Connect with us

Dünya

Emine Erdoğan, Sırbistan’da Belgrad Uluslararası Etnoloji Festivali’ne katıldı

Genç Gazeteciler Sırbistan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in eşi Tamara Vucic’in himayelerinde bu yıl 8’incisi düzenlenen Belgrad Uluslararası Etnoloji Festivali’ne katıldı.

Belgrad Etnografya Müzesi’nde gerçekleştirilen ve her sene bir ülkenin “odak ülke” olarak öne çıktığı festivalde bu sene Türkiye, “odak ülke (Country in Focus)” seçildi.

Bu kapsamda Ankara Olgunlaşma Enstitüsünce hazırlanan, Osmanlı ve Anadolu dönemi geleneksel gelinliklerinin tanıtıldığı, “Gelin Hazineleri: Osmanlı ve Anadolu Çeyizlerinde Bir Yolculuk” adlı 25 parçadan oluşan defile gerçekleştirildi.

Emine Erdoğan, defile öncesi yaptığı konuşmada dost ve kardeş ülke Sırbistan’da bulunmaktan ve Türkiye’nin “odak ülke” seçilmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Kültürün, “her millete özgün rengini veren değerler bütünü” olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti: “Kimliğimizi tanımlamada ve kendimizi anlatmada kullandığımız millî bir dildir. Bu nedenle var olan her kültür büyük insanlık tablosunun farklı bir cephesine ışık tutar. Onu bir bütün içinde okuyabilenlerin manevi perspektifini genişletir, ön yargı ve nefret bariyerlerini aşmasını sağlar. Bize, tüm farklılıklarımıza rağmen, bir arada yaşayabilme formülünü sunar. Kültürel kimliğimizi somut olarak dışa yansıtan ise giyim kuşam geleneklerimizdir.”

Kıyafetlerin, insanların kendini anlattığı mektuplar gibi olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, “Kıyafetler döneminin, ülkesinin, toplumunun özelliklerini yansıtan canlı bir tarihî belge niteliğindedir. Her parçada, ait oldukları yörenin niteliklerine göre ayrı bir dilin ve özgün bir sanatın varlığı göze çarpar” ifadelerini kullandı.

Bu sanatın incelikli eserlerinin bir kadının en özel anlarından birisini süsleyen gelinliklerde görülebileceğine dikkati çeken Emine Erdoğan, şöyle devam etti: “Gelin bohçasından çeyize çok sayıda merasimi içeren Osmanlı saray ve Anadolu halk düğünleri, aynı zamanda kültürümüzün yeniden hayat bulduğu üretim süreçleridir. Tarih boyunca sevgisini, duasını ve hayallerini incelikle kumaşa işleyen Türk kadını, bugün bile benzeri nadir bulunan eserler ortaya çıkarmıştır. Özlemle, sabırla beklenmiş kavuşmaların izini taşıyan, ömürlük başlangıçların sevincini yüklenmiş gelinlikler Anadolu’nun zevki selimini yansıttığı kadar, değer dünyasına dair de çok şey anlatır.”

Aylar süren emek ve iş birliğinin neticesinde ortaya çıkan gelinliklerin, yeni kurulacak yuvanın kutsiyetini de yansıttığını belirten Emine Erdoğan, “İlerisi için de aileyi ayakta tutacak temel direklerin sabır, anlayış ve özen olduğunu ortaya koyar. Başa ve bele takılan çeşitli aksesuarlarla tamamlanan gelinliğin içerisinde kadın, tüm bu değerleri hâl olarak kuşanır. Bugün her bir parçası bu eski ve uzun hikâyenin iz düşümü olan gelinliklerimiz, defile kapsamında yeniden hayat bularak bizi görsel bir şölenin ötesinde kıymetli bir mirasın tanıklığına davet ediyor” diye konuştu.

“YEREL VE ÖZGÜN OLANI GÜÇLENDİRMEK MECBURİYETİNDEYİZ”

Emine Erdoğan, “kullan-at” kültürünün kısa ömürlü eşyalarla sınırlı kalmayarak, insan ilişkilerine kadar sirayet ettiğine de dikkati çekerek, şunları söyledi: “Dostluklar ve evliliklerin de eşyalar gibi tüketildiği bir çağda yaşıyoruz maalesef. Geçmişin sevgi bağları ise müzelerimizde, büyükannelerimizin sandıklarında, sevgiyle dokunmuş, asırları aşan muhteşem kumaş ve tasarımlar olarak varlığını koruyor. Bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmamızı sağlayan insanlığın bilgi ve tecrübe birikimini korumak için yerel ve özgün olanı güçlendirmek mecburiyetindeyiz. Sabır, anlayış ve emeği hayatımıza geri döndürdükçe insan ilişkilerine de yeni ve kalıcı bir boyut kazandıracağımıza yürekten inanıyorum.”

Emine Erdoğan, bu düşüncelerle 1945’ten bu yana Türk kültüründe geçmiş ile geleceğin arasında köprü olan Olgunlaşma Enstitülerini “Türk İğnesi’nin Mucizesi” Projesi ile yeniden canlandırdıklarını anımsatarak, “Enstitülerimiz binlerce yıllık yaşanmışlığın, farklı coğrafya ve iklimlerin, keşiflerin izlerini taşıyan dokuma ve nakışlarımızın dilini günümüze tercüme ediyor. Ustalarımızın ellerinde, Türk kültürünü yansıtan pek çok geleneksel el sanatları, bugünün vizyonuyla özgün bir yoruma ulaşıyor” ifadelerini kullandı.

Olgunlaşma Enstitülerinin bu tür etkinliklerle Türkiye’ye has tasarım kültürünü uluslararası alanda tanıtan “lokomotif güç” oluşturduğunu dile getiren Emine Erdoğan, kullanılan doğal malzemelerle de sürdürülebilir üretim sistemi için ilham verici bir model sunduğunu, üretimde kadın emeğine yaptığı vurguyla da kadınların ekonomik olarak kalkınmasına katkı sağladığını kaydetti.

Emine Erdoğan, festival kapsamında defile ile sergilenecek estetiğin ve özgünlüğün hâkim olduğu bir çağı yansıtan gelinliklerin bugünün tasarımcılarına ilham olmasını diledi.

Konuşmasında, 2017’den itibaren bu anlamlı organizasyona ev sahipliği yapan ve bu seneki “odak ülke”yi Türkiye seçen Tamara Vucic’e de teşekkürlerini ileten Emine Erdoğan, defileye sundukları katkıdan ötürü Olgunlaşma Enstitülerinin çalışanlarına da şükranlarını sundu. Emine Erdoğan, “Bu vesileyle, yıllarca incecik dokunuşlarla sevgi ve hürmeti ailelerinin hayatına işlemiş, alın teriyle insanlığa zarif bir miras bırakmış tüm kadınlarımızı saygıyla anıyorum” diye konuştu.

Konuşmasının ardından Tamara Vucic ve konuklar Emine Erdoğan’ı ayakta alkışladı.

Tamara Vucic de her şeyin aslında kendi özünden gelerek varlığını oluşturduğuna işaret ederek geçmişin kültürel unsurlarının bugüne aktarılmasının önemini vurguladı.

Konuşmaların ardından Emine Erdoğan ve Tamara Vucic, geleneksel Türk gelinliklerinin yer aldığı defileyi izledi. Katılımcılar tarafından büyük beğeni toplayan defileden sonra Emine Erdoğan ve Tamara Vucic, mankenlerle fotoğraf çektirdi.

Festival kapsamında ayrıca ünlü opera sanatçısı Snezana Savicic Sekulic ve ulusal dans ve şarkı topluluğu “Kolo” korosu tarafından konser verildi.

Sanatçılar, Türkiye’de “Kâtibim” olarak bilinen ve bölgenin en bilinen şarkılarından “Ruse kose curo imas”ı Sırpça ve Türkçe düetle seslendirdi.

Defileyi Voyvodina Özerk Bölgesi Başbakanı Maja Gojkovic, bazı kadın bakanlar, Sırbistan’da görev yapan büyükelçi ve eşleri de takip etti.

EMİNE ERDOĞAN’DAN ETNOLOJİ FESTİVALİ PAYLAŞIMI

Emine Erdoğan, festival ve bu kapsamda yapılan defileye ilişkin sosyal medya hesabından da paylaşımda bulundu.

Emine Erdoğan, paylaşımında Belgrad’da Tamara Vucic’in himayesinde düzenlenen Uluslararası Etnoloji Festivali’ne katılmanın büyük bir mutluluk olduğunu belirterek, “Farklı kültürlerin buluştuğu bu özel atmosferde Türkiye’nin ‘odak ülke’ olarak seçilmesi, tarihimizin ve kültürümüzün dünyaya tanıtılması adına çok kıymetli bir adım. Bugün burada, birbirimize ne kadar farklı da olsak, aslında aynı köklü insani değerlerde birleştiğimizi bir kez daha hissettik” ifadelerini kullandı.

Olgunlaşma Enstitülerinin üretimi olan Osmanlı ve Anadolu dönemi geleneksel gelinliklerin sergilendiği defile ile bu evrensel bağın bir parçası olmanın, dostluk bağlarını güçlendirmelerine vesile olduğunu dile getiren Emine Erdoğan, şunları kaydetti: “Dostum Tamara Vucic Hanımefendi’ye, böylesine anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptığı ve bizleri samimiyetle ağırladığı için teşekkürlerimi sunuyorum.”

Genç Gazeteciler Sırbistan

Dünya

“Somali ve Etiyopya arasında, barış ve iş birliğine dayalı yeni bir başlangıcın ilk adımı atıldı”

Genç Gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Ali ile birlikte yaptığı açıklamada, “Somali ve Etiyopya’nın ülkemize duydukları güven neticesinde, bundan yaklaşık sekiz ay önce başlattığımız Ankara Süreci’nde önemli bir aşamaya geldik. Böylece, birtakım kırgınlıkları ve yanlış anlamaları beraberce aşmak suretiyle, Somali ve Etiyopya arasında barış ve iş birliğine dayalı yeni bir başlangıcın ilk adımını atmış olduk” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali ile görüşmesinin ardından, konuk liderlerle birlikte ortak basın toplantısı düzenleyerek, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Konuklarını ve heyetlerini Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali ve Etiyopya’nın Türkiye’ye duydukları güven neticesinde yaklaşık sekiz ay önce başlatılan Ankara Süreci’nde önemli bir aşamaya gelindiğini bildirdi.

“AFRİKA’NIN BU GÜZİDE KÖŞESİNDE BARIŞ VE İSTİKRARIN SAĞLANMASI TEMEL BEKLENTİMİZDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece birtakım kırgınlıkları ve yanlış anlamaları beraberce aşmak suretiyle Somali ve Etiyopya arasında barış ve iş birliğine dayalı yeni bir başlangıcın ilk adımını atmış olduk. Ülkelerin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğünün sağlanmasına yönelik ilkesel tutumumuzun bir sembolü olarak, Afrika’nın bu güzide köşesinde barış ve istikrarın sağlanması temel beklentimizdir” ifadelerini kullandı.

Mayıs ayından itibaren tarafların rızasıyla dışişleri bakanlarının iki defa Ankara’da, bir kere de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle Türkevi’nde bir araya geldiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Yüz yüze yapılan bu toplantıların yanı sıra birçok kez de telefon irtibatımız oldu. Tüm bu süreç boyunca tarafların hassasiyetlerini, önceliklerini ve beklentilerini dikkatle dinledik. Her iki ülkenin değerli katkılarıyla da bugün mutabık kaldığımız ortak bildiri metnini ortaya çıkardık. Bu ortak bildirileri, geçmişe değil geleceğe odaklanmakta, bizim için çok önem taşıyan bu iki dost ülkenin bundan sonra inşa edecekleri ilkeleri kayda geçirmektedir. Büyük özverilerle bu tarihî uzlaşıya vardıkları için değerli kardeşlerimi gönülden tebrik ediyor, kendilerine yapıcı tutumlarından dolayı teşekkür ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali ve Etiyopya’nın bulunduğu bölgenin, geçmişte birçok haksızlığa uğramasına ve ciddi çatışmalara sahne olmasına rağmen tarihte parlak dönemler yaşamış ve insanlığa önemli katkılar yapmış bir coğrafya olduğuna işaret etti.

“BÖLGE İNSANININ HUZUR VE REFAHINI ARTTIRACAK PROJELERİ BERABERCE HAYATA GEÇİRECEĞİZ”

Bölge insanının zorlukların üstesinden gelme bilgeliğini hep gösterdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biraz önce mutabık kalınan ortak bildirinin önümüzdeki dönemde karşılıklı saygı temelinde bölgede iş birliği, ekonomik kalkınma ve refah için sağlam temel oluşturacağına inanıyorum. Bu aynı zamanda devlet adamlarının gelecek nesillere karşı görev ve sorumluluğudur. Burada ilan ettiğimiz uzlaşı böylesi bir vizyonun ürünüdür. Bundan sonra atacağımız adımları birlikte kararlaştırıp, bölge insanının huzur ve refahını arttıracak projeleri beraberce hayata geçireceğiz” diye konuştu.

Somali Cumhurbaşkanı Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Ahmed’e teşekkürlerini sunan Erdoğan, şunları kaydetti: “Özelikle Etiyopya’nın denize açılma talepleri doğrultusunda inşallah bugünkü yaptığımız ilk toplantıdan sonra bunun devamını da yapıp, denize açılma konusunda Şeyh Mahmud kardeşimin de gereken ilgi, alaka ile desteği vereceğine inanıyorum. Bu dünya hepimize yeter. Burada hep birlikte yerimizi muhakkak inşallah alacağız ve bunun adımlarını da beraber inşallah atacağız.”

SOMALİ CUMHURBAŞKANI MAHMUD: “TÜRKİYE’NİN GAYRETLERİNE MÜTEŞEKKİRİZ”

Somali Cumhurbaşkanı Mahmud basın toplantısında yaptığı açıklamada; ülkesi ile Etiyopya arasındaki anlaşmazlığın çözülmesi konusunda sunduğu gayretler için Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ederek, “Bir açıdan bu bir son çünkü bizim anlaşmazlıklarımıza bir son getiriyor. Son zamanlarda Etiyopya ve Somali iki komşu ülke” dedi.

İki ülkenin de ortak çıkarlara sahip olduğunu vurgulayan Somali Cumhurbaşkanı Mahmud, “Türkiye’nin gayretlerine müteşekkiriz. Somali, Etiyopya’nın gerçek dostu olacaktır, gelecekte ve önümüzdeki yıllarda da. Bu ilişkinin halklarımız için faydası olmalı. Bölgemize barış ve istikrar bizim için ve halklarımız için ilk öncelik” diye konuştu.

ETİYOPYA BAŞBAKANI AHMED: “CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, İNİSİYATİF ALARAK GÖRÜŞMELERİ BAŞLATTI”

Etiyopya Başbakanı Ahmed de konuşmasında, Afrika Boynuzu bölgesinde barış ve istikrarın sağlanması için gösterdiği gayretlerden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, hükûmetine ve Türkiye halkına teşekkürlerini sundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, inisiyatif alarak Etiyopya ve Somali arasındaki uzlaşma görüşmelerini başlattığını belirten Etiyopya Başbakanı Ahmed, tarafların geçmişte dışişleri bakanları düzeyinde görüşmeler yaptığını hatırlattı.

Etiyopya Başbakanı Ahmed, “Bu çabalar bugünkü toplantıya bizi getirdi ve liderler düzeyinde bu toplantıyı gerçekleştirdik” ifadesini kullanarak, geçen yıllar içinde taraflar arasında oluşan yanlış anlaşılmaları ele aldıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısının ardından araçlarına kadar eşlik ettiği Mahmud ve Ahmed’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden uğurladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kolaylaştırıcılığıyla Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti ve Somali Federal Cumhuriyeti’nin Ankara Bildirisi

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

Dünya

“TÜRKİYE’YE YENİ REKORLARI, YENİ SEVİNÇLERİ YAŞATACAĞIZ”

Genç Gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”

Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.

Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.

Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.

“TÜRKİYE’YE YENİ REKORLARI, YENİ SEVİNÇLERİ YAŞATACAĞIZ”

İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.

Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.

Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.

Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.

28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.

Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.

‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.

“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”

30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.

Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.

2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.

3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.

7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.

“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”

Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.

Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.

Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.

“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”

Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.

Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.

“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”

Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.

Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.

“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”

Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.

Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.

Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.

“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”

Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.

Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.

“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”

Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.

Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.

Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.

Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.

“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”

Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.

“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.

Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

Dünya

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi

Genç Gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Japonya-Türkiye ilişkilerinin 100. yılı dolayısıyla resmî ziyaret için Türkiye’de bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito’nun eşi Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi.

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ziyaret etti.

Lider eşleri önce İstanbul’un fethedilişinin 571. yıl dönümünde Fatih Sultan Mehmet’i anmak için açılan “Fatih Sultan Mehmet” sergisini gezdi.

Burada Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Dönemi, Padişahlık Dönemleri, İlim Hayatı ve O Dönemde Yaşayan Âlimler, İstanbul’un Fethi ve Askerî Hayatı, Siyasi Hayatı ile Fatih Döneminde Mutfak, Şair Fatih: Avni, Vakıf Eserleri ve Ölümü bölümleri hakkında bilgi alan Akishino sergide sunulan Fatih Sultan Mehmet’in kaftan, kılıç, zırh gömlek gibi kişisel eşyaları ve o dönemin tarihine ışık tutacak çok sayıda esere hayranlığını dile getirdi.

Emine Erdoğan ve Akishino, sergi ziyaretinin ardından, Cihannüma Salonu’na geçerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Lider eşleri, daha sonra, 600 Japonca eserin bulunduğu Japon Kitaplığı bölümüne geçtiler.

Emine Erdoğan, burada bulunan kitapları inceleyen konuğuna, Mevlana’nın “Mesnevi” eserinin Japonca baskısını ve serginin içeriğini de anlatan “Fatih Sultan Mehmet” kataloğu ile İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan “Türkiye” kitabını hediye etti.

ÇOCUKLARDAN KÜRESEL ISINMA SUNUMU

Daha sonra Nasreddin Hoca Kütüphanesi’ne geçen Emine Erdoğan ve Akishino’yu çocuklar sevgiyle karşıladı. Burada çocukların yaptığı resimleri inceleyen lider eşlerine, bir anaokulu çocuğu kendi yaptığı üzerinde lale motifi olan tabağı hediye etti.

Anaokulu çağındaki bir başka çocuk ise Emine Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensesi Akishino’ya küresel ısınma ile ilgili bir sunum yaptı.

“TEMENNİMİZ İŞ BİRLİĞİNİN DAHA DA İLERİYE TAŞINMASI”

Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile gerçekleştirdikleri programa ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin tesisinin 100. yıl dönümü kapsamında ülkemizi ziyaret eden Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya gelmekten memnuniyet duydum.

Ülkemizin kültür hazinesine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ve Japonya kitaplığı bölümünü ziyaret ettik. Farklı medeniyetlerin birikimlerini aynı çatı altında buluşturan kütüphanemizde muhafaza edilen özel ve nadir eserleri tanıtma fırsatı bulduk.

Fatih Sultan Mehmet Sergisi’ni gezerek tarihimizin büyük liderlerinden birinin vizyonunu, sanata ve bilgiye olan bağlılığını yakından inceledik. Japonya Kitaplığı, iki ülkenin ortak mirasına ışık tutan ve dostluk bağlarını güçlendiren bir sembol niteliğinde. Temennimiz bu anlamlı ziyaretin ülkelerimiz arasındaki iş birliğini daha da ileriye taşımasıdır.”

Genç Gazeteciler Ankara

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge