Cumhurbaşkanı Erdoğan, YKS’ye girecek öğrencilerle video konferans aracılığıyla yaptığı görüşmede, “Sınavın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geçmesi için gerekli tüm tedbirler alınmıştır. Gençlerimizden yarın ve öbür gün sadece önlerindeki sorulara ve hedeflerine odaklanmalarını istiyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) girecek öğrencilerle video konferans aracılığıyla buluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek sınava girecek tüm öğrencilere başarılar diledi.
Video konferansa Muğla’dan bağlanan Kardelen Büyükavcu’nun sınavın önce ileri bir tarihe ertelenip, ardından ilk belirlenen tarihinden bir hafta sonra yapılmasının nedenini sorması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür sınavların tarihlerinin aylar öncesinden ilan edildiğini ancak koronavirüs salgını nedeniyle sınav takvimlerinde değişikliğe gidildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ÖSYM ve YÖK salgının tüm hızıyla devam ettiği dönemde tedbir amacıyla yeni bir sınav tarihi belirledi. Dünyanın ve ülkemizin önündeki belirsizlikler sebebiyle her alanda olduğu gibi sınav tarihlerinde de bu tarz tedbirli davranışlar kaçınılmaz bir durumdu. Yeni tarih, belirsizliğe karşı bir tedbir olarak tespit edilmiştir” dedi.
“TÜRKİYE, DÜNYADA SALGINLA MÜCADELEYİ EN BAŞARILI YÜRÜTEN ÜLKELER ARASINDA YER ALDI”
Türkiye’nin dünyada salgınla mücadeleyi en başarılı yürüten ülkeler arasında yer aldığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgının kontrol altına alınmasıyla birlikte 11 Mayıs tarihinden itibaren normalleşme takviminin açıkladığını hatırlattı.
Bu çerçevede sınav tarihleri konusunda da hassas bir çalışma yürüttüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’te yapılan hazırlıkların yanında, pedagoglar, öğrenciler ve velilerle birlikte yoğun istişareler gerçekleştirdiklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bu çalışmalar sonunda sınavın asıl tarihine en yakın zamanda yapılmasının öğrencilerimiz için daha doğru, daha hayırlı olacağı görüşü ortaya çıktı. Bunun üzerine sınav tarihi ilk açıklanan tarihe en yakın zaman olan 27 ve 28 Haziran olarak belirlendi. Böylece yıllardır zaten ilk tarihe göre hazırlık yapan öğrencilerimizin gereksiz yere yaklaşık bir ay daha sınav stresi yaşamalarının önüne geçildi” diye konuştu.
Sınavdan sorumlu olunacak konuların azaltılmasından sınav süresinin uzatılmasına kadar gençlere pek çok ilave avantaj sağladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınavdaki baraj puanlarını düşürerek daha çok gencin cazip bölümlere girebilmesini temin ettiklerini söyledi.
“Bazılarının bu tarihin turizm sektörünü canlandırmak amacıyla belirlendiğini iddia etmesi tamamıyla spekülasyondur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Gençlerimizin geleceğinin böylesine basit bir tercihe kurban edileceğinin düşünülmesi dahi sağlıksız bir zihniyetin ifadesidir. Her birini kendi evlatlarımla eş gördüğüm tüm öğrencilerimize, gençlerimize sınavda başarılar diliyor, her birinin gözlerinden öpüyorum. Sınavın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geçmesi için gerekli tüm tedbirler alınmıştır. Gençlerimizden yarın ve öbür gün sadece önlerindeki sorulara ve hedeflerine odaklanmalarını istiyorum.”
“KREDİ VEYA BURS ALAN ÖĞRENCİ SAYISI BU YIL 1 MİLYON 600 BİNİ BULDU”
Video konferansa Van’dan katılan Fatmanur Bildirici’nin yurtlar ve burslar konusunda atılacak yeni adımları sorması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevde bulunduğu süre içerisinde burslar noktasında Türkiye’nin çok farklı bir noktaya geldiğini kaydetti.
Lisans öğrencilerine 550 lira, lisans üstü öğrencilere bin 100 lira, doktora öğrencilerine ise bin 650 lira kredi veya burs imkânı verdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, başvuran her öğrencinin kredi veya burs alabildiğini, kredi veya burs alan öğrenci sayısının bu yıl 1 milyon 600 bini bulduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilerin büyük sıkıntı çektiği öğrenci harçlarının da kaldırıldığına dikkati çekerek, “Öğrenci harçlarını da kaldırdık. Artık harç diye bir durum söz konusu değil. Öğrencilerimiz artık harç ödemiyor. Barınma konusuna gelince bu konuda da önemli projeler hayata geçirdik. Yılsonuna kadar 17 bin 450 yeni yurt yatağını daha hizmete alacağız. 2021 yılı sonuna kadar 72 bin yeni yurt yatağını daha hizmete sunmayı planlıyoruz. Bu yurtların bir kısmı kamu yatırımı olarak inşa edilecek, bir kısmı da kiralama yoluyla hizmete açılacak” bilgisini paylaştı.
“BÜYÜYEN, GELİŞEN, KALKINAN TÜRKİYE’NİN YETİŞMİŞ İNSAN İHTİYACI HER YIL KATLANARAK ARTACAKTIR”
Amaçlarının; her genci eğitim öğretimini rahatça sürdürebilmesini sağlayacak barınma, beslenme ve gelir imkânlarına kavuşturmak olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyüyen, gelişen, kalkınan Türkiye’nin yetişmiş insan ihtiyacı her yıl katlanarak artacaktır. Eğitimi diğer kademeleriyle birlikte yükseköğretimde de altyapıyı sürekli güçlendirerek bu potansiyeli desteklemekte kararlıyız. Sizlerden tek isteğim, bütün enerjinizi ve vaktinizi kendinizi daha iyi yetiştirmeye vermenizdir. Onun dışındaki tüm sorunları çözmek, zaten bizim görevimizdir. Bu da milletin bize verdiği görevdir” dedi.
Rize’de yaşayan Umut Çorbacı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan üniversite mezunu işsizlere bir mesajı olup olmadığını sordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, işsizliğin genç ya da ileriki yaşta olsun herkes için ciddi bir sıkıntı olduğunu söyledi.
Şehirleşmenin artmasıyla tarım kesiminde gizlenen gerçek işsizliğin kendini göstermeye başladığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 18 yılda yapılan çalışmalarla ilk ve orta öğretim ile yükseköğrenimde altyapıyı güçlendirerek nüfusun genel eğitim seviyesini yükselttiklerini anlattı.
Üniversite eğitimi alan kişi sayısı arttıkça gençlerin hayata atılma yaşının da yükseldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, lisansın ardından yüksek lisansına devam eden bir kişinin 30 yaşına ulaştığını, mesleki eğitimin 28 Şubat döneminde imam hatip okullarının önünü kesmek için getirilen engeller sebebiyle cazibesini yitirmesinin de hayata atılma yaşının yükselmesinde etkili olduğunu ifade etti.
“TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYEL VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir tarafta sanayide çok ciddi bir tekniker, teknisyen, usta, tarım kesiminde çalışacak insan açığımız var, diğer tarafta ciddi bir genç işsizlik var. Bu çarpık tabloyu değiştirmemiz gerekiyor. Tabii hepsinden önemlisi gençlerimize, eğitimlerine, birikimlerine, kabiliyetlerine, hedeflerine uygun iş alanları oluşturmaktır. Bu da ülkenin genel ekonomik ve sosyal gelişmişliğiyle ilgilidir” diye konuştu.
Türkiye’nin son yedi yılda yaşadığı onca badireye rağmen hedeflerine sıkı sıkıya bağlı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Ekonomide hem dış saldırılara karşı aldığımız tedbirlerin hem de büyümeyi ve kalkınmayı hızlandırmak için attığımız adımların meyvelerini yavaş yavaş alıyoruz. Salgın dönemi tarım başta olmak üzere temel üretim alanlarında öncelikle kendi kendine yeterli olmanın, onun ötesinde dünyanın taleplerine cevap verebilmenin ne derece önemli olduğunu gösterdi. Bu bakımdan Türkiye’nin önünde çok büyük bir potansiyel var. Önümüzdeki bu fırsatı değerlendirerek kendilerini geliştiren, birikimi ve yeteneğiyle öne çıkan her gencimize gönül huzuruyla çalışabileceği iş alanı sağlama konusunda kararlıyız. Ancak her üniversite mezununun kamuda istihdam edileceği gibi bir yanlışa da düşülmemesi gerekiyor. Kamunun görevi iş yapmak, üretmek, kazanmak isteyen herkese ön açmak, destek vermek, yol göstermektir. Asıl istihdam özel sektörde, üretimde, sanayide, yüksek teknolojide, ticarette, tarımda olacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerden kendilerine ve kabiliyetlerine güvenerek geleceklerini özel sektörde aramalarını isteyerek, “Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde her üniversite mezununa hemen iş hazırlığı diye bir şey de söz konusu değildir. Örneğin, dünyanın değişik ülkelerinde ara eleman diye bir konu söz konusudur. Özellikle ara elemanlar daha çok da tabii ki bu teknik liseler buralar ara elemanları yetiştirir ve bu ara elemanlarda kamuda görev almaktan çok, özel sektörde görev alabilme, oralarda bu imkânı yakalayabilme şansına sahiptir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı illerde ara eleman bulmakta çok ciddi sıkıntılar yaşandığını bildirerek, “Yani bu konuda bizler yeter ki kararlı olalım, biz kendi mesleğimizle bir ara eleman olarak iş bulmada adımı attığımız zaman iş var. Kamuda da yine aynı şekilde lisansüstü, yüksek lisans bu alanlarda açılan imtihanlarla bizler bütün evlatlarımıza inşallah iş bulma noktasında imkânları hazırlıyoruz” ifadelerini kullandı.
“SALGINLA MÜCADELEDE MESLEK LİSELERİNİN BÜYÜK DESTEĞİ OLDU”
Görüşmeye Kayseri’den katılan Ahmet Can Erdoğan da meslek lisesi öğrencisi olduğunu belirterek koronavirüsle mücadele kapsamında meslek liselerinin dezenfektan, kolonya, siperlik gibi malzemeler ürettiğini hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan meslek liselilere sahip çıkmasını istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da salgınla mücadelede meslek liselerinin maske, dezenfektan, tulum üretimi konusunda büyük desteği olduğuna işaret ederek meslek liselerine teşekkür etti.
Meslek liselerinin mobilya sektöründe de âdete tahrik gücü olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkenin tüm çocukları, gençleri, hangi okullarda okurlarsa okusunlar benim şahsen evladım. İnsan evlatlarını birbirinden ayırt edebilir mi? Benim için de imam hatipli neyse, meslek liseli de, Anadolu liseli de, diğer okullarda okuyan çocuklarımız da hep birdir” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “İmam hatip meselesini çok fazla dile getirmemin sebebi 28 Şubat döneminde âdeta bu okulları kökünden kazımak için girişilen haksız, hukuksuz, adaletsiz saldırılara dikkat çekmektir. Sayıları 60 bine kadar düşen imam hatip okulu öğrencileri bugün 1 milyon 270 binlere kadar çıkmışsa burada gerçekten kasıtlı bir ön kesme gayreti var demektir. Aynı şekilde meslek liselerinin öğrenci sayısını 800 binlere kadar geriletmişlerdi. Biz bunu da 1 milyon 400 binin üzerine çıkardık. Fen lisesinde bu sayıyı 12 binden 123 bine, Anadolu liselerinde 218 binden, 1 milyon 585 bine yükselttik. Tüm okullarda hem sayıyı hem kaliteyi yükselterek evlatlarımızın tamamına yapılan haksızlıkları giderdik. Kat sayı gibi suni engelleri kaldırarak tüm gençlerimizin yarışa eşit şartlarda girmelerini sağladık. Üniversite kontenjanlarını sınava girenlerin 10’da birine yetecek seviyeden neredeyse sınava giren herkesin talebini karşılayacak düzeye çıkardık. Bunların hepsi burada bir baba şefkatiyle evlatlarına eşit mesafede bulunmanın bir gereğidir, bundan sonra da bu yine böyle olacaktır.”
“SOSYAL MEDYANIN ASLA İHMAL EDİLEMEYECEK DERECEDE ÖNEMLİ BİR MECRA OLDUĞUNU BİLİYORUZ”
Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi Ozan Ferhat Aktaş’ın, “Siz aslında sosyal medyayı aktif kullanan bir siyasetçisiniz, ama bazı açıklamalarınızdan ve tepkilerinizden sosyal medyayı sevmediğiniz veya mesafeli olduğunuz sonucu çıkıyor, gerçekten bu böyle mi? Bunun sebebi sosyal medyada sizi eleştiren kesimlerin olması mı?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Özellikle gerçeklere gözümü kapatacak veya sırtımızı dönecek kadar hayattan kopuk değiliz. Her şeyden önce ben bir siyasetçiyim, bir siyasetçi olarak da gerçeklere gözümü kapamam veyahut da sesleri duymamam söz konusu değil hem göreceğim hem de bu sesleri duyacağım. Günümüz dünyasında dijital platformların ve sosyal medyanın asla ihmal edilemeyecek derecede önemli bir mecra olduğunu biliyoruz. Sosyal medyadan nefret etsek böylesine yaygın ve etkin şekilde kullanmazdık. Ülkemizde 16,2 milyonu bulan takipçiyle Twitter’da en çok izlenen kişi olduğumu burada hatırlatmak isterim. Buradaki asıl mesele, sosyal medyanın ve internet platformlarının her türlü yalanın, iftiranın, sapkınlığın serbestçe dolaşabildiği bir mecra hâline getirilmesidir. Yanlış içeriği kaldırmadığı gibi düzeltilmesine de izin vermeyen internet mecralarının mahkeme kararlarını dahi hiçe saymasını görmezden mi geleceğiz? Sizlerden birinin telefonuna sızılsa, kendinizin veya kardeşinizin mahrem görüntüleri çalınıp Twitter’da, Facebook’ta veya benzeri yerlerde yayınlansa ne olacak biliyor musunuz? Çaresiz kalacaksınız. Çünkü bu mecralar bazı ülkelerde yaptıklarının aksine Türkiye’de mali ve hukuki muhataplıklarını sağlayacak temsilcilik açmaktan ısrarla kaçınıyorlar. Hâlbuki her vatandaşımızın ve kurumumuzun tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi sosyal medya ve dijital platformlarda da maddi ve manevi itibarlarını koruma hakkı olmalıdır. Gençlerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın sosyal medyayı etkin ve aynı zamanda ahlaki zeminde kullanabilmelerini sağlamak Devlet Başkanı olarak görevimdir. Bu konuda güçlü bir hukuki altyapı oluşturmanın hazırlıkları içindeyiz. Milletimizi sadece içeriğiyle zengin değil, aynı zamanda güvenilir bir internet mecrasına inşallah yapacağımız yasal düzenlemelerle kavuşturacağız.”
“GENÇLERİMİZİN HAYALLERİNİ HAYATA GEÇİRMEYE GAYRET GÖSTERİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tekirdağ Güzel Sanatlar Lisesi’nden bu yıl mezun olan Sude Beyazova’nın, “2023 seçimlerinde ben ve benim gibi ilk defa oy kullanacak gençlerin desteğini almayı nasıl planlıyorsunuz?” sorusu üzerine siyasette gençlere güvendiğini belirterek, seçilme yaşını 30’dan önce 25’e, ardından da 18’e indirenin AK Parti olduğunu hatırlattı.
“Eğitimden sağlığa, haberleşmeden spora kadar her alanda yaptığımız hizmetlerin, ortaya koyduğumuz eserlerin amacı sizin için en mükemmel altyapıyı oluşturmaktır” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasette hep gençlerle yol yürümeye özen gösterdiğini, şu anda da yakın çalışma ekibinin çok büyük bir bölümünün genç denilebilecek kişilerden oluştuğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta gençlerle yüz yüze görüştüğüne işaret ederek, “Yeni yönetim yapımızı oluştururken Gençlik ve Spor Bakanlığını kurmuş olmamız gençlerimize verdiğimiz özel önemin ispatıdır. Gençlerimizin enerjilerinin ve dünyalarının büyüklüğünün gayet iyi farkındayım. Gençlerimizin dünyalarına girmeye, onları anlamaya, hayallerini hayata geçirmeye gayret gösteriyoruz. İnşallah sizlerle birlikte bunu başaracak ve geleceğimizi birlikte inşa edeceğiz. Biz ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırmaya çalışırken, sizlere de 2053 ve 2071 vizyonlarını emanet ediyoruz” dedi.
“SALGININ BELİRLİ BİR SEVİYENİN ALTINA DÜŞMESİYLE ALDIĞIMIZ TEDBİRLERİN BİR KISMINI GEVŞETTİK”
Görüşmeye Antalya’dan katılan Alara Şişmanoğlu ise koronavirüs salgını sürecinde normalleşme adımları sonrasında sosyal hayatta ve ekonomide eski seviyeye ne zaman gelineceğini sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, soru üzerine, Türkiye’nin koronavirüs salgınına karşı dünyaya örnek teşkil eden bir mücadele yürüttüğünü yineleyerek şu değerlendirmelerde bulundu: “Dünyada salgın sürecini en şeffaf yöneten ülkelerden biri olarak ne milletimizden ne de uluslararası kamuoyundan hiçbir şeyi gizlemedik. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığı veya vatandaşlarını çaresiz bıraktığı tüm sınamalardan Türkiye olarak alnımızın akıyla çıktık. Salgının belirli bir seviyenin altına düşmesiyle birlikte aldığımız sıkı tedbirlerin bir kısmını gevşettik. Günlük vaka ve ölüm sayısının henüz istediğimiz seviyelere düşmemiş olması, dikkati ve tedbiri elden bırakmamız gerektiğine işaret ediyor. Bu konuda en büyük görev gençlerimize düşüyor. Esasen gençlerimiz yaşları ve sağlık durumları itibariyle salgından en az etkilenen kesimdir. Bununla birlikte gençlerimizin, aile büyüklerinin ve genel olarak toplumun yararı için özellikle, temizlik, mesafe, maske, yani T-M-M, TMM dediğimiz ilkelere sıkı sıkıya uyması gerekiyor.”
“HEP BİRLİKTE KURALLARA UYMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın pek çok ülkesinde yaşlıların bakım evleri veya kendi evlerinde âdeta ölüme terk edilirken, Türkiye’de yaşlıların üzerine titrediklerini anlatarak, gençlere ve 65 yaş üstü vatandaşlara uygulanan sokağa çıkma sınırlamasını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başımızın tacı, gönlümüzün sultanı olan büyüklerimiz, kronik hastalarımız ve genel olarak toplum sağlığımız için hep birlikte kurallara uymaya devam edeceğiz ve buradan da asla taviz vermeyeceğiz. Çünkü vereceğimiz taviz şunu bilmemiz gerekir ki; bu büyüklerimizi Allah göstermesin kaybetme gibi bir durumla bizi karşı karşıya getirebilir” diye konuştu.
Mesire yerlerinde, piknik alanlarında salgınla mücadelede açıklanan tedbirlere dikkat edilmemesinden duyduğu endişeyi dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm milletime sesleniyorum; gelin, maske, mesafe ve temizlik kuralını her yerde uygulayalım” dedi.
Hafta sonu sınava girecek tüm öğrencilere başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aman heyecanlanmayın, aman sakin olun ve sakinlikle, sükûnetle ben inanıyorum ki sizler büyük bir başarıyla bu sınavlardan çıkacaksınız. Rabbim zihninizi ve bahtınızı açık etsin. Sizlerle bir sonraki buluşmamızı üniversite öğrencisi sıfatıyla yapacağımıza inanıyorum. Ailelerinize ve arkadaşlarınıza da sevgilerimi, selamlarımı iletin” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, YKS’ye girecek öğrencilerle görüşmesi, Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi Ozan Ferhat Aktaş’ın seslendirdiği “Fincanın Etrafı Yeşil” türküsünü söylemesiyle sona erdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır. Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl alnımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kurban Bayramı sonrasında sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Yakın çevremizdeki tüm sıkıntılara, çatışmalara, zulümlere rağmen millet olarak Kurban Bayramı’nı barış, huzur ve güvenlik içinde geride bıraktık. Bu vesileyle bir kez daha aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri layıkı veçhiyle idrak edeceğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.
Kurbanlarını keserek yaptıkları hayır ve hasenatla bayramın bereketini aileleri, komşuları ve dostlarıyla paylaşarak 81 vilayetimizle birlikte Afrika’dan Asya’ya gönül coğrafyamızın en ücra köşelerine kadar milletimizin yardım elini uzatarak bu mübarek günleri ihya eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.
Hac farizasını yerine getirerek ülkemize dönmeye başlayan vatandaşlarımızın haclarının mebrur ve makbul olmasını Cenabı Allah’tan tüm kalbimle niyaz ediyorum.
Yine bu vesileyle Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere Filistin topraklarında, İsrail’in alçakça saldırıları altında türlü imkânsızlıklar içinde Kurban Bayramı’nı idrak etmeye çalışan Filistinli kardeşlerimize de muhabbetlerimi iletiyorum.
Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra vakıf, dernek ve hayırseverlerimizi de bu bayramda Filistin halkını yalnız bırakmadıkları için tebrik ediyorum.
İçimizdeki kimi gafillere rağmen milletimiz kendine yakışır şekilde hamdolsun bu bayramda da mazlumları unutmamış, paylaşmanın bereketine ve dayanışmanın gücüne inanarak kardeşlik görevini layıkıyla ifa etmenin gayretinde olmuştur. Bayram boyunca vatandaşlarımızın emniyeti ve huzuru için fedakârca görev yapan güvenlik kuvvetlerimize de buradan tebriklerimi sunuyorum.
Trafik kazaları sebebiyle hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, yakınlarını kaybedenlere de sabrı cemil diliyorum.
Bu sene can kayıplarının önüne geçmek için gerçekten yoğun çaba harcadık. Jandarma ve emniyet birimlerimiz gece gündüz demeden sahadaydı. Milyonlarca vatandaşımızın güvenli, konforlu, sorunsuz bir şekilde seyahatlerini gerçekleştirmeleri için kelimenin tam anlamıyla seferber oldular.
“ULAŞTIRMA ALTYAPIMIZIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRMÜŞ OLDUK”
Hava ve demir yollarında artan talebi karşılamak için de gerekli tedbirler alındı. Bakınız burada bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.
4-9 Haziran 2025 tarihleri arasında otoyollarımızdan 16,3 milyon araç geçişi yapıldı, yani ülkemizdeki toplam araç sayısının yarısından fazlası yollardaydı. Yüksek hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenler ile kent içi raylı sistemleri ise toplam 2 milyon 783 bin kişi kullandı. Havalimanlarımızda 3,9 milyon yolcuyu uğurladık. Proje aşamasından açılışına kadar çok sayıda haksız eleştirinin muhatabı olan İstanbul Havalimanı’nda bir milyon 152 bin yolcuya hizmet verdik. Esenboğa Havalimanı ise aynı dönemde 189 bin 470 yolcu kullandı. Antalya, Muğla Milas, Bodrum ve Dalaman ile Aydın Adnan Menderes havalimanlarımızda farklı günlerde yolcu rekorları kırıldı. Ulaştırma altyapımızın geliştirilmesi için yaptığımız devasa yatırımların önemini bu süreçte bir kez daha görmüş olduk. Bu alandaki yatırım zincirimize yeni halkalar etmeyi sürdürüyoruz.
Ankara-Kırıkkale-Çorum, Samsun Hızlı Demir Yolu Projesi’nde Delici Çorum etabının temelini iki gün önce attık. Saatte 200 kilometre hıza uygun şekilde planlanan hattımız tamamlandığında, Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlanacak. Çorum-Ankara arası 1 saat 15 dakikaya inecek. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesimlerinin de bitmesiyle Ankara-Samsun arası seyahat süresi 2,5 saat olacak. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşınacak bu hat ile inşallah Samsun Limanı ile Mersin Limanı’nı birleştireceğiz. İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifletecek, Türkiye’yi küresel ticaretin lojistik merkezi hâline getireceğiz. Beş istasyon, sekiz tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattı, Allah nasip ederse 2029 yılında devreye almayı planlıyoruz. Mahallî İdareler Seçimleri döneminde muhalefetin çeşitli spekülasyonlarına konu olan hattımızın şehirlerimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Savunma sanayiine verdiğimiz emeğin de karşılığını yavaş yavaş görüyoruz. 2 sene önce tanıtımını yaptığımızda birilerinin kalorifer peteğine benziyor diyerek akıllarınca dalga geçtiği millî muharip uçağımız KAAN projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza attık. Indo Defence 2025 Fuarı’nda ilk etapta 48 adet KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik mutabakata varıldı. Toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu tarihî anlaşmanın da ülkemiz savunma sanayiimiz ve Endonezyalı kardeşlerimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
“BÖLGEMİZDE BİR SÜREDİR ÇOK CİDDİ GERİLİMLER, ÇATIŞMALAR, SAVAŞLAR YAŞANIYOR”
Bölgemizde bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar, savaşlar yaşanıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. Pakistan-Hindistan arasındaki gerilim çatışma boyutuyla çok uzun sürmese de tarafların sahip oldukları güç sebebiyle potansiyel tehlike vasfını koruyor. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran’a karşı bir saldırı başlattı. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırın aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
“ÇATIŞMALARI DURDURMAK İÇİN YOĞUN BİR DİPLOMASİ TRAFİĞİ YÜRÜTÜYORUZ”
Biz en başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. Cuma gününden beri gerek şahsen biz gerek Dışişleri Bakanımız çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Şimdiye kadar, ABD Başkanı Sayın Trump, İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi, Ürdün Kralı Sayın İkinci Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed bin Selman, Pakistan Başkanı Sayın Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Şara, Umman Sultanı Sayın Heysem bin Tarık, Kuveyt Emiri Sayın Şeyh Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başkanı Sayın Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Bu görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının tüm bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.
“BU KADİM COĞRAFYADA HİÇBİR ÜLKE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET DEĞİLDİR”
Bir defa şunun bilinmesi çok çok önemlidir: Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla hâlletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez. Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur. Her ne kadar millî şairimiz Mehmet Akif, ‘Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?’ demiş olsa da biz ibret alınması temennimizi ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail, aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit iş işten çoktan geçmiş olacak. Unutulmamalıdır ki, bu kadim coğrafyada hiçbir ülke kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret değildir. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur.
Nitekim Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise değildir. Yine İran topraklarına ve halkına saldırmakta sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka da değildir. Aynı tespitleri Pakistan ve Afganistan coğrafyası ile Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika Bölgesi için de yapabiliriz. Hele hele Türkiye mevzu bahis olduğunda kıtaları aşan bir etki gücünden söz etmek mümkündür. Bölgemizde bu hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla, İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske etmektedir. Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır.
Biz Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın bize vaaz ettiği ahlak, vicdan, adalet, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde önce kendi vatandaşımızı, onunla birlikte dost ve kardeş toplumları, en nihayetinde de tüm insanlığı kucaklamak için samimi bir gayret içerisindeyiz. Bu gayretimizi kimi zaman yaptığımız yardımlarla, kimi zaman diplomatik desteklerimizle, kimi zaman ticari ve teknolojik ortaklıklarımıza, kimi zaman da sosyal ve kültürel kaynaşmalarımızla somutlaştırıyoruz. Yakın zamanda Balkanlar’da, Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bu yaklaşımın neticelerini hep birlikte takip ettik. İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak, aynı iklimin bölgemizde de hâkim olmasını sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.
“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI KONUSUNDA DÜNYANIN ÖNDE GELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRDİK”
Bölgemizde yaşanan krizlerin bize verdiği bir diğer önemli mesajı devletimizle, milletimizle, her kesimden insanımızla çok iyi görmemiz gerekiyor. Şayet siyasi, sosyal, ekonomik, askerî olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zor. Her an kendin sizden daha güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir, sizi boyunduruğu altına alabilir, haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak biz böyle bir utançla yaşamaktansa, ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz. Daha önce de söyledim, toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa, toprağın altında şereflice yatmayı yeğleriz. Bu irademizi mücadelelerle dolu tarihimizde defalarca ortaya koyduk. Elbette bu duruma düşmemek, kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla, mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz, rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.
İktidara geldiğimizde ülkemizde savunma sanayii adına, hadi hiçbir şey yoktu demeyelim, ama gerçek anlamda dişe dokunur, sözünü ettiğimiz caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer bir birikim yoktu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından başlatılan iyi niyetli girişimler montaj sanayi diyebileceğimiz seviyenin ötesine geçememişti. Yenilikçilik adına ise ortada hiçbir çaba, hiçbir faaliyet yoktu. Hemen kolları sıvadık, acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal ettik. Bu kaynağı üzerine ilaveler de yaparak büyüttük ve savunma sanayiimizin emrine verdik. Tabii ki 23 yılda bu noktaya ulaşmak öyle kolay olmadı. Dışarıdan gelen engellemeleri zaten normal karşılıyoruz. Ama içeride birilerinin yapılan her işi kötüleyerek bürokraside, akademide, medyada olmadık engeller çıkartarak sabote etmeye kalkışmalarını asla unutmadık, unutmayacağız.
Aynı zihniyet bugün de fırsatını bulduğu her konuda ve her an sabotajlarına devam ediyor. Bunlar bedenen bu ülkenin vatandaşı ama ruhlarını emperyalistlerin emrine vermiş mankurtlardır. Her ne yaptıysak bizden gözüküp oklarını bize fırlatan bu emperyalist uşaklarına rağmen yaptık. Geldiğimiz noktada bilhassa insansız hava araçları konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik. Zırhlı kara araçları konusunda âdeta küresel bir markaya dönüştük. Kendi insanlı ve insansız uçaklarımızı, kendi füzelerimizi, kendi radarlarımızı, kendi deniz araçlarımızı, kendi haberleşme sistemlerimizi geliştiriyor, üretiyoruz.
“TÜRKİYE SAFRALARINDAN KURTULDUKÇA HER ALANDA GELECEĞİNE UMUTLA BAKMAKTADIR”
Şunu büyük bir gururla ve gönül huzuruyla ifade etmek isterim: En zoru artık atık olarak geride kalmıştık. Bir ürünü tasarımı, yazılımı, donanımı ve diğer unsurlarıyla üretim aşamasına getirmenin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Şimdi envanterimize giren bu ürünlerin caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde ve miktarda imal etme safhasına geldik. Millî savaş uçağımız KAAN bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Aynı şekilde orta ve uzun menzilli füze stoklarımızı son gelişmeler ışığında caydırıcılık düzeyine getirecek üretim planlamalarını yapıyoruz. İnşallah, çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız. Bunun şartı ise siyasi istikrarı korumaktan, ekonomimizi güçlü tutmaktan, sosyal barışı tahkim etmekten, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmekten geçiyor.
‘Zahmet olmadan rahmet olmaz’ derler. Devlet ve millet olarak bazı sıkıntıları çekecek, bazı fedakârlıkları yapacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Böyle bir vizyonu olmayan sadece karanlık ilişkilerin ve kaynakların mahsulü şişirmelerle ülkenin başına tebelleş edilmeye çalışılan zihniyete ve siyasetçi tiplerine karşı yürütülen mücadelenin de bu perspektiften okunmasında fayda görüyorum. Türkiye safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla bakmaktadır. Şundan kimsenin şüphesi olmasın: İktidarımız ve ittifakımız bölgemizin içinde bulunduğu bu sancılı dönemde Türkiye’nin istiklal ve istikbalinin temelidir ve teminatıdır. 86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır.
“TÜRKİYE, TÜM HADİSELERİ DEVLET AKLIYLA OKUMAKTA VE SOĞUKKANLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMEKTEDİR”
Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl anlımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız. Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle, içi boş hamasi söylemlere zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. İktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenler, tarih önünde de, mahşeri vicdanda da bunun hesabını veremezler. Muhalefetin tribünleri oynama uğruna Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün, özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür.
Türkiye, tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okumakta, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirmekte, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları atmaktadır. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil, daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Amacımız, bölgemizde sulhu sükûnun hâkim olması, istikrar ve güven ortamının çok güçlü biçimde tesis ve tahkim edilmesidir. Gelişmeleri günlük siyasete polemik malzemesi yapmanın, bölgesel istikrarın tesisi ve ülke güvenliği için verilen mücadele de ortadayken, haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İHTİYACI, BİRLİK VE KARDEŞLİK SİYASETİDİR”
Şu hususa herkesin dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum: Biz, millet olarak tarih boyunca metanetimizi, asaletimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza ederek önümüze konulan engelleri teker teker aştık. Bekamıza yönelik saldırıları bu şekilde püskürttük. Üzerimizde oynanan oyunları bu şekilde bozduk. Karanlık tünellerden yine bu şekilde aydınlığa çıktık. Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah, hep beraber varacağız. Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefimizde hiçbir sapma olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız, inşallah yarın bugünden de güçlü olacağız. Allah’ın yardımı, aziz milletimizin duasıyla durmadan, duraksamadan çalışmaya, ülkemizi, milletimizi kalkındıracak hizmetlere imza atmaya devam edeceğiz.
Nitekim bölgemizde yaşanan tüm krizlere rağmen milletimizin dertlerine derman olmanın gayretindeyiz. Deprem bölgemizin yeniden inşa ve ihyası gündemimizin ilk sırasındaki yerini korumaktadır. Şimdiye kadar 201 bin konutun anahtarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. İnşallah perşembe günü Kahramanmaraş’ta 250 bininci afet konutunun da anahtarlarını depremzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken kabine toplantımızın ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
Hayatımıza kattığınız güç, güven ve sevgi için tüm babalarımıza minnettarız. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. Genç Gazeteciler
‘Başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü kutlu olsun” Yaşamımızın her anında varlıklarıyla bizlere güç veren babalarımız; sevgi ve fedakârlık sembolü olarak, annelerimizle birlikte en değerli varlıklarımız olup güçlü bir aile yapısının temelini oluşturmaktadırlar
Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, bilinçli, kültürlü, öz değerlerine sahip, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasında ve aile kurumunun yaşatılmasında hiç şüphesiz ki büyük rolü olan babalarımızdan alacağımız dersler, hayat boyu bize rehberlik edecektir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir Hadis-i Şerifinde, “Babanın çocuğuna duası, Peygamber’in ümmetine olan duası gibidir.” buyurarak, ailelerinin mutluluğunu, kendileri için en büyük mutluluk olarak gören babalarımızın duasının ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Bizler de bu Hadis-i Şerifin bilincinde evlatlar olarak, babalarımıza gereken sevgi ve saygıyı göstermeli, sağlıklarında hayır dualarını almak için gayret göstermeli, babalarımızın sadece bugün değil her zaman gönüllerini hoş tutmalı, onlara saygı, sevgi ve vefamızı en güzel şekilde göstermeliyiz.
Bu önemli günün, babalarımızın rızasını ve hayır duasını alabilmek için bir vesile olması temennisiyle; başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü’nü kutluyor, vefat etmiş olanlara Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz
Endonezya, Türkiye’den 48 adet KAAN savaş uçağı alıyor
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), uluslararası alanda stratejik bir başarıya imza attı. Endonezya’da düzenlenen INDO Defence 2025 fuarında Türkiye tarafından millî imkanlarla tasarlanan, geliştirilen ve üretilen Millî Muharip Uçak KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik anlaşma sağlandı. Anlaşma kapsamında, 48 adet KAAN 5. Nesil Savaş Uçağı Endonezya’ya teslim edilecek.
11 Haziran tarihinde Jakarta’da gerçekleştirilen imza törenine Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Endonezya Savunma Bakanı Sjafrie Sjamsoeddin, TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, Milli Savunma Bakan Yardımcısı ve TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanvekili Şuay Alpay ve TUSAŞ Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu katıldı.
Atılan imzalar kapsamında 48 adetlik Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatı 120 ay içerisinde gerçekleşecek. Teslim edilecek KAAN uçaklarında ise millî imkanlarla üretilecek motor yer alacak.
Bu anlaşma, sadece Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatını değil; Endonezya’ya havacılık alanında teknoloji transferini de kapsayacak. Türkiye ve Endonezya gerçekleştireceği stratejik iş birliğiyle bilgi paylaşımını ve yerel kabiliyetlerin geliştirilmesini de hedefleyecek. Öte yandan anlaşmayla birlikte KAAN’ın üretiminde Endonezya’nın sahip olduğu yerel kabiliyetlerden yararlanılacak.
KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik ilk duyuruyu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan, “Yerli ve millî savunma sanayimizin kaydettiği gelişimi ve ulaştığı noktayı gözler önüne seren bu anlaşmanın Türkiye ve Endonezya için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Anlaşmanın huzurunda imzalandığı kıymetli mevkidaşım, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’ya selam ve teşekkürlerimi iletiyorum. Savunma Sanayii Başkanlığımız ve TUSAŞ başta olmak üzere KAAN’ın üretiminde ve Türkiye tarihinin bu rekor ihracat sözleşmesinin imzalanmasında emeği geçen tüm kuruluşlarımızı tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
KAAN: Türkiye’nin 5. Nesil Savaş Uçağı
KAAN, Türk mühendisliğinin geldiği en üst noktayı temsil eden, 5. nesil çok rollü savaş uçağıdır. Yüksek manevra kabiliyeti, düşük radar görünürlüğü (stealth), yapay zekâ destekli aviyonikleri ve ağ destekli harp yetenekleriyle dikkat çekmektedir. Hava-hava ve hava-yer görevlerinde üstün başarı sağlaması hedeflenen KAAN, aynı zamanda Türkiye’nin savunma alanındaki tam bağımsızlık vizyonunun simgesidir. İlk uçuşunu 21 Şubat 2024 tarihinde başarıyla gerçekleştiren KAAN, bu tarihi adımıyla Türk havacılığı açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. 6 Mayıs 2024’te ise KAAN gök vatan ile ikinci kez bir araya gelmiştir.
Millî Muharip Uçak KAAN projesinin ilerleyen aşamalarında ise uçağa millî motorun entegrasyonu ile KAAN’ın tamamen millî hâle getirilmesi ve ihracat potansiyelinin daha da arttırılması hedeflenmektedir.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.