Connect with us

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur. Bölgemizden başlayarak tüm dünyada sulhu sükûnun hâkim kılınması için var gücümüzle çalışıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin New York şehrinde Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Konuşmasına dinleyenleri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul’un ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.

Genel Kurul Başkanlığı görevini üstlenen Csaba Körösi’yi tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul toplantısı için belirlenen “iç içe geçmiş sınamalara dönüştürücü çözümler için dönüm noktası” temasını son derece isabetli bulduğunu söyledi.

Toplantının, dünyanın birden fazla tehditle eş zamanlı olarak baş etmeye çalıştığı kritik bir dönemde gerçekleştirildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Koronavirüs salgınında alınan derslerin en başta geleninin, küresel sorunların çözümünde uluslararası dayanışmanın önemi olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin salgın sürecinde hiçbir ayrım gözetmeden 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek sağladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî aşı TURKOVAC’ı tüm insanlığın hizmetine sunduklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, iklim değişikliğiyle mücadeleye verilen önemin göstergesi olarak Paris Anlaşması’nı geçen yıl onayladığını anımsatarak, “Ulusal beyanımızla 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimizi ve yeşil kalkınma devrimimizi ilan ettik. BM Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi’nin 16’ncı Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yaparak bu alanda da öncü rol oynamayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

“TÜRKİYE OLARAK ÖTEDEN BERİ, ENERJİ KONUSUNA BİR REKABET DEĞİL, İŞ BİRLİĞİ ALANI OLARAK BAKTIK”

Salgının tedarik zincirlerinde yol açtığı aksaklıklar sebebiyle ağır darbe alan küresel ekonominin Rusya-Ukrayna savaşıyla yeni bir şok dalgasına daha maruz kaldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Artan enerji, gıda ve hammadde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısı dünya çapında tüm ekonomileri ve sosyal refahı menfi yönde etkilemektedir. Gelişmeler enerji arz güvenliğinin önemini de çarpıcı bir şekilde yeniden gündeme taşımıştır. Türkiye olarak öteden beri enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık. Kendi ihtiyacımız yanında bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu adımların isabeti ve önemi son gelişmelerle bir kez daha anlaşılmıştır. Yaşanan süreç gıda güvenliğini de riske atmıştır. Maddi ve teknolojik imkânların en üst seviyeye ulaştığı 21. yüzyılda dünya nüfusunun hâlen beşte birinin açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranmasının izahı mümkün değildir. Dünya son gelişmelerle 2030’da sıfır açlık seviyesine ulaşmayı amaçlayan, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de uzaklaşmaya başlamıştır. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu karanlık tabloyu, umudun ışığıyla aydınlatabilmenin yegâne yolu uluslararası iş birliği ve dayanışmayı hakkaniyetli ve adaletli bir yaklaşımla güçlendirmektir. Ortak kaderimizi etkileyen sınamalara karşı ortak gündemle harekete geçmemiz gereken bir döneme girdik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak bu iradeyi, salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında, Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadelede de ortaya koyduklarını dile getirerek, “Ukrayna’da yedinci ayını dolduran ihtilafın ilk gününden bu yana ‘savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmayacağı’ düşüncesiyle hareket ettik” ifadelerini kullandı.

Bugün de yaşanan krizin çözümünde diyalog ve diplomasinin anahtar rolüne vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla oynadıkları kolaylaştırıcı rol sayesinde, tarafları önce Antalya Diplomasi Forumu’nda sonra da İstanbul’da bir araya getirdiklerini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’dan hareket eden tahıl yüklü gemilerin İstanbul Boğazı’ndan geçişine ilişkin bir fotoğrafı göstererek, şunları kaydetti: “Sayın Genel Sekreterle birlikte yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik. Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul Mutabakatı’nın ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazanmasını memnuniyetle izliyoruz. Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat, Birleşmiş Milletler’in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların BM’ye besledikleri güven bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Benzer bir yaklaşım, yine tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya Nükleer Santrali’ndeki kriz konusunda da sergilenebilir. Son günlerde yeniden alevlenen savaşın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı temelinde sonlandırılmasına yönelik gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz.”

“TÜM ÜLKELERİ, TÜRKİYE’NİN KALICI BARIŞIN TESİSİNE YÖNELİK ÇABALARINA SAMİMİ DESTEK VERMEYE ÇAĞIYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri, Türkiye’nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağıyorum. Her iki tarafa da krizden ‘onurlu çıkış’ imkânı verecek, makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Diğer yandan milyonlarca insanı mağdur eden tüm bu felaketlerin, etkin çok taraflılığın Birleşmiş Milletler’de vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğunu, herkese bir kere daha hatırlattığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Birleşmiş Milletler’i, kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır. Bilhassa Güvenlik Konseyi’nin daha etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, tüm insanlığın barış, adalet ve refah arayışında önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir. Bu yöndeki ortak vazifemizi unutturmamak için, ‘Dünya beşten büyüktür’ ve ‘Daha adil bir dünya mümkündür’ gerçeğinin altını, her platformda en kuvvetli şekilde çizmeye devam edeceğiz. İnanç ve azimle yürüttüğümüz bu mücadeleye, tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.”

Türkiye’nin dış politikadaki vizyonunun daima “barış” odaklı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizden başlayarak tüm dünyada sulhu sükûnun hâkim kılınması için var gücümüzle çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

BM bünyesinde yürüttükleri barış için arabuluculuk girişimleriyle çatışmaların çözümü konusunda çaba harcadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’dan Latin Amerika’ya ve Afrika’ya kadar farklı coğrafyalardaki anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu, yeri geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstlendiklerini vurguladı.

Türkiye’nin çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde yer alan bir ülke sıfatıyla, sorunların değil çözümlerin parçası olmalarını sağlayacak inisiyatifler aldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu çerçevede Suriye krizine, Güvenlik Konseyi’nin 2254 Sayılı Kararı temelinde halkın meşru beklentileri doğrultusunda kalıcı bir çözümün bulunmasının önemini tekrar vurguluyoruz. Çözümsüzlüğün sürmesi hem bölgemizin güvenlik ve istikrarını hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü giderek daha fazla tehdit etmektedir. Suriye’nin kuzeyindeki 4 milyonu aşkın sivil, ülkemizin sağladığı güvenlik şemsiyesi ve uluslararası yardımlar sayesinde hayata tutunmaktadır. Kuzeybatı Suriye’deki yardım mekanizmasının temelini oluşturan kararının uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir.”

“Ülkemize, güvenlik güçlerimize ve sivillere terör saldırıları gerçekleştiren, bölücü gündemiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerine karşı Türkiye’nin kayıtsız kalması beklenemez” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu terör örgütünü isim değişiklikleri gibi ucuz kurnazlıklarla meşrulaştırmaya çalışanları, bir an önce teröristleri silahlandırmaktan ve desteklemekten vazgeçmeye, hatalarından dönmeye davet ediyoruz. Terörizme karşı her türlü tedbiri almaya muktedir olduğumuzu, terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar kuvvetle belirtiyoruz” diye konuştu.

Suriyelilerin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları oluşturma konusunda da üzerlerine düşeni samimiyetle yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaştan kaçan sivillerin insani şartlarda hayatlarını sürdürebilmeleri için Suriye’nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ettiklerini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını, Suriye’de yapımı süren briket evlere ilişkin görselleri Genel Kurul katılımcılarına göstererek sürdürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu evlerin önemli bir bölümünü tamamlayıp teslim ettiklerini, ayrıca yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konut inşası için de hazırlıklara başladıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güvenli bölgelerdeki 13 ayrı merkezde ve kırsallarında inşa edilecek bu projenin hayata geçmesi için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç vardır. Suriye’de hayata geçireceğimiz yerleşim yerleri projesi konusunda, herkesin gerekli çabayı göstermesini, dayanışma sergilemesini bekliyoruz” ifadesini kullandı.

MÜLTECİ KRİZİ

“Mülteci krizi, kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu krizin çözümünün, insanı ve insan hayatını merkeze alan gayretlerden geçtiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâl böyleyken Yunanistan’ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığına dikkati çekti. Ege’de botları batırılan ve boğularak hayatını kaybeden çocukların fotoğrafını göstererek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Türkiye olarak biz, yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan, hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege’yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta dokuz aylık Asım bebek ve dört yaşında Abdülvahap, aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir ‘dur’ demesinin vakti çoktan gelmiştir.”

“TERÖRİZM BELASIYLA MÜCADELEYİ SAMİMİ VE ETKİN BİR ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİYLE KAZANABİLİRİZ”

Türkiye’nin, diğer bir komşusu Irak’ta da huzurun ve istikrarın hâkim kılınması için her türlü çabayı sergilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkede, Iraklılık kimliği temelinde siyasi birliğin ve uzlaşının sağlanmasını arzu ediyoruz. Irak’ta refahın sürdürülebilir şekilde artırılması ve terör örgütlerinin istismarlarının önlenmesi ancak bu şekilde mümkündür” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak’taki istikrarsız ortamı istismar eden terör örgütlerinin Türkiye’yi hedef alan eylemlerine de asla müsaade edilmediğini vurgulayarak şunları kaydetti: “Bu kürsüden daha önce de defalarca vurguladığım gibi, terörizm belasıyla mücadeleyi, terör örgütleri arasında ayrımı reddeden, samimi ve etkin bir uluslararası iş birliğiyle kazanabiliriz. Hangi isim altında olursa olsun tüm terör örgütleriyle mücadelesini yıllardır devam ettiren Türkiye’nin, müttefiklerinden ve dostlarından bu konuda samimi bir iş birliği ve dayanışma beklemek en tabii hakkıdır. Terör örgütleri ve zalim rejimler yerine ülkemizle iş birliği yaparak bölgenin güvenliğine, istikrarına, huzuruna, refahına katkıda bulunmak isteyecek herkesle çalışmaya hazırız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarmasının, Güney Kafkasya’da kalıcı barışın ve istikrarın temini konusunda, tarihi bir fırsat penceresi açtığını bildirdi.

Türkiye olarak, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yürütülen süreçleri destekleyerek, bu fırsatın değerlendirilmesi için çok önemli adımlar attıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Son günlerde yaşanan çatışmalar bu güzel iklime gölge düşürmüş olsa da iki ülke arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklarını ve geleceklerini inşa konusunda verdikleri mücadelede daima yanlarında olmayı sürdüreceğiz. Ülkemizi de yakından ilgilendiren bölgedeki ulaştırma bağlantılarının en kısa sürede açılması ise herkesin refahına katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır.”

“TÜRKİYE, BU ZOR GÜNLERİNDE AFGAN KARDEŞLERİNİ DESTEKLEMEYİ SÜRDÜRECEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse yarım asırdır işgal, çatışma, terörizm, sefalet gibi sorunlarla boğuşan Afganistan’ın, yine bir sınamadan geçtiğini dile getirerek “Ülkedeki geçici hükûmetin, temel insan haklarının korunması doğrultusunda atacağı adımlar, umut verici gelişmelerin önünü açabilir. Türkiye, bu zor günlerinde Afgan kardeşlerini desteklemeyi sürdürecektir” dedi.

Hindistan ve Pakistan’ın, bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden geçen 75 yıla rağmen aralarında hâlâ güçlü bir barış ve iş birliği tesis edilememiş olmasından üzüntü duyduklarını da ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dileğimiz, Keşmir’de adil ve kalıcı barış ve huzura ulaşılmasıdır. Yakın tarihte yaşanan bir sel felaketi sebebiyle son derece sıkıntılı günler geçiren Pakistan halkına, tekrar geçmiş olsun diyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, afetin ardından başlatılan insani yardım çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini aktararak uluslararası toplumun da Pakistan halkına içinden geçtikleri bu sancılı dönemde destek vermesini beklediklerini söyledi.

Türkiye’nin Rohinga Müslümanlarının anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri dönüşleri için desteğinin sürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çin’in toprak bütünlüğüne, tek Çin anlayışına ve egemenlik haklarına kesinlikle halel getirmeyecek şekilde, Müslüman Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hususunda hassasiyet gösteriyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Balkanlar’da barış ve istikrarın güçlendirilmesi, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözümü için ikili ve çok taraflı platformlarda yoğun gayret sergilediğini vurguladı. Bu anlayışla eylül başında Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı kapsayan bir bölge turu gerçekleştirdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bosna-Hersek’teki seçimlerin sorunsuz şekilde yapılması ile Belgrad-Priştine Diyalog Süreci’nde ilerleme sağlanması, bölgenin istikrarına katkı verecektir” değerlendirmesinde bulundu.

“DOĞU AKDENİZ’DE BARIŞ VE İSTİKRARIN SÜRMESİ, TARAFLARIN HAK VE HUKUKUNA SAYGI GÖSTERİLMESİNE BAĞLIDIR”

Türkiye’nin Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’deki tüm meselelerin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesini istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bölgede, ülkemizle asla denk olmayan siyasi ve askeri seviyesine rağmen, güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürmesi, tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır. Yunanistan’dan, gerginlik ve tahrik siyasetini bir kenara bırakarak, iş birliği ve dayanışma çağrılarımıza kulak vermesini bekliyoruz. Daha önce önerdiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı’nın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Muhataplarımızın, şimdiye kadar bu konuda en ufak bir adım dahi atamaması, kimin barış ve diyalogdan kimin de gerilimden yana olduğunu göstermektedir. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını sonuna kadar savunurken kendi siyasi hesapları uğruna gerginlik stratejisi izleyenlerin oyunlarına da asla gelmeyecektir.”

“ULUSLARARASI TOPLUMU, KKTC’Yİ TANIMAYA DAVET EDİYORUZ”

Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde de adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte hep iyi niyetli ve yapıcı çaba sergilediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleri görmek isteyen herkesin, adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğunu bildiğini, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesinin, adadaki çözümün anahtarı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz” dedi.

Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın, Ege Denizi’ndeki düzensiz göçmenlere uyguladığı insanlık dışı geri itmelerin yanında, Müslüman Türk azınlığa karşı da hukuki yükümlülüklerini ihlal eden ayrımcı ve baskıcı politikalar izlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Temennimiz, Yunanistan’ın tüm bu sorunlu faaliyetlerine son vermesi, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşların da yapılan insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalara sırtını dönmeyi bırakmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ve bölgesel planda ortaya çıkan her yeni meydan okumanın, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile iş birliğinin değerini bir kez daha açıkça ortaya koyduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Bu yıl NATO’ya katılımının 70’inci yıl dönümüne ulaşan güçlü bir müttefik olarak, gerek diplomasi hamlelerimiz gerekse askerî kabiliyetlerimizle Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlıyoruz. Avrupalı kimliğimizle kıtanın güvenlik, istikrar ve refahına katkılarımız sürerken en batıdaki Asyalı olarak da ‘Yeniden Asya’ girişimiyle, bu kıtada da aynı amaçla çalışıyoruz.”

Son dönemde küresel düzeydeki sorunların ağırlaşan yansımalarıyla karşı karşıya bulunan Afrika ülkeleriyle dayanışmayı güçlendirecek adımları da birbiri ardına hayata geçirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda 16-18 Aralık 2021’de Afrikalı heyetin geniş katılımıyla üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ni gerçekleştirdiklerini söyledi.

Türkiye’nin, kıtanın barış, kalkınma ve refah yolculuğuna eşit bir ortak olarak eşlik etme iradesini her fırsatta gösterdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Latin Amerika ile de karşılıklı saygı temelinde güçlenen iş birliğimizi, ikili planda ve bölgesel teşkilatlarda kurumsal düzeyde artırmaya devam etme kararlılığındayız” ifadesini kullandı.

“İSLAM DÜŞMANLIĞINI BİR İNSANLIK SUÇU OLARAK GÖRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin çeşitli krizlerle sarsıldığı bu dönemde, insanlığı bekleyen en büyük tehlikelerden birinin de, “birlikte yaşama” iradesinin kaybedilmesi olduğunu belirterek, “Irkçı, ayrımcı, yabancı ve İslam düşmanı tutumlarda son yıllarda yaşanan artıştan derin endişe duyuyoruz” dedi.

BM Genel Kurulu kürsüsünden Yeni Zelanda’da Müslümanlara karşı gerçekleştirilen terör saldırısının yıl dönümü olan 15 Mart tarihinin, ‘İslamofobiyle, İslam Düşmanlığıyla Mücadele Uluslararası Günü’ olarak ilan edilmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce İslam İşbirliği Teşkilatı’nda, sonra da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan kararlarla bu çağrının hayata geçirildiğini söyledi.

Uluslararası toplumun İslam düşmanlığıyla mücadeledeki kararlılığının bir nişanesi olarak gördükleri bu yaklaşımın, fiiliyata da yansımasını canı gönülden temenni ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce de defalarca vurguladığım gibi İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul’un 77’nci toplantısının, insanlığın umut ve beklentilerine cevap teşkil edecek başarılara imza atacak şekilde verimli geçmesini diledi.

Dünya

“Hollanda ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçleniyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile düzenlediği ortak basın toplantısı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Görüşmelerimizde ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu iş birliğini gözden geçirdik. İkili münasebetlerimizi daha ileri seviyelere taşıma kararlılığımızı teyit ettik. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçlenmeye devam ediyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte Vahdettin Köşkü’nde baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin başında, Hollanda Başbakanı Rutte’yi, heyet üyelerini ve basın mensuplarını selamladı.

Hollanda Başbakanı Rutte’yi ve heyetini İstanbul’da misafir etmekten büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye-Hollanda Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü, İş Gücü Anlaşması’nın ise 60’ıncı yılını idrak ediyoruz. Böyle bir dönemde gerçekleşen ziyaret ikili ilişkilerimiz açısından ayrı bir anlam taşıyor” diye konuştu.

“İKİLİ TİCARETİMİZ GEÇTİĞİMİZ SENE 13 MİLYAR DOLARI BULDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki münasebetlerin geçmişinin 400. yılı aştığını anımsatarak, şöyle devam etti: “Görüşmelerimizde ülkelerimiz arasındaki çok boyutlu iş birliğini gözden geçirdik. İkili münasebetlerimizi daha ileri seviyelere taşıma kararlılığımızı teyit ettik. Ticari ve ekonomik ilişkilerimiz derinleşerek güçlenmeye devam ediyor. Hollanda, Türkiye’deki en büyük yabancı yatırımcı ülke konumundadır. Girişimcilerimiz ise Hollanda’da 6 milyar avro değerindeki yatırımlarıyla yaklaşık 80 bin kişiye istihdam sağlıyor. İkili ticaretimiz geçtiğimiz sene 13 milyar doları buldu. Bu rakamı ilk aşamada 15 milyar dolara, ardından da 20 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Savunma sanayi, yeşil ve dijital dönüşüm ile enerji sektörlerinde tesis edeceğimiz yeni ortaklıklar bu hedefe ulaşmamıza yardımcı olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik çalışmaların bir an önce başlatılmasının önemli olduğunu belirterek Türkiye olarak bu duruma atfettikleri ehemmiyete görüşmede bir kez daha dikkati çektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle ilişkilerini, hakkaniyet ve stratejik perspektifle ele alması noktasında Hollanda’nın desteğini beklediklerini dile getirdi.

“GAZZE’DE DEVAM EDEN KATLİAMLARIN DURDURULMASI VE KALICI ATEŞKESİN TEMİNİ BÜYÜK ÖNEM ARZ EDİYOR”

Hollanda Başbakanı Rutte ile başta Gazze ve Ukrayna özelinde ortak güvenliği ilgilendiren gelişmeler hakkında da fikir alışverişinde bulunduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Gazze’de devam eden katliamların durdurulması ve kalıcı ateşkesin temini büyük önem arz ediyor. Ateşkes ve insani yardımların Gazze’ye kesintisiz ulaştırılması hususunda İsrail yönetimine daha fazla baskı yapılması gerekiyor. Bölgeyle temaslarında ateşkes, barış ve istikrar için gereken adımların atılması yönündeki beklentilerimizi vurguladık. Terörle mücadele konusu da istişarelerimizin en öncelikli başlıklarından biriydi. Türkiye’nin bölücü terörle mücadele noktasında ödediği ağır bedeller ortadadır. Aralarında çocukların, kadınların, sivillerin ve güvenlik güçlerimizin olduğu binlerce vatandaşımızı PKK’nın saldırılarında kurban verdik. Müttefiklik hukukuna uygun biçimde PKK ve uzantıları başta olmak üzere hiçbir terör örgütüne müsamaha gösterilmemesi gerektiğini ifade ettim.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, temmuz ayında Washington’da gerçekleştirilecek NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi ile hazırlıklarının da gündemlerinde yer aldığını belirterek, ittifak içerisindeki dayanışmayı ve müttefikler arasındaki insicamı sağlamanın öncelikle NATO Genel Sekreteri’nin görevi olduğunu ve bu kapsamda bu göreve aday olan Hollanda Başbakanı Rutte ile yeni NATO Genel Sekreteri’nde ne tür hasletleri görmek istediklerini paylaştıklarını ifade etti.

Müstakbel genel sekreterin, NATO’nun Avrupa Atlantik Güvenliği’nin sağlanmasındaki asli konumunun korunmasına öncelik vermesi gerektiğini beklediklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ayrıca müttefikler arasındaki savunma sanayi alanındaki yaptırım, kısıtlama ve engellemelerin ortadan kaldırılmasında, tıpkı Sayın Stoltenberg gibi yoğun ve güçlü çaba sarf edilmesi şarttır. Bu hususları genel sekreterlik için adaylığını açıklayan Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Iohannis’le ayrıca geçtiğimiz hafta talebi üzerine yaptığım telefon görüşmesinde paylaştım. Bu sürece, kararımızı stratejik akıl ve hakkaniyet çerçevesinde vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte’ye ziyaretleri için bir kez daha teşekkür ettiğini sözlerine ekledi.

HOLLANDA BAŞBAKANI RUTTE: “NATO’NUN GÜNEY KANADININ TÜRKİYE’NİN LİDERLİĞİNE İHTİYACI VAR”

Hollanda Başbakanı Rutte de konuşmasında görüşmede, gündemde yer alan konuların ele alındığını söyleyerek ikili nitelikte konular olduğunu ancak jeopolitik önem taşıyan meselelerin de konuşulduğunu kaydetti ve “Türkiye belirleyici bir rol oynuyor. Bunu yaparken de Gazze’deki durumu çözmeye yönelik çabalar sarf ediyor. Aynı zamanda Ukrayna’daki bu korkunç savaşla ilgili de çabaları var. O bakımdan siz önemli bir rol oynamaktasınız” diye konuştu.

Türkiye’nin bu ihtilafları çözüme kavuşturma gayreti içerisinde olduğunu vurgulayan Hollanda Başbakanı Rutte, “Türkiye jeopolitik bir aktör. Türkiye’nin (bölgede) çok etkisi var” dedi.

Hollanda Başbakanı Rutte, Türkiye ve Hollanda ilişkilerinin uzun yıllara dayandığını dile getirerek, görüşmede Gazze ve Ukrayna dahil olmak üzere birçok meselenin konuşulduğunu aktardı.

NATO Genel Sekreterliğine adaylığının söz konusu olduğunu söyleyen Hollanda Başbakanı Rutte, şunları kaydetti: “Türkiye NATO’da çok önemli bir müttefik. ABD’nin ardından Türkiye NATO bünyesindeki en büyük ikinci askerî gücü temsil ediyor. Türkiye zorlu bir bölgede, zor komşuları olan bir coğrafyada yer alan bir ülke. Maalesef gündeminde terörizm var.”

Görüşmede terörle mücadelenin de ele alındığını kaydeden Hollanda Başbakanı Rutte, “Bütün bu bölgede ve genel transatlantik ilişkilerinin istikrarı bakımından NATO’nun güney kanadının Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin liderliğine ihtiyacı var” ifadesini kullandı.

Hollanda Başbakanı Rutte’nin konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yolculuğunda kendisine başarılar diledi.

HABER BURADA

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile görüştü

“Türkiye’ye Hoş Geldiniz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi Vahdettin Köşkü’nde kabul etti.

HABER BURADA

Dünya

“Elimizdeki tüm imkânlarla Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Gazzeli kardeşlerimizin yaşadığı dramların gündemden düşürülmemesi noktasında hepimiz çaba harcamalıyız. Türkiye olarak elimizdeki tüm imkânlarla Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlarken, kalbi Kudüs ve Filistin için atan parlamenterleri ülkede ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.

Katılımcılara, “Medeniyet, tarih ve kültür şehri güzel İstanbul’umuza hepiniz hoş geldiniz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın hayırlara vesile olmasını diledi.

Afrika’dan Asya’ya, Amerika’dan Avrupa’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki bütün Kudüs sevdalılarına selamlarını ve sevgilerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizlerin şahsında Filistin davasını kendi meselesi görüp destek veren, Kudüs’e ve Filistin’e sahip çıkan tüm parlamenterlere teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç gün sürecek konferansta gerçekleştirilecek istişarelerin, temas ve ziyaretlerin başarılı geçmesini temenni ederek, şöyle konuştu: “Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’nun kuruluşundan bu yana geçen sürede önemli bir boşluğu doldurduğunu memnuniyetle müşahede ettik. Türkiye-Filistin Dostluk Grubu himayelerinde 34 ülkeden 157 üye ile dokuz yıl evvel başlayan girişim bugün 2 bin üyeye ulaştı. Platform faaliyetleriyle, toplantı ve konferanslarıyla, farklı alanlardaki çalışmalarıyla Filistin davasının küresel ölçekte sesi ve nefesi oldu. Birleşmiş Milletler kararlarına, prensiplerine, uluslararası normlara uygun olarak Kudüs ve Filistin’e hizmet eden siz kardeşlerimi tebrik ediyorum.”

“HİÇBİR GÜÇ KALBİMİZDEN KUDÜS SEVGİSİNİ SÖKEMEZ”

Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın, hakkı, hukuku ve adaleti cesaretle savunmanın zor olduğu günlerden geçildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilhassa ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine, tarihi statüsüne ve kutsiyetine yönelik tacizler giderek artıyor. İşgalci İsrail tarafından Kudüs’ün kadim kimliği adım adım yok ediliyor. Kandan ve gözyaşından beslenen haçlı zihniyetinin tekrar hortlatılmak istendiğini görüyoruz. Haçlı seferleriyle yakılıp yıkılan Kudüs’ü tekrar ayağa kaldıran ve dört asır boyunca bir esenlik diyarı hâline dönüştüren ecdadın torunları olarak Filistin’de yaşanan menfi, müspet her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Resulü Ekrem Efendimizin aleyhissalatu vesselam, şu tavsiyesi Kudüs davasında ecdadımız gibi bizim de rehberimizdir; ‘Beytü’l-Makdis’e gidin ve orada namaz kılın. Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılamazsanız oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin.’ Evet, Mescid-i Aksa bizim sadece ilk kıblemiz değildir. Aynı zamanda Hazreti Nebi’nin ve ondan önce gelen peygamberlerin de bize emanetidir. Kudüs-ü Şerif’in her köşesinde bu kutlu beldeye 400 yıl boyunca büyük sevda ile hizmet etmiş kahraman ecdadımın izi, eseri ve mührü vardır. Kimse bu izleri silemez, hiçbir güç kalbimizden Kudüs sevgisini sökemez.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gerçeği yeniden ifade etmek istediğini ve Türkiye olarak “La ilahe illallah, İbrahim halilullah” lafzında sembolleşen kuşatıcı anlayışla Kudüs’e sahip çıkmayı görev bildiklerini söyledi.

Son bir asırdır Haçlı heveslileriyle siyonist yayılmacılık arasında sıkışan Kudüs-ü Şerif’i tüm insanlık için tekrar bir darüsselam hâline getirmek için tüm güçleriyle çalıştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı savunmak, farklı inançlara saygıyı savunmak olduğu inancıyla mücadelemizi azimle sürdürüyoruz. İnsanlık ve barış adına yürüttüğümüz bu kutlu mücadeleye destek veren Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’na şükranlarımı sunuyorum. Rabbim emeklerinizi zayi eylemesin diyorum” diye konuştu.

“GÜNÜMÜZÜN HİTLER’İ VE NAZİLERİ GAZZE’DE 15 BİNDEN FAZLA ÇOCUĞU ÖLDÜREN KATİLLERDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son bir asırdır toprakları aşama aşama işgal edilen Filistin halkının bugün tarihin en vahşi zulümlerinden birine maruz bırakıldığını vurgulayarak şöyle devam etti: “Buradan, mücadeleleriyle Kudüs’le beraber tüm insanlığın onuruna da sahip çıkan Filistinli kahramanlara bir kez daha selamlarımı gönderiyorum. İşgalci zalimler karşısında dik duran Filistin’in yiğit evlatlarını ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum. Dünyanın dört bir yanında Filistin ve Gazzeli kardeşlerimizle dayanışma sergileyen, vicdan sahibi tüm insanlara teşekkür ediyorum. 7 Ekim’den (2023) bu yana yaşananları anlatmaya artık kelimeler yetersiz kalıyor. Modern dönem firavunlarını görmek isteyen hiç uzağa gitmesin, son 203 gündür 35 bin Filistinliyi acımasızca katledenlere baksın. Günümüzün Hitler’i ve Nazileri Gazze’de 15 binden fazla çocuğu öldüren katillerdir. Netanyahu kendisinden önceki caniler gibi adını ‘Gazze Kasabı’ olarak tarihe utançla yazdırmıştır. Alnına yapışan bu kara leke ne yaparsa yapsın çıkmayacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde konuşunca birilerinin rahatsız olduğunu belirterek “Cürmü yüzüne söylenen her suçlu gibi İsrail yönetimi de antisemitizmle itham ederek bizi susturabileceğini zannediyor” ifadesini kullandı.

İsrail’in elindeki basın ve lobi gücüyle Gazze’de işlediği cinayetlerin üstünü örtebileceğini düşündüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan onlara şu hakikati tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum; ne yaparsanız boş ne kadar uğraşsanız da beyhude. Tayyip Erdoğan’ın kalbine de kavline de zincir vuramazsınız. Sizin tehditlerinize ve baskılarınıza asla boyun eğmeyiz” dedi.

“HİÇ KİMSE BİZDEN SOYKIRIMA SESSİZ KALMAMIZI BEKLEYEMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ey Netanyahu, duam şu; Ya Rab, Kahhar ismi şerifinle tecelli ederek başta Netanyahu olmak üzere bu siyonistleri kahru perişan eyle. Birileri dönse de biz yolumuzdan dönmeyiz, dönmeyeceğiz. Çünkü biz Allah’a ve hesap gününe inanıyoruz. Biz şartlara göre, esen rüzgâra göre, konjonktüre göre sözünü, duruşunu, tavrını belirleyen tatlı su siyasetçilerinden değiliz. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Bu kutlu yola ömrümüzü adadık. Yarım asırlık siyasi hayatımız boyunca bedel ödemekten asla çekinmedik. Biz birilerine şirin gözükmeksizin değil ‘Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin kulun önünde’ diyen merhum Cahit Zarifoğlu’nun ifadesinde anlamını bulan o ağır imtihanı hakkıyla vermenin derdindeyiz.

Kimse kusura bakmasın, tüm imkânsızlıklara rağmen Filistinli kardeşlerimiz tam 203 gündür tek başlarına direnirken, yalnız başlarına tüm insanlığın onurunu savunurken hiç kimse bizden soykırıma sessiz kalmamızı bekleyemez. Sırf İsrail ve Batılı destekçileri öyle istedi diye Hamas’a terör örgütü iftirası atanlardan olamayız. İsrail’e gönüllü veya ücreti mukabili uşaklık yapan lejyonerlerin ve kiralık kalemlerin kavramlarıyla Filistinli direnişçilere terörist yaftası vuramayız. Varsın birileri rahatsız olsun, varsın birilerinin ezberleri bozulsun, biz işgalcilere karşı vatanlarını savunan Hamaslı kardeşlerimizi Filistin’in Kuvayımilliyesi olarak görmeye devam edeceğiz. Bu hakikati de dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği kadar her platformda cesaretle dillendirmekten geri durmayacağız. Sesimizle sözümüzle dualarımızla insani yardımlarımızla elimizdeki tüm imkânlarla Filistin davasına, Gazzeli kardeşlerimizin ortaya koyduğu asil ve onurlu direnişe destek vermeye devam edeceğiz.”

Bu konudaki dirayetli tavırlarını geçen hafta görüştüğü Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye açıkça ifade ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in saldırılarında evlatlarını, torunlarını, akrabalarını şehit veren Gazzelilerin acılarını paylaştığını çok net bir şekilde söylediğini kaydetti.

“BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ’NİN KURULMASI İÇİN ÇABA HARCAMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan bir asır önce topraklarını işgal eden emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten kahraman bir milletin evlatları olarak haklı davalarında yanlarında olduğumuzu dile getirdik. İnşallah bundan geri adım atmayacak, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti’nin kurulması için samimiyetle çaba harcamayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

Gazze’de 203 gündür aralıksız devam eden soykırımı hiçbir sebebin mazur gösteremeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “7 Ekim’de yaşananları tasvip edersiniz veya etmezsiniz bu tamamen sizin bakış açınızla ilgili bir konudur ama bunu öne sürerek kuvözdeki yeni doğmuş bebekleri öldürmeyi, sivillerin üzerine tonlarca bomba yağdırmayı, şehit naaşlarına dahi eziyet etmeyi, bir adet ekmek almak için sıra bekleyen insanları katletmeyi, camileri, kiliseleri, okulları, hastaneleri bilerek hedef almayı, Gazze’yi toplu mezarların olduğu büyük bir kabristana dönüştürmeyi velhasıl savaş hukukunun asgari şartlarına bile riayet etmemeyi haklı çıkaramazsınız. Çok açık söylüyorum. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli sabileri öldürerek kutlayan bir zihniyetin insanlıkla en temel insani değerlerle bağı kalmamış demektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail yönetimi bize laf söylemeden önce bu vahşetle yüzleşmeli, terör örgütü gibi değil, hukukla mukayyet bir devlet mantığıyla hareket etmeyi öğrenmelidir. Bunu yapmadıkları müddetçe bizim de İsrailli yöneticilere karşı tavrımız değişmeyecektir” ifadelerini kullandı.

“Son olarak, daha yeni açıkladım. İsrail’le artık ilişkilerimizi ticari anlamda başta olmak üzere, bunu Dışişleri Bakanım da açıkladı; kestik, kesiyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şunun da özellikle altını çiziyorum. Türkiye, 2000 yılı aşan tarihinin hiçbir döneminde asla soykırım yapmamış, sömürgeci olmamış, savaşta bile olsa masumlara dokunmamış bir ülkedir. Bugüne kadar kimsenin inancına, kökenine, kimliğine bakmadan, başı dara düşen herkese biz kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de Nazi zulmünden kaçan Yahudi bilim adamlarına da biz sahip çıktık, ey Netanyahu.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kafkaslar’dan Balkanlar’a, Afrikada’dan Asya’ya kadar kim zulme uğramışsa, hiç düşünmeden imdadına koştuklarını vurgulayarak “13 yıl önce çatışmalar başlayınca Suriyeli komşularımızı nasıl bağrımıza bastıysak Ukrayna’dan kaçan mültecilere de biz güvenli liman olduk” dedi.

“GAZZE’YE GÖNDERDİĞİMİZ İNSANİ YARDIMLARIN TOPLAMI 50 BİN TONA YAKLAŞTI”

Türkiye’nin, millî gelire oranla en fazla insani yardım yapan ülkelerden biri olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nerede bir istikrarsızlık ve çatışma varsa, menfaat hesabı gütmeden ateşi söndürmeye çalışıyoruz. Bölgemizde barışın, huzurun, refahın ve güvenliğin hâkim olması için samimiyetle gayret gösteriyoruz. Gazze’ye yardımlarda ilk sırada Türkiye yer alıyor. 7 Ekim’den (2023) bu yana 13 uçak ve dokuz gemiyle Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 50 bin tona yaklaştı. Refakatçileriyle birlikte 900 Gazzeli hastayı tedavilerini yaptırmak üzere, ülkemize getirdik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani yardımların yanı sıra Refah’taki Kızılay Aşevi aracılığıyla günlük 10 bin kişilik sıcak yemek dağıtımı yaptıklarını, temiz içme suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla günlük 7 ton içme suyunun Gazze’ye geçişini sağladıklarını belirterek “Ticari açıdan 54 ürün grubunda, İsrail’e ihracat kısıtlaması uygulayan tek ülke yine Türkiye’dir. Gazze katliamlarının çok öncesinde askeri amaçla kullanılabilecek malzemelerin sevkini zaten tamamen durdurmuştuk. 9 Nisan’da aldığımız ihracat kısıtlaması kararıyla bu tavrımızı pekiştirmiş olduk” diye konuştu.

Burada samimi bir üzüntüsünü paylaşmak istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçen ay ülkemizde Mahallî İdareler Seçimleri yapıldı. Seçim sürecinde bu konuda büyük bir haksızlığa ve iftiraya maruz kaldık. Şahsımızın Filistin davasını savunurken, ödediği bedeller ortadayken, Türkiye düşmanlarının da sağladığı lojistik destekle birileri ülkemizin ve milletimizin Filistin direnişine verdiği güçlü desteği gölgelemeye çalıştı. Bu kirli kampanyayı meselenin aslını bilmediklerinden değil, hırsları, akıl ve vicdanlarının önüne geçtiği için yürüttüler. Hatta ‘İsrail’e jet satışı yapıldı’ iftirası atacak kadar gözlerini kararttılar. Daha ileri gidiyorum. ‘Jet yakıtı gönderdiler’ diyecek kadar ne yazık ki akıl, vicdan ve ahlak dışı bir sürü iddia gündeme taşındı. Sizin vicdanınız var mı ya? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir adım atması mümkün mü? Akıl, vicdan, ahlak dışı bir sürü iddia bu seçimlerde gündeme taşındı. Daha vahimi bu asılsız ithamların İsrail dâhil Türkiye’nin dik duruşundan rahatsız olan yabancı odaklar tarafından uluslararası basında ve sosyal medya mecralarında köpürtülerek, ülkemiz aleyhine kullanılması çok yaralayıcıydı. Yaralandık.”

“GAZZE’DE KALICI ATEŞKESİN SAĞLANMASI AMACIYLA DİPLOMATİK ÇABALARIMIZI DEVAM ETTİRİYORUZ”

Türkiye’nin çabalarını bilen kardeşlerinin arasında bile istifham oluşturan bu propagandanın içinin boş olduğunun, 1 Nisan sabahı itibarıyla görüldüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Fakat sel gitse de izi kalmış. 3 kuruşluk siyasi çıkar uğruna Filistin’in Türkiye ile ilişkilerini bilen veya bilmeyen, gayet iyi biliyor… Türkiye, bizim iktidarımız döneminde böyle bir şey yapar mı? Yapmaz mı? Bunu çok iyi biliyorlar. Onlar bu iftiraları atsalar da biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Gazzelilerin haklarını savunma maskesi altında Filistin’e en büyük desteği veren ülkemiz yıpratılmak, yıldırılmak istenmiştir. Şimdi aynı çevrelerin, şu utanmazlığa bakın, Kürecik’teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir ama bir Müslüman olarak her şeyden önce yalan, Allah’ın ve Resulünün en çok nefret ettiği şeydir. Böyle yalan söylemeyin. Kurtulamazsınız. Bunun hesabını da ebedi âlemde vereceksiniz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yalan, çarpıtma ve manipülasyon üzerinden siyaset yapılmayacağını, kendi devletine ve milletine iftira atarak da siyasetçilik oynanmayacağını söyledi.

Hukukun da siyasetin de temel kuralının belli olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Aksi hâlde müfteridir. Varsa elinizde bir belgeniz, deliliniz çıkarsınız iddialarınızı ispat edersiniz. Bunu yapmıyorsanız kusura bakmayın ama müfteri damgası yemekten ilanihaye kurtulamazsınız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil toplum, basın ve siyaset fark etmeksizin Türkiye’deki tüm aktörleri özellikle Filistin konusunda daha özenli bir dil kullanmaya davet ettiğini ifade ederek şunları kaydetti: “Gündeme gelmek uğruna hiç kimsenin Türkiye’nin Filistin davasındaki örnek duruşuna gölge düşürme lüksü yoktur. Bu tür kampanyalara aldırmadan Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması amacıyla ilk günden beri diplomatik çabalarımızı devam ettiriyoruz. Vahdet olmadan, rahmet olmayacağı inancıyla Filistin hükümetiyle, Filistinli gruplar arasındaki tefrikanın giderilmesi için temaslarımızı artırdık. Hâlihazırda 140 ülkenin tanıdığı Filistin Devleti’nin tanınırlığının artırılması noktasında da çabalarımızı yoğunlaştırdık. İspanya hükümetinin ve Başbakan Sayın Pedro Sanchez’in Filistin’in tanınmasıyla ilgili duruşunu takdir ettiğimizi burada vurgulamak istiyorum. Filistin Devleti’nin tanımaya hazırlanan diğer ülkeleri de baskılar karşısında kararlı tutumlarını sürdürmeye çağırıyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin halkının Birleşmiş Milletlere (BM) tam üye bir devletlerinin olmamasının hem büyük bir ayıp hem de çok ciddi bir haksızlık olduğunu belirtti.

Bu adaletsizliğin süratle giderilmesi gerektiğine inandıkları kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçen hafta Güvenlik Konseyi’nde bu yönde atılan adım, ABD’nin vetosuyla karşılaşmış ve engellenmiştir. Amerika bu kararıyla sadece Filistin halkının değil, Güvenlik Konseyi üyesi diğer devletlerin iradesini de yok saymıştır. İsrail’in daha fazla şımartılmasına sebep olan bu kararı kabul etmiyoruz. Amerikan yönetimi, İsrail’e verdiği koşulsuz askeri ve diplomatik destekle çözüme katkı sunmuyor, sorunun daha da büyümesine vesile oluyor. Gazze’de 35 bin insan acımasızca katledilmişken Amerikan Senatosunun İsrail’e 25 milyar dolarlık askerî yardım paketini onaylaması bunun en net göstergesidir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adil bir hakemlik yerine İsrail’e hamilik yapmanın, bölgedeki krizlerin derinleşmesi ve yayılmasından başka hiçbir işe yaramayacağını ifade ederek, “1915 olayları üzerinden Türkiye’ye yönelik asılsız ithamları tekrarlamak yerine Amerikan yönetimi, Gazze’ye bakmalı, İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimlerini görmeli, bunun engellenmesi için gayret etmelidir. Filistin meselesini, Batılı ülkelerin artık sabır taşımızı çatlatan ikiyüzlü politikalarını reddediyoruz. Amerikan vetosu bizim ‘dünya beşten büyüktür’ tespitimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir” şeklinde konuştu.

“SİYONİZM’İN NASIL KORKUNÇ BİR TEDHİŞ OLUŞTURDUĞU ÇOK NET ANLAŞILMIŞTIR”

Gazze krizinde Siyonizm’in Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel ölçekteki tahakkümünü bizzat görmüş olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu süreç, Siyonist şebekenin ekonomiyi, ticareti, medyayı, sanatı, sinemayı, düşünceyi, akademi dünyasını nasıl esir aldığını ortaya çıkardı. Yıllarca bize demokrasiden bahsedenlerin, fikir ve toplanma hürriyetinden dem vuranların söz konusu İsrail olunca, İsrail’in çıkarları olunca nasıl faşizan hale geldiklerine hep birlikte şahit olduk. Batı’nın demokrasi, özgürlük, hukuk, ifade, düşünce, basın hürriyeti gibi değerleri, işin ucu İsrail’e dokununca unutuldu, hemen rafa kaldırıldı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son bir haftadır Amerikan üniversitelerinde yaşananları tüm dünya gibi kendilerinin de ibretle takip ettiğini belirterek, “Gezi olaylarında İstanbul’a kamp kuranlar, Filistin protestolarını görmüyor. Gazze’deki zulme tepki gösteren aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve siyasetçiler adeta linç ediliyor. Uluslararası basın kuruluşları Gazze’de öldürülen 140’tan fazla gazeteci meslektaşları hakkında çıkıp tek bir cümle dahi kuramıyor. Siyonizm’in hemen her alanda nasıl korkunç bir tedhiş oluşturduğu, siyasetçilere korku saldığı, şantaj yaptığı, devletleri baskı altında tuttuğu, geride bıraktığımız 7 ay içerisinde çok net anlaşılmıştır. BM Güvenlik Konseyi, İsrail’e söz geçirememiş, Gazze’deki katliamların önüne geçememiştir” ifadelerini kullandı.

“İSRAİL’İN DURDURULMASI İÇİN GAYRETLERİMİZİ ARTIRMALIYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplam 2 milyarlık nüfusuyla İslam dünyasının Gazze imtihanını başarıyla veremediğini dile getirerek, “Bütün insanlığın kaderini beş ülkenin keyfine bırakan mevcut yapının devam ettirilmesi mümkün değildir. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna biz inanıyoruz. Ama bunun için hep birlikte daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.

Yüreğinde Kudüs sevgisi taşıyan parlamenterlerin de desteğiyle daha adil bir dünya hedefine yaklaşacaklarına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Gazzeli kardeşlerimizin yaşadığı dramların gündemden düşürülmemesi noktasında da hepimiz çok daha fazla çaba harcayacağız. İsrail’in durdurulması, Netanyahu denilen bu kasabın başta olmak üzere sorumluların hukuk önünde hesap vermesi için de gayretlerimizi artırmalıyız. Şu anda arkadaşlarımız, Güney Afrika’yla müşterek bir çalışmanın içerisinde evet, Lahey Adalet Divanı’yla münasebetlerini sürdürüyorlar. Biz de takipçisiyiz. Türkiye olarak elimizdeki tüm imkânlarla Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz.”

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge