce buna niyetlenmek gerekiyor. En acısı da karşımızda öyle bir niyetin olmamasıdır.”
“PRENSİBİMİZ, GELİŞTİRDİĞİMİZ HER TEKNOLOJİYİ, İNSANLIĞIN TAMAMININ FAYDASINA SUNMAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada olup bitenlere bakıldığında kimi ülkelerin teknolojideki üstünlüklerini, yeni kaynaklar ele geçirmek, sınırları değiştirmek için kullandıklarının görüldüğünü dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hâlbuki teknoloji, huzuru getirmek, savaşları bitirmek, soykırımları engellemek, refahı sağlamak için kullanıldığında tüm insanlığa hizmet edecektir. Türkiye olarak prensibimiz, geliştirdiğimiz her teknolojiyi ülkemizle birlikte insanlığın tamamının faydasına sunmak, hayrına kullanmaktır. Savunma sanayiinde de aynı bakış açısıyla, aynı hissiyatla hareket ediyoruz. Bugün Suriye, Libya, Azerbaycan’da önüne geçtiğimiz insanlık dramları işte bu anlayışın bir sonucudur. Türk askerinin adım attığı her toprakta, Türk bayraklı İHA ve SİHA’ların havalandığı her sema, işte bu sebeple huzur buluyor. Güney Asya’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Balkanlara kadar gittikleri coğrafyaların insanlarıyla, göz hizasında konuşmaya bile özellikle tenezzül etmeyenler, elbette bu durumdan memnun değildir. Hayatları boyunca hep karşısındakinden bir şeyler çalmanın, hep kendine çalışmanın derdinde olanlar, elbette bu tabloyu iyi karşılamıyor. İşte bu sebeple, bölgemizdeki ateş çemberinin içine Türkiye’yi de alacak şekilde genişletmeye çalışıyorlar. Çeşitli zamanlarda PKK’yı, FETÖ’yü, DEAŞ’ı, YPG’yi öne sürüyorlar. Ülkemizi türlü badirelerinin içine çekmek gayretinin gerisinde, hep bu strateji var. Terör örgütlerinin işe yaramadığı durumlarda, gizli, açık ambargolarla, ekonomik tuzaklarla, diplomatik sinsiliklerle netice almaya yöneldiler. Allah’ın yardımı ve milletimizin birliğine, beraberliğine ve kardeşliğine sahip çıkması sayesinde hem sahada hem masada tüm bu oyunların üstesinden geldik.”
“TÜRKİYE’NİN GEÇTİĞİMİZ 19 YILDA ELDE ETTİĞİ NETİCE, 84 MİLYON İNSANIMIZIN TAMAMININ ORTAK BAŞARISIDIR”
Türkiye’nin geçen 19 yılda elde ettiği neticenin, 84 milyon insanımızın ortak başarısı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu başarıda, dünyanın dört bir yanında yüreği bizim için çarpan yüz milyonlarca kardeşimizin de büyük payı vardır. Dünyada örneklerini daha sıkça görmeye başladığımız, geçmişte milletçe de acı şekilde yaşadığımız acı tecrübeler bize, Türkiye’nin her alanda mutlaka gücünü artırması gerektiğine işaret ediyor. Bosna-Hersek’te, Karadağ’da bunu gördük” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, bu milletin ne olduğunu, olanların da hissettiğini ve bu şekilde Türkiye’ye bir yaklaşım gösterdiklerini belirterek, “Eğer ülke, millet ve devlet olarak yeterince güçlü olmazsak, bin yıllık vatanımız bu coğrafyadan, bizi adeta bıçakla kazır gibi kısa sürede tasfiye edeceklerinden şüpheniz olmasın. Değerli kardeşlerim, bizim başka vatanımız yok. Bizim gidecek başka bir yerimiz de yok. Onun için ülkemize, vatanımıza, devletimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Üstelik bizim sorumluluklarımız sadece 780 bin kilometrekare ile de sınırlı değil. Eğer bölgemizde, dünyada istikrar, huzur ve düzen sağlanacaksa bunun Türkiyesiz gerçekleştirilmesi düşünülemez” ifadelerini kullandı.
Her alanda bağımsızlığın sağlanmasının dosta güven, hasma korku vermenin en başta gelen şartının savunma sanayinde güçlü olmaktan geçtiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz yüzde 20’lerde yerli oranına sahip savunma sanayisini bu kadar kısa sürede yüzde 80 yerliliğe yaklaştırmak, Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından biridir. Kamu, özel sektör vasıtasıyla edindiği kabiliyetlerle temelini ecdadımızın attığı savunma sanayisinde Türkiye’yi artık oyun kurucu ülkeler arasına sokmuştur” dedi.
“TÜRKİYE İNSANSIZ ARAÇ TEKNOLOJİLERİNDE KENDİNİ İSPATLAMIŞ BİR ÜLKEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, karada muharebe tankı Altay, taktik araçları Kirpi, Kobra ve Ejder Yalçın, seyyar yüzücü hücum köprüsü Samur ile var olduklarını, denizde millî gemi MİLGEM, amfibi hücum gemileri ve denizaltılar ile bayrak gösterdiklerini dile getirdi.
Havada ise temel eğitim uçağı Hürkuş, taarruz helikopteri Atak, hava füzesi Bozdoğan, insansız hava araçları Anka ve Bayraktar’la semaları doldurduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Daha saymakla bitiremeyeceğimiz nice modern sistemlerle ülkemizin gücü tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Millî teknoloji hamlesi vizyonumuzla ülkemizi kritik teknolojilerin satıldığı bir pazar olmaktan çıkartarak bu ürünlerin tasarlandığı, geliştirildiği, üretildiği bir merkez yapmayı hedefliyoruz. Bu hedefe her geçen gün daha da yaklaşıyoruz. Türkiye pek çok savunma sanayi ürünü yanında özellikle insansız araç teknolojilerinde kendini ispatlamış bir ülkedir. Öyle ki bugün tüm dünya insansız hava araçlarımız vasıtasıyla Suriye’de, Libya’da ve Azerbaycan’da uyguladığımız yeni muharebe doktrinini konuşuyor. Ülkemizin sınırlarında kurulmak istenen terör koridorunu nasıl bertaraf ettiği, Akdeniz’deki tek taraflı planlara nasıl ‘Dur’ dediği, Karabağ’daki işgali nasıl sona erdirdiği enine boyuna tartışılıyor. Binlerce tır silah ve mühimmat yardımı yapılan terör örgütlerinin en gelişmiş hava savunma sistemleriyle donatılan rejimlerin Türk SİHA’ları karşısında nasıl çaresiz duruma düştükleri araştırılıyor. Her gün bir uluslararası medya kuruluşunda Türkiye’nin İHA teknolojisindeki başarılarını anlatan haberler, makaleler, röportajlar çıkıyor. Tabii bu ilginin sebebi ülkemizin İHA teknolojilerinde ulaştığı noktadan duyulan sevinç değildir. Bu yakın alakanın asıl sebebi, karşımızdakilerin sahada aldığımız neticenin sebeplerini anlamaya çalışmalarıdır.”
“BÖLGEMİZDE HERHANGİ BİR TASARRUFTA BULUNMAK İSTEYEN ÖNCE TÜRKİYE’YE BAKACAK”
Şimdi de Akıncı ile birlikte dünyanın çok daha farklı müzakerelerin içine gireceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Her şekilde olursa olsun artık şu gerçeği herkes görüyor, biliyor. Bölgemizde herhangi bir tasarrufta bulunmak isteyen önce Türkiye’ye bakacak. Bölgemizde bir taşı bile yerinden oynatmak isteyen önce Türkiye’nin rızasını arayacak. Bölgemizde operasyona niyetlenen, önce Türkiye’nin barış ve istikrar esaslı yaklaşımını değerlendirecek. Buna rağmen bir adım atmak istiyorsa da iki kere değil 200 kere, 2 bin kere düşünecek sonra hareket edecek. Bizim için bu tablo bir böbürlenme, bir kibirlenme, bir küçümseme sebebi değil. Bu konunun bizim için tek anlamı istiklalimizi ve istikbalimizi korumanın, hakkı ve adaleti savunmanın, mazlumu ve mağduru kollamanın bir aracı olmasıdır. Medeniyetimiz ve tarihimiz bize gücü böyle okumamızı, böyle kullanmamızı, böyle davranmamızı emrediyor. Şair öyle diyor, ‘Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir, öğretmişiz.’ Biz de bu yolda ülkemize ve insanlığa ne kadar çok hizmet edebilirsek onu gerçekleştirme gayreti içindeyiz.”
Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırma ve gençlere 2053, 2071 vizyonlarını miras bırakma konusunda saiklerinin aynı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, salondaki gençlerin böyle bir eseri inşa etmenin cehdi ve mutluluğu içerisinde olduğunu, o gençlerle iftihar ettiğini dile getirdi.
Türkiye’nin insansız hava aracı teknolojisindeki başarılarında Türkiye’nin ilk SİHA’sı olan Bayraktar TB2 öncü ve sürükleyici rolünün büyük olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet, Jandarma ve Orman Genel Müdürlüğü’nün de aktif olarak kullandığı TB2’lerin toplam uçuş süresi 350 bin saati aşarak rekorlar kırmış durumdadır. Millî bir hava aracıyla elde edilen bu rekor, Türk havacılığının ve savunma sanayimizin gelecekte elde edeceği başarıların da habercisidir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayi şirketlerinin ürettiği tüm SİHA’ların dünyada yoğun rağbet gördüğünü belirterek, TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA’ için Tunus’la ihracat anlaşması imzalandığını, Bayraktar TB2’leri, Ukrayna, Katar ve Azerbaycan’a ihraç ettiklerini hatırlattı. Yeni anlaşmaların da yapıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Polonya’nın da içinde bulunduğu 10’dan fazla ülkeyle de ihracat anlaşması imzalandığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vakti geldiğinde bunların da teslimatı gerçekleşecek. Millî SİHA’larımız için daha pek çok ülke sırada bekliyor. Elbette bunlar her parayı basanın alabileceği ürünler değildir. Millî teknolojilerimizin, müttefik ülkelerin güvenliğine katkı sunmasını önemli görmekle birlikte kararlarımızı kendi stratejik önceliklerimize göre veriyoruz. Bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz. Şimdi de askeri ve diplomatik gücümüzü çok daha ilerilere taşıyacak nice övgüye muhatap olacak göklerin yeni hâkimi Akıncı’yı güvenlik güçlerimizin kullanımına sunuyoruz. Baykar’ın 2005’te 6 kiloluk mini İHA ile başlayan yolculuğu, bugün elektronik aksamından, mekaniğine, yazılımına kadar tüm kritik sistemleri yerli ve milléî olarak tasarlanan 6 tonluk Akıncı’ya ulaştık.”
SİHA’LARIN DENİZ AŞIRI GÖREVLERDE DE KULLANILMASI HEDEFİ
Gelişmiş yapay zekâ sistemleri ve seyir füzesi atabilme yeteneğiyle savaş uçaklarının gerçekleştirdiği bazı görevleri de Akıncı’nın icra edebileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu teknolojiyle İHA liginde ilk 3 ülke arasına girmiş olmamız yeter mi? Yetmez. Şimdi hedefimiz kendi inşa ettiğimiz kısa pistli uçak gemilerimize inip kalkabilen SİHA’lar geliştirebilmektir. İnşallah bunu da başararak SİHA’larımızı deniz aşırı görevlerde de kullanabilecek bir yetkinliğe sahip olacağız” ifadelerini kullandı.
Tüm bunların yanında, Millî Muharip Uçak ve insansız savaş uçağı projelerini de titizlikle sürdürmeye devam ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi insansız savaş uçağı teknolojisinde öncü ülke yapmakta kararlı olduklarını dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu: “Bunu başardığımızda bize verilmeyen 5. nesil savaş uçaklarının da bir adım ötesine geçmiş olacağız. Şu anda karşımda duran ekip gibi on binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca kendisine ve ülkesine inanan, araştıran, geliştiren, üreten gençlere sahip oldukça, bu hedefler yalnızca bir adım ötemizdedir. Büyük ve güçlü Türkiye’yi sizler gibi büyük hayaller kuran, hayallerini hedefe dönüştüren azimle, cesaretle, gayretle çalışarak başaran gençlerle birlikte bunu inşa edeceğiz. Diyorlar ya Z kuşağı. İşte burada Z kuşağı. Sağda solda aramaya gerek yok. Bizim de görevimiz bu ülke için kurduğumuz her hayalde geliştirdiğiniz her projede, yanınızda olmaktır, biz yanınızdayız. Biz sizinle beraberiz, hiç merak etmeyin, sizi asla yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Unutmayın ki, en büyük işler henüz gerçekleşmemiş olanlardır. Ne diyoruz? Oku, düşün, uygula neticelendir. Sizlere güveniyorum. Tayyip Erdoğan olarak bu can bu bedende olduğu müddetçe daima yanınızda olacağımı, yoldaşınız olacağımı, kardeşiniz, arkadaşınız olacağımı bir kez daha ifade etmek istiyorum.”
“ÜLKEMİZİN SAVUNMA SANAYİ ÜSSÜ OLMASI YOLUNDA TÜM KURUMLARIMIZLA BERABER ÇALIŞIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başarılar için bireysel gayretlerin ötesinde takım oyununun ve kolektif oyunun gerektiğine dikkati çekti.
Üzerinde yerli ve millî mühimmatlar olmasaydı Akıncı’yı belki uçurabileceklerini ama asıl vazifesini yerine getirebilmesini sağlayamayacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bu mühimmatların hiçbirini satın alamayacaktık. Almaya çalıştığın zaman ‘Bugün git, yarın gel’ diyeceklerdi. İşte bu yüzden kamu, üniversite ve özel sektörün iş birliğinde ülkemizin savunma sanayi üssü olması yolunda tüm kurumlarımızla beraber çalışıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜBİTAK SAGE ile havadan havaya füze sistemleri olan Gökdoğan ve Bozdoğan’a, 100 kilometreye kadar menzili olan hassas güdüm kitlerini, 250 kilometreye kadar menzile sahip ilk seyir füzesi SOM’u geliştirdiklerini kaydetti.
Roketsan ve Aselsan ile Hisar, Atmaca, Cirit, Korkut gibi birçok kritik yerli ürünü kullanıma sunduklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeniden yapılandırdığımız Makine ve Kimya Endüstrisi silah, mühimmat, patlayıcı ve ekipman üretiminde hızla kendini geliştiriyor. Makine Kimya Endüstrisi son Savunma Sanayi Fuarı’nda görücüye çıkardığı elektrikli fırtına obüsünden deniz topuna kadar bir dizi yeni ürünü de kullanıcılara sunmuştur. Özel sektörümüzün ülkemizi bu alanda yurt dışına bağımlılıktan tamamen kurtaracak yeni nesil patlayıcıların üretiminden dolumuna, kovanından tapasına kadar tüm unsurlarını üretecek yatırımları var. İnşallah bu üretimi yapacak bir fabrika yakında Gerede’de faaliyete geçiyor. Kendi tasarlayıp ürettiğimiz lazer dedektörler SİHA’larımızdan, helikopterlerimizden, uçaklarımızdan atılan güdümlü füzelerimizde kullanılıyor. Yine İHA’larımız için Kalecik’te kurduğumuz test ve değerlendirme merkeziyle bu sektördeki millî üretim yetkinliklerimizi bir üst seviyeye çıkaracağız. Bütün bu yatırımlar sayesinde savunma sanayimiz giderek büyümeye devam ediyor. Ama artık savunma sanayi projeleri başta olmak üzere geleceğin teknolojilerinde vites yükseltme zamanıdır.”
Bugün dünyayı geleceğe taşıyan bilgisayar, küresel konumlama sistemi ve internet gibi tüm önemli teknolojilerin savunma sanayi menşeili olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alanda geliştirilen teknolojilerin, çok daha büyük bir ekosistemi besleme, harekete geçirme potansiyeline sahip olduğunu dile getirdi.
“125 MEZUNUMUZ AKINCI’NIN KRİTİK GÖREVLERİNDE YER ALACAK”
Savunma sanayisinde elde ettikleri bu tecrübeyi teknolojinin tüm sivil alanlarına taşıyacaklarını ve çok daha büyük başarılara imza atacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yazılımda ülkemiz parmakla gösterilen bir ülke olacak. Yapay zekâ, insansız ve otonom teknolojilerde istikamet belirleyen bir ülke olacağız” dedi.
Bugün İHA liginde Türkiye’ye basamak yükselten Akıncı TİHA’yı güvenlik güçlerinin envanterine kazandırmanın yanında Akıncı’yı kullanacak personeli de aldıkları kurslardan mezun ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İHA pilotu, faydalı yük operatörü, mekanik motor teknisyeni, elektronik ve silah teknisyenlerinden oluşan 125 mezunumuz, Akıncı’nın kritik görevlerinde yer alacaklar. Bu önemli yükü omuzlayacak her bir kardeşime şimdiden başarılı görevler diliyorum. Sınırlarımız içinde ve sınır ötesinde görev yapan güvenlik güçlerimiz ile ülke güvenliğimiz için savunma sanayi projelerinde çalışan tüm fedakar kardeşlerime de buradan seslenmek istiyorum. Unutmayın, sizin geçirdiğiniz her uykusuz gece milletimizin huzur içinde geçirdiği gece demektir. Önünüzdeki genç arkadaş Selçuk, hafta sonları İstanbul’a geldiğimde kendisini arardım ve aldığım cevap, ‘Akıncı için fabrikada çalışıyorum.’ Gece saat 24.00-01.00 fabrikada çalışıyor. Durmak yok, yola devam diyor. Abi kardeş, ailece fabrikada bu çalışmalarını sürdürdüler. Sonunda şu eserlere hamdolsun kavuştuk. Rabb’im sizlere güç versin, kuvvet versin, hep muvaffak etsin.”
Akıncı TİHA’nın geliştirilmesinde emeği olan herkesi, Bayraktar ailesini, Baykar ekibini, bakanlıkları, Savunma Sanayi Başkanlığını, Millî İstihbarat Teşkilatını ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Akıncı’nın milyonlarca saat başarıyla uçmasını, nice kritik görevde ismi gibi öncü olup bizi gururlandıracak neticeler almasını Rabb’imden niyaz ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören alanına gelmeden önce pistte hazır bekletilen iki Akıncı TİHA’yı imzaladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının ardından kursu dereceyle bitirenlere hediye ve sertifikalarını verdi. Demir ve Haluk Bayraktar konuşma sonrası ilk Akıncı teslimatını yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hava aracının 1/10 ölçekli maketini sundu.
Selçuk Bayraktar ise Erdoğan’ın mesajının hava araçlarının yazılımlarına yüklenmiş bir örneğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdim etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bayraktar Akıncı TİHA’nın taksi, kalkış ve alçak uçuşunu izledikten sonra hava araçlarının kontrol merkezine girerek incelemelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdareciler Günü Programı’nda yaptığı konuşmada, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu. Merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir’ diyor. Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen İdareciler Günü Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Fedakârca görev yapan mülki idare amirlerinin 10 Ocak İdareciler Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere, vali yardımcılarına ve kaymakamlara bugüne kadarki hizmetleri için teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi başında şehit olan veya vefat eden mülki idare amirlerine rahmet diledi.
Devletin, ortak hedefler etrafında kenetlenen milletlerin akıl ve iradesinin tecessüm ettiği bir teşkilat olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk devlet geleneğinin; binlerce yıllık bir aklın, birikimin, tecrübenin ürünü olduğunu belirtti.
“DEVLET TASAVVURUMUZ HİÇBİR ZAMAN MADDEYE DAYALI BİR ANLAYIŞ ÜZERİNE İNŞA EDİLMEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu” dedi.
Merhum Aliya İzzetbegoviç’in, “İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir” sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur. İşte bu yüzden insanlık ittifakı diyoruz. Bu yüzden mazlumların derdine derman olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ‘Türkiye, umudun adıdır.’ diyoruz. Mülki idaremiz işte bu geleneğin bir devamıdır. Orhun Yazıtları’nda geçen şu söz bu tasavvurumuzun güçlü bir yansımasıdır. ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti ilini ve töresini koruyacaktır.’ Bu inançla yoğrulan Türk mülki idaresi halkın huzurunu, refahını ve güvenliğini tesis eden köklü bir müessesedir” diye konuştu.
Vilayetlerde Reis-i Cumhuru temsil eden valilik makamının ise devletin milletle bütünleştiği yegâne nokta olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin dininin adalet olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tarih boyunca adaleti esas alan bir devlet anlayışının bugünkü müntesipleri olarak şunu hiçbir zaman unutmayınız. Valilik milletin derdine derman olma makamıdır. Valilik devletin halka uzanan elidir. Vicdan ve merhamet mevkiidir. Bu düstur valilik makamının nüvesidir. Burada şunu da özellikle vurgulamak isterim. Sizler halkımızın gönlünde yer bulan onların talep ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprüler konumundasınız. Daima ulaşılabilir, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valilik makamının temel ilkelerindendir. Unutmayınız ki milletin hayır duası devletin en güçlü hazinesidir. Allah korusun, milletin bedduasını alan ise ne bu dünyada ne de ahirette iflah olur. Bir diğer husus şudur, sadece günlük hesaplar peşinde koşmak bize yakışmaz. Devletimizin kurucu kodlarında buna hoş bakılmaz.”
Devlet geleneğinin geleceği inşa eden bir anlayış üzerine kurulu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı vizyonunun da işte bu geleneğin bir tezahürü olduğunu belirtti.
Binlerce yıllık kadim devlet anlayışının tıpkı askeriye gibi idarecilik ve teşkilatlanma alanında da dünyaya örnek olacak bir birikiminin taşıyıcısı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hem merkezi yönetim anlayışı hem de mahallî idare teşkilatı bakımından önemli bir müktesebatın ve tecrübenin sahibi olduğunu söyledi.
Adil, müessir, müşfik, emin ve istikrarlı bir idare kabiliyetinin Türk milletinin adeta doğuştan gelen özelliği olduğunu ve tarihin bu gerçeğin sayısız örnekleriyle dolu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “İdare kabiliyetimiz teşkilatlanma boyutuyla sınırlı kalmamış, milletimize ve şehirlerimize de önemli değerler kazandırmıştır. Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi, Medinetü’l Fazıla isimli eserinde şöyle diyor, ‘En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilişkin ancak şehirde ulaşılabilir, şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz.’ Eğer doğudan batıya, kuzeyden güneye, ülkemizin tamamında iyiliği, refahı, kalkınmayı, kardeşliği ve adaleti hâkim kılmak istiyorsak, işe önce şehirlerimizden başlamamız gerekiyor. Üstelik bu denli zengin bir medeniyete güçlü tarihi ve beşeri bağlarımızın olduğu bu kadar geniş bir gönül coğrafyasına sahip bir ülke olarak bu bizler için ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur.”
Mülki idare amirlerine çok önemli görevler düştüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden öncelikli beklentilerinin devletin kendilerine olan emaneti, imkân ve kaynaklarını şehirlerin faydasına olacak biçimde kullanmaları olduğunu kaydetti.
Valilerden görev, yetki ve sorumluluk alanlarında bulunan işleri hızlı, etkin ve verimli bir şekilde ifa etmelerini beklediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetim, öksüz ve kimsesizler başta olmak üzere devletin şefkatine ihtiyaç duyan tüm kesimlerin yanında olmanızı istiyoruz. Daha önce de farklı vesilelerle dile getirdim. Mülki idare amirliği sabah 8, akşam 6 arasında yapılacak bir görev değildir. Sizin vatandaşla hemhâl, hemdert ve hem dem olmanız da beklenir. Her birinizden makam odalarınıza sıkışıp kalmamanızı, gönlünüzü de kapılarınızı da telefonlarınızı da vatandaşlarımıza açık tutmanızı özellikle rica ediyorum. Hizmet ettiğiniz şehirlerde hak ve hukuku gözetmeniz, inancına, hayat tarzına, kökenine, mezhebine bakmadan vatandaşımıza eşit muamele etmeniz şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzımız olmalıdır.
Ne tek parti faşist zihniyetinin ne de hafızalarımızda derin yaralar açan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur. Baskının, ayrımcılığın, millete karşı efendilik taslamanın meşru sayıldığı günler artık geride kalmıştır. Allah’ın izniyle biz bu makamlarda bulunduğumuz müddetçe kimse o kötü günleri geri getiremeyecektir. Kerim devlet anlayışımızı hakkıyla tatbik eden personeline ve vatandaşlarımıza tepeden bakmayan, ilçe, köy ve mahalleleriyle şehrinin tamamını kucaklayan valiler, bizim görmek istediğimiz idarecilerdir.”
Bir anekdota dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hazreti Ali Efendimiz Mısır’a atadığı Vali Eşter en-Neha-i’ye yazdığı mektupta bakınız hangi nasihatlerde bulunuyor. ‘Bil ki ey malik, sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır. Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara, yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah, mazlumların ahını duyandır, zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun; Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider.’ Kıymetli valilerimiz, çağları aşan hikmet dolu bu sözler, bizim pusulamız olduğu gibi işlerinizde size de rehberlik etmelidir. Bizim ve milletimizin idealindeki mülki idare amiri işte bu hasletlerle mücehhez yöneticilerdir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve gençlik projelerini hayata geçirerek, sosyal yardım faaliyetlerini aksatmayarak, teknolojiyi ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak şehirlere yeni ufuklar, yeni alanlar açmanın mülki idare amirlerinin görevi olduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin deprem başta olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son 6 Şubat’ta asrın en büyük tabii afetlerinden biriyle yara alındığını, kriz ve afet yönetiminin ne kadar mühim olduğunu net biçimde gördüklerini söyledi.
Bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak için hükümet olarak gereken her türlü tedbiri aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürecin aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü. Bu hakikati İbn-i Firuz, beş asır evvel şu cümlelerle dile getirmiştir, ‘Gerçekte işe yaramaz kötü memurların yaptıkları zarar, vücutta insana yaramayan gıdaya benzer. İnsan bu gıdadan azar azar yer ve midesinde zararlı bir karışım meydana gelir. Zamanla artan bu madde sinirlere, damarlara da tesir ederek insanı hasta eder. Kuvvetten düşen kişi doktora gitmeye mecbur kalır fakat doktor da buna çare bulamaz ve kişi bir türlü rahat yüzü göremez. Belki uzun süren bir ilaç ve tedavi sürecinden sonra kişi iyileşebilir.’ Buradan anlaşılmalıdır ki görevini doğru yapmayan memurların halka bir günde verdikleri zararı adaletli bir sultanın belki de uzun süren adaletli yönetimi bile gideremez. Sizin sorumluluğunuz işte bu derece önemli, kritik ve hassastır. Dolayısıyla illerimizde şahsımı temsilen görev yapan siz valilerimize çok hayati vazifeler düştüğünü bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden rehberlik, teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine dair genelgenin gereklerini yakından takip ve koordine etmesini de beklediğini söyledi.
Bölgede çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 910 kilometrelik sınırı olduğu Suriye’de meydana gelen hadiselerin ülkeyi her açıdan ilgilendirdiğini vurguladı.
Suriye’de 61 yıllık Baas diktatörlüğünün çökmesinin ve 13 yıl süren katliamın sona ermesiyle artık yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sednaya Hapishanesi’nden yansıyan vahşet görüntüleri, Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü göstermiştir. Azgın ve zorba bir azınlığın mazlum çoğunluğa karşı uyguladığı baskının, kanlı ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Gün geçmiyor ki ülkenin bir şehrinden toplu mezar çıkmasın. Gün geçmiyor ki Baas rejiminin barbarlığına dair bir delil bulunmasın. Hemen her gün insanlık adına, insani değerler adına gerçekten utanç ve dehşet verici haberlerle karşılaşıyoruz. İnsani kayıpları bir tarafa bırakıyor sadece 13 yıllık katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’yi ziyaret eden ekiplerimiz de sahadaki tablonun tahmin edilenden çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.”
Suriye’nin yeniden inşası için fiziki altyapının, ekonomik ve sosyal düzenin kapsamlı bir şekilde ıslah edilmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik kalkınma projeleri, sağlık ve eğitim altyapısının oluşturulması, tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejilerin bu sürecin olmazsa olmazları olduğunu söyledi.
“İNSANİ POLİTİKAMIZA ZARAR VERECEK YAKLAŞIMLAR İÇİNDE OLMAYACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam âleminin destekleri yanında belli bir zamana da ihtiyaç duyduğunun dile getirerek, “Uluslararası toplumun bu sürece daha fazla katkı sağlaması mühimdir. Türkiye olarak, biz de tüm planlarımızı bu gerçekler ekseninde yapıyoruz. Ana muhalefet partisi genel başkanının, ‘Esed gitti, sığınmacılar da gitsin’ ifadesi vicdansızlıktan öte bir kara cehalet örneğidir. Biraz dış politika, biraz ekonomi, biraz savaş tarihi okuyan bir kişi açık söylüyorum, böyle bir cümle kurmaktan utanır, hicap duyar” ifadelerini kullandı.
Savaşın ve zulmün pençesinden kaçan Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kol kanat gerdiklerinin, şefkat ve merhametle kucak açtıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefetin, onları geldikleri yere kovmanın hep gayreti içerisinde olduğunu belirterek, “Biz ensarız, onlar muhacirdir’ dedik. Dolayısıyla ‘Bizim medeniyetimizde ensar olarak muhacirleri kovmak asla yer etmez’ dedik” ifadelerini kullandı.
Milletin asil karakterine uygun şekilde büyük bir alicenaplık göstererek, ensar şuuruyla Suriyeli muhacirlere destek olduğunu, insanlık tarihine altın harflerle geçen bir dayanışma seferberliğine hep birlikte imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hatta bu uğurda şahsım, siyasi bedel ödemeyi dahi göze aldım. 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın ırkçı siyasetini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Tüm bunlara rağmen bize canlarını, namuslarını ve onurlarını emanet eden mazlumlara sırtımızı dönmedik. Kimsesizlerin kimsesi olan bu necip millete, ‘Boraltan Köprüsü faciası utancını bir kez daha yaşatmayacağız’ dedik ve hamdolsun yaşatmadık. Suriyeli kardeşlerimize 13 yıl boyunca nasıl samimi ev sahipliği yaptıysak bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan, tarihimize, inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz.
“SURİYELİLERİN EVLERİNE HUZURLA DÖNEBİLMELERİ BİZİM İÇİN İNSANİ BİR GÖREV”
Muhalefet veya ırkçı çevreler ne derse desin, ekonomimize, ticaretimize, üretimimize ve 13 yıllık insani politikamıza zarar verecek yaklaşımlar içinde olmayacağız. Bir defa şunun bilinmesini isterim, Türkiye’nin en kritik seçimlerinde, siyasi geleceğimizi riske atma pahasına sergilediğimiz duruşa kimsenin leke bulaştırmasına müsaade etmeyiz. Sahadaki aksaklıklar, kasıtlar ve hatalar sebebiyle böyle bir durumun yaşanmasına da asla müsamahayla bakmayız. Bu meseleye dair yaklaşımımız açık söylüyorum, sıfır toleranstır. Her insan kendi vatanında kök salar ve elbette orada yaşamak ister.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin evlerine huzurla dönebilmelerinin kendileri için hem insani bir görev hem de bölgesel istikrar açısından stratejik bir öncelik olduğunu söyledi.
Gönüllü olarak yurtlarına dönmek isteyen Suriyelilere her türlü kolaylığı sağladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimseyi zorla göndermek gibi bir yanlışa da düşmeyeceklerinin altını çizdi.
Türkiye’ye katkı yapmak isteyen, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak zenginlik katan Suriyelilerin elinden tutmaya devam edeceklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte attıkları her adımın hem Suriyelilerin haklarını hem de milletin çıkarlarını koruma hedefine mahsus olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de artık yeni bir yönetimin olduğuna, Suriye’nin geleceğinin bu yönetimin ortaya koyacağı kurucu irade etrafında şekilleneceğine işaret etti.
Suriye ile ilişkilerin karşılıklı saygı ilkesi çerçevesinde sürdürüleceğini, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasında komşuluk hukuku bir gereği olarak üzerlerine düşen tüm sorumlulukları yerine getireceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği içinde bu yeni sürecin başarıyla yönetilmesinde mülki idare amirlerine önemli vazifeler düştüğünü söyledi.
Özellikle sınır bölgelerindeki valilerden çok dikkatli olmalarını, süreci sahiplenmelerini ve adımlarını buna göre atmalarını beklediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Gerek bizleri bu makamlara getiren milletimize hizmet, gerekse bu sürecin incelikle yürütülmesi noktasında hiçbir aksaklığın hiçbir nahoş durumun yaşanmaması için her birinizin özenli davranacağınıza inanıyorum. Ülkemizde ve bölgemizde terörün hiçbir çeşidine yer olmadığını her fırsatta vurguluyoruz. Bir süredir uyguladığımız ‘terörü kaynağında bertaraf etme’ stratejimizin meyvelerini içeride ve dışarıda toplamaya başladık. Şimdi bunu yeni araçlar ve yeni yöntemlerle devam ettiriyoruz. Amacımız ülkemizin sırtına vurulan 40 yıllık o kamburunu ilanihaye ortadan kaldırmaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye devrimi ile birlikte hem ülkemizin hem de bölgemizin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı her türlü imkânı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılını kardeşliği kalkınmanın huzurun yüzyılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla başla çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vali Galip Demirel Sosyal Hizmet Ödülü’nü Ankara Vali Yardımcısı Elif Nur Bozkurt Tandoğan’a, Celalettin Tüfekçi Meslek Ödülü’nü Diyarbakır Eğil Kaymakamı Volkan Hülür’e, Şehit Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk Üstün Hizmet Ödülü’nü Hatay Vali Yardımcısı Cafer Ekinci’ye, Şehit Kaymakam Ersin Ateş Üstün Hizmet Ödülü’nü Kilis Vali Yardımcısı Hamza Özbilgi’ye, Vali Dr. Mehmet Vecdi Gönül Güvenlik Hizmet Ödülü’nü İstanbul Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu’na takdim etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyonda düşüş trendi 2025 senesinde daha da hızlanacak”
GENÇ GAZETECİLER ANKARA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgesel gelişmeler bağlamında sancılı ve sarsıntılı bir yılı geride bıraktık. Yeni beklentiler ve büyük umutlarla 2025 yılına ‘merhaba’ dedik. Yeni miladi yılın ülkemizdeki, bölgemizdeki ve dünyadaki tüm insanlar için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
“İLK GÜNDEN BERİ FİLİSTİN’DE KANIN VE KATLİAMIN DURMASI İÇİN TÜM YOLLARI DENİYORUZ”
Özellikle, tam 15 aydır tüm dünyanın gözleri önünde son asrın en barbar soykırımlarından birini yaşayan Gazzeli kardeşlerimiz için 2025 senesinin ateşkese, barışa, huzura ve feraha vesile olmasını diliyorum.
Türkiye olarak, ilk günden beri Filistin’de kanın ve katliamın durması için tüm yolları deniyoruz. Gazze halkının çektiği sıkıntıları hafifletebilmek adına Kızılay’ı, AFAD’ı, sivil toplumu ve hayırseverleriyle tam bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. Uluslararası toplumun İsrail hükûmeti üzerindeki baskıyı arttırması için de diplomatik temaslarımızı yoğunlaştırdık.
Gazze’de barış umutlarını tekrar yeşertecek bir kapının aralanması için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Netice alıncaya kadar da buna devam edeceğiz. 1 Ocak sabahı ‘Bir Güneş Doğuyor’ sloganıyla bir araya gelen Türkiye’nin ve Türk milletinin Filistinli kardeşleriyle dayanışmasını ortaya koyan tüm vatandaşlarıma buradan hassaten teşekkür ediyorum.
“BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLAN BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ MUTLAKA KURULACAKTIR”
Yaklaşık yarım milyon kardeşimiz Gazze’nin kimsesiz ve sahipsiz olmadığını İstanbul’dan tüm dünyaya bir kez daha haykırmış, şahsımızın ve milletimizin hissiyatına tercüman olmuşlardır. Tabii burada şunu da büyük bir taaccüple ifade etmek durumundayım. Ülkemiz ve milletimiz adına iftihar verici bu sivil toplum buluşmasından, bakıyorsunuz, birileri hemen rahatsız oluyor.
Galata Köprüsü’nde vücut bulan insanlık ittifakına tepki gösterenler, açık söyleyeyim, insanlıktan nasibini almamış vicdan fukaralarıdır. Çünkü kalbinde zerre miskal merhamet olan hiç kimse insanlık vicdanının ayağa kalktığı böyle bir gaddarlık karşısında tepkisiz kalamaz. Türkiye’nin mazlumlarla dayanışma içinde olması ancak zulüm ile abad olmaya çalışan zalimleri endişelendirir, tedirgin eder, rahatsız eder.
Biz şu ilahi müjdeye tüm kalbimizle inanıyor ve iman ediyoruz; Allah, sabredenlerle beraberdir. 61 yıllık Baas zulmünün ve 13 yıllık katliamların ardından Suriye’de nasıl inanç, iman ve sabır kazanmışsa inşallah, Filistin’de de hak yerini bulacak, adalet güneşi zulmün karanlığını delip geçecektir. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip Filistin devleti mutlaka kurulacaktır. Rabbim, içinde bulunduğumuz mübarek günler hürmetine mazlum Filistin halkının yar ve yardımcısı olsun diyorum.
1 Ocak tarihi itibarıyla müşerref olduğumuz mübarek üç ayların milletimizin yanı sıra İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini, dünyanın dört bir yanında eziyet çeken müstazafların acılarının dinmesinin başlangıcı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.
“ÜLKEYE VE MİLLETE UZUN VADELİ FAYDA SAĞLAYACAK KALICI KAZANIMLARA ODAKLANDIK”
İktidar sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002 yılından beri bizim siyasetteki gayemiz hep insanımıza hizmet oldu. Eser ve hizmet siyaseti diyerek kavramsallaştırdığımız bu ilkemizden hiçbir zaman ödün vermedik. Sabun köpüğü misali gelip geçici başarılara değil, ülkeye ve millete uzun vadeli fayda sağlayacak kalıcı kazanımlara odaklandık.
Siyasette de, hükûmette de, devlet idaresinde de insan ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışına sahibiz. 2024 yılını başta dış ticaret olmak üzere birçok alanda rekorlarla, büyük başarılar ve sevinçlerle kapattık. Bölgemizde ve dünyada nükseden tüm krizlere ve olumsuzluklara rağmen 2024 yılı mal ihracatımız 2023 yılına göre yüzde 2,5 oranında artışla 262 milyar dolara çıktı.
“2025 YILINDA MAL VE HİZMET İHRACATI HEDEFİMİZİ 390 MİLYAR DOLAR OLARAK BELİRLEDİK”
Bir diğer önemli veri olan ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 5,5 puan artarak yüzde 76,1’e ulaştı. 2002 yılında bu oran yalnızca yüzde 50 seviyesindeydi. Bir başka çarpıcı oran şudur. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı 92,4 milyar dolara yükselmiştir. Hizmet ihracatında 110 milyar dolarlık hedefimizi zaten yakalamıştık. Şimdi bununla yetinmiyoruz. Gelecek sene için çıtayı biraz daha yukarı çekiyoruz. 2025 yılında mal ve hizmet ihracatı hedefimizi 390 milyar dolar olarak belirledik. İnşallah bunun da üzerinde bir ihracat rakamıyla yılı kapatacağız. İhracatçılarımızla el ele, omuz omuza vereceğiz ve Türk ürünlerinin tanınmadığı, satılmadığı, girmediği hiçbir ülke bırakmayacağız.
Ülkemize her sene yeni rekorlar yaşatan tüm ihracatçılarımızı bugün bir kez daha tebrik ediyor, kendilerinden daha fazla çaba beklediğimi burada da vurgulamak istiyorum.
“ENFLASYON VE İSTİHDAMDA ÇOK İYİ BİR NOKTADAYIZ”
İhracat tarafında bu başarı hikâyelerini yazarken enflasyon ve istihdamda da hamdolsun çok iyi bir noktadayız. TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Uyguladığımız politikalar sayesinde enflasyon aralıkta aylık bazda yüzde 1,03 olurken, yıllık bazda yüzde 44,38’e gerilemiştir.
Senelik enflasyon 2023 sonuna kıyasla 20 puan, 2024 Mayıs ayındaki zirve seviyesine göre 31 puan düşmüştür. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk. Buna göre para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, maliye politikası kanalı enflasyonla mücadeleye çok güçlü destek verecek.
Üçüncüsü, bütçe imkânları el verdikçe yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz. En son akaryakıt ÖTV’sinde bunu yaptık.
“BELLİ BAŞLI ALANLARDA FIRSATÇILIĞIN OLDUĞUNU MÜŞAHEDE EDİYORUZ”
Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de destekleyeceğiz. Hayat pahalılığıyla ilgili milletimizin şikâyet konularının en başında, konut fiyatları ve kiralar geliyor. Bunda özellikle 6 Şubat depremleriyle beraber ortaya çıkan ilave konut talebinin şüphesiz etkisi var. Ancak belli başlı alanlarda sadece dönemsel etkilerle açıklanamayacak bir fırsatçılığın ve aşırı kâr hırsının olduğunu da müşahede ediyoruz.
2024 yılı içinde döviz kuru gibi mazeret olarak öne sürülen unsurlar stabil kaldığı hâlde bazı sektörlerde fahiş fiyatlamalar maalesef devam etti. Şöyle bir tabloya şahit oluyorsunuz. Enerji, yakıt, döviz kuru, işçilik maliyetlerinde oluşan farkla satılan ürünün veya sunulan hizmetin fiyatı arasındaki bağ kopma noktasına gelmiş.
İşçilik maliyetinde yaşanan artışla ürüne yansıyan fiyat farkı arasında da aynı şekilde kimi zaman uçurum oluşuyor. Mesela asgari ücretteki artış sebebiyle maliyet belki 2-3 birim artarken bu artış bahane edilerek fiyatlara 5 birim, 10 birim zam yapılabiliyor.
Bu fiyatlama davranışının ekonomik sebeplerden ziyade açgözlülükten, tamahkârlıktan ve vicdansızlıktan kaynaklandığı aşikârdır. Tabii ki işini düzgün yapan, helalinden kazanan, dürüst, ahlaklı, vicdanlı işletmelerimiz çoğunluktadır ve bunlar sözlerimizin muhatabı değildir. Biz de zaten bu kardeşlerimizi tenkit değil, ancak takdir ve taltif ederiz.
Partimizin Bursa İl Kongresi’nde yaptığımız çağrının gerisinde işte bu gerçekler vardır. Fırsatçılıkla mücadelede devlet elbette gerekeni yapmakla mükelleftir. Geçen yıl gerçekleştirilen denetimlerde tüketicileri mağdur eden, fahiş fiyat uygulayan ve piyasayı bozan 224 bin firmaya yaklaşık 5 milyar liralık idari para cezası kesilmiştir.
“VATANDAŞLARIMIZIN SAĞLIKLI VE GÜVENİLİR GIDAYA ERİŞİMİ İÇİN DE YOĞUN ÇABA HARCIYORUZ”
Sadece otomotiv, stokçuluk, emlak, bunun yanında kuyumculuk ve fahiş fiyat denetimlerinde bin 555 gerçek ve tüzel kişiye toplam 366 milyon liralık ceza uygulanmıştır. Bir diğer önemli konu olan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için de yoğun çaba harcıyoruz. Bu kapsamda 2024 yılında 1,3 milyon denetim yaptık, 1,4 milyar lira para cezası tatbik ettik. 610 dosyayla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduk.
Milletin lokmasına göz dikenlere, sattığı ürüne hile-hurda karıştıranlara, etiket oyunlarıyla milletin cebine el atanlara asla tolerans göstermiyoruz. 2025 senesinde bu denetimlerimiz daha da artacak. Ne şirketlerimize haksızlık edeceğiz ne de gözünü para hırsı bürümüş fırsatçıların vatandaşın hakkına girmesine eyvallah diyeceğiz.
“85 MİLYONUN HAKKINI, HUKUKUNU, ÇIKARINI EN ÜST DÜZEYDE KORUYACAĞIZ”
Serbest piyasa ilkeleri çerçevesinde 85 milyonun tamamının hakkını, hukukunu, çıkarını en üst düzeyde koruyacağız. Şunun bir defa çok iyi anlaşılması lazım. Serbest piyasa kuralsızlık demek değildir. Serbest piyasa başıbozukluk demek asla değildir. Denetimlerimizin amacı serbest piyasaya müdahale değil, işleyişin daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesini temin etmektir. Burada şu hususu da söylemek mecburiyetindeyim. Hayat pahalılığıyla mücadeleye vatandaşlarımızın da destek olması, katkı sunması sürecin başarısı açısından çok önemlidir. Bunun yolu da Bursa İl Kongre’mizde belirttiğim üzere fahiş fiyat uygulayanları boykot etmekten geçiyor. Bakınız pahalı ürün satanları dize getirecek en etkili yöntemlerden birisi, muhalefet rahatsız olsa da, hiç şüphesiz boykottur.
Vatandaş olarak fırsatçılık yapanlara karşı en büyük kozumuz satın almama özgürlüğünüzü kullanmaktır. Bilinçli tüketici vasfımızı geliştirerek kaliteyi normal fiyatına çekmeyi başarabiliriz. Dünyaya baktığımızda geniş bir yelpazede bunun çok sayıda örneğiyle karşılaşıyoruz. Bu konuda devlet, millet ele ele vererek çok daha etkin sonuçlar alabiliriz. Nitekim uyguladığımız politikalar neticesinde enflasyonla mücadelede son 1,5 senede hakikaten önemli mesafe katettik. Enflasyon düştükçe işçimiz, memurumuz, emeklimiz, çiftçimiz, esnafımız dâhil 85 milyonun tamamının alım gücü de artacaktır. 2025 yılında hedefimiz bu meseleyi büyük ölçüde çözüme kavuşturmaktır.
“2025 YILINDA DA DEPREM BÖLGESİ EN ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ GÜNDEMİMİZ OLMAYI SÜRDÜRECEK”
Geçen yıl kabinemizin ana gündemlerinden bir diğeri, deprem bölgemizin yeniden ayağa kaldırılmasıydı. Asrın felaketinin ardından bölgede asrın inşa seferberliğini başlattık. 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolar tutarında bir harcama yaptık. 155 bininci yuvarımızın anahtarlarını Kahramanmaraş’ımızda hep birlikte afetzede kardeşlerimize teslim etmiştik. İnşallah yapımını tamamladığımız 201 bininci yeni yuva ve iş yerimizin anahtarlarını da yakında hak sahibi kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle belirtmek isterim. Bugün depremzedelerimizin, barınma başta olmak üzere, temel ihtiyaçlarını giderdiğimiz umut dolu bir tabloyla karşı karşıyayız. 2025 yılında da deprem bölgesi en önemli ve öncelikli gündemimiz olmayı sürdürecek. Aynı gayret ve azimle çalışarak kalan 252 bin konut ve iş yerimizi de 365 gün içerisinde tamamlayacağız. Böylece 2025 yılı içerisinde toplamda 453 bin yuva ve iş yerimizi afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. İnşallah yıl bitmeden deprem bölgesindeki 11 ilimizde tüm vatandaşlarımız huzurlu, güvenli, dayanıklı yuvalarına kavuşacak.
İş yerini açmayan hiçbir depremzede kardeşimiz kalmayacak. Şehirlerimizi süratle inşa ve ihya faaliyetlerimiz için 2025 yılı bütçesinden toplam 584 milyar lira kaynak ayırdık. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek milletin acılarına ne kadar duyarsız olduklarını gösteren müflis siyasetçileri, Allah’ın izniyle, 2025 yılında da mahcup edeceğiz.
Türkiye olarak, üç kıtanın kalbinde bulunan, stratejik önemi yüksek, küresel bilek güreşinin hiç eksik olmadığı bir coğrafyada yer alıyoruz. Böyle bir coğrafyada hayatta kalmanın birinci şartı caydırıcılıktır. Burada haklı olmak yetmez, hakkınızı korumak için aynı zamanda güçlü de olmak zorundasınız. Romantikler ve ülkemizdeki muhalefet anlamasa da bu coğrafyada masadaki gücünüz bileğinizin gücünden gelir. Bu topraklardaki bin yıllık tarihimiz boyunca bu hakikati defalarca tecrübe ettik, yaşadık ve gördük.
Sendelediğimiz her dönemde yanı başımızda ilk biten, âdeta kanımıza susamış hasımlarımız oldu. Hasta düştüğümüzde, döşümüzden bir parça et koparmak için kimlerin, hangi devletlerin sıraya girdiğini asla unutmadık ve unutmayacağız. Sevr Anlaşması, Allah korusun, zayıfladığımızda başımıza neler geleceğini gösteren bir ibret vesikası olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Millî Mücadele ile Sevr’i yırtıp atmakla kalmadık, aynı zamanda bu ülkeyi bir daha böyle bir travmayla karşı karşıya bırakmamak için yemin ettik.
“TEMEL HEDEFİMİZ MİLLETİMİZİN BİR DAHA ASLA BEKA SORUNU YAŞAMAMASIDIR”
2002’den bu yana, bizim de temel hedefimiz milletimizin bir daha asla beka sorunu yaşamamasıdır. İçeride ve dışarıda attığımız birçok adımın gerisinde yine bu vardır. Ecdadın hikmet dolu şu sözleri 22 yıldır bize rehberlik ediyor. ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.’ Eğer barış ve kurtuluş istiyorsan savaşa her an hazır olacaksın. Savunma sanayi alanındaki yatırımlarımız savaşa hazırlanmak için değil, barışı, istiklali, istikbali, bağımsızlığı muhafaza ve müdafaa içindir.
Şu politikamızı her fırsatta vurguluyoruz. Türkiye dostları için bir güven ve emniyet kaynağıdır ama vatanımıza uzanan kirli elleri de, kimin olduğuna bakmadan, kıracak kudrete fazlasıyla sahiptir.
Bu anlayışla savunma sanayi hamlelerimizi sürekli ileriye taşıyoruz. Nereden nereye geldiğimizi bugün kısaca hatırlatmak isterim. 2002’de sadece 56 firma varken, bugün bu sayı 3 bin 500’ü geçti. Savunma projelerinin sayısı son 22 yılda 62’den, yüzde 80 yerlilik oranıyla, bin 132’ye yükseldi. Büyüklüğü de 100 milyar doları aştı. Sektörün cirosu 1,1 milyar dolardan, 2023’te 15,5 milyar dolara çıktı.
İHA-SİHA, elektronik harp ve savaş gemisi üretiminde dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. 2002 yılında 248 milyon dolar olan ihracatımız 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 29’luk artışla 7 milyar 154 milyon dolara ulaştı. 2024 hedefimiz olan 64,5 milyar doları yüzde 11 oranında aşarak yeni bir rekor kırdık. Geçen yıl uzay, hava, kara, deniz, elektronik harp ve ar-ge alanlarında birçok önemli projeyi hayata geçirdik.
“2025 YILINDA YENİLERİNİ EKLEYECEĞİZ”
Millî Muharip Uçak KAAN’ın ve Hürjet’in uçuş testlerine devam edilmiş, Gökbey Helikopteri ilk teslimatını gerçekleştirmiştir. Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı prototip üretim ve testleri sürerken, Anka-3, Bayraktar TB3-TB2, Akıncı ve Aksungur İHA’ların kabulleri yapılmıştır. TB3-TCG Anadolu’ya destek ekipmanı kullanmadan iniş ve kalkış yapmıştır. Böylece kısa pistli bir gemiden iniş-kalkış yapabilen ilk SİHA olarak tarihe geçmiştir.
Deniz sistemlerinde Piri Reis Denizaltısı’nı hizmete aldık. Hızır Reis Denizaltısı deniz denemelerine başladı. Murat Reis’in donatım çalışmalarına devam ettik. TCG Derya İstanbul, Üsteğmen Arif Ekmekçi ve MARLİN İnsansız Deniz Aracı teslim edildi. Yerli ve millî olarak geliştirilen çelik kubbe projesine bismillah dedik. Siper Ürün-1 sistemi envantere girdi, hem 800 kilometre ve üzeri menzilli füze stokumuzu güçlendirmeyi hem de 2 bin kilometre ve üzeri menzilli füze geliştirme programımızı hızlandırmayı kararlaştırdık. Daha burada saymaya kalksak saatler sürecek nice savunma projesini geride bıraktığımız yıl devreye aldık, ilerlettik veya başlattık. 2025 yılında inşallah bunlara yenilerini ekleyeceğiz.
Geçtiğimiz hafta ana muhalefetin safsata diyerek burun kıvırdığı Mavi Vatan’da donanmamızın gücüne güç katacak projelerin startını verdik. MİLGEM projemiz ile ülkemizin ilk korvet ve firkateynlerini yüzde 100 yerli ve millî olarak tasarladık, inşa ettik. Envanterdeki 5 gemimize ilaveten hâlihazırda 7 MİLGEM firkateynimizin inşası devam ediyor.
Bu projelerimizden edindiğimiz birikimlerle TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribimizin ilk kaynağını İstanbul tersanesinde ve millî denizaltımızın ilk kaynağını ise Gölcük tersanesinde gerçekleştirdik. Millî uçak gemimizi TCG Anadolu’nun ağabeyi olarak görüyoruz. Tamamlandığında Türkiye’yi bir üst lige taşıyacak bu projelerin de hizmete girmesiyle çok kritik bir ihtiyacımızı daha gidermiş olacağız.
“85 MİLYON İÇİN ÇALIŞACAĞIZ, HİZMET ÜRETECEĞİZ”
Dosta güven aşılayan, düşmana korku salan bir Türkiye için savunma sanayi sektörümüzün tüm paydaşlarıyla birlikte çalışmalarımıza kararlıkla devam edeceğiz.
2024 yılına dair karnemizi 20 ana başlıkta ve 239 farklı infografikle 31 Aralık’ta sosyal medya hesabımızdan paylaştık. 2025 senesi boyunca da ‘aşkınan koşan yorulmaz’ şiarıyla gece gündüz demeden 85 milyon için çalışacağız, hizmet üreteceğiz.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİMİZE ULAŞMAK YAKIN GELECEKTEKİ EN ÖNEMLİ ÖNCELİKLERİMİZDEN BİRİDİR”
Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmak yakın gelecekteki en önemli önceliklerimizden biridir. Terörün ve şiddettin hüküm sürdüğü bir iklimde, demokrasini neşvünema bulması, gelişmesi, serpilmesi, kendi ayakları üzerinde durması mümkün değildir. Arkasına terörü ve teröristi alarak siyaset olmaz, olamaz, dünyanın hiçbir medeni ülkesi buna izin vermez. Terörün karanlık gölgesi ülkemiz siyasetinin üzerinden çekildikçe, inşallah, Türkiye daha sağlıklı, olgun ve özgürlükçü bir zemine kavuşacaktır.
Bir diğer husus ise şudur. Komşumuz Suriye’de gerçekleşen epik devrimle birlikte hem bu ülkede hem de bölgemizde artık yeni bir dönem başlamıştır. Yeni Suriye yönetiminin ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği temelinde bir Suriye inşa etmeye çalıştığını, bunda da kararlı olduğunu görüyoruz. Bizim de samimi arzumuz, beklentimiz, politikamız bu yöndedir. Suriye’nin parçalanmasına, hangi kisveyle olursa olsun üniter yapısının bozulmasına rıza göstermeyiz. Bu konuda bir risk görürsek gerekli adımları süratle atarız.
“TÜRKİYE, GÜVENLİĞİNİ KORUMA NOKTASINDA NASIL TAVİZSİZ BİR İRADEYE SAHİP OLDUĞUNU PEK ÇOK KEZ GÖSTERMİŞTİR”
Suriye’deki ihtilafı ve DEAŞ tehdidini fırsata çevirip farklı hülyalar görenler son gelişmeler sonrasında bölgemizin kadim gerçekleriyle yüzleşmişlerdir. Bu gerçek bölgenin geleceğinde teröre yer olmadığıdır. Tercihini terörden ve şiddetten yana kullananlara bekleyen tek akıbet silahlarıyla birlikte toprağa gömülmektir. Açık söylüyorum, bunun önüne hiçbir güç geçemez.
Türkiye, bekasını ve güvenliğini koruma noktasında nasıl tavizsiz bir iradeye sahip olduğunu pek çok kez göstermiştir. İş o radde varırsa yine bir gece ansızın gelebiliriz. Allah’ın izniyle, bunu yapabilecek gücümüz, kapasitemiz ve kabiliyetimiz ziyadesiyle mevcuttur. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
Bilhassa sorumluluk mevkiinde olanlar, ne provokasyonlara gelmeli ne de milleti provoke edecek cümleler kurmalıdır. Terör baronları adına milleti tehdit edenlere pabuç bırakmayacağımızı burada özellikle ifade etmek istiyorum. Kimi il ve ilçelerimizde açtıkları hendeklerle kantonculuk peşinde koşanları nasıl o çukurlara gömdüysek, bugün de aynı niyeti taşıyanlar çıkarsa bunun bedelini onlara misliyle ödetiriz.
“BÖLÜCÜ ÖRGÜT VE SURİYE’DEKİ UZANTILARI İÇİN ÇEMBER DARALIYOR”
Bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için çember daralıyor. Dün ve önceki gün de söyledim, biz iktidar ve ittifak olarak terörsüz Türkiye hedefimizi, öyle veya böyle, ama mutlaka gerçekleştireceğiz. Bu konudaki hüsnüniyetimizi ve güçlü irademizi kamuoyumuzla paylaştık. Elbette bunu suhulet ve sükûnetle olmasını temenni ederiz. Ama bu yol tıkanır veya dinamitlenirse işte o zaman devletimizin kadife eldivene sarılı demir yumruğunu kullanmaktan da çekinmeyiz. Sonuçta kardeşliğin kazanacağına, birliğin, beraberliğin ve huzurun kazanacağına yürekten inanıyoruz.
“GÜÇLÜ TOPLUM ANCAK GÜÇLÜ AİLELERLE MÜMKÜNDÜR”
Bugünkü kabine toplantımızda Aile, Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarımızın sunumlarını dinledik.
Güçlü toplum ancak güçlü ailelerle mümkündür ancak bu konuda ciddi meydan okumalarla karşı karşıyayız. Küresel şer odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikaları herkesin malumudur. LGBT meselesi bugün ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerin başında gelmektedir.
2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51 seviyesine gerilemiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu durum alarm vericidir. Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir. Her fırsatta yaptığımız en az 3 çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu böylece tekrar görmüş oluyoruz.
Toplumun tüm kesimlerinde bir farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini ‘Aile Yılı’ ilan etmeyi kararlaştırdık. Yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinasyonunda aile yapımızın korunması, güçlendirilmesi ve gelecek nesillere sağlam bir miras olarak aktarılması için kapsamlı çalışmalar yürüteceğiz.
“5G İHALEMİZİ 2025 SENESİ İÇİNDE YAPACAĞIZ”
Ulaştırma, hükûmetimizin en başarılı olduğu alanlardan biridir. Şimdi internet ve dijital altyapımız güçlendirecek yeni bir adım atıyoruz. Uçtan uça yerli ve millî 5G haberleşme şebekesi projemiz kapsamında 5G ihalemizi 2025 senesi içinde yapacağız. 2026 yılında da ilk sinyalimizi almayı hedefliyoruz.
Son olarak, 6-10 Ocak arası ülkemizde ‘Enerji Verimliliği Haftası’ olarak kutlanıyor. Bu hafta vesilesiyle her bir vatandaşımızdan enerjiyi daha tasarruflu ve verimli kullanmalarını istirham ediyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.