Connect with us

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal 7-Ülke TV-24 TV-TV 360-TVNET özel yayınına katıldı

Kanal 7-Ülke TV-24 TV-TV 360-TVNET ortak yayınına konuk olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen canlı yayında gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.

Muharrem ayının ve Aşure Günü’nün Türk milleti ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehitlerin efendisi, Peygamberimizin torunu Hazreti Hüseyin efendimiz ve tüm Kerbela şehitlerini rahmetle yâd ediyorum. Aramızdaki kardeşliği pekiştirmesini, fitne ve şer odaklarına fırsat vermemesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü Afganistan tablosu sürpriz mi? Taliban’ın bu kadar hızlı Kabil’e girmesini bekliyor muydunuz?” sorusu üzerine, bazı ülkelerin Afganistan’a tıpkı Suriye’de yaptıkları gibi sadece terör ve göç zaviyesinden baktıklarını, “terör ve göç bize gelmezse sorun yok” dediklerini söyledi.

Oysa terörü de göçü de var edenin on yıllardır izlenen yanlış politikalar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yanlış politikalarla yüzleşmeden barış ve istikrara katkıda bulunmanın mümkün olmadığını belirtti.

AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER

Afganistan’ı, Türkiye için güçlü tarihî beşeri kültürel bağların olduğu bir ülke olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Afgan halkının İstiklal Savaşı’mızda verdiği maddi manevi desteği unutmamız mümkün değildir. Ülkelerimiz arasında 1 Mart 1921’de imzalanan İttifak Anlaşması’nda ‘iki ülkenin kaderi ve saadeti birbirinindir’ ifadesi var. Aramızda böyle bir yakınlaşma, böyle bir bağ var. Yönetimde kim olursa olsun iyi ve kötü gününde Afganistan’ın yanında yer almak hem ahde vefanın hem de kardeşliğimizin gereğidir. İlgili kurumlarımız bir süredir zaten Taliban ile irtibat hâlindeydiler. Biz de ülkenin geleceğini konuşmak üzere Taliban yöneticilerini kabul edebileceğimizi daha önce de ifade etmiştik. Bu tavrımızı bugün de muhafaza ediyoruz. Afgan halkının huzuru, bu ülkede yaşayan Türk soydaşlarımızın selameti ve ülkemizin çıkarlarının korunması noktasında her türlü iş birliğine hazırız. Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları memnuniyetle karşılıyoruz. Şunu çok açık net ifade etmemiz gerekir. Özellikle Taliban’ın Türkiye’ye yaklaşımı köşeli değildir. Daha dikkatlidir ve bizimle olan ilişkilere yaklaşımı dış politika açısından çok daha hassastır. Temenni ediyorum ki bundan sonra da yine aynı hassasiyet devam edecektir. Zira birçok yerde yapılan toplantılarda bu hassasiyeti görüyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Taliban sözcüsü bir taraftan Türkiye’nin Afganistan’ın dostu olduğunu söyledi ancak bir taraftan da Afganistan’da hiçbir yabancı güç olmasını istemediklerini söyledi. Bu iki açıklamayı tenakuz içinde buluyor musunuz?” sorusu üzerine, bir NATO ülkesi olarak, NATO’nun Afganistan’daki Kararlı Destek Misyonu’nda yer alarak bu ülkenin istikrarı için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini anımsattı.

Afganistan’ın çok daha aydınlık yarınlara ulaşması için destek verdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğine katkı sunmanın yanı sıra resmi ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkenin ayağa kalkması için çaba harcadıklarını ifade etti.

Afganistan’a ciddi yatırımlar ve harcamalar yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Hâlâ yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağımızın bazı alametleri de ortada. Bizim orada şu anda iş adamlarımız var. Onlar orada bulunmakla yatırım sürecini devam ettiriyor. Afganistan’daki askerlerimiz hiçbir zaman muharip bir güç olarak görev yapmadı, bunun altını çiziyorum. Dolayısıyla da biz askerlerimizi orada asla yabancı bir güç olarak görmedik, kullanmadık. Amerika’nın çekilmesi sonrasında amacımız havalimanının emniyetini temin ederek bu ülkenin güvenliğine katkı sağlamaktı. Bu niyetimiz hâlen bakidir. Türkiye’nin Afganistan’daki askerî varlığı yeni yönetimin de uluslararası alanda elini güçlendirecek ve işini de kolaylaştıracaktır. Mesele, öncelikle Afgan makamlarıyla bir anlayış birliğine varmaktır. Farklı seçenekler üzerinde konuşabiliriz. Örneğin Libya’daki gibi ikili bir anlaşmayla da bunu çözebiliriz. Bu Taliban olabilir, daha önceki gibi mevcut yönetim olabilir. Bunların hepsiyle bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız var. Bunun içerisinde Abdullah Abdullah bakidir, aynı şekilde şu anda ülkesinden ayrılmış olan başkan yine bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla hiçbir zaman kopmadık, kopmayız. Şu anda farklı tarafta kalmış olan arkadaşlarımız da yine bunların içerisindedir. Örneğin Burhaneddin Rabbani’nin oğlu gibi. Bunlarla görüşmeler hep devam etti, ediyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taliban’ın ülke yönetimini ele almasından önce Türkiye’nin, Afganistan ile ilgili diğer ülkelerle yaptığı görüşmelerde belli bir gelişme kaydettiğini vurguladı.

Türkiye’nin sunduğu şartların önemli bir bölümünün de muhataplar tarafından kabullenilmeye başladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Taliban’ın ülkede kontrolü sağlamasıyla önümüze yeni bir tablo çıktı. Sahada oluşan bu yeni gerçeklere göre planlarımızı yapıyor, görüşmelerimizi de ona göre sürdürüyoruz. Şu anda örneğin Doha’da bir süreç var, bu süreci de yakından takip ediyoruz. Sürecin içerisinde olanlarla da irtibatlarımızı devam ettiriyoruz” diye konuştu.

BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ İLE İLİŞKİLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nahyan ile de Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Türkiye’ye yatırımları konusunda ciddi bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi.

Görüşmede hangi alanlarda ne gibi yatırımların yapılabileceğini ele aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmeye Varlık Fonu Başkanvekili ve Yatırım Ofisi Başkanını da davet ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede yatırımlar konusunda yol haritası konusunun ele alındığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAE de buna göre adımlarını atmış olsun dedik. Kendileri de yanlarında zaten bu konularda sorumlu olan arkadaşları da getirdiler. Yol haritası üzerinde adımları kimler nasıl atacak belirledik. Çok ciddi bir yatırım hedefleri, yatırım planları var. İnanıyorum ki çok kısa zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ülkemizde ciddi yatırımlara girecek” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAE’den gerçekleşen bu ziyaret, iki ülke arasındaki buzların eridiği anlamına mı geliyor?” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Devletlerarasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir ve olmuştur da. Burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibarıyla yaklaşık birkaç aydır bizim istihbarat örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak bu görüşmelerle belli bir yere gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonraki süreçte de Muhammed Bin Zayed ile de bazı görüşmeleri yapma durumlarımız olacaktır, inşallah olacaktır diye düşünüyorum bugünkü görüşmeden sonra. Bu görüşmelerle bölgedeki bazı sıkıntıları aynı kültürün, aynı inancın mensupları olarak inşallah gidermiş oluruz. Çünkü biz bölgenin esas aktörlerinin birbirleriyle doğrudan konuşmasını, müzakere etmesini, kendi sorunlarını birlikte çözmelerini önemsiyoruz. Ben de bu konuda çok hassasım.”

“Afganistan’daki vatandaşların durumu, herhangi bir mağduriyetin söz konusu olup olmadığı ve tahliyelerin devam edip etmeyeceği” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afganistan’daki vatandaşlarımızın güvenliği ve huzurunu temin etmek, bizim bu süreçte bir numaralı önceliğimiz. Afganistan’daki vatandaşlarımızı özel uçak seferleri ile tahliye işlemlerimizi sürdürüyoruz. Biliyorsunuz havalimanının iki boyutu var, bir sivil, bir de askeri. Biz bu çalışmayı daha çok askerî havalimanı üzerinden yapıyoruz. Ortak tek pisti var, bu pist kullanılıyor” cevabını verdi.

Türk vatandaşlarına yönelik çalışmaları koordine etmek üzere Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 7/24 esasına göre faaliyet gösteren Afganistan Koordinasyon Destek Merkezi oluşturduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afganistan’daki vatandaşlarımıza Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Çağrı Merkezinin imkânlarından yararlanmak suretiyle seri bir şekilde ulaştık” dedi. Devletin tüm imkânları ile yanlarında olduğunu kendilerine vurguladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu vesile ile ülkemize dönmek isteyenlerin tamamıyla, devletimizin tüm imkânları ile bilgilerini derledik, toparladık ve bildirdik. Bugün yine askeri uçağımızla 201 vatandaşımızı İslamabad’a götürdük. Oradan da Türk Hava Yollarıyla ülkemize gelmelerini sağladık. Şu an itibarıyla 552 kişiyi tahliye etmiş durumdayız. Karzai Uluslararası Havalimanı’na işletme ve güvenlik sorumluluğunun hâli hazırda bizde olmasının avantajlarından da en iyi şekilde yararlanıyoruz. Bu tahliyeyi, havalimanındaki olağanüstü şartlarda bazı vatandaşlarımızı, havalimanının kargaşa içindeki sivil alanından askerlerimizin kontrolü altındaki askeri alana taşımak suretiyle şu ana kadar başardık. Temenni ediyoruz ki bundan sonra aynı şekilde bu devam etsin.”

“DÜZENSİZ GÖÇLE MÜCADELE İÇİN YOĞUN ÇABA HARCIYORUZ”

Türkiye sınırlarındaki son duruma ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Düzensiz göçle mücadele noktasında, bu etkinliğin artırılması amacıyla yoğun bir çaba harcıyoruz. Sınır güvenliğimizi tahkim etmek için farklı önlemleri devreye aldık. İran sınırımızda dört ilimiz var, Ağrı, Hakkâri, Iğdır ve Van. Bu sınırımızın tamamı duvarla örülecek. Ağrı ve Iğdır sınırındaki duvar çalışmalarını tamamladık, o bitti, Hakkâri’de de yarısına geldik. Van’da da duvar çalışmalarımız yoğun şekilde sürüyor. Şu an itibarıyla 157 kilometresi tamamlandı, bunun tamamını bitireceğiz. Kalan sınır boyunca güvenlik duvarı inşaat çalışmaları devam edecek.”

Sınırdaki çalışmaların sadece düzensiz göç girişlerinin olmaması için değil teröre karşı da yapıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu duvarları oluşturan 3 metre yüksekliğindeki beton blokların üzerinde ayrıca 1 metre de dikenli tel bulunduğunu söyledi.

Tamamlanan duvar uzunluğunun bundan sonra da çok hızlı bir şekilde artacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ayrıca bunları termal kameralarla da takip ediyoruz. Bu sınırın 109 kilometrelik kısmı şu anda aydınlatma sistemiyle de donatılmış durumda. 79 kilometre boyunca yerleştirdiğimiz bu kameralarla ve algılayıcı sistemlerle düzensiz göç hareketlerini sürekli izleyip anında müdahale ediyoruz. Doğu sınırımızda elektro-optik kuleler ve haberleşme kuleleri yapıyoruz. Bunların da yüzde 90’ı tamamlanmış vaziyette. Bu kuleler 740 kilometrelik bir alanda entegre sınır yönetiminde kilit rol oynayacak. Bunlar sıradan gözetleme kuleleri değil son derece ileri teknolojik donanıma sahip olan kulelerdir. Kara gözetleme radarı, termal kamera, gündüz kamera sistemi, GPS alıcısı, lazer uzaklıkölçer, dijital manyetik pusula gibi sistemleri de bünyesinde barındırıyor.”

MUHALEFETİN GÖÇMENLERLE İLGİLİ İDDİALARI

“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son günlerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO toplantısı çerçevesinde ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşmede 1 milyon göçmeni kabul edeceği yönünde Biden’a söz verdiği” iddiası sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Önce bir şeyi çok açık, samimi konuşmam lazım. Hukukta bir kaide vardır, ‘müddei iddiasını ispatla mükelleftir’ Bu adam bunu nereden gördü, kim kendisine bunu sufle etti? Bu adam yalancı, bu adamın bugüne kadar doğru bir sözü var mı, yok. Olmayan bir şeyin iddiasını veyahut da onu savunmak, ortaya koymak… Söyledikleri tek şey var ‘Orada Dışişleri yetkilisi yoktu.’ Ne demek Dışişleri yetkilisi yoktu? İlla Dışişleri yetkilisinin olması mı lazım? Ben var mıyım orada, Dışişleri kime bağlı, bana bağlı. Ben kiminle konuşuyorum, Amerika’nın Başkanıyla konuşuyorum.

İşleri güçleri, kafayı takmışlar tercümanımıza. Yatıyorlar kalkıyorlar, ‘Orada sadece tercüman vardı’ diyorlar. Başınıza tercümanım kadar taş düşsün. Dürüst konuşun, bunu ispatla ben mükellef değilim sen mükellefsin. Eğer zerre kadar hukuk bilgin varsa, mademki böyle bir iddian var, bunu ispatlaman lazım. İspatla, ispat edemiyorsan o zaman özür dile. Ama bunlarda o karakter yok. Kalkıp işleri, güçleri ‘Acaba Türkiye’nin uluslararası diplomasi ile yaptığı bu görüşmelerde ülkeyi nasıl küçük düşüreceğiz.’ İşte bu tür yalanlar üzerinden ülkemizi, bu ülkenin Cumhurbaşkanını itham etmek ahlaksızlığın daniskasıdır ve bunlar da ahlaksızdır.”

SEL FELAKETİ

Türkiye’nin sel ve yangınlarla mücadelesinde gelinen son duruma ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, selin önce Artvin ve Rize’de başladığını anımsatarak, “Artvin-Rize’de sel afeti başlayınca hemen ertesi gün bölgeye gittim. Zaten bunlardan bir tanesi de benim ana-baba olacağım Güneysu ilçesiydi ve oradaki durumları yerinde bir tespit ettik, teşhis ettik. Daha sonra oradan Artvin’in Arhavi ilçesine geçtik. Tabii o ilçede de durumları yerinde bir inceledik” dedi.

Artvin ve Rize’de metrekareye düşen yağış miktarının bile tek başına yaşanan afetin sebebini ve büyüklüğünü göstermeye yeterli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Batıda da tabii Bartın, Sinop ve Kastamonu’daki felaket, Doğu Karadeniz’e göre daha büyük bir felaket. Yani orada 2,5 gündeki yağış miktarı, ülkemizin diğer bazı yerlerindeki yıllık toplam yağışın birkaç katına ulaştı. Selin yaşandığı bölgelerdeki yağış miktarını geçmiş dönemlerle karşılaştırdığımızda da çarpıcı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bunlar gerçekten farklı bir felaket özelliği taşıyor. Örneğin Kastamonu Bozkurt’a bağlı Mamatlar köyünde metrekareye düşen yıllık ortalama yağış miktarı 773 kilogram iken sadece 10-12 Ağustos’ta 420 kilogram yağış düştü.

Bozkurt’un yıllık ortalama yağış miktarı 918 kilogram yani Bozkurt’ta bir yılda görülen yağmurun yarısı sadece 63 saatte oraya düştü. Bartın Ulus’a bağlı Ceyüpler köyünde metrekareye yılda ortalama 488 kilogram yağış düşerken bunun üçte ikisi miktarına denk gelen 319 kilogram yağış sadece 48 saatte yağdı. Sinop Ayancık’ta ise ağustos ayında metrekareye düşen yağış miktarı ortalama 55 kilogram iken bunun altı katı yağış sadece iki günde görüldü.”

“ARAMA-KURTARMA ÇALIŞMALARINI KOORDİNELİ BİR ŞEKİLDE YÖNETTİK”

Sele neden olan yağışların daha önce görülmemiş yoğunlukta olduğunun bu verilerden anlaşılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sel nedeniyle Kastamonu’da 62, Sinop’ta 15 ve Bartın’da bir olmak üzere 78 can kaybımız oldu. Tabii bunu Doğu Karadeniz’de birlikte ele aldığımızda 100’ü aşan can kaybımız var. Hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da yine aynı şekilde Rabbimden şifalar diliyorum” dedi.

Afet bölgesinde maddi kayıpları en kısa zamanda telafi etme, güç, imkân ve kabiliyetine sahip bir devletin olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bununla ilgili olarak ilk andan itibaren bakanlarımızla, milletvekillerimizle ve tüm kurumlarımızla bölgedeydik. Tahliye ve arama-kurtarma çalışmalarını yerinde ve koordineli bir şekilde yönettik. Şimdi bir gün izinle tüm bakan arkadaşlarım ki altısı bölgedeydiler. Yarın Kabine Toplantısı için Ankara’ya gelecekler, ondan sonra tekrar bölgeye gidecekler” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz günlerde Kastamonu’ya giderek Sinop ve Kastamonu’da yürütülen çalışmaları takip ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda hâlihazırda sel bölgesinde 10.000’den fazla personel, 22 helikopter, binin üzerinde araç, binin üzerinde iş makinesi, 42 bot, bir insansız hava aracı, bir Jandarma İnsanlı Keşif Aracı, bir sahil güvenlik korveti, 4 sahil güvenlik botu, 18 itfaiye aracı, 83 ambulansla çalışmalar yürütüldü” dedi.

Ayrıca su tahliyesinden enerjiye, yiyecek-içecek desteğinden haberleşmeye kadar her konuda ihtiyaç duyulan araç-gerecin bölgeye gönderildiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerle bulundu: “Helikopter ve sahil güvenlik botlarının yoğun olarak kullanıldığı çalışmalarla toplam 2 bin 400’den fazla vatandaşımız tahliye edildi. Kara ulaşımının kesik olduğu yerlerde helikopterler ile gerçekleştirilen tahliye operasyonlarının başarısı, sahip olduğumuz imkânların büyüklüğünü göstermesi bakımından anlamlıdır. Afet bölgesinin tamamında altyapının yeniden ayağa kaldırılması konusunda ilgili kurumlarımız kesintisiz çalışıyor. Sel nedeniyle yolları kapanan köylerimize bile Türkiye’de ilk defa havadan jeneratör naklederek elektriği verdik, elektriksiz köy bırakmadık.

Acil ihtiyaçların karşılanması için şimdiye kadar bölgeye 73 milyon lira ödenek gönderildi. Selden etkilenen yerleri, Genel Hayata Etkililik Afet Bölgesi ilan ederek mükelleflerimizin vergi ödemelerini, Sosyal Güvenlik Kurumu prim ödemelerini, esnaf kredileri ödemelerini erteledik. KOSGEB acil destek paketi gibi destek programlarımızı bu arada hayata geçirdik. Vatandaşlarımızın eşya zararlarını karşılayacağız, evleri yıkılanlara yeni konutlar yapacağız, iş yeri ve araç zararlarının karşılanması için destek olacağız.”

Millî Savunma Bakanlığı’nın, sel bölgesine yatay kaydırmalı köprü tankı gönderdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunların yanında dikkat ettiyseniz Millî Savunma Bakanlığımız, Türk Silahlı Kuvvetleri kaydırma köprü sistemini buraya getirerek, ırmaklar üzerine bunlar kuruldu. Karşıdan karşıya geçişleri rahatlatmak için öyle zannediyorum ki bunlar savaş zamanında daha çok görülür, ilk defa bu tür bir afette bu uygulamayı yaptık ve bununla da orada ciddi sıkıntıları aşmış olduk” dedi.

Selden etkilenen bölgelerde çalışan Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve jandarma ekipleri ile çatılarda kalan vatandaşları kurtararak, güvenli bölgeye nakledenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür örnekleri dünyada bile görmenin mümkün olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki afetlerde ve salgınla mücadele sürecinde olduğu gibi sellerde de birliğin, beraberliğin, dayanışmanın en güzel örneklerini sergileyen vatandaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz ne zaman bir ve beraber olacağız? Hangi şartlarda bir ve beraber olacağız? Her zaman karalamak için bir şeyler mi bulmak lazım, bir şeyler mi söylemek lazım? Yani yapılması gerektiği hâlde yapılmayan bir şey mi vardı da bu tür karalama kampanyasını sürdürüyorlar. Antalya’da, Rize’de bunu gördüm, burada yine bunu gördüm. Muhalefetin bu karalama dili bu ülkede ne zaman acaba yok olacak? Gerçekten bunlar çok üzücü. Onlar bunu yapsa da yapmasa da biz görevimizi yaptık, yapmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.

“BÜTÜN BU BÖLGELERDE YANAN KONUTLARIN İNŞASI BAŞLADI”

Şimdi süratle işte Doğu Karadeniz’den tutun, Antalya, Muğla bütün bu bölgelerde yanan konutların inşası başladı, onları yapıyoruz. Şimdi Bartın, Sinop, Kastamonu buralarda da yine yıkılan tüm binaların hemen inşasına başlayacağız. Eleştiri başladı. Ne diyorlar? ‘AFAD’a para mı verecekmişiz?’ ‘Bize ne ya devlet kendisi versin.’ Sen cebren AFAD’a para verecek değilsin. AFAD, bu ülkede bu tür afetler için kurulmuş olan bir kuruluştur. Senden kimse gelip gırtlağını sıkarak para istemiyor. Buraya hayırda bulunmak isteyen olursa verir, bulunmak istemeyen de vermez. Sen de hayırda bulunmak istemeyenlerden olursun. Verme ama verenler olursa bunların da önünü kesme.”

AFAD’ın resmî hesapları üzerinden vatandaşların bağışlarını yaptığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün itibarıyla söylüyorum, 181 milyon lira bağışta bulunan oldu. Yarın, bundan sonraki günlerde belki daha da artacak” dedi.

Resmi hesaplardan yardım kampanyası düzenlenmemesi hâlinde farklı tezgâhların dönebileceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bak işte geldi, buradan sahte hesaplar, bilmem şunlar, bunlar filan. Biz bunlara fırsat vermek istemiyoruz. Yarın kabine toplantımız var ve kabine üyelerimiz de yarın bağışında bulunacaklar. Beraberce ne yapabiliyorsak bu şekilde, bu destekleri vereceğiz ve adımlarımızı da buna göre atacağız” ifadelerini kullandı.

Kendisini birçok hayırseverin aradığını ve “Başkanım ne yapabilirim?” diye sorduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AFAD’ın hesabı var, AFAD’ın hesabına ne yapacaksanız, nakdi noktada oraya yapın. Yapmamız gereken bu” diye konuştu.

“DERE YATAĞINA KONUT YAPILMAMALI”

Yapılaşma tartışmaları anımsatılarak, “Dere yatağındaki yapılar çok dikkati çekiyor ve onların yerine hak sahiplerine daha güvenli yerlere ev yapılması mümkün mü?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, dere yatağına konut yapımını belediye başkanlığı döneminden beri onaylamadığını ifade etti.

Dere yataklarına konut yapılmamasını ve dikey mimariye müsaade edilmemesini her zaman söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları söylerken ülkede değil dünyada yaşanan tecrübelerden hareketle söyledik” dedi.

Karadenizli olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Rize’de eskiden ağaçlar vardı, eskiden bu kızılağaçları kestiler, bunların yerine çay diktiler. Çay dikmekle kalmadılar, çaya gübre verirken azot ağırlıklı gübre verdiler. Azot ağırlıklı olan bu gübre ne yapıyor? Toprağı yakıyor, eritiyor ve yakıp eritmesi ile beraber de yağmurla buluşunca adeta bir lapa hâline geliyor ve akıp gidiyor. Şimdi bunların hepsini bu olaylarda da gördük. Şimdi bunları müteaddit defalar yaşadığımız hâlde kimse dinlemiyor, yine bildiğini okuyor. Diğer yerlerde de durum aynı. Örneğin yani Antalya Manavgat, Muğla, buralarda yaşanan olaylara da baktığımızda buralarda da aynısı değil ama buna benzer olayları yaşadık. Tabii oralarda da öyle yerlere binalar yapılmış ki yani bu binalar her an bir tehdit altında. Şimdi bizim attığımız adımlarla mümkün olduğunca bu binaları süratle yapacak, zemin +1, zemin +2 gibi inşallah binalarla buralardaki yaşam koşullarını daha iyi şartlara taşıyalım istiyoruz. Süratle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız şu anda çalışmaları başlatmış vaziyette.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayvancılıkla uğraşan vatandaşların düşüncelerine dikkat ederek, ahırların da inşa edileceğini aktardı.

Arıcılıkla uğraşan vatandaşların mağduriyetlerinin de gidereceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Arıcılık noktasında da arı kovanlarından tutunuz, ‘Bu çevrede nereye bunlar yerleştirilebilir? Bunun kovanlarını da süratle temin edelim’ dedik. Bu çalışmaları da yürütüyoruz” bilgisini verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki enerji, su sıkıntılarını da süratle gidermek için çalışmaların yapıldığını da aktardı.

Bartın, Sinop, Kastamonu’da çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Moloz, balçık kaldırma çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte riskli bölgelerin boşaltılmasını da inşallah sağlayacağız. Riskli yerlerde yıkılmış ve hasar görmüş yapıları inşallah daha güvenli yerlerde yeniden inşa edeceğiz. Adımları hızlı atarak süratle de bu işi bitireceğiz çünkü fazla bu noktada beklemeye tahammülümüz yok” dedi.

“Türkiye, yerli ve millî olarak iklim değişikliğiyle ilgili küresel politika sergileyecek mi? Afet Bakanlığı gibi bir bakanlık gündeme gelir mi?” sorusu üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “İlla ‘her şey bakanlık olursa çözülür’ diye bir şey yok. Bu işle ilgilenen gerek tarımla ilgili bakanlığımız, gerek İçişleri Bakanlığımız, benzer oralarda bizim idari yapılanmalar var. AFAD bunlardan bir tanesi, bunu gideriyor. Dolayısıyla da böyle bir şey olduğu zaman zaten AFAD ne yapıyor? Devreye giriyor. Biz kâinatta, tabiatta ilahi bir denge olduğuna inanırız. Bu denge ne kadar tahrip edilirse doğal felaketlerin yıkıcılığı da o derece artar ve artacaktır. Çünkü tabiat kendine isyan kabul etmez. Bizde biliyorsunuz bir söz vardır, ‘Dere yatağında akar.’ Siz eğer bu yatağı ne kadar değiştirmeye kalkarsanız işte o yatak sizden intikamını eninde sonunda alır. Değiştirmeyeceksin. Şimdi Kastamonu’da bunu gördük, dere yatağı ile oynamışlar. Rize’de aynı şeyi gördük. İşte tabiat için bir rahmet olan yağmur bozulan denge ile felaket hâline dönüşebiliyor. Hava olaylarının da daha sert yaşanması ve bir bölgede kuraklık diğer bölgede aşırı yağış görülmesi gibi durumların sebebi elbette iklim değişikliğidir.”

Almanya’nın batısında geçen ay yaşanan sel felaketinde 186 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “10 milyarlarca avroluk zarar ortaya çıktı. Kimse bunu konuşuyor mu? Yok” dedi.

Belçika’daki sel baskınlarında da birçok kişinin yaşamını yitirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Temmuz ayında Avusturya, İtalya, İngiltere, İsviçre, Romanya, Rusya, Bulgaristan, Lüksemburg, İran’da da sel baskınları meydana geldi. Son olarak Japonya’da da benzer olaylar yaşanıyor. Bütün bu seller dünya genelinde çok sayıda can kaybına ve çok büyük maddi zarara neden oldu. Karşımızda doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir sorun var. İskoçya’da işte bu iklim dengeleri ile alakalı uluslararası bir forum olacak. Elbette doğal afetlere karşı tedbir almak mümkün, onu da zaten devlet olarak almak zorundasınız, alacaksınız. Bunu yüzde 100 başarır mısınız? Kimse kendisiyle ve insanlarla alay etmesin. Bu işin çıkış noktası tabiatla kurulan ilişkide bakış açısını değiştirmektir. Yaşanılan çevreye uygun yapılaşmaya gitmemiz gerekiyor. Aslında afet bölgelerinde ecdadın yaptığı yapıların çoğunun hâlâ dimdik ayakta olması bize gitmemiz gereken istikameti de gösteriyor. Demek ki geçmişteki iyi örneklerden doğru mimariden ve dayanıklı malzemeden faydalanarak yeni bir yapılaşma modeli geliştirmemiz gerekiyor. Bu konuda TOKİ’nin yerel mimari çalışmaları mevcut, bunları daha da geliştirerek tüm sahada inşallah uygulayacağız.”

Afetler ve afet yönetmeliğine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Elimizden geleni beşer planında neyse yapmak durumundayız, bunu yapacağız ama şu tabiatta şu doğada ne olur ne olmaz Rabbim nerede neyin tasarrufunu nasıl kılar bunu biz bilemeyiz. Şimdi meteoroloji ne yapıyor tahminlerde bulunuyor. Şimdi bu tahminler bakıyorsunuz bazen isabet ediyor bazen etmeyebiliyor. Mesela eskiden şu andaki gibi bizim meteorolojik özellikle mekanizmalarımız yoktu ama şimdi biz bu noktada çok güçlüyüz. Yani birçok meteoroloji haberlerini zamanında alabiliyoruz diyebilirim. Peki, buna karşı tedbirler, bu tedbirler noktasında da şu anda bakanlığımızın ve kurumlarımızın ciddi tedbirleri de var. Fakat buna rağmen altından kalkabiliyor musunuz, işte yeri geliyor kalkamıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’daki yangında bir kısmı etkilenen Yatağan Termik Santrali’ne ilişkin şöyle konuştu: “Şimdi bu Termik Santrali’nde eğer bazı ihmaller olmuş olsaydı orada çok büyük bir felaket yaşanabilirdi. Ama öyle oldu ki orada mesela burası özel sektöre ait, her türlü adımı attık tedbiri aldık, havadan, denizden ve karadan her türlü çalışmayı yürüttük. Hatta çevredeki vatandaşlarımızın bile destekleriyle santralden oradaki özellikle ağaçlardan arındırmayı temin ederek bu iki üç santrali hamdolsun yanmak ve patlamak bütün bunlardan kurtararak oradaki enerji noktasında çalışmalarını durdurmadık ve devam ettirdik. Hatalarımız olmuş olabilir, şunu yapmasaydık daha iyi olurdu diyeceğimiz şeyler olabilir. Ama bazı şeyler bileceğiz ki insanoğlunun gücünün üstünde olan şeylerdir. Yani bunu da görmemezlikten gelemeyiz.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sel felaketi yaşanan Van’ın Esenyamaç köyünü ziyaret ettiği sırada Muhtar Ahmet Korkmaz’ın bazı CHP’liler tarafından susturulmak istenmesinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ben her zaman bir ifade kullanıyorum bu ‘yalan terörü’ dediğim konu. Bu olay yalan terörünün uygulamasıdır, yalan terörünün de Türkiye’de mimarı Bay Kemal’dir. İşi gücü yalan terörüdür. İşte orada bakın Muhtar ne diyor, Bay Kemal ve yanındaki partilisi ne diyor ‘CHP’nin sayesinde’ diyor. Ya ne CHP’nin sayesi, ne yaptınız da CHP’nin sayesinde engellediniz. Şu ana kadar bulunduğunuz her yerde, şimdi mesela Antalya’da Belediye Başkanı kimde? CHP’de, Muğla’da kimde? CHP’de, İzmir’de kimde? CHP’de. Bütün buralarda acaba sizin karadan bu işlere müdahalelerde nerede itfaiyeleriniz, bunlarla müdahale etmeniz lazım. Hepsinde de biz devlet olarak bu işlere müdahale ettik. Helikopterle müdahale ettik, uçaklarla müdahale ettik ve bütün bu müdahaleleri yaparken de kalkıp kimseyi suçlamadık. Yine aynı şekilde DSİ bütün imkânları ile seferber oldu. Burada şu anda bizim kalkıp da bir yerden mal kaçırmanın gayretine girmemize gerek yok. ‘Ben ne yapabilirim şu anda’ onun gayreti içinde olmak lazım. Şimdi bir yerde sel baskını var, sel afeti var sen sel afetinde acaba ne yaptın. Bunu ortaya koyun, yok.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, altı bakanın gece gündüz demeden afet yaşanan bölgelerde görevli olarak bulunduklarını ve sadece yarın için Ankara’ya geleceklerini belirterek, “Sürekli yangında arkadaşlarımız Allah razı olsun gece gündüz demeden bölgede kaldılar. Milletvekillerim onlarla beraber gece gündüz çalıştılar, bölgeyi terk etmediler. Sürekli Antalya olsun, Muğla olsun, İzmir olsun hepsi. Ayrıca da takviyeler bütün belediyelerden buralara gönderdik. Gıda, giyim ve kuşam vesaire hepsi aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Ben kendim gittim aynı şekilde Genel Başkan Yardımcılarım gitti, bu bizim millî manevi görevimiz ya bunları yapmayacağız da ne yapacağız?” değerlendirmesinde bulundu.

Yalan ve iftira konusunun siyasi hayatının her döneminde karşılaştığı ve mücadele ettiği bir sorun olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kimle işte Bay Kemal’le. Birlik ve beraberliğimizi en çok güçlendirmemiz gereken tabi afetlerde bile maalesef bunlar yalan ve iftira çarkını işletmeyi sürdürmekten geri durmuyor. Yangınlarda uçak meselesinden cehalet veya kasıt ürünü nice yalana kadar bunun emarelerini hep birlikte gördük yaşadık. Televizyonlara konuşuyorlar, ‘bir tane helikopter görmedim’ diyor arkasından helikopterler geçiyor. ‘Uçak görmedim’ diyor uçaklar arkasından geçiyor. Sele HES barajlarının yıkılmasından bahsediyor, ya baraj dediğin olay affedersiniz borularla suyun nakledildiği olay olur mu? Bakın bizim barajlarda açık baraj sistemleri vardır ki bunlar gölet sistemidir ve bunlar daha çok yangın göleti diye ifade edebileceğimiz, oralardan bu tür afetlerde helikopterler iner oradan suyu alır ve yangının olduğu yere boşaltır. Ama oradan mesela uçaklarla aynı şeyi yapamazsınız, uçaklarla nereden alıyorsunuz denizden alıyorsunuz. Denizden alıp yangının olduğu yere gelip suyu boşaltıyorsunuz ve 10 saniyedir, 10 saniyede uçak oradan suyu alıp denizden gelip yangının olduğu bölgeye boşaltabiliyor. Tabi bu alanlarda da birçok tedbirler nitekim almamıza da neden oluyor inşallah o adımları da atacağız.”

BOZKURT’TAKİ SEL FELAKATİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bozkurt ilçesinde yaşanan sel felaketinde sosyal medyadaki “HES patladı” iddialarına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bozkurt’taki santral su depolaması olmayan sadece borudan geçen su ile elektrik üreten regülatör tipi bir tesis, burada da 50 türlü yalana başvurdular. Yani bir defa böyle bir yani boru sistemiyle suyun nakledildiği bu olayda patlama ya da kapaklarının açılması nedeniyle taşkına sebep olması zaten mümkün değil. Bunun da bütün video çekimlerini her şeyini bu olayların olduğu süre boyunca zaten gösterdik. Ben bu yönüyle şahsen sosyal medyaya olumlu bakmıyorum ve sosyal medya ile olan bu noktadaki mücadelemizi de bu yalanları sebebiyle sürdüreceğiz. Vatandaşlarıma tavsiyem de bu yönde olacak, üstelik bu yalan ve iftira kampanyasının en başında da muhalefet adına konuşan siyasetçiler ve milletvekilleri bulunuyor. Yalandan başka hiçbir şey konuşmayanlar sosyal medya mecralarını da adeta kendilerine yuva edinmişler. Gençlerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızı muhalefetin başını çektiği sosyal medya terörüne yalan rüzgârlarına karşı dikkatli olmaya özellikle davet ediyorum. Geleneksel medyada denetim görevini yerine getiren kurulumuz var, inşallah meclisin açılması ile birlikte sosyal medyaya yönelik denetim konusunda da gereken adımları atacağız. Sahada yürüttüğümüz cansiperane mücadelenin kendini bilmez birilerinin yalanıyla baltalanmasına ve gerçeklerin çarpıtılmasına da müsaade etmeyeceğiz.”

“TOPLAM AŞI SAYISINDA 86 MİLYONU GERİDE BIRAKTIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kovid’le mücadele çerçevesinde istediğimiz noktada mıyız?” sorusu üzerine, Türkiye’nin salgın sürecini hem sağlık hem kamu güvenliği hem de ekonomik bakımdan en iyi yöneten ülkelerin başında geldiğini söyledi.

En başından beri maske, solunum cihazı, hastanedeki tedaviler ve yoğun bakım konularında Türkiye’nin kriz derecesinde bir sıkıntıyla karşılaşmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Pek çok ülkede insanlar aksayan hizmetlere isyan ederken ülkemizde kayda değer hemen hiçbir sorun yaşanmadı. Salgına karşı en büyük ve hatta tek korunma yöntemi olan aşılamada dünyada oldukça bir defa biz önlerde yer alıyoruz. Toplam aşı sayısında 86 milyonu geride bırakarak nüfusumuzun üzerinde bir rakama ulaştık. Tabi bizim özellikle şehir hastanelerimiz çok çok ciddi bir işlev icra ettiler. Yani ilk doz aşıda 45 milyonu, ikinci doz aşıda 34 milyonu, üçüncü doz aşıda 7 milyonu geçtik. Bu sayede, bir ara yükselme seyrinde olan vaka sayımız yeniden 18 binli rakamlara geriledi. İnşallah en kısa sürede bu rakamı çok daha aşağı çekeceğiz” diye konuştu.

“Bir taraftan da bütün dünyada ama Türkiye’de de aşıya karşı bir muhalefet var. Ciddi bir aşı karşıtlığı var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimin karşısında üç doz aşısını olmuş bir Cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum. Bir sıkıntı olsaydı herhâlde kendimizi böyle bir riske sokmazdık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Aşı tedarikinin dünyada zor olduğu bir dönemde dahi Türkiye olarak erkenden yaptığımız bağlantılarla süreci başlatmıştık. Benim buradaki tezim gönüllülük esasıdır. Yani aşı olmak isteyenler gönüllülük esasına göre aşı olmalıdır. Yani cebren, zorlamayla böyle bir şeyi doğru bulmuyorum. En yüksek risk gruplarından başlayarak kademe kademe aşılama yaşını genel uygulamada 15’e, kronik hastalarda ise 12’ye kadar biliyorsunuz indirdik. Bugün hastanelere başvuranların, hastanelerde yatanların, özellikle yoğun bakımda hayatta kalma mücadelesi verenlerin neredeyse tamamına yakınının aşı yaptırmayanlardan oluştuğunu görüyoruz. Aşı olduğu hâlde hastalananların sayısı çok istisnai seviyede. Bu gerçekleri de görmemiz lazım. Önümüzde böyle net bir tablo olduğu hâlde ilmi ve akli hiçbir gerekçeye dayanmadan aşı karşıtlığı kampanyası yürütülmesini doğru bulmuyorum. Elbette aşı olmamak kişilerin kendi tercihidir ama tercihin başka insanların hayatlarını riske atacak şekilde ortaya konmasına rıza gösteremeyiz. Onun için de gönüllülük esası diyorum şart olmalı.”

“AŞIDA GÖNÜLLÜLÜK ESASI ŞART OLMALI”

“Anladığım kadarıyla aşı konusunda gönüllük esası olsun diyorsunuz, herhangi bir zorunluluktan yana değilsiniz ama sizin de söylediğiniz gibi aşı olanlar da olmayanlardan mustarip onlarla aynı ortamda bulunmaktan dolayı.” sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle ne bir hakkı var ne bir yetkisi var. Bu konuda da zorlamaya gerek yok. Her şeyi zaten bu işin bilimsel yanı itibarıyla doktorlarımız, bilim kurulu vesaire onlar anlattılar, anlatıyorlar. Öyleyse bırakalım da bu işin ehli olan kimse onlardan dinleyelim ve cebren böyle bir yola tevessül edilemez. Ben yine söylüyorum ben üç kez aşı olmuş birisiyim. Gönüllülük esası burada şart olmalıdır. Ona göre de isteyen aşısını olur, isteyen olmaz ve bu şekilde de temenni ediyorum ki en kısa zamanda bu badireyi de inşallah atlatmış oluruz” ifadelerini kullandı.

“Bir projenin bitiş süresi geldiğinde o projeyi yapanlarla pazarlık yapıyorsunuz. ‘Şu kadar erkene çek, şu kadar gün önce bitir’ diyorsunuz ve birçoğu zamanından önce bitiyor. Aşı olmayanların bir kısmı ‘Ben Türk aşısını bekliyorum’ diyor. Bu süreçle ilgili bir hızlandırma ya da bu konu ile ilgili olarak bir an evvel Türk aşısının da gündeme gelmesi söz konusu olacak mı?” sorusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevapladı: “Murat Bey bu inşaat yapmaya benzemez. Bu farklı bir şey. Yani şimdi inşaatta böyle bir şeyi matematik iki kere iki dört diyebilirsin ama yani aşıyla ilgili çalışmaların şu anda başında olanlar hocalarımız vesaire onlar bize kalkıp da böyle bir matematik esasına dayalı bir tarih veremiyorlar ancak tahmini olarak yılsonuna kadar en geç bunu bitireceğiz diyorlar. İnşallah kendi aşımızı en kısa zamanda bitireceğiz diyen hocalarımız da var ve bu konudaki dışa bağımlılığımızı da inşallah azaltmayı hedefliyoruz diye bu müjdeyi bize bu şekilde hep söylediler. Temennimiz odur ki TÜRKOVAC en kısa zamanda elimizde olsun.”

“YÜZ YÜZE EĞİTİMİ BAŞLATACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüz yüze eğitim olabilecek mi yeni eğitim-öğretim döneminde? sorusunu ise “İnşallah olacak. Dün akşam da Bakanımla bu konuyu görüştük. İnşallah yüz yüze eğitimi başlatacağız ve yavrularımız da öğretmenleriyle yüz yüze inşallah çalışmaya başlayacaklar” şeklinde cevapladı.

Ziya Selçuk’un Millî Eğitim Bakanlığı görevinden af talebini yerinde bulduklarını ve yerine Millî Eğitim camiasını tanıyan Mahmut Özer’i göreve getirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Özer ile çalışmaları sürdürdüklerini belirtti.

Tokyo Olimpiyatları’na ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle kadın sporcuların performansıyla ilklerin öne çıkmasının kendilerini sevindirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Yani hele hele yani neredeyse iki altına gidiyorduk boksta yani burada Busenazların bir altın bir gümüşte, orada bir haksızlığa da maalesef kurban gitti. Ben inanıyorum ki iki altını almış olsaydık boksta, o tabii çok daha farklı bir şey olacaktı. Bizim yani olimpiyatlardaki derecemizi biraz daha artıracaktı. İki altın iki de gümüş oldu ve dokuz da bronz almak üzere şu ana kadar biz olimpiyatlarda böyle bir performansı yakalamış olduk. Doğrusu ben paralimpikte de daha başarılı olacağımıza inanıyorum. Arkadaşlarımızın da bu noktadaki kararlılığını böyle gördüm. Bundan önceki olimpiyatlara göre bu defa daha başarılı bir şekilde dönecekler, bunu görüyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni anayasa ile ilgili hazırlıklarını kendisine gönderdiğini belirterek, şöyle devam etti: “Ben de bu çalışmayı yürüten arkadaşlarıma ve bu işin başındaki arkadaşımıza da o çalışma taslağını da verdim. Arkadaşlarımız onunla birlikte çalışmalarını da yaptılar. Şimdi biz de çalışmamızı belli bir noktaya getirdik, getiriyoruz. Nihai noktaya gelince de çıkan neticeyi ben de Sayın Bahçeli’ye takdim edeceğim ve onların da incelemesinden sonraki durumu tekrar bir değerlendirmeye alacağız.”

“Seçim Kanunu’nda değişiklik olacak mı?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuyla ilgili de yine aynı şekilde genel başkan yardımcım Hayati Bey’in riyasetinde bir ekip, Milliyetçi Hareket Partisi’nden de bir ekiple görüşmelerini yaptılar, yapıyorlar. Bu çalışmaları da bana takdim ettiler, ben de baktım. Şimdi onun üzerinden son çalışmaları da yapıyorlar. Yine çalışmadan sonra da yine Sayın Genel Başkanla bu gelinen noktayı bir müzakere etme şansı bulacağız” açıklamasında bulundu.

MUHALEFETİN ERKEN SEÇİM TALEBİ

Muhalefet partilerinin erken seçim çağrılarının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Yani bunu artık unuttuk, konuşmuyoruz. Çünkü artık hedef Haziran 2023. Bunu Devlet Bey de müteaddit defalar söyledi, biz de söyledik. Yani muhalefetin başka işi gücü yok sürekli bunlarla meşgul oluyor ve bunlarla meşgul olmakla netice alacağını zannediyor. Böyle bir şeyin netice vermeyeceğini defalarca söylediğimiz hâlde, bırakın da işinize bakın. Ülkeye bir katkınız var mı ülkenin kalkınmasına bir katkınız var mı veyahut ülkede yapılan şu çalışmaya bir katkınız var mı? Bunların söyleyin. Bunlarda böyle bir katkı var mı böyle bir dert var mı? Yok. Hâlâ erken seçim merken seçim. Yani erken seçim olup da bundan bir netice alacaklarından değil, bunlar hedef saptırmaktan başka bir şey de değil. Bu ülke artık açıklanan yol haritasını değiştirmek isteyenlere fırsat vermeyecek. Bizim işimiz var. Biz şu anda çalışıyoruz. Daha çok şeyler yapmamız lazım. Bunlara bu fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Bu ülkede önümüzdeki seçimin tarihi bellidir ve o tarihte bu seçim yapılacaktır.”

Ankara’da 26 fabrikanın açılışında konuşan kaynak ustası Melek Tuğ’un görüntülerini izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuğ’un meslek lisesini bitirerek, usta noktasına geldiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Dedim ‘Artık üniversiteyi de bitirmen lazım’ ve inanıyorum ki bu azimle üniversiteyi de bitirir. Tabi orada patronun Melek’ten memnun olması, ona orada önde bir yer vermiş olması kadının geldiği yeri göstermesi bakımından çok çok önemli. Firma da tabi sıradan bir firma değil. 250 milyon dolar ihracatı olan bir firma. Bizim Anadolu yakasındaki Türkiye’nin en uzun bayrak direğini bunlar yaptı. Biz de açılışına gitmiştik. Hatta Ulaştırma Bakanımıza onu söyledim. Dedim ‘Bu direğin bir benzerini de Avrupa yakasına yapalım. Anadolu ve Avrupa yakasından iki bayrak direği birbirini selamlasın.’ İnşallah şimdi ikincisini de Avrupa yakasında yapacağız. Kadınımızı hor görmek, onların ilim tahsilinde veya bu tür yerlerde mevki makam sahibi olmasına engel olmak hiç kimseye kazandırmaz. Güveneceğiz ve yolculuğumuza da bu şekilde devam edeceğiz.”

Türkiye’nin eskiden toplu iğne dahi üretemeyen bir ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, toplu iğne üretemezken bugünkü hâle geldik. Mesela şu an IDEF Fuarı çok başarılı bir fuar oldu ve ciddi manada siparişler var.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki işsizlik rakamları ve istihdama ilişkin soruya, “Her zaman tabi söylediğim bir şey var. Bir konuya çok büyük ehemmiyet verdiğimi söyledim. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu dört başlık bizim için çok önemli. Tabi yatırım olursa arkasında istihdam gelirse onun arkasında ne gelecek? Üretim gelecek. Üretim geldikten sonra da ihracatta uluslararası camiada siz de yerinizi alırsınız” ifadelerini kullandı.

“İHRACATTA 210 MİLYAR DOLAR DUVARINA YAKLAŞTIK”

Türkiye’deki işsizliğin iki buçuk puan rekor düşüşle yüzde 10,6’ya düştüğünü bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İnşallah artık bu iyiye doğru bir gidiş olacaktır. Ve güzel olan nokta şu, bütün sektörlerde istihdam artışı yaşandı. Böyle bir dönemdeyiz. Hizmet sektörünün istihdamı salgın öncesi seviyesine yaklaştı. Tabii bizim için önem arz ediyor. Sanayi istihdamı yeniden 6 milyonu aşarak, en yüksek seviyesine ulaştı. Bu çok çok önemli. Salgın kaynaklı istihdam kaybının oldukça üzerinde istihdam artışı sağladık. Türkiye ekonomisi artık toparlanma sürecinin ardından bir atılım içerisine girmiştir. Bunu görmemiz lazım.

Tüm dünyayı sarsan salgın döneminde ekonomimiz önemli bir sınav vermiştir. Yerinde ve zamanında aldığımız tedbirler sayesinde salgından en az etkilenen ekonomilerden biri olduk. 2020 yılını yüzde 1,8 büyümeyle kapattık. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 gibi güçlü bir büyüme kaydettik. Öncü göstergeler, ikinci çeyrekte yüzde 20’nin üzerinde güçlü büyümeye şimdiden işaret ediyor. Yılsonu büyüme beklentimiz ise orta vadeli programa göre yüzde 5,8’in dahi oldukça üzerinde. İhracatta rekor üstüne rekor kırıyoruz, işte 210 milyar dolar duvarına yaklaştık. 2021 yılı genelinde ihracatın inşallah 210 milyar doları da açmasını bekliyoruz. İşte dün Ticaret Bakanımla da görüştüm, baktım ki neşesi yerinde bayağı da çok çok ciddi ihracatta rakamlar veriyor. Nisan 2012’den bu yana reel kesim güven endeksi en yüksek seviyesine çıkmış vaziyette, bu da tabi ki olumlu sinyalleri veriyor.”

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile bir araya geldi

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etti.

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

Dünya

“Devlet anlayışımızın öznesi insandır”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdareciler Günü Programı’nda yaptığı konuşmada, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu. Merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir’ diyor. Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen İdareciler Günü Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Fedakârca görev yapan mülki idare amirlerinin 10 Ocak İdareciler Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere, vali yardımcılarına ve kaymakamlara bugüne kadarki hizmetleri için teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi başında şehit olan veya vefat eden mülki idare amirlerine rahmet diledi.

Devletin, ortak hedefler etrafında kenetlenen milletlerin akıl ve iradesinin tecessüm ettiği bir teşkilat olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk devlet geleneğinin; binlerce yıllık bir aklın, birikimin, tecrübenin ürünü olduğunu belirtti.

“DEVLET TASAVVURUMUZ HİÇBİR ZAMAN MADDEYE DAYALI BİR ANLAYIŞ ÜZERİNE İNŞA EDİLMEDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu” dedi.

Merhum Aliya İzzetbegoviç’in, “İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir” sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur. İşte bu yüzden insanlık ittifakı diyoruz. Bu yüzden mazlumların derdine derman olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ‘Türkiye, umudun adıdır.’ diyoruz. Mülki idaremiz işte bu geleneğin bir devamıdır. Orhun Yazıtları’nda geçen şu söz bu tasavvurumuzun güçlü bir yansımasıdır. ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti ilini ve töresini koruyacaktır.’ Bu inançla yoğrulan Türk mülki idaresi halkın huzurunu, refahını ve güvenliğini tesis eden köklü bir müessesedir” diye konuştu.

Vilayetlerde Reis-i Cumhuru temsil eden valilik makamının ise devletin milletle bütünleştiği yegâne nokta olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin dininin adalet olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tarih boyunca adaleti esas alan bir devlet anlayışının bugünkü müntesipleri olarak şunu hiçbir zaman unutmayınız. Valilik milletin derdine derman olma makamıdır. Valilik devletin halka uzanan elidir. Vicdan ve merhamet mevkiidir. Bu düstur valilik makamının nüvesidir. Burada şunu da özellikle vurgulamak isterim. Sizler halkımızın gönlünde yer bulan onların talep ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprüler konumundasınız. Daima ulaşılabilir, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valilik makamının temel ilkelerindendir. Unutmayınız ki milletin hayır duası devletin en güçlü hazinesidir. Allah korusun, milletin bedduasını alan ise ne bu dünyada ne de ahirette iflah olur. Bir diğer husus şudur, sadece günlük hesaplar peşinde koşmak bize yakışmaz. Devletimizin kurucu kodlarında buna hoş bakılmaz.”

Devlet geleneğinin geleceği inşa eden bir anlayış üzerine kurulu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı vizyonunun da işte bu geleneğin bir tezahürü olduğunu belirtti.

Binlerce yıllık kadim devlet anlayışının tıpkı askeriye gibi idarecilik ve teşkilatlanma alanında da dünyaya örnek olacak bir birikiminin taşıyıcısı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hem merkezi yönetim anlayışı hem de mahallî idare teşkilatı bakımından önemli bir müktesebatın ve tecrübenin sahibi olduğunu söyledi.

“KÖKENİNE, MEZHEBİNE BAKMADAN VATANDAŞIMIZA EŞİT MUAMELE ETMENİZ ŞÜPHESİZ VAZGEÇİLMEZ YAŞAM TARZIMIZ OLMALI”

Adil, müessir, müşfik, emin ve istikrarlı bir idare kabiliyetinin Türk milletinin adeta doğuştan gelen özelliği olduğunu ve tarihin bu gerçeğin sayısız örnekleriyle dolu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “İdare kabiliyetimiz teşkilatlanma boyutuyla sınırlı kalmamış, milletimize ve şehirlerimize de önemli değerler kazandırmıştır. Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi, Medinetü’l Fazıla isimli eserinde şöyle diyor, ‘En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilişkin ancak şehirde ulaşılabilir, şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz.’ Eğer doğudan batıya, kuzeyden güneye, ülkemizin tamamında iyiliği, refahı, kalkınmayı, kardeşliği ve adaleti hâkim kılmak istiyorsak, işe önce şehirlerimizden başlamamız gerekiyor. Üstelik bu denli zengin bir medeniyete güçlü tarihi ve beşeri bağlarımızın olduğu bu kadar geniş bir gönül coğrafyasına sahip bir ülke olarak bu bizler için ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur.”

Mülki idare amirlerine çok önemli görevler düştüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden öncelikli beklentilerinin devletin kendilerine olan emaneti, imkân ve kaynaklarını şehirlerin faydasına olacak biçimde kullanmaları olduğunu kaydetti.

“MİLLETE KARŞI EFENDİLİK TASLAMANIN MEŞRU SAYILDIĞI GÜNLER ARTIK GERİDE KALMIŞTIR”

Valilerden görev, yetki ve sorumluluk alanlarında bulunan işleri hızlı, etkin ve verimli bir şekilde ifa etmelerini beklediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetim, öksüz ve kimsesizler başta olmak üzere devletin şefkatine ihtiyaç duyan tüm kesimlerin yanında olmanızı istiyoruz. Daha önce de farklı vesilelerle dile getirdim. Mülki idare amirliği sabah 8, akşam 6 arasında yapılacak bir görev değildir. Sizin vatandaşla hemhâl, hemdert ve hem dem olmanız da beklenir. Her birinizden makam odalarınıza sıkışıp kalmamanızı, gönlünüzü de kapılarınızı da telefonlarınızı da vatandaşlarımıza açık tutmanızı özellikle rica ediyorum. Hizmet ettiğiniz şehirlerde hak ve hukuku gözetmeniz, inancına, hayat tarzına, kökenine, mezhebine bakmadan vatandaşımıza eşit muamele etmeniz şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzımız olmalıdır.

Ne tek parti faşist zihniyetinin ne de hafızalarımızda derin yaralar açan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur. Baskının, ayrımcılığın, millete karşı efendilik taslamanın meşru sayıldığı günler artık geride kalmıştır. Allah’ın izniyle biz bu makamlarda bulunduğumuz müddetçe kimse o kötü günleri geri getiremeyecektir. Kerim devlet anlayışımızı hakkıyla tatbik eden personeline ve vatandaşlarımıza tepeden bakmayan, ilçe, köy ve mahalleleriyle şehrinin tamamını kucaklayan valiler, bizim görmek istediğimiz idarecilerdir.”

Bir anekdota dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hazreti Ali Efendimiz Mısır’a atadığı Vali Eşter en-Neha-i’ye yazdığı mektupta bakınız hangi nasihatlerde bulunuyor. ‘Bil ki ey malik, sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır. Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara, yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah, mazlumların ahını duyandır, zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun; Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider.’ Kıymetli valilerimiz, çağları aşan hikmet dolu bu sözler, bizim pusulamız olduğu gibi işlerinizde size de rehberlik etmelidir. Bizim ve milletimizin idealindeki mülki idare amiri işte bu hasletlerle mücehhez yöneticilerdir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve gençlik projelerini hayata geçirerek, sosyal yardım faaliyetlerini aksatmayarak, teknolojiyi ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak şehirlere yeni ufuklar, yeni alanlar açmanın mülki idare amirlerinin görevi olduğunu hatırlattı.

Türkiye’nin deprem başta olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son 6 Şubat’ta asrın en büyük tabii afetlerinden biriyle yara alındığını, kriz ve afet yönetiminin ne kadar mühim olduğunu net biçimde gördüklerini söyledi.

Bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak için hükümet olarak gereken her türlü tedbiri aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürecin aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü. Bu hakikati İbn-i Firuz, beş asır evvel şu cümlelerle dile getirmiştir, ‘Gerçekte işe yaramaz kötü memurların yaptıkları zarar, vücutta insana yaramayan gıdaya benzer. İnsan bu gıdadan azar azar yer ve midesinde zararlı bir karışım meydana gelir. Zamanla artan bu madde sinirlere, damarlara da tesir ederek insanı hasta eder. Kuvvetten düşen kişi doktora gitmeye mecbur kalır fakat doktor da buna çare bulamaz ve kişi bir türlü rahat yüzü göremez. Belki uzun süren bir ilaç ve tedavi sürecinden sonra kişi iyileşebilir.’ Buradan anlaşılmalıdır ki görevini doğru yapmayan memurların halka bir günde verdikleri zararı adaletli bir sultanın belki de uzun süren adaletli yönetimi bile gideremez. Sizin sorumluluğunuz işte bu derece önemli, kritik ve hassastır. Dolayısıyla illerimizde şahsımı temsilen görev yapan siz valilerimize çok hayati vazifeler düştüğünü bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden rehberlik, teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine dair genelgenin gereklerini yakından takip ve koordine etmesini de beklediğini söyledi.

Bölgede çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 910 kilometrelik sınırı olduğu Suriye’de meydana gelen hadiselerin ülkeyi her açıdan ilgilendirdiğini vurguladı.

Suriye’de 61 yıllık Baas diktatörlüğünün çökmesinin ve 13 yıl süren katliamın sona ermesiyle artık yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sednaya Hapishanesi’nden yansıyan vahşet görüntüleri, Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü göstermiştir. Azgın ve zorba bir azınlığın mazlum çoğunluğa karşı uyguladığı baskının, kanlı ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Gün geçmiyor ki ülkenin bir şehrinden toplu mezar çıkmasın. Gün geçmiyor ki Baas rejiminin barbarlığına dair bir delil bulunmasın. Hemen her gün insanlık adına, insani değerler adına gerçekten utanç ve dehşet verici haberlerle karşılaşıyoruz. İnsani kayıpları bir tarafa bırakıyor sadece 13 yıllık katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’yi ziyaret eden ekiplerimiz de sahadaki tablonun tahmin edilenden çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.”

Suriye’nin yeniden inşası için fiziki altyapının, ekonomik ve sosyal düzenin kapsamlı bir şekilde ıslah edilmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik kalkınma projeleri, sağlık ve eğitim altyapısının oluşturulması, tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejilerin bu sürecin olmazsa olmazları olduğunu söyledi.

“İNSANİ POLİTİKAMIZA ZARAR VERECEK YAKLAŞIMLAR İÇİNDE OLMAYACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam âleminin destekleri yanında belli bir zamana da ihtiyaç duyduğunun dile getirerek, “Uluslararası toplumun bu sürece daha fazla katkı sağlaması mühimdir. Türkiye olarak, biz de tüm planlarımızı bu gerçekler ekseninde yapıyoruz. Ana muhalefet partisi genel başkanının, ‘Esed gitti, sığınmacılar da gitsin’ ifadesi vicdansızlıktan öte bir kara cehalet örneğidir. Biraz dış politika, biraz ekonomi, biraz savaş tarihi okuyan bir kişi açık söylüyorum, böyle bir cümle kurmaktan utanır, hicap duyar” ifadelerini kullandı.

Savaşın ve zulmün pençesinden kaçan Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kol kanat gerdiklerinin, şefkat ve merhametle kucak açtıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefetin, onları geldikleri yere kovmanın hep gayreti içerisinde olduğunu belirterek, “Biz ensarız, onlar muhacirdir’ dedik. Dolayısıyla ‘Bizim medeniyetimizde ensar olarak muhacirleri kovmak asla yer etmez’ dedik” ifadelerini kullandı.

Milletin asil karakterine uygun şekilde büyük bir alicenaplık göstererek, ensar şuuruyla Suriyeli muhacirlere destek olduğunu, insanlık tarihine altın harflerle geçen bir dayanışma seferberliğine hep birlikte imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hatta bu uğurda şahsım, siyasi bedel ödemeyi dahi göze aldım. 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın ırkçı siyasetini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Tüm bunlara rağmen bize canlarını, namuslarını ve onurlarını emanet eden mazlumlara sırtımızı dönmedik. Kimsesizlerin kimsesi olan bu necip millete, ‘Boraltan Köprüsü faciası utancını bir kez daha yaşatmayacağız’ dedik ve hamdolsun yaşatmadık. Suriyeli kardeşlerimize 13 yıl boyunca nasıl samimi ev sahipliği yaptıysak bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan, tarihimize, inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz.

“SURİYELİLERİN EVLERİNE HUZURLA DÖNEBİLMELERİ BİZİM İÇİN İNSANİ BİR GÖREV”

Muhalefet veya ırkçı çevreler ne derse desin, ekonomimize, ticaretimize, üretimimize ve 13 yıllık insani politikamıza zarar verecek yaklaşımlar içinde olmayacağız. Bir defa şunun bilinmesini isterim, Türkiye’nin en kritik seçimlerinde, siyasi geleceğimizi riske atma pahasına sergilediğimiz duruşa kimsenin leke bulaştırmasına müsaade etmeyiz. Sahadaki aksaklıklar, kasıtlar ve hatalar sebebiyle böyle bir durumun yaşanmasına da asla müsamahayla bakmayız. Bu meseleye dair yaklaşımımız açık söylüyorum, sıfır toleranstır. Her insan kendi vatanında kök salar ve elbette orada yaşamak ister.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin evlerine huzurla dönebilmelerinin kendileri için hem insani bir görev hem de bölgesel istikrar açısından stratejik bir öncelik olduğunu söyledi.

Gönüllü olarak yurtlarına dönmek isteyen Suriyelilere her türlü kolaylığı sağladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimseyi zorla göndermek gibi bir yanlışa da düşmeyeceklerinin altını çizdi.

Türkiye’ye katkı yapmak isteyen, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak zenginlik katan Suriyelilerin elinden tutmaya devam edeceklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte attıkları her adımın hem Suriyelilerin haklarını hem de milletin çıkarlarını koruma hedefine mahsus olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de artık yeni bir yönetimin olduğuna, Suriye’nin geleceğinin bu yönetimin ortaya koyacağı kurucu irade etrafında şekilleneceğine işaret etti.

Suriye ile ilişkilerin karşılıklı saygı ilkesi çerçevesinde sürdürüleceğini, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasında komşuluk hukuku bir gereği olarak üzerlerine düşen tüm sorumlulukları yerine getireceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği içinde bu yeni sürecin başarıyla yönetilmesinde mülki idare amirlerine önemli vazifeler düştüğünü söyledi.

Özellikle sınır bölgelerindeki valilerden çok dikkatli olmalarını, süreci sahiplenmelerini ve adımlarını buna göre atmalarını beklediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Gerek bizleri bu makamlara getiren milletimize hizmet, gerekse bu sürecin incelikle yürütülmesi noktasında hiçbir aksaklığın hiçbir nahoş durumun yaşanmaması için her birinizin özenli davranacağınıza inanıyorum. Ülkemizde ve bölgemizde terörün hiçbir çeşidine yer olmadığını her fırsatta vurguluyoruz. Bir süredir uyguladığımız ‘terörü kaynağında bertaraf etme’ stratejimizin meyvelerini içeride ve dışarıda toplamaya başladık. Şimdi bunu yeni araçlar ve yeni yöntemlerle devam ettiriyoruz. Amacımız ülkemizin sırtına vurulan 40 yıllık o kamburunu ilanihaye ortadan kaldırmaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye devrimi ile birlikte hem ülkemizin hem de bölgemizin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı her türlü imkânı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılını kardeşliği kalkınmanın huzurun yüzyılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla başla çalışacağız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vali Galip Demirel Sosyal Hizmet Ödülü’nü Ankara Vali Yardımcısı Elif Nur Bozkurt Tandoğan’a, Celalettin Tüfekçi Meslek Ödülü’nü Diyarbakır Eğil Kaymakamı Volkan Hülür’e, Şehit Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk Üstün Hizmet Ödülü’nü Hatay Vali Yardımcısı Cafer Ekinci’ye, Şehit Kaymakam Ersin Ateş Üstün Hizmet Ödülü’nü Kilis Vali Yardımcısı Hamza Özbilgi’ye, Vali Dr. Mehmet Vecdi Gönül Güvenlik Hizmet Ödülü’nü İstanbul Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu’na takdim etti.

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyonda düşüş trendi 2025 senesinde daha da hızlanacak”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgesel gelişmeler bağlamında sancılı ve sarsıntılı bir yılı geride bıraktık. Yeni beklentiler ve büyük umutlarla 2025 yılına ‘merhaba’ dedik. Yeni miladi yılın ülkemizdeki, bölgemizdeki ve dünyadaki tüm insanlar için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

“İLK GÜNDEN BERİ FİLİSTİN’DE KANIN VE KATLİAMIN DURMASI İÇİN TÜM YOLLARI DENİYORUZ”

Özellikle, tam 15 aydır tüm dünyanın gözleri önünde son asrın en barbar soykırımlarından birini yaşayan Gazzeli kardeşlerimiz için 2025 senesinin ateşkese, barışa, huzura ve feraha vesile olmasını diliyorum.

Türkiye olarak, ilk günden beri Filistin’de kanın ve katliamın durması için tüm yolları deniyoruz. Gazze halkının çektiği sıkıntıları hafifletebilmek adına Kızılay’ı, AFAD’ı, sivil toplumu ve hayırseverleriyle tam bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. Uluslararası toplumun İsrail hükûmeti üzerindeki baskıyı arttırması için de diplomatik temaslarımızı yoğunlaştırdık.

Gazze’de barış umutlarını tekrar yeşertecek bir kapının aralanması için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Netice alıncaya kadar da buna devam edeceğiz. 1 Ocak sabahı ‘Bir Güneş Doğuyor’ sloganıyla bir araya gelen Türkiye’nin ve Türk milletinin Filistinli kardeşleriyle dayanışmasını ortaya koyan tüm vatandaşlarıma buradan hassaten teşekkür ediyorum.

“BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLAN BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ MUTLAKA KURULACAKTIR”

Yaklaşık yarım milyon kardeşimiz Gazze’nin kimsesiz ve sahipsiz olmadığını İstanbul’dan tüm dünyaya bir kez daha haykırmış, şahsımızın ve milletimizin hissiyatına tercüman olmuşlardır. Tabii burada şunu da büyük bir taaccüple ifade etmek durumundayım. Ülkemiz ve milletimiz adına iftihar verici bu sivil toplum buluşmasından, bakıyorsunuz, birileri hemen rahatsız oluyor.

Galata Köprüsü’nde vücut bulan insanlık ittifakına tepki gösterenler, açık söyleyeyim, insanlıktan nasibini almamış vicdan fukaralarıdır. Çünkü kalbinde zerre miskal merhamet olan hiç kimse insanlık vicdanının ayağa kalktığı böyle bir gaddarlık karşısında tepkisiz kalamaz. Türkiye’nin mazlumlarla dayanışma içinde olması ancak zulüm ile abad olmaya çalışan zalimleri endişelendirir, tedirgin eder, rahatsız eder.

Biz şu ilahi müjdeye tüm kalbimizle inanıyor ve iman ediyoruz; Allah, sabredenlerle beraberdir. 61 yıllık Baas zulmünün ve 13 yıllık katliamların ardından Suriye’de nasıl inanç, iman ve sabır kazanmışsa inşallah, Filistin’de de hak yerini bulacak, adalet güneşi zulmün karanlığını delip geçecektir. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip Filistin devleti mutlaka kurulacaktır. Rabbim, içinde bulunduğumuz mübarek günler hürmetine mazlum Filistin halkının yar ve yardımcısı olsun diyorum.

1 Ocak tarihi itibarıyla müşerref olduğumuz mübarek üç ayların milletimizin yanı sıra İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini, dünyanın dört bir yanında eziyet çeken müstazafların acılarının dinmesinin başlangıcı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.

“ÜLKEYE VE MİLLETE UZUN VADELİ FAYDA SAĞLAYACAK KALICI KAZANIMLARA ODAKLANDIK”

İktidar sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002 yılından beri bizim siyasetteki gayemiz hep insanımıza hizmet oldu. Eser ve hizmet siyaseti diyerek kavramsallaştırdığımız bu ilkemizden hiçbir zaman ödün vermedik. Sabun köpüğü misali gelip geçici başarılara değil, ülkeye ve millete uzun vadeli fayda sağlayacak kalıcı kazanımlara odaklandık.

Siyasette de, hükûmette de, devlet idaresinde de insan ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışına sahibiz. 2024 yılını başta dış ticaret olmak üzere birçok alanda rekorlarla, büyük başarılar ve sevinçlerle kapattık. Bölgemizde ve dünyada nükseden tüm krizlere ve olumsuzluklara rağmen 2024 yılı mal ihracatımız 2023 yılına göre yüzde 2,5 oranında artışla 262 milyar dolara çıktı.

“2025 YILINDA MAL VE HİZMET İHRACATI HEDEFİMİZİ 390 MİLYAR DOLAR OLARAK BELİRLEDİK”

Bir diğer önemli veri olan ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 5,5 puan artarak yüzde 76,1’e ulaştı. 2002 yılında bu oran yalnızca yüzde 50 seviyesindeydi. Bir başka çarpıcı oran şudur. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı 92,4 milyar dolara yükselmiştir. Hizmet ihracatında 110 milyar dolarlık hedefimizi zaten yakalamıştık. Şimdi bununla yetinmiyoruz. Gelecek sene için çıtayı biraz daha yukarı çekiyoruz. 2025 yılında mal ve hizmet ihracatı hedefimizi 390 milyar dolar olarak belirledik. İnşallah bunun da üzerinde bir ihracat rakamıyla yılı kapatacağız. İhracatçılarımızla el ele, omuz omuza vereceğiz ve Türk ürünlerinin tanınmadığı, satılmadığı, girmediği hiçbir ülke bırakmayacağız.

Ülkemize her sene yeni rekorlar yaşatan tüm ihracatçılarımızı bugün bir kez daha tebrik ediyor, kendilerinden daha fazla çaba beklediğimi burada da vurgulamak istiyorum.

“ENFLASYON VE İSTİHDAMDA ÇOK İYİ BİR NOKTADAYIZ”

İhracat tarafında bu başarı hikâyelerini yazarken enflasyon ve istihdamda da hamdolsun çok iyi bir noktadayız. TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Uyguladığımız politikalar sayesinde enflasyon aralıkta aylık bazda yüzde 1,03 olurken, yıllık bazda yüzde 44,38’e gerilemiştir.

Senelik enflasyon 2023 sonuna kıyasla 20 puan, 2024 Mayıs ayındaki zirve seviyesine göre 31 puan düşmüştür. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk. Buna göre para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, maliye politikası kanalı enflasyonla mücadeleye çok güçlü destek verecek.

Üçüncüsü, bütçe imkânları el verdikçe yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz. En son akaryakıt ÖTV’sinde bunu yaptık.

“BELLİ BAŞLI ALANLARDA FIRSATÇILIĞIN OLDUĞUNU MÜŞAHEDE EDİYORUZ”

Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de destekleyeceğiz. Hayat pahalılığıyla ilgili milletimizin şikâyet konularının en başında, konut fiyatları ve kiralar geliyor. Bunda özellikle 6 Şubat depremleriyle beraber ortaya çıkan ilave konut talebinin şüphesiz etkisi var. Ancak belli başlı alanlarda sadece dönemsel etkilerle açıklanamayacak bir fırsatçılığın ve aşırı kâr hırsının olduğunu da müşahede ediyoruz.

2024 yılı içinde döviz kuru gibi mazeret olarak öne sürülen unsurlar stabil kaldığı hâlde bazı sektörlerde fahiş fiyatlamalar maalesef devam etti. Şöyle bir tabloya şahit oluyorsunuz. Enerji, yakıt, döviz kuru, işçilik maliyetlerinde oluşan farkla satılan ürünün veya sunulan hizmetin fiyatı arasındaki bağ kopma noktasına gelmiş.

İşçilik maliyetinde yaşanan artışla ürüne yansıyan fiyat farkı arasında da aynı şekilde kimi zaman uçurum oluşuyor. Mesela asgari ücretteki artış sebebiyle maliyet belki 2-3 birim artarken bu artış bahane edilerek fiyatlara 5 birim, 10 birim zam yapılabiliyor.

Bu fiyatlama davranışının ekonomik sebeplerden ziyade açgözlülükten, tamahkârlıktan ve vicdansızlıktan kaynaklandığı aşikârdır. Tabii ki işini düzgün yapan, helalinden kazanan, dürüst, ahlaklı, vicdanlı işletmelerimiz çoğunluktadır ve bunlar sözlerimizin muhatabı değildir. Biz de zaten bu kardeşlerimizi tenkit değil, ancak takdir ve taltif ederiz.

Partimizin Bursa İl Kongresi’nde yaptığımız çağrının gerisinde işte bu gerçekler vardır. Fırsatçılıkla mücadelede devlet elbette gerekeni yapmakla mükelleftir. Geçen yıl gerçekleştirilen denetimlerde tüketicileri mağdur eden, fahiş fiyat uygulayan ve piyasayı bozan 224 bin firmaya yaklaşık 5 milyar liralık idari para cezası kesilmiştir.

“VATANDAŞLARIMIZIN SAĞLIKLI VE GÜVENİLİR GIDAYA ERİŞİMİ İÇİN DE YOĞUN ÇABA HARCIYORUZ”

Sadece otomotiv, stokçuluk, emlak, bunun yanında kuyumculuk ve fahiş fiyat denetimlerinde bin 555 gerçek ve tüzel kişiye toplam 366 milyon liralık ceza uygulanmıştır. Bir diğer önemli konu olan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için de yoğun çaba harcıyoruz. Bu kapsamda 2024 yılında 1,3 milyon denetim yaptık, 1,4 milyar lira para cezası tatbik ettik. 610 dosyayla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduk.

Milletin lokmasına göz dikenlere, sattığı ürüne hile-hurda karıştıranlara, etiket oyunlarıyla milletin cebine el atanlara asla tolerans göstermiyoruz. 2025 senesinde bu denetimlerimiz daha da artacak. Ne şirketlerimize haksızlık edeceğiz ne de gözünü para hırsı bürümüş fırsatçıların vatandaşın hakkına girmesine eyvallah diyeceğiz.

“85 MİLYONUN HAKKINI, HUKUKUNU, ÇIKARINI EN ÜST DÜZEYDE KORUYACAĞIZ”

Serbest piyasa ilkeleri çerçevesinde 85 milyonun tamamının hakkını, hukukunu, çıkarını en üst düzeyde koruyacağız. Şunun bir defa çok iyi anlaşılması lazım. Serbest piyasa kuralsızlık demek değildir. Serbest piyasa başıbozukluk demek asla değildir. Denetimlerimizin amacı serbest piyasaya müdahale değil, işleyişin daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesini temin etmektir. Burada şu hususu da söylemek mecburiyetindeyim. Hayat pahalılığıyla mücadeleye vatandaşlarımızın da destek olması, katkı sunması sürecin başarısı açısından çok önemlidir. Bunun yolu da Bursa İl Kongre’mizde belirttiğim üzere fahiş fiyat uygulayanları boykot etmekten geçiyor. Bakınız pahalı ürün satanları dize getirecek en etkili yöntemlerden birisi, muhalefet rahatsız olsa da, hiç şüphesiz boykottur.

Vatandaş olarak fırsatçılık yapanlara karşı en büyük kozumuz satın almama özgürlüğünüzü kullanmaktır. Bilinçli tüketici vasfımızı geliştirerek kaliteyi normal fiyatına çekmeyi başarabiliriz. Dünyaya baktığımızda geniş bir yelpazede bunun çok sayıda örneğiyle karşılaşıyoruz. Bu konuda devlet, millet ele ele vererek çok daha etkin sonuçlar alabiliriz. Nitekim uyguladığımız politikalar neticesinde enflasyonla mücadelede son 1,5 senede hakikaten önemli mesafe katettik. Enflasyon düştükçe işçimiz, memurumuz, emeklimiz, çiftçimiz, esnafımız dâhil 85 milyonun tamamının alım gücü de artacaktır. 2025 yılında hedefimiz bu meseleyi büyük ölçüde çözüme kavuşturmaktır.

“2025 YILINDA DA DEPREM BÖLGESİ EN ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ GÜNDEMİMİZ OLMAYI SÜRDÜRECEK”

Geçen yıl kabinemizin ana gündemlerinden bir diğeri, deprem bölgemizin yeniden ayağa kaldırılmasıydı. Asrın felaketinin ardından bölgede asrın inşa seferberliğini başlattık. 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolar tutarında bir harcama yaptık. 155 bininci yuvarımızın anahtarlarını Kahramanmaraş’ımızda hep birlikte afetzede kardeşlerimize teslim etmiştik. İnşallah yapımını tamamladığımız 201 bininci yeni yuva ve iş yerimizin anahtarlarını da yakında hak sahibi kardeşlerimize teslim edeceğiz.

Şunu büyük bir memnuniyetle belirtmek isterim. Bugün depremzedelerimizin, barınma başta olmak üzere, temel ihtiyaçlarını giderdiğimiz umut dolu bir tabloyla karşı karşıyayız. 2025 yılında da deprem bölgesi en önemli ve öncelikli gündemimiz olmayı sürdürecek. Aynı gayret ve azimle çalışarak kalan 252 bin konut ve iş yerimizi de 365 gün içerisinde tamamlayacağız. Böylece 2025 yılı içerisinde toplamda 453 bin yuva ve iş yerimizi afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. İnşallah yıl bitmeden deprem bölgesindeki 11 ilimizde tüm vatandaşlarımız huzurlu, güvenli, dayanıklı yuvalarına kavuşacak.

İş yerini açmayan hiçbir depremzede kardeşimiz kalmayacak. Şehirlerimizi süratle inşa ve ihya faaliyetlerimiz için 2025 yılı bütçesinden toplam 584 milyar lira kaynak ayırdık. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek milletin acılarına ne kadar duyarsız olduklarını gösteren müflis siyasetçileri, Allah’ın izniyle, 2025 yılında da mahcup edeceğiz.

“BU COĞRAFYADA MASADAKİ GÜCÜNÜZ BİLEĞİNİZİN GÜCÜNDEN GELİR”

Türkiye olarak, üç kıtanın kalbinde bulunan, stratejik önemi yüksek, küresel bilek güreşinin hiç eksik olmadığı bir coğrafyada yer alıyoruz. Böyle bir coğrafyada hayatta kalmanın birinci şartı caydırıcılıktır. Burada haklı olmak yetmez, hakkınızı korumak için aynı zamanda güçlü de olmak zorundasınız. Romantikler ve ülkemizdeki muhalefet anlamasa da bu coğrafyada masadaki gücünüz bileğinizin gücünden gelir. Bu topraklardaki bin yıllık tarihimiz boyunca bu hakikati defalarca tecrübe ettik, yaşadık ve gördük.

Sendelediğimiz her dönemde yanı başımızda ilk biten, âdeta kanımıza susamış hasımlarımız oldu. Hasta düştüğümüzde, döşümüzden bir parça et koparmak için kimlerin, hangi devletlerin sıraya girdiğini asla unutmadık ve unutmayacağız. Sevr Anlaşması, Allah korusun, zayıfladığımızda başımıza neler geleceğini gösteren bir ibret vesikası olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Millî Mücadele ile Sevr’i yırtıp atmakla kalmadık, aynı zamanda bu ülkeyi bir daha böyle bir travmayla karşı karşıya bırakmamak için yemin ettik.

“TEMEL HEDEFİMİZ MİLLETİMİZİN BİR DAHA ASLA BEKA SORUNU YAŞAMAMASIDIR”

2002’den bu yana, bizim de temel hedefimiz milletimizin bir daha asla beka sorunu yaşamamasıdır. İçeride ve dışarıda attığımız birçok adımın gerisinde yine bu vardır. Ecdadın hikmet dolu şu sözleri 22 yıldır bize rehberlik ediyor. ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.’ Eğer barış ve kurtuluş istiyorsan savaşa her an hazır olacaksın. Savunma sanayi alanındaki yatırımlarımız savaşa hazırlanmak için değil, barışı, istiklali, istikbali, bağımsızlığı muhafaza ve müdafaa içindir.

Şu politikamızı her fırsatta vurguluyoruz. Türkiye dostları için bir güven ve emniyet kaynağıdır ama vatanımıza uzanan kirli elleri de, kimin olduğuna bakmadan, kıracak kudrete fazlasıyla sahiptir.

“SAVUNMA SANAYİ HAMLELERİMİZİ SÜREKLİ İLERİYE TAŞIYORUZ”

Bu anlayışla savunma sanayi hamlelerimizi sürekli ileriye taşıyoruz. Nereden nereye geldiğimizi bugün kısaca hatırlatmak isterim. 2002’de sadece 56 firma varken, bugün bu sayı 3 bin 500’ü geçti. Savunma projelerinin sayısı son 22 yılda 62’den, yüzde 80 yerlilik oranıyla, bin 132’ye yükseldi. Büyüklüğü de 100 milyar doları aştı. Sektörün cirosu 1,1 milyar dolardan, 2023’te 15,5 milyar dolara çıktı.

İHA-SİHA, elektronik harp ve savaş gemisi üretiminde dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. 2002 yılında 248 milyon dolar olan ihracatımız 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 29’luk artışla 7 milyar 154 milyon dolara ulaştı. 2024 hedefimiz olan 64,5 milyar doları yüzde 11 oranında aşarak yeni bir rekor kırdık. Geçen yıl uzay, hava, kara, deniz, elektronik harp ve ar-ge alanlarında birçok önemli projeyi hayata geçirdik.

“2025 YILINDA YENİLERİNİ EKLEYECEĞİZ”

Millî Muharip Uçak KAAN’ın ve Hürjet’in uçuş testlerine devam edilmiş, Gökbey Helikopteri ilk teslimatını gerçekleştirmiştir. Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı prototip üretim ve testleri sürerken, Anka-3, Bayraktar TB3-TB2, Akıncı ve Aksungur İHA’ların kabulleri yapılmıştır. TB3-TCG Anadolu’ya destek ekipmanı kullanmadan iniş ve kalkış yapmıştır. Böylece kısa pistli bir gemiden iniş-kalkış yapabilen ilk SİHA olarak tarihe geçmiştir.

Deniz sistemlerinde Piri Reis Denizaltısı’nı hizmete aldık. Hızır Reis Denizaltısı deniz denemelerine başladı. Murat Reis’in donatım çalışmalarına devam ettik. TCG Derya İstanbul, Üsteğmen Arif Ekmekçi ve MARLİN İnsansız Deniz Aracı teslim edildi. Yerli ve millî olarak geliştirilen çelik kubbe projesine bismillah dedik. Siper Ürün-1 sistemi envantere girdi, hem 800 kilometre ve üzeri menzilli füze stokumuzu güçlendirmeyi hem de 2 bin kilometre ve üzeri menzilli füze geliştirme programımızı hızlandırmayı kararlaştırdık. Daha burada saymaya kalksak saatler sürecek nice savunma projesini geride bıraktığımız yıl devreye aldık, ilerlettik veya başlattık. 2025 yılında inşallah bunlara yenilerini ekleyeceğiz.

Geçtiğimiz hafta ana muhalefetin safsata diyerek burun kıvırdığı Mavi Vatan’da donanmamızın gücüne güç katacak projelerin startını verdik. MİLGEM projemiz ile ülkemizin ilk korvet ve firkateynlerini yüzde 100 yerli ve millî olarak tasarladık, inşa ettik. Envanterdeki 5 gemimize ilaveten hâlihazırda 7 MİLGEM firkateynimizin inşası devam ediyor.

Bu projelerimizden edindiğimiz birikimlerle TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribimizin ilk kaynağını İstanbul tersanesinde ve millî denizaltımızın ilk kaynağını ise Gölcük tersanesinde gerçekleştirdik. Millî uçak gemimizi TCG Anadolu’nun ağabeyi olarak görüyoruz. Tamamlandığında Türkiye’yi bir üst lige taşıyacak bu projelerin de hizmete girmesiyle çok kritik bir ihtiyacımızı daha gidermiş olacağız.

“85 MİLYON İÇİN ÇALIŞACAĞIZ, HİZMET ÜRETECEĞİZ”

Dosta güven aşılayan, düşmana korku salan bir Türkiye için savunma sanayi sektörümüzün tüm paydaşlarıyla birlikte çalışmalarımıza kararlıkla devam edeceğiz.

2024 yılına dair karnemizi 20 ana başlıkta ve 239 farklı infografikle 31 Aralık’ta sosyal medya hesabımızdan paylaştık. 2025 senesi boyunca da ‘aşkınan koşan yorulmaz’ şiarıyla gece gündüz demeden 85 milyon için çalışacağız, hizmet üreteceğiz.

“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİMİZE ULAŞMAK YAKIN GELECEKTEKİ EN ÖNEMLİ ÖNCELİKLERİMİZDEN BİRİDİR”

Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmak yakın gelecekteki en önemli önceliklerimizden biridir. Terörün ve şiddettin hüküm sürdüğü bir iklimde, demokrasini neşvünema bulması, gelişmesi, serpilmesi, kendi ayakları üzerinde durması mümkün değildir. Arkasına terörü ve teröristi alarak siyaset olmaz, olamaz, dünyanın hiçbir medeni ülkesi buna izin vermez. Terörün karanlık gölgesi ülkemiz siyasetinin üzerinden çekildikçe, inşallah, Türkiye daha sağlıklı, olgun ve özgürlükçü bir zemine kavuşacaktır.

Bir diğer husus ise şudur. Komşumuz Suriye’de gerçekleşen epik devrimle birlikte hem bu ülkede hem de bölgemizde artık yeni bir dönem başlamıştır. Yeni Suriye yönetiminin ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği temelinde bir Suriye inşa etmeye çalıştığını, bunda da kararlı olduğunu görüyoruz. Bizim de samimi arzumuz, beklentimiz, politikamız bu yöndedir. Suriye’nin parçalanmasına, hangi kisveyle olursa olsun üniter yapısının bozulmasına rıza göstermeyiz. Bu konuda bir risk görürsek gerekli adımları süratle atarız.

“TÜRKİYE, GÜVENLİĞİNİ KORUMA NOKTASINDA NASIL TAVİZSİZ BİR İRADEYE SAHİP OLDUĞUNU PEK ÇOK KEZ GÖSTERMİŞTİR”

Suriye’deki ihtilafı ve DEAŞ tehdidini fırsata çevirip farklı hülyalar görenler son gelişmeler sonrasında bölgemizin kadim gerçekleriyle yüzleşmişlerdir. Bu gerçek bölgenin geleceğinde teröre yer olmadığıdır. Tercihini terörden ve şiddetten yana kullananlara bekleyen tek akıbet silahlarıyla birlikte toprağa gömülmektir. Açık söylüyorum, bunun önüne hiçbir güç geçemez.

Türkiye, bekasını ve güvenliğini koruma noktasında nasıl tavizsiz bir iradeye sahip olduğunu pek çok kez göstermiştir. İş o radde varırsa yine bir gece ansızın gelebiliriz. Allah’ın izniyle, bunu yapabilecek gücümüz, kapasitemiz ve kabiliyetimiz ziyadesiyle mevcuttur. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.

Bilhassa sorumluluk mevkiinde olanlar, ne provokasyonlara gelmeli ne de milleti provoke edecek cümleler kurmalıdır. Terör baronları adına milleti tehdit edenlere pabuç bırakmayacağımızı burada özellikle ifade etmek istiyorum. Kimi il ve ilçelerimizde açtıkları hendeklerle kantonculuk peşinde koşanları nasıl o çukurlara gömdüysek, bugün de aynı niyeti taşıyanlar çıkarsa bunun bedelini onlara misliyle ödetiriz.

“BÖLÜCÜ ÖRGÜT VE SURİYE’DEKİ UZANTILARI İÇİN ÇEMBER DARALIYOR”

Bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için çember daralıyor. Dün ve önceki gün de söyledim, biz iktidar ve ittifak olarak terörsüz Türkiye hedefimizi, öyle veya böyle, ama mutlaka gerçekleştireceğiz. Bu konudaki hüsnüniyetimizi ve güçlü irademizi kamuoyumuzla paylaştık. Elbette bunu suhulet ve sükûnetle olmasını temenni ederiz. Ama bu yol tıkanır veya dinamitlenirse işte o zaman devletimizin kadife eldivene sarılı demir yumruğunu kullanmaktan da çekinmeyiz. Sonuçta kardeşliğin kazanacağına, birliğin, beraberliğin ve huzurun kazanacağına yürekten inanıyoruz.

“GÜÇLÜ TOPLUM ANCAK GÜÇLÜ AİLELERLE MÜMKÜNDÜR”

Bugünkü kabine toplantımızda Aile, Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarımızın sunumlarını dinledik.

Güçlü toplum ancak güçlü ailelerle mümkündür ancak bu konuda ciddi meydan okumalarla karşı karşıyayız. Küresel şer odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikaları herkesin malumudur. LGBT meselesi bugün ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerin başında gelmektedir.

2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51 seviyesine gerilemiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu durum alarm vericidir. Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir. Her fırsatta yaptığımız en az 3 çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu böylece tekrar görmüş oluyoruz.

Toplumun tüm kesimlerinde bir farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini ‘Aile Yılı’ ilan etmeyi kararlaştırdık. Yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinasyonunda aile yapımızın korunması, güçlendirilmesi ve gelecek nesillere sağlam bir miras olarak aktarılması için kapsamlı çalışmalar yürüteceğiz.

“5G İHALEMİZİ 2025 SENESİ İÇİNDE YAPACAĞIZ”

Ulaştırma, hükûmetimizin en başarılı olduğu alanlardan biridir. Şimdi internet ve dijital altyapımız güçlendirecek yeni bir adım atıyoruz. Uçtan uça yerli ve millî 5G haberleşme şebekesi projemiz kapsamında 5G ihalemizi 2025 senesi içinde yapacağız. 2026 yılında da ilk sinyalimizi almayı hedefliyoruz.

Son olarak, 6-10 Ocak arası ülkemizde ‘Enerji Verimliliği Haftası’ olarak kutlanıyor. Bu hafta vesilesiyle her bir vatandaşımızdan enerjiyi daha tasarruflu ve verimli kullanmalarını istirham ediyorum.”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge