Connect with us

Dünya

“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’Yİ İNŞA VE İHYA ETMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Ukrayna-Rusya savaşında, 2014 yılından beri devam eden krizin diyalog, uzlaşma, anlaşma yoluyla çözümü için samimi gayret gösteren neredeyse tek ülkeyiz. Herkesin tahrik peşinde koştuğu günlerde, biz taraflara her fırsatta barışın tesisini telkin ettik. Bugün de her iki tarafın da hakkaniyetine, samimiyetine, dostluğuna güvendiği yegâne ülke olarak, barış yolunda en çok çabayı gösteren ülke durumundayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Geçtiğimiz haftalarda ülkemizin gündeminde iki ayrı köprüyle ilgili gelişmeler vardı. Bunlardan biri 1915 Çanakkale Köprüsü, diğeri de Karadeniz’in kuzeyinde süren krizin çözümü yolunda kurmaya çalıştığımız barış köprüsüdür.

Çanakkale Deniz Zaferimizin 107. yıl dönümünde hizmete açtığımız 1915 Çanakkale Köprüsü, Avrupa ile Asya ve Afrika’yı kara ve demir yoluyla birbirine bağlayan Boğazlar üzerindeki altıncı geçiş noktasıdır.

“BARIŞ YOLUNDA EN ÇOK ÇABAYI GÖSTEREN ÜLKE DURUMUNDAYIZ”

Ukrayna-Rusya savaşında 2014 yılından beri devam eden krizin diyalog, uzlaşma, anlaşma yoluyla çözümü için samimi gayret gösteren neredeyse tek ülkeyiz. Herkesin tahrik peşinde koştuğu günlerde, biz taraflara her fırsatta barışın tesisini telkin ettik. Bugün de her iki tarafın da hakkaniyetine, samimiyetine, dostluğuna güvendiği yegâne ülke olarak barış yolunda en çok çabayı gösteren ülke durumundayız. Nitekim savaşan ülkeler arasındaki en üst düzey temas olan Dışişleri Bakanları Toplantısı bildiğiniz gibi Antalya’da yapıldı. İnşallah ateşkes ve barış müzakerelerini yürüten Rusya ve Ukrayna heyetleri yarın İstanbul’da tekrar biraya gelecek. Toplantı öncesi biz de heyetlerle bir araya gelerek kısa bir görüşme yapacağız.

Sayın Putin ve Sayın Zelenski’yle sürdürdüğümüz telefon trafiğinin de olumlu bir istikamette seyrettiğini söyleyebilirim. Geçtiğimiz hafta Brüksel’de yapılan NATO Liderler Zirvesinde bu yaklaşımımızı üye ülkelere tüm açıklığıyla bir kez daha anlattık.

‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde küresel yönetim ve adalet sistemine olan itirazlarımızı dile getirirken de aynı hissiyata sahiptik. Davos’ta ‘one minute’ diyerek zulme, işgale, zorbalığa karşı tavrımızı ortaya koyarken de derdimiz barıştı, huzurdu, insan hayatına saygıydı.

Türkiye, 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde yaşadığı onca acıya, maruz kaldığı onca haksızlığa, ödediği onca bedele rağmen aynı çizgiden sapmamıştır. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Suriye’den Libya’ya kadar bütün bu bölgede sınır ötesi siyasi, diplomatik, güvenlik mücadelemizi de bu anlayışla yürüttük. AFAD’ımızla, TİKA’mızla, Yurtdışı Türkler Başkanlığımızla, Maarif Vakfımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla dünyanın dört bir yanında yürüttüğümüz kalkınma ve insani yardım faaliyetlerine de hep bu zaviyeden baktık.

“ÇOK DAHA BÜYÜK HAMLELER İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN HAZIRLIKLARI TAMAMLADIK”

Esasen ülkemizdeki siyaset yelpazesinde kendimizi de tarif ederken en büyük hasletimizin milletimizle aramızda kurduğumuz gönül köprüleri olduğunu söylüyoruz. Gerçi yıllarca birileri bizim bu medeniyet ve tarih misyonumuzu, insan merkezli siyasetimizi kimi zaman küçümseyerek itibarsızlaştırmaya, kimi zaman iftirayla sabote etmeye kalkmıştır. Aynı şekilde Türkiye’nin bu medeniyet ve tarih yürüyüşünü sömürge ve vahşet üzerine inşa ettikleri kendi refah ve güvenlik alanlarına tehdit olarak görenler de boş durmamıştır. Ülkemizin en haklı olduğu konularda bile yalnız bırakılmasının, hatta daha da ötesine geçilip aleyhinde kampanyalar yürütülmesinin gerisinde işte bu gerçekler vardır.

Hamdolsun, biz tüm bu süreçte medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği sorumlulukların gösterdiği istikamette önümüze çıkan engelleri birer birer aşarak mücadelemizi sürdürdük. Böylece, Allah’ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle ülkemizi nice badirelerden kurtarmakla kalmadık, kurduğumuz güçlü demokrasi ve kalkınma altyapısıyla çok daha büyük hamleler için ihtiyacımız olan hazırlıkları tamamladık.

Salgının tetiklediği sağlık ve ekonomik krizleri Rusya-Ukrayna savaşıyla derinleşirken, Türkiye yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejinden taviz vermeden yolunda ilerlemektedir. Ülke ve millet olarak bu mücadeleyi verir, pek çok badireyi atlatırken elbette bedeller ödedik.

“1915 ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ’NÜN O GÖRKEMLİ GÖRÜNTÜSÜ ALTINDA EZİLDİKLERİNİN DE FARKINDAYIZ”

Terör örgütleriyle huzurumuza, 15 Temmuz’da istiklalimize, sosyal medya tehditleri üzerinden ekonomimize saldıranlar, ülkemizdeki herkesi bunun için yıkıcı sonuçları altında bırakmayı planlıyordu. Doğu Akdeniz’deki güç kavgasında gerilimi sürekli yükseltenlerin niyeti, bugünümüzle birlikte geleceğimizi de ipotek altına almaktı.

Salgında gelişmiş ülkeler bile çaresizce sağa-sola savrulurken, Türkiye’nin sağlık hizmetlerini ve tedarik kanallarını ayakta tutması karşısında birilerinin midelerine, unutmayın, kramplar giriyordu.

Son olarak Rusya-Ukrayna krizinde ülkemizi savaşın tarafı yapmak için var güçleriyle çalışanların, bizim kurduğumuz barış köprüsünü yürekleri daralarak izlediğini biliyoruz. Tabi aynı çevrelerin ülkemizin son 20 yılda ortaya koyduğu büyük kalkınma hamlesinin sembollerinden biri olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün o görkemli görüntüsü altında ezildiklerinin de farkındayız.

Buradan bizim nezdimizde ülkemizi ve milletimizi hedef alanlara mesajımızı altını çizerek bir kez daha tekrarlıyorum; unutmayın, orta açıklıkta daha önce Japonya bir numarayken şu anda bu köprümüz dünyanın bir numarası olmuştur. Bundan dolayı herhangi bir takdirinizi beklemiyoruz, ama takdir etmeniz sizi küçültmez, tam aksine büyültür.

“BÜYÜK VE GÜÇLÜ VE TÜRKİYE’NİN İNŞASINI ENGELLEMEYİ BAŞARAMAYACAKSINIZ”

Büyük ve güçlü ve Türkiye’nin inşasını engellemeyi, unutmayın, başaramayacaksınız. Türkiye’nin adil ve samimi duruşuyla bölgesinde ve dünyada barışın, huzurun, güvenin köprüsü hâline dönüşmesini engellemeyeceksiniz. Ülkemizin en büyük 10 ekonomi arasına girerek kendisi ve tüm dostları için tüm yeni bir dünya inşası gayretlerini baltalayamayacaksınız.

Nice zorlu mücadeleleri beraberce yürüttüğümüz, nice hayati imkânları birlikte geçtiğimiz, nice mümkün değil denilenlerin birlikte başardığımız milletimizin 2023’te bu kutlu yürüyüşe bir kez daha güç vermesine mani olmayacaksınız.

Bugüne kadar ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetler elbette önemli, ama asıl bundan sonra yapacaklarımızla Türkiye’yi dünyanın en üst ligine çıkartacağız. Geçmişte ülkemizin benzer fırsatları değerlendirmesini önüne darbelerle, cuntalarla, vesayet oyunlarıyla defalarca geçmişlerdi, bu defa onlara aynı keyfi yaşatmayacağız. Zorluklarımız yok mu, sıkıntılarımız yok mu, eksiklerimiz yok mu? Önümüze döşenen mayınlar, ayağımıza dolanan ipler, işimizi zorlaştıran tuzaklar yok mu? Hepsi de var, hem de mebzul miktarda var. Ama bunların tamamının üzerinde bizim ülkemizi güçlü, milletimizi müreffeh yapma inancımız, irademiz, hazırlığımız, birikimimiz, imkânımız, kararlılığımız var.

“MİLLETİMİZLE ARAMIZDAKİ GÖNÜL KÖPRÜLERİNİ DAHA DA SAĞLAMLAŞTIRACAĞIZ”

Herkesin bir hesabı, herkesin bir planı olabilir, fakat en büyük hesap ve en büyük plan sahibi Allah’ın. Herkesin içinden geçen niyetler, kalbinde yatan aslanlar olabilir, fakat son milletimizindir. Biz bu güne kadar Rabbimizden gelen takdire de, milletimizin verdiği bir karar ve her karara ram olduk, teslim olduk. İnşallah 2023’e kadar gece-gündüz çalışarak güçlü taraflarımızı tahkim, zayıf taraflarımızı takviye ederek milletimizle aramızdaki gönül köprülerini daha da sağlamlaştıracağız.

Aziz milletim; açılışını büyük bir heyecanla, tarifsiz bir mutlulukla yaptığımız 1915 Çanakkale Köprüsü, hem tarihi misyonu, hem fiziki özellikleriyle çok derin manalara sahip bir eserdir. Her şeyden önce bu köprü, tam 140 yıl benzer bir projeyi düşünen, hazırlığını yaptıran, ama ülkenin o dönemdeki şartları sebebiyle bunu hayata geçiremeyen ecdada bir armağandır.

Aynı şekilde köprü, 107 yıl önce Çanakkale’de imanıyla, yüreğiyle, canıyla, dişi, tırnağıyla yürüttüğü bir savaş sonunda büyük bir zafer kazanan tüm kahramanlarımıza bir şükran, bir minnet, bir teşekkür ifadesidir.

Yine bu köprü, Cumhuriyetimizin bir asra yaklaş muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mücadelesinin günümüz teknolojisiyle tecessüm etmiş hâlidir. Temelinin atıldığı günden açılışının yapıldığı ana kadar her aşamasını adım adım bizzat takip ettiğim bu büyük eserin ülkemize ve milletimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye’nin sahip olduğu her büyük eser gibi bu projenin de ülkemize kazandırılmasında pek çok engeli aşmak zorunda kaldık. Hatırlarsanız, Boğaza yapılan ilk köprüyü inşa ederken birileri bu eserin İstanbul’a yapılmış en büyük kötülük olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gitmiş, projeyi sabote etmek için her yolu denemişlerdi. Buna rağmen artık adı 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü olan bu eser tamamlanıp hizmete açılmıştı.

İkinci köprü yapılırken bu defa aynı hezeyanlar rahmetli Özal üzerinden tekrar sergilenmişti. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü de bu utanç verici tartışmaların eşliğinde inşa edilip bitirilmişti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımız döneminde Marmaray projesine başladığımızda aynı zehirli oklar bu defa bize yöneldi. Uzun bir mücadelenin ardından bu eseri tamamlayıp hizmete sunduk. Mahkeme mahkeme dolaşarak 4 yıl biz geciktirdiler, sonunda tamamladık. Tabi şimdi rahatlıkla Marmaray’dan birlikte Asya’dan Avrupa’ya geçiyorlar.

Aynı şekilde Avrasya ve Avrasya’da da, şimdi girmeyeceğim detaylarına, yine Avrasya’da hani 5’li çete diyorlar ya -5’li çetele dediklerini koy bir kenara- burada aynı siyasi görüşü paylaştıkları arkadaşlarımız Avrasya Tüneli’ni yapanların içindeydi.

Boğazın üçüncü gerdanlığı Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün inşası boyunca kampanyalar yürüttüler, manşet attılar, gösteriler yaptılar. Daha dün gibi gözlerimin önünde, Boğazdan gelip güçleri yetse inanın her türlü ihaneti yapabilirlerdi. Bir mahkeme kararını yanlış anlayarak ‘üçüncü köprü artık iki beton kuleden ibaret’ manşeti atanların sefillerini unutmadık. Aynı güruh Çanakkale’deki köprü için de demediğini bırakmadı. Bizim bu tür hezeyanlara cevabımız, her zamanki gibi gündemimizde projeyi süratle tamamlayarak milletimizin hizmetine sunmak olmuştur.

“GEÇMEDİĞİMİZ KÖPRÜNÜN PARASINI ÖDÜYORUZ ÇARPITMASI YAPTILAR”

1915 Çanakkale Köprüsünün bir diğer önemli özelliği, kamu-özel sektör iş birliği modeliyle yap-işlet-devret dediğimiz yöntemle ülkemize kazandırdığımız son büyük şaheser olmasıdır. Ama Bay Kemal yap-işlet-devret ne demektir inanın bilmez, anlamaz. Bu öyle her yiğidin kârı değil, bunun için bu alanda mürekkep yalamak lazım, böyle bir durumu yok. Yıllardır birileri bu yatırım modeli üzerinden bizi itham ediyor, bize bühtan ediyor, bizi yerden yere vuruyor.

İGA’yı yaptık, onunla ilgili de konuştular. Şimdi İGA nedir diye sorsan bilmez. Şu anda dünyadaki ilk 3 havalimanından bir tanesi İstanbul Havalimanı. Nitekim Çanakkale’deki bu eserin ihtişamını insanların kafasında soru işaretleri oluşturarak gölgelemek isteyenler hemen harekete geçti. İşte İstanbul Havalimanı da aynı şekilde dünyada çok büyük sesler getirdi, hâlâ da devam ediyor. Ve şimdi yüklenici firmalar, işletmeci firmalar buraya ilave bazı proje tadilatıyla güzellikler yapacaklar.

Geçmediğimiz köprünün parasını ödüyoruz çarpıtması yaptılar. En somut örneği olan bu bühtanları elbette biz kaale almıyoruz, bir kulağımızdan girip öbüründen çıkıyor. Bununla birlikte ola ki bu yalanlar sebebiyle tereddüde düşen vatandaşlarımız varsa, onlar için kısaca kamu-özel ortaklığı veya yap-işlet-devret projelerinin ne anlama geldiğini şöyle bir kez daha hatırlatmak isterim.

Kamu-özel ortaklığı projeleri tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir altyapı modelidir. Dünyada sadece 2021 yılında bu modelle 35,6 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Türkiye bu modeli en verimli şekilde kullanan Avrupa’da 3’üncü, dünyada 13’üncü ülke durumundadır.

Almanya yeni otoyol projelerinin önemli bir kısmını bu modelle hayata geçirme kararı almıştır. Amerika bir süre önce açıkladığı 1,5 trilyon dolarlık altyapı projesinin önemli bir bölümünü bu modelle hayata geçirecektir. Ülkemiz geçtiğimiz 20 yılda ulaştırma ve haberleşme alanında bu modelle 37,5 milyar dolarlık yatırıma kavuşmuştur. Bay Kemal, bak bunları millî bütçeden yapmadık, kendileri tedarikçi, aynı zamanda yatırımı yaptılar ve belli bir süre bunu işletiyorlar.

Yapılan analizler, 2024 yılında kamu-özel ortaklığı projelerinin Hazine’ye olan yükünün neredeyse sıfırlanacağını, bir sonraki yıldan itibaren de katlanarak artan bir gelir kaynağı hâline dönüşeceğini gösteriyor. Tabi bu hesap sadece garanti rakamlarıyla ilgilidir. Yatırımın devreye girdiği andan itibaren, devletin, vergi, zaman, akaryakıt; bu noktada tabi akaryakıt tasarrufu ekonomik canlılığın getirdiği kazançlar başta olmak üzere elde ettiği gelirler kamunun kâr hanesine hemen yazılmaya başlanmaktadır.

Kamu-özel iş birliği modeliyle 2003-2021 yılları arasında hayata geçirilen yatırımların ülkemizin millî gelirine 395 milyar dolar, üretime 838 milyar dolar, istihdama 1 milyon kişi katkısı zaten olmuştur. Bu katkı her geçen yıl artarak sürecek, işletme sürelerinin sonunda da yapılan eserler devlete geçecektir.

Ayrıca, bu modelle ülkemize kazandırılan büyük projelerin işletme süresindeki bakım, onarım, geliştirme maliyetlerinin yatırım bedelleriyle mukayese edebilecek seviyelere çıkabildiği de dikkate alınmalıdır.

Velhasıl, neresinden bakarsanız bakın ülkemiz için karlı, kazançlı, hayırlı, verimli bir yatırım modelini Türkiye’de etkin ve yaygın bir şekilde uygulamış olmaktan memnunuz.

“HER YATIRIM ONU BİLFİİL KULLANANLAR YANINDA ÜLKENİN VE MİLLETİN ORTAK MALIDIR”

Gelelim geçmediğimiz köprünün, yolun, faydalanmadığımız hizmetin parasını ödeme meselesine, öyle diyorlar ya. Kamu eliyle ülkemizin her ilinde, her ilçesinde, her köyünde, her karış toprağında yol, köprü, hastane, okul, baraj, sulama tesisi, kamu hizmet binası yatırımı yapılmaktadır. Her yatırım onu bilfiil kullananlar yanında ülkenin ve milletin ortak malıdır. Üstelik doğrudan bütçeden yapılan yatırımlarda işin bedeli peşin ödenmekte, hizmet ise proje tamamlandıktan sonra peyderpey alınmaya başlanmaktadır. Buralarda verilen hizmetlerin hemen tamamı ücretsiz olduğu için kamuya doğrudan herhangi bir maddi geri dönüş de yoktur. Kamu-özel iş birliğinde ise proje faaliyete geçene kadar, garanti dâhil, kamudan herhangi bir kaynak tahsisi söz konusu değildir. Değerli kardeşlerim, proje hizmete girdikten sonra da sadece garanti miktarıyla gerçekleşme arasındaki farkın ödemesi yapılmaktadır. İnşa edilen eser randımanlı şekilde çalışmaya başladığında ödeme yapılması bir yana, üste gelir sağlanmakta, işletme süresi bitiminde de yatırım tamamen devlete geçmektedir.

Mesela Avrasya Tüneli’nin işletme süresi bittiğinde devlet, vergi ve diğer kazançlar hariç üste en az 140 milyon dolar para almış olacaktır. İstanbul-İzmir Otoyolu ve onun bir parçası olan Osman Gazi Köprüsü’nün işletme süresinde devlete sağlayacağı sadece KDV geliri toplam 1,3 milyar avrodur. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün ülkemize kazancının da sadece vakit, akaryakıt ve karbon salınımındaki azalım getirisinin yıllık 415 milyon avro olacağı hesaplanmaktadır.

“DEVLETİN İMKÂNLARINI MİLLETİN EMRİNE VERİYORUZ”

Şimdi sizlere yine bir kamu-özel ortaklığı projesi olan Antalya Havalimanı’nın kapasite artırımı ve işletme ihalesiyle ilgili son gelişmenin müjdesini az önce ifade ettim, vermiş oluyorum. Ve bilindiği üzere, Antalya Havalimanın Aralık ayında yapılan inşa ve işletme ihalesinin toplam bedeli 8 milyar 555 milyon avro işletme ve 765 milyon avro yatırım bedeli ile TAV-Fraport iş ortaklığı kazanmıştı. İhaleyi kazanan firmalar işte bugün az önce ifade ettiğim rakamı ne yaptılar, ödediler.

Bu gelişmenin ülkemize ve devletimize ben tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Görüldüğü gibi, kamu-özel iş birliği projeleri bu ülkenin hiçbir vatandaşının cebinden haksız ve adaletsiz yere tek kuruş götürmediği gibi, tam tersine hem yatırım modeli, hem doğrudan ve dolaylı etkileri, hem sonunda kamuya kalacak olması sebebiyle sayısız kazanç sağlayan eserlerdir.

Esasen kamu-özel yatırımlarının önemli bir kısmında vatandaşlarımızın hizmetten faydalanmasını kolaylaştırmak için projede öngörülen tarifelerin çok altında bir bedel uygulanmaktadır, garanti ödemelerinin önemli bir kısmı da bu yüzden ortaya çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle, devletin imkânlarını biz milletin emrine veriyoruz.

Avrupa’nın, Amerika’nın, Asya’nın gelişmişliğini artırmak için kullandığı bir yatırım modelini Türkiye’de işlemez hâle getirmeye çalışanların derdi, kesinlikle milletin inanın kesesi değildir. Bunlara verilen misyon, mesnetsiz tartışmalarla ülkemizi yönetim sisteminden ekonomik işleyişe kadar her alanda tekrar eskiye döndürerek tökezletmek ve hatta mümkünse yere sermektir.

“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’Yİ İNŞA VE İHYA ETMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Varsın birileri dışarıda hazırlanıp ellerine tutuşturulan bu raporları kendi model teklifleri diye okutmaya çalışsın. Varsın birileri kendilerini yalanla, iftirayla, çarpıtmayla avutsun. Varsın birileri içinde ülkenin ve milletin olmadığı sinsi hesaplarla siyasetçilik oynasın. Varsın birileri kendi hırslarının, kendi kifayetsizliklerinin, kendi karanlık ajandalarının peşinde koşsun. Biz ülkemize ve milletimize aşığız, dolayısıyla eser kazandırmaya, hizmet getirmeye, 2023 hedeflerimizle, 2053 vizyonumuzla büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ve ihya etmeyi sürdüreceğiz.

Aziz milletim; Türkiye’ye 81 vilayetinin her karışıyla 20 yılda kazandırdığımız eserleri anlatırken, bugün yaşadığımız sıkıntıları elbette görmezden gelmiyoruz. Ülkemizin demokrasi ve kalkınma yolunda önüne çıkan her meseleyi çözdüğümüz gibi, hayat pahalılığı başta olmak üzere bugünkü sorunların üstesinden gelecek olan da yine biziz.

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, spordan sosyal desteklere kadar her alanda insanımızın refah düzeyini, Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine biz çıkardık. Bu hizmetleri getirirken karşılaştığımız engelleri, milletimizin gönlünden kopup gelen Allah razı olsun sözünden aldığımız güç ve motivasyonla aşarak bugünlere geldik. Sadece yatırım yapmakla, eser ortaya koymakla kalmadık, siyasi, diplomatik, askerî, dış ticaret etki alanımızı ülkemizin kalkınma hedeflerini destekleyecek şekilde güçlendirdik, tahkim ettik.

Yürütülen beşinci kol faaliyetlerine rağmen Türkiye’yi bölgesinin lideri, dünyanın sözü dinlenen ülkeleri grubuna çıkarttık. İşte bunun için diyoruz ki, günlük sıkıntılarımızı konuşurken, tartışırken, dertlenirken Türkiye’nin mevcut kazanımlarını hangi badirelerden geçerek elde ettiğini asla hatırımızdan çıkarmamalıyız.

“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BAŞINI EZDİK, BELİNİ KIRDIK”

Ülkemizin vakti ve enerjisi, yıllarca vesayet güçleri üzerinden millî irade hiçe sayılarak, demokrasi kâğıt üzerinde bırakılarak, siyasetin altı boşaltılarak heba edilmiştir. Bir dönem bu ülkede terör örgütlerinin saldırılarıyla, sosyal kaos çıkarma denemeleriyle milletimizin huzuruna kast edilmişti. Biz kararlı ve dirayetli bir mücadeleyle bu tür sorunları sadece sınırlarımız içinde çözmekle kalmadık, aynı zamanda PKK başta olmak üzere milletin canına musallat olan terör örgütlerinin de başını ezdik, belini kırdık. Mücadeleyi sınırlarımız ötesine taşıyarak 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışında insanlarımızın güvenliğini, huzurunu garanti altına alacak bir iklim oluşturduk. Ülkemizin müzmin sancısı olan darbeler dönemini, FETÖ ihanet çetesinin silahlarının karşısına milletimizle birlikte imanla, inançla, cesaretle dikilerek etkisiz hâle getirmek suretiyle biz kapattık.

Türkiye’ye vesayetle, darbelerle, terör örgütleriyle, toplumsal fay hatlarını tahrikle, askerî tehditle, uluslararası dayatmalarla diz çöktüremeyenler, son olarak ekonomimizi hedef aldılar.

En çarpıcı örneğini 2018 Ağustos’unda yaşadığımız ekonomik tuzakları da ülkemizin potansiyelini daha verimli şekilde harekete geçirerek, daha çok çalışarak, daha çok üreterek aşmanın mücadelesini yürüttük. Biz tam da bu mücadelenin içindeyken dünya koronavirüs salgını krizinin pençesine düştü. Sağlık tehdidi olarak başlayan salgın krizi, giderek üretim, lojistik, tedarik, istihdam, finans, güvenlik alanlarına yayılan bir küresel depreme dönüştü. Bu süreç, maruz kaldığımız ahlaksız, vicdansız, haksız, adaletsiz kuşatmaya rağmen, ülkemizin aslında ne derece güçlü bir hizmet altyapısına, üretim imkânına, yönetim kapasitesine sahip olduğunu dost-düşman herkese göstermiştir.

Bizim bu dönemde önceliğimiz, insanımızın işini, aşını, ekmeğini garanti altına alacak bir ekonomik işleyişi kesintisiz sürdürmek olmuştur. Hatta bununla kalmayıp ekonomi programımızı klasik kur, faiz, enflasyon sarkacından çıkartarak, ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla daha çok büyütecek bir yaklaşımı hayata geçirdik.

Tıpkı vesayetle, tıpkı darbelerle, tıpkı terörle mücadele gibi elbette bu tarihî değişimin de bir bedeli oldu. Bu bedeli şimdi ödeyip ayağımıza gelen fırsatı değerlendiremezsek, ülkemizin önümüzdeki çeyrek asrı, yarım asrı yine bir kısır döngüye mahkûm kalacaktı. Milletimiz bize ülkeyi yönetme sorumluluğunu tatlı su demokratlığı yapmamız için vermedi, bu vazife bize ülkeyi ve milleti gerektiğinde en sert fırtınalardan sağ salim çıkartmamız için tevdi etti.

“ÜLKEMİZİN VARLIĞINA YÖNELİK TEHDİTLERİ TEKER TEKER BERTARAF ETTİK”

Irak’ta son 20 yılda yaşanan büyük yıkımları hatırlayın. Suriye’de hepimizin gözleri önünde yaşanan ve 11 yılını geride bırakan büyük trajediyi hatırlayın. Bir dönüm bölgesinin en parlak yıldızı olan Libya’nın nasıl param parça edildiğine bakın. Son olarak Ukrayna’nın topraklarının adım adım nasıl elinden alındığına, sonunda da nasıl topyekûn işgal tehdidiyle karşı karşıya geldiğine bakın. Bu senaryoların hepsi, çok daha fazlasıyla ülkemizin üzerinde de oynanmak istenmiştir. Biz milletimizle birlikte yürek yüreğe, omuz omuza vererek vatanımızın bütünlüğüne, insanımızın birliğine, beraberliğine, devletimizin bekasına, ülkemizin varlığına yönelik tehditleri teker teker bertaraf ettik. Bu zorlu mücadele döneminde aldığımız kararların, yaptığımız tercihlerin, sergilediğimiz dirayetli yönetimin tüm riski bize, tüm kazanımları ise ülkemize ve milletimize aittir. Eğer vesayetin ayak oyunlarıyla, Gezi hadiseleriyle, çukur eylemleriyle, 17-25 Aralık kumpasıyla, 15 Temmuz darbe girişimiyle ülkemiz aynı karanlık senaryonun güdümüne sokulabilseydi, Türkiye’nin bugün ne hâlde olacağını hayal etmek bile istemiyorum.

Bugün haklı olarak hep birlikte hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Şayet vatan toprakları gözünü istiklalimize dikmiş sırtlanların, akbabaların, yılanların istilasına uğramış olsaydı, bugün hayat pahalılığını değil kaybettiğimiz özgürlüğümüzün, yitirdiğimiz sevdiklerimizin, yıkılan evlerimizin, kararan geleceğimizin acılarını konuşuyor olacaktık.

Dün Suriye’de, bugün Ukrayna’da evlerini, hatta bir kısmı vatanını terk etmek zorunda kalan milyonların neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini, nasıl bir çaresizliğe sürüklendiklerini hep beraber görüyoruz.

Bakın, Ukrayna’dan 200’e yakın yetimi ve öğretmenlerini birlikte ülkemize aldık ve kendilerine ülkemizde ev sahipliği yapacağız, bunlar yetim yavrular. Kolay değil, kadınlar evlatlarıyla beraber ellerinde valizleri oralardan çıkıp ta buralara kadar geliyorlar, Polonya’ya geçiyorlar, Macaristan’a, Romanya’ya, buralara geçiyorlar, bunlar kolay değil.

Şunu çok açık, net söylüyorum: Ülkemize sağladığımız en büyük kazanım, milletimize verdiğimiz en büyük hizmet, Türkiye’yi işte böyle bir duruma düşmekten kurtarmış olmamızdır. Üstelik bununla da kalmadık, ülkemizi tüm mazlumların ve mağdurların sığınağı hâline getirdik, toplam 5 milyon, Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan, oralardan gelenler.

Türkiye’nin birbirleriyle savaşan tarafların bile güvendiği, itimat ettiği, diyalogun ve barışın teminatı saydığı bir ülke görülmesinin sebebi, geride bıraktığı işte bu zorlu mücadele dönemini başarıyla geçirmiş olmasıdır.

“TÜRKİYE’Yİ DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİ ARASINA SOKACAK BİR PROGRAMI UYGULUYORUZ”

Bugün de geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmet altyapısından aldığımız güçle Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak bir programı uyguluyoruz. Sıkıntılarımız geçici, ama unutmayın kazanımlarımız bakidir, umudumuz canlı, geleceğimiz aydınlıktır. Ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl başaracağımızı ve sonuçta ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz. Milletimizden sadece sabırlı olmasını, bize güvenmesini istiyoruz.

Ülkemiz 2023 imtihanından da başarıyla geçtiğinde her alanda dünyanın en üst ligine çıkmış güçlü, huzurlu, müreffeh lider bir Türkiye’nin bizi beklediğine canı gönülden inanıyoruz.

Aziz milletim; küresel ve bölgesel krizler karşısında ülkemizi güçlü tutmanın, hayat pahalılığı karşısında milletimizi korumanın mücadelesini verirken, tüm kesimlerin işini kolaylaştıracak idari reformları da ihmal etmiyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda KDV konusunda bir sadeleştirme çalışmasını yürüttüğümüzün haberini kamuoyuyla paylaşmıştım. Hazine ve Maliye Bakanlığımız, ilgili sivil toplum kuruluşları ve sektörlerle yakın istişare içinde bu düzenlemeyi hazırlamıştır. Yürütülen çalışma aynı zamanda vatandaşlarımızı hayat pahalılığı karşısında ezdirmeme kararlılığımızın ve enflasyonla mücadele programımızın da bir parçasıdır. İlk etapta gıda ürünlerindeki KDV oranını üretim, toptan ve perakende aşamalarının tamamında yüzde 8’den yüzde 1’e düşürmüştük. Bu indirim 14 Şubat’tan itibaren et, süt, yumurta, yoğurt, peynir, patates, tahıl gibi pek çok üründe bilfiil uygulanmaya başlanmıştır. Ardından meskenlerde ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV’sini 1 Mart’tan itibaren yüzde 18’den yüzde 8’e indirdik.

“YEME-İÇME HİZMETLERİNİN TAMAMINDA KDV ORANINI YÜZDE 8 OLARAK BELİRLİYORUZ”

Şimdi de temel ihtiyaç maddelerinden olan deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, peçete, bebek bezi gibi ürünlerin KDV’sini yüzde 18’den yüzde 8’e indirme kararı aldık.

Ayrıca, yeme-içme hizmetlerinin tamamında KDV oranını yüzde 8 olarak belirliyoruz. Böylece yeme-içme hizmetlerinde hâlen birinci sınıf işletme, 3 yıldız ve üzeri otel gibi yerlerde uygulanmakta olan yüzde 18 KDV oranını yüzde 8’e indirmiş oluyoruz.

Konut ve arsalardaki KDV sadeleştirmesi bir diğer çalışmamızdır. Buna göre, satın alınan konut nerede olursa olsun metrekaresine göre değişen aynı kademeli KDV uygulamasına tabi olacaktır. Yani net alanı 150 metrekareyi aşmayan konutlarda KDV yüzde 8’dir, bu büyüklüğü aşan konutların ilk 150 metrekaresi için yine yüzde 8, aşan kısmı için yüzde 18 KDV uygulanacaktır.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamındaki konutlarda ise 150 metrekareye kadar yüzde 1, aşan kısmı için ise yüzde 18 KDV tahakkuku yapılacaktır.

Arsa ve arazilerin KDV oranını da yüzde 8’e indirerek inşaat sektörünün üzerindeki finansman yükünü azaltıyoruz.

Bir diğer düzenleme ihracatçılarımıza yöneliktir. İmalat aşamasında ödedikleri KDV’leri istisna kapsamına alabilen ihracatçılara, bunun yerine ihracat bedelinin belli bir onanına kadar iade yapılası da bir tercih olarak sunulacaktır.

Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki işlerin KDV istisnası yöntemini değiştiriyor, turizm yatırımlarını da buna dâhil ediyoruz. Yeni yöntemle imalatçılar yatırımlarını bitirdikten sonra KDV iadesi talep etmek yerine, KDV ödemeden aynı işlemleri yapabilecekler.

Sağlık Bakanlığı mevzuatı kapsamındaki tıbbi cihazların KDV’sini yüzde 18’den yüzde 8’e indiriyoruz.

Tarım sektöründe her türlü sertifikalı tohum, fide, fidan teslimlerinde KDV’yi yüzde 1’i, süt toplama tankları gibi kimi ürünlerde KDV’yi de yüzde 8’e indiriyoruz.

Gönüllülük esasına dayalı tam tevkifat uygulamasıyla bu konuda sorumluluk endişesi taşıyan mükelleflerin sorunlarını kökten çözüyoruz.

Ülkemize döviz kazandırılması amacıyla yabancılara satılan konut ve iş yerlerindeki istisna süresini 1 yıldan 3 yıla çıkartıyoruz.

Oto galericilerinin araç alım-satımından elde ettikleri kar ile yat, kotra, tekne ve gezi gemilerinin satışında hâlen yüzde 1 olan KDV oranını yüzde 18’e yükseltiyoruz.

Demir-çelik ürünlerinin nihai tüketiciye kadarki satış aşamalarında KDV tevkifatı uygulaması getiriyoruz.

Tüm bu düzenlemelerin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

“YÜKSEK HIZLI ŞARJ İSTASYONLARININ YAYGINLAŞTIRILMASI KONUSUNDA YENİ ADIMLAR ATIYORUZ”

Diğer yandan, bugün sizlerle paylaşacağımız bir diğer güzel haber de ülkemizi elektrik otomobil üssü hâline getirecek çalışmalarla ilgidir. Yerli otomobilimiz TOGG başta olmak üzere, elektrikli otomobil üretimi ve kullanımındaki gelişmeleri dikkate alarak yüksek hızlı şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması konusunda yeni adımlar atıyoruz.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız vasıtasıyla 81 ilimizin tamamında 1500’den fazla yüksek hızlı şarj istasyonu kurulmasına yönelik çalışmalara 300 milyon liralık bir destek sağlıyoruz.

Amacımız, bir yıl içinde ülkemizde yaygın bir yüksek hızlı şarj altyapısı kurulmasını sağlamaktır.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Dünya

Tekerlekli Mobil Ev Üreticisi | Setencioğlu

Tiny House Türkiye

Doğayla İç İçe, Evinizin Konforunda, Özgürlüğün Keyfini Yaşayın. | Setencioğlu Tiny House

İletişim | +90 0 532 4026422

HABER BURADA

Dünya

“Türkiye Yüzyılı’nı çiftçilerimizle omuz omuza inşa edeceğiz”

“MİLLETİN EKMEĞİNE GÖZ DİKENLERDEN BUNUN HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Danışma Kurulu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Sadece demokraside değil; ekonomide, tarımda, hayvancılıkta, üretimde ve ihracatta ülkemizi hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdik. Türkiye Yüzyılı’nı da yine çiftçilerimizle omuz omuza inşa edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle ATO Congresium’da düzenlenen, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Danışma Kurulu Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Konuşmasına, hayatını kaybeden tiyatro ve sinema sanatçısı Ayten Gökçer’e Allah’tan rahmet, sevenlerine ve sanat camiasına başsağlığı dileyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle düzenlenen bu toplantıda, çiftçiler ve temsilcileriyle birlikte olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti.

Alın terleriyle toprağı sulayan, emekleriyle onu üretime, ürüne dönüştüren çiftçilerin Dünya Çiftçiler Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Çiftçiler Günü’nün tüm çiftçilere, millete ve ülkeye hayırlı olmasını diledi.

“TÜRK DEMOKRASİSİNE VURULAN PRANGALARI SİZLERLE BERABER PARÇALADIK”

Çiftçilere bereketli bir yıl temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Çiftçi kardeşlerimize bir kez daha emeklerinden, alın terlerinden, ülkemize ve milletimize kazandırdıklarından dolayı teşekkür ediyorum. Rabb’im sizlerden razı olsun. Rabb’im milletimize sizlerin yokluğunu yaşatmasın. Tabii çiftçi kardeşlerimize sadece ülkemiz tarımına yaptıkları katkılar için değil, demokrasimize verdikleri destek için de minnettarız, müteşekkiriz. 15 Temmuz darbe girişiminde millî iradeyi korumak için öne atılanların en başında, biliyorsunuz, çiftçilerimiz vardı. Birileri uçakları görünce bankamatik kuyruklarına koşarken, benim çiftçi kardeşim darbecileri engellemek için bir yıllık mahsulünü ateşe verdi. Elindeki tüm imkânlarla darbeci hainlere karşı koyan çiftçilerimizin fedakârlığını, cesaretini ve vatanperverliğini hiçbir zaman unutmayacağız. Tıpkı Millî Mücadele’de olduğu gibi iş başa düşünce istiklal ve istikbalimiz uğrunda canını ortaya koyan tüm çiftçilerimize şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’yi vesayetin her türlüsünden kurtarma mücadelesini birlikte verdik. Türk demokrasisine vurulan prangaları sizlerle beraber parçaladık. Sadece demokraside değil ekonomide, tarımda, hayvancılıkta, üretimde ve ihracatta ülkemizi hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdik. Türkiye Yüzyılı’nı da yine çiftçilerimizle omuz omuza inşa edeceğiz. Rabb’im muhabbetimizi ve dayanışmamızı daim eylesin diyorum.”

“ÇİFTÇİ KARDEŞLERİMİZE HAK ETTİKLERİ ÖNEMİ VERMENİN GAYRETİNDE OLDUK”

İnsanların topraktan yaratıldığını ve hayatlarını topraktan elde edilen nimetlerle, mahsullerle sürdürdüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aşık Veysel’in “Kara Toprak” şiirinden dizeler okudu. İnsanoğlunun sadık yârinin toprak olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toprak olmazsa bitki, nebatat ve hayatın olamayacağını söyledi.

Toprak olmazsa ne dünyada kalacak yer ne de öteki âleme göçünce yatacak yer bulunabileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz toprağa ne kadar değer verir, ihtimam gösterirsek, toprak da bizi besler, yaşatır, bağrına basar. Şayet emek vermez, alın teri dökmez, gerekli altyapıyı kurmaz, gerekli yatırımı yapmazsanız, toprak da size bakmaz, sizi doyurmaz, beslemez. Bu anlayışla son 21 yılda hem toprağa hem de toprağı bizim için işleyen çiftçi kardeşlerimize hak ettikleri önemi vermenin gayretinde olduk” dedi.

Türk tarımının çehresini ve kaderini değiştirebilmek, daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak, sorunlara kalıcı, pratik ve modern çözümler bulabilmek için yoğun mesai harcadıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin tarımsal potansiyelini gün yüzüne çıkarmak için kırsal kalkınma alanında ciddi destek ve hibeler sağladık. Bu sayede tarım sanayi entegrasyonunu güçlendirdik” diye konuştu.

“SON 21 YILDA, 1 TRİLYON 364 MİLYAR LİRA TARIM DESTEĞİ VERDİK”

Üretimin gelişmesi için son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2024 yılında şu ana kadar 45 milyar lira ödeme yaptık. Yıl sonuna kadar bu rakam 91,5 milyar liraya çıkacak. Üreticilerimizin yoğun emeği ve yürüttüğümüz etkin politikalar sayesinde tarım-orman sektörümüz son 21 yılın 16’sında büyüme kaydetti. Sulanan arazi miktarını 48 milyon dekardan, 71 milyon dekara çıkardık. Toplulaştırılan arazi miktarı 4,5 milyon dekardan, 73 milyon dekara ulaştı. Sürdürülebilir tarımsal üretim ve gıda arz güvenliği için, ülkemiz genelinde toplam alanı 93 milyon dekar olan 440 tarımsal ovamızı koruma altına aldık. İlk kez bizim dönemimizde başlayan TARSİM ile üreticimizin alın terini, doğal afetlere karşı koruduk, koruyoruz. TARSİM’le, sigorta poliçe bedellerini yüzde 67’ye varan oranlarda biz karşılıyoruz. Biliyorsunuz, zaman zaman tarım sektörümüzle ilgili gerçek dışı iddialar gündeme getiriliyor. ‘Çamur at, izi kalsın’ mantığıyla Türkiye’nin tarım politikası kötüleniyor, değersizleştirilmeye çalışılıyor. Bir defa şunu söylemek durumundayım, bu iddialar, bizden önce eli nasırlı çiftçilerimizin emeklerine hakarettir. Elbette yapılan her işin eksiği, fazlası, doğrusu, yanlışı olabilir. Her ülke gibi bizim de sıkıntılarımız var ama ‘Türkiye’de tarım bitti’ demek sadece cehaletin değil, büyük bir art niyetin işaretidir. 2002 ile 2023’ün basit bir karşılaştırması bile muhalefetin diline doladığı eleştirilerin temelsiz, mesnetsiz ve içinin boş olduğunu göstermeye kafidir.”

“TÜRKİYE 2023 YILINDA 212 ÜLKE VE BÖLGEYE, 2 BİN 200 ÇEŞİT TARIMSAL ÜRÜN İHRAÇ ETTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarımsal verilerin, ülkede son 21 yılda nereden nereye geldiğini çok net ortaya koyduğunu belirtti. Türkiye’nin Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla bakımından Avrupa’da lider, dünyada ilk 10 içerisinde, fındık, incir, kiraz ve kayısı üretiminde dünyada açık ara birinci sırada bulunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sebze üretiminde dünyada 4’üncü, meyve üretiminde ise 5’inci olunduğunu bildirdi.

Destek ve yatırımlarla, 2002’de 25,1 milyar dolar olan tarımsal hasılanın, 2023’te 2,7 kat artışla 69,2 milyar dolara yükseltildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı dönemde ihracatın 3,8 milyar dolardan 2023’te 31 milyar dolara ulaştırıldığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye 2023 yılında 212 ülke ve bölgeye, 2 bin 200 çeşit tarımsal ürün ihraç etti” dedi. Son 22 yılda, tarla bitkileri üretimini yüzde 34 artışla 78 milyon tona, meyve üretimini yüzde 94 artışla 27,4 milyon tona, sebze üretimini yüzde 23 artışla 31,6 milyon tona taşındığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, sertifikalı tohum üretiminin 9 kat artışla 1,3 milyon tonu bulduğunu, 117 ülkeye tohum ihracatı gerçekleştirildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’te 137 milyon ton bitkisel üretim miktarıyla, bu alanda Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığını aktardı.

“MİLLETİN EKMEĞİNE GÖZ DİKENLERDEN BUNUN HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ”

Hayvancılığın ülke tarımının geleceği olduğunu, meseleye bu denli önemli ve stratejik bir zaviyeden baktıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son dönemde kırmızı ve beyaz et fiyatlarında yaşanan suni fiyat artışlarını yakından takip ettik, inceledik, sebeplerini tüm yönleriyle araştırdık. Fahiş fiyat artışlarının sadece piyasa şartlarıyla izah edilemeyeceği, buradaki herkesin malumudur. Bazı temel gıda ürünlerinin fiyatlarında zaman zaman gördüğümüz ani çıkışların gerisinde piyasa koşullarından ziyade fırsatçılık vardır. Bu ürünlerin arz talep dengesini bozacak güce ulaşmış kimi çıkar odakları, fiyat manipülasyonu üzerinden piyasayı da bozmaktadır. Şunun bilinmesini isterim. Milletin aşına, ekmeğine ve boğazındaki lokmasına göz dikenlerden bunun hesabını mutlaka soracağız. Enflasyon ve hayat pahalılığına karşı yürüttüğümüz kararlı mücadeleyi, birkaç tamahkarın fiyat oyunlarına kurban vermeyiz, veremeyiz. Meclisimizde görüşülen düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte, inşallah devletimizin ilgili kurumlarının eli daha da güçlenecektir. Fırsatçılara göz açtırmama yanında hayvancılıkta şikayetleri giderecek yeni politikaları da uygulamaya koyuyoruz. Hayvansal üretimi ülke genelinde, planlı üretime dahil ediyoruz.”

“BALIKESİR’DE DÜNYANIN EN BÜYÜK ORGANİZE TARIM BÖLGESİ İNŞA EDİLİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile işletmelerine tüm hayvancılık desteklemelerinde ilk defa ilave destek vereceklerini, ilk defa genç ve kadın üreticilerine yüzde 70 ek destek sağlayacaklarını belirtti.

Hayvan hastalıklarıyla mücadele için yeni tedbirler alınacağını, anaç hayvan üretiminin arttırılacağını, ıslah eylem planının hayata geçirileceğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarım alanındaki yatırımların çok boyutlu bir şekilde sürdürüldüğünü, ülkenin potansiyelinin en üst seviyede kullanılmasını amaçladıklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, jeotermal, rüzgâr, güneş gibi yenilenebilir kaynakların kullanılacağı Organize Tarım Bölgeleri kurulduğunu, 41 ilde 60 Organize Tarım Bölgesinin yatırım sürecinin hızlandırıldığını ifade etti.

“Balıkesir’de dünyanın en büyük Organize Tarım Bölgesi inşa ediliyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, markalaşmaya ve coğrafi işaretli ürünlere de büyük önem verildiğini söyledi.

Bugüne kadar 1382 tarım ve gıda ürününün coğrafi işaretinin tescil edildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarla bitkilerinde 1004, bahçe bitkilerinde 1041 yerli ve millî tohumluk çeşidinin geliştirildiğini belirtti.

Ata Tohumu Projesi kapsamında, farklı türlerde 37 yerel çeşidi, araştırma enstitüleri adına tescil ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm planları bugüne göre değil, gelecek 25-30 yılı dikkate alarak yaptıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzdeki 30 sene içinde, ülke nüfusumuz yüzde 25 artacak. Sadece nüfusumuz değil, biliyorsunuz, turist sayımız da artıyor. Geçen sene 57 milyonu aşkın yabancıyı ülkemizde misafir ettik. Şu anda 60 milyonu yakaladık. Bu ne demek? Aynı zamanda 60 milyar dolar turizmden gelir elde ediyoruz. Bu çok çok ciddi bir patlama. Artan nüfus ve turizm sektörü tüketiciler, gıda sanayicileri ve tarım ürünleri ihracatçıları açısından talebin yükselmesine yol açacak.”

“ÜRETİCİLERİMİZİ KORUYACAK, TÜKETİCİLERİMİZİN UYGUN FİYATLI GIDAYA ERİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek son yıllarda yaşanan krizler, gerekse gelecek tahminleri sebebiyle devletlerin gıda konusunda daha çok korumacı davranmaya başladığına dikkati çekerek, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, dünya için tarımın, ikamesi mümkün olmayan bir sektör olmaya doğru hızla ilerlediğini söyledi.

Tarım politikalarının buna göre şekillendirildiğini ve güncellendiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sektörün sorunlarını asgariye indirmek için kapsamlı bir çalışma başlatıldığını, bu çerçevede planlı tarımsal üretime geçilmesinin sağlanacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarım yapılan tüm alanların kayıt altına alınarak destekten faydalanan çiftçi sayısının artırılacağını, suya göre tarımın yapılmasının temin edileceğini belirterek, şöyle konuştu: “Biz, su zengini değiliz, tam aksine su fakiriyiz. Biz bugüne kadar hep kanalet sistemleriyle çalıştık. Şimdi bu işi artık kapalı sisteme dönüştürmek durumundayız. Kapalı sisteme dönüştürmek suretiyle de buradan israfı kaldıracağız. Sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracağız. Tarım sayımı çalışmalarına başlamış durumdayız. Şehirlerimizin tarım altyapısını daha da güçlendirmeye devam edeceğiz. Üreticilerimizi koruyacak, tüketicilerimizin de kaliteli ve uygun fiyatlı gıdaya erişimini kolaylaştıracağız.”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN OLUMSUZ ETKİLERİNİ DAHA ÇOK HİSSEDİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim planlamasının yakın zamanda açıklanacağı yeni destekleme modeliyle daha etkin hâle getirileceğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hedefimiz, tarıma uygun olan her karış toprağımızı değerlendirmektir. Burada şunu da özellikle ifade etmekte fayda görüyorum: Toprağı daha çok sulamak, gübre dökmek, ilaç serpmek, ülkemizin tarım üretimini artırmayacaktır. Aslolan tüm bunların verimli, etkin ve doğru kullanımıdır.”

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin günden güne daha çok hissedildiğine, suyun ve tarıma uygun toprağın öneminin her geçen yıl daha da arttığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta rızkını topraktan kazanan çiftçiler olmak üzere herkesin bunların kıymetini bilmesi gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Boşa harcanacak tek bir damla suyumuz yok. Kirletilecek tek bir karış toprağımız yok. Meralarımız, yaylalarımız, ormanlarımız bizim hayat damarlarımızdır. Gelecek nesillerin bizlere emaneti olan bu değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bu konuda çiftçilerimiz ve üreticilerimizle birlikte tüm vatandaşlarımızdan daha fazla hassasiyet bekliyorum” dedi.

Toplantının hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra tarım ve hayvancılık alanında atılacak adımlarda, burada dile getirilen görüşlerden daha fazla istifade edileceğini sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü tebrik etti.

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar tarafından içinde sebze ve meyvelerin olduğu bir sepet hediye edildi.

HABER BURADA

Dünya

“Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile düzenledikleri ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor. Terör örgütlerine, bölgemizin geleceğinde yer olmadığına dair mutabıkız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.

Sözlerinin başında Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve heyetini Ankara’da misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin beşinci toplantısı çerçevesinde aralık ayında Atina’yı ziyaret etmiştim. Diyalog kanallarını açık tutma, ilişkilerimizde yaşanan ivmeyi geliştirme noktasında karşılıklı mutabakatımızı teyit etmiştik. Bu müşterek anlayışı, dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkını Atina Bildirgesi ile de kayıt altına almıştık. Değerli Kiryakos’un beş ay sonra iadeyi ziyarette bulunması, bu mutabakatın bir yansımasıdır. Kendisine ikili münasebetlerimizi ilerletme konusundaki samimiyetleri dolayısıyla teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“İKİLİ TİCARETİMİZİ, 10 MİLYAR DOLARA ÇIKARTMA HEDEFİYLE ÇALIŞIYORUZ”

Türkiye ile Yunanistan arasındaki iş birliği ruhunun güçlenmesinin her iki ülke ve tüm bölge için hayırlı olacağına inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sayın Başbakan ile biraz önce dar kapsamlı, son derece verimli, samimi ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmelerimizde ikili gündemimizde yer alan konuları etraflıca gözden geçirdik. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 6 milyar dolar olan ikili ticaretimizi, 10 milyar dolara çıkartma hedefiyle çalışıyoruz. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulumuz ile Yunan Ticaret Odaları Birliği arasında imzalanan Ortak İş Konseyi kurulmasına ilişkin anlaşma, çabalarımıza büyük katkı sağlayacak. Deprem kuşağında yer alan ülkelerimiz, tabii afetler karşısında komşuluk hukukunun gereğini hep yerine getirmiş, birbirlerinin yardımına ilk koşan ülkelerden olmuşlardır. Yine bugün imzalanan afet ve acil durum yönetimi alanındaki mutabakat zaptı, bu kulvardaki ahdî zeminimizi sağlamlaştırmıştır. Ziyaret vesilesiyle imzalanan sağlık ve tıp bilimleri alanlarında iş birliğine dair anlaşmayla da iş birliğimizi tahkim etmiş olduk.”

“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE GÜNDEMİMİZİN ÜST SIRASINDAYDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan ilişkilerindeki birbiriyle bağlantılı sorunları da ele aldıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Atina Bildirgesi’nde çerçevesi çizildiği şekilde sorunlarımızı samimi diyalog, iyi komşuluk ve uluslararası hukuk dâhilinde çözme irademize bağlıyız. FETÖ, PKK ve DHKP/C gibi terör örgütleriyle mücadele de gündemimizin üst sırasındaydı. Yunanistan ile terörle mücadele konusunda anlayış birliğimiz giderek güçleniyor. Terör örgütlerine, bölgemizin geleceğinde yer olmadığına dair mutabıkız. Komşumuz ve NATO müttefikimiz Yunanistan’dan beklentilerimizi bugün Sayın Başbakan ile bir kez daha paylaştım. Azınlık konusunu iki ülke arasında beşeri bir dostluk köprüsü olarak görüyoruz. İlişkilerimizdeki olumlu atmosferin, Yunanistan’daki Türk azınlık ve soydaşlarımızın haklarının karşılanmasına katkı sağlamasını bekliyoruz. Kıbrıs sorununun Ada’daki gerçekler temelinde adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması mühimdir. Böyle bir adımın atılması tüm bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir.”

“FİLİSTİN DEVLETİNİN TANINIRLIĞINI ARTIRMAYA YÖNELİK DİPLOMATİK TEMASLARIMIZI KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ”

Görüşmelerde Gazze’de yaşanan soykırım başta olmak üzere bölgesel gelişmeler konusunda da fikir teatisinde bulunduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “İsrail yönetimi, ateşkes çağrılarına kulak tıkadığı gibi destekçilerine dahi meydan okumaktan geri durmuyor. Vicdan sahibi tüm kesimlerin çağrılarına rağmen, masum sivillerin son sığınağı olan Refah’ı acımasız şekilde hedef almaya devam ediyor. 15 bini çocuk, 35 bini aşan Filistinli masum sivilin katledilmesi karşısında Batılı ülkeler başta olmak üzere uluslararası toplum sesini artık daha gür çıkarmalıdır. Doğudan batıya, ‘bu zulme ortak olmayalım’ çağrısıyla her hafta meydanları dolduran tüm vicdanlı insanları bir kez daha saygıyla selamlıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Filistin’in tam üyeliği konusunda aldığı karar, kalıcı çözümün anahtarının 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğüne haiz Filistin Devleti’nin tesisi olduğunu göstermiştir. Yunanistan’ın da kararı destekleyen 143 üye ülke arasında yer almasından memnuniyet duyduk. Filistinli kardeşlerimiz adına Sayın Başbakan’a teşekkürlerimi iletiyorum. Türkiye olarak İsrail’i ateşkese zorlamaya ve Filistin devletinin tanınırlığını artırmaya yönelik diplomatik temaslarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Komşumuz Yunanistan’ın da Gazze’de katliamların durması amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek olmasını bekliyoruz.”

“GÖRÜŞ AYRILIKLARINA RAĞMEN DİYALOG KANALLARIMIZI AÇIK TUTARAK OLUMLU GÜNDEME ODAKLANIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl aralık ayındaki Atina ziyaretinde, Yunanistan ile Türkiye arasında çözülemeyecek büyüklükte bir sorun olmadığına dair inancını paylaştığını hatırlatarak, “Bu bir süreçtir. Daha fazla netice vermesi için titizlikle ilerletilmesi gerekir. Her görüşmemizde iş birliğimizin geleceğine dair ümitlerimiz daha da artıyor. Görüş ayrılıklarına rağmen diyalog kanallarımızı açık tutarak olumlu gündeme odaklanıyoruz” dedi.

Bir hususu açıklığa kavuşturmakta fayda gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kültürel mirasın korunması noktasında örnek alınan bir ülke olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kariye Camimizi, 2020 yılında aldığımız karar sonrasında titiz bir restorasyon çalışması sonucu yeniden ibadete ve ziyarete açtık. UNESCO Kültür Varlığı olan her bir eserin korunmasına, milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunulmasına büyük önem veriyoruz. Kariye Camii de yeni kimliğiyle herkesin ziyaretine açıktır. Biz pozitif gündeme bu minvalde somut ve yapıcı fikirlere yoğunlaşmakta kararlıyız” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki istişarelerin ve imzalanan anlaşmaların başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederek, “Sayın Miçotakis’i bu kez Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyimizin müteakip toplantısını gerçekleştirmek üzere yeniden Ankara’ya bekliyorum” ifadelerini kullandı.

YUNANİSTAN BAŞBAKANI MİÇOTAKİS: “İKİ KOMŞU OLARAK ARAMIZDAKİ ANLAYIŞ VE İLİŞKİ ORTAMI OLUMLU BİR ŞEKİLDE GELİŞİYOR”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis de açıklamasında bunun, 10 ay içerisinde yapılan dördüncü görüşme olduğunu belirterek, “Bu görüşmelerin sayısı da şunu gösteriyor; iki komşu olarak aramızdaki anlayış ve ilişki ortamı devamlı daha olumlu bir şekilde gelişiyor. Bu pozitif ilişkiler çok olumlu bir günlük yaşamı gerçekleştirmemize yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Atina’da düzenlenen 5. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı ve imzalanan mutabakat zaptının ardından bu olumlu gelişmeleri devam ettirmeye kararlılıklarını gösterdiklerini dile getirdi.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile mutabık kalmadıkları önemli bir konu olduğunu vurguladı.

“HAMAS’A ‘TERÖR ÖRGÜTÜ’ DERSEK BU ACIMASIZ BİR YAKLAŞIM OLUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Ben Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum. Tam aksine Hamas, 1947’den itibaren toprakları işgal edilmiş ve bu toprakları işgalinden sonra da topraklarını koruma altına alan bir direniş örgütüdür. Bu direniş örgütü ne yazık ki İsrail’in acımasız 45 bini bulan şu andaki insan kaybına karşı oraları koruma mücadelesi veren bir direniş örgütü durumundadır. Bunu görmemiz lazım. Şu an itibarıyla 40 bini aşmış insanını kaybetmiş Hamas’a eğer ‘terör örgütü’ dersek bu acımasız bir yaklaşım olur. Dolayısıyla ben, Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmüyorum, tam aksine Hamas’ı kendi topraklarını ve kendi insanını korumanın mücadelesini veren insanlar olarak görüyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler’de sizler de olumlu oy vermek suretiyle orada bu acımasızlığa katılmadınız, ortak olmadınız, bundan dolayı da sizlere teşekkür ediyorum. Ama şimdi orada bir terör örgütü olmadığını sizler de ortaya koydunuz. Ama burada ‘terör örgütü’ derseniz buna üzülürüz. Ben asla Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyorum ve şu an itibarıyla adım adım Hamas’ı takip ediyorum. Ülkemde şu an bini aşkın Hamas’ın mensupları hastanelerimizde hepsi tedavi altında, böyle işi sürdürüyoruz. Ben inanıyorum ki belki burada yanlış yaklaşımınız olabilir, ben bu yaklaşımınıza asla katılmıyorum, katılamam ve bu haksızlık olur. Çünkü bunca Hamaslı öldürülüyor tüm Batı bunlara her türlü silah ve mühimmatla saldırıyor. Bütün bunlar karşısında 1947’den bugüne kadar topraklarından sürekli tecrit edilen, toprakları işgal edilen İsrail tarafından Hamas’a, eğer sizler terör örgütü derseniz buna üzülürüm.”

Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in “İsterseniz bu konuda mutabık kalmadığımız için aramızda mutabık kalalım. Ancak hemen bir ateşkes anlaşmasının imzalanması konusunda mutabık olduğumuzu söyleyebiliriz. Çünkü Filistinli halk bu acımasız politikaların kurbanıdır” sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, olabilir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısının ardından Yunanistan Başbakanı Miçotakis onuruna resmî akşam yemeği verdi.

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge