Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Salgının sağlığımızla birlikte sosyal ve ekonomik hayatımız üzerindeki olumsuz etkilerini de önemli ölçüde ortadan kaldıracak bir normalleşme dönemine adım atıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı’na katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda milletvekillerine ve partililere hitaben bir konuşma yaptı.
Milletvekilleriyle gruplar hâlinde gerçekleştirdikleri değerlendirme toplantılarına geçen hafta kaldıkları yerden tekrar başladıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın bir grup milletvekili ile tekrar bir araya geleceklerini, böylece salgın öncesi başlatılan ve beş grup hâlinde planlanan toplantıların tamamlanmış olacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclisin açılmasıyla gruplar hâlindeki sohbet toplantılarına yeniden başlayacaklarını bildirerek, “AK Parti’nin en önemli vasıflarından biri olan istişare kültürünün örneği olarak gördüğüm bu toplantılarda söz alan her milletvekilimiz özgürce düşüncesini ifade ediyor. Arkadaşlarımızla, illerimizin sorunlarından ülke ve dünya politikalarına kadar her hususu samimiyetle görüşme, konuşma fırsatı buluyoruz” dedi.
Kendisi dâhil toplantılara katılan hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği hususun “2023 seçimlerinin ülkenin kazanımlarının korunması ve geleceği bakımından giderek daha önemli hâle gelmesi” olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünkü Merkez Yürütme Kurulu toplantımızda da ifade ettim; Türkiye, 2023 yılına yaklaştıkça partimize ve ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor. Maalesef güya muhalefet sıfatıyla ortada dolaşan bir parti ve onunla aynı yolda yürüyenler, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik bu kampanyaya büyük bir hevesle ortak olmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
“SİYASETİ KİRLETEN BİR MÜSİLAJLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
“Elbette bu ülkede her dönemde iktidarla muhalefet partileri arasında çekişmeler, gerilimler, görüş farklılıkları yaşanmıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bu defa karşımızda bambaşka bir fotoğraf vardır. Dışardan ve içeriden birtakım sözler aldığı anlaşılan CHP, giderek daha pervasız, yıkıcı ve ahlaksız bir şekilde bizi hedef alıyor; buna benzer bir görüntü vererek ülkenin demokrasisine, ekonomisine, geleceğine kast ediyor.
Bu arada, CHP’nin dışardan aldığı sözleri biz söylemiyoruz, bizzat kendileri zaten ikrar ediyorlar. Eskiden beri içeride bunların değirmenine su taşımayı kendilerine vazife addeden bir kesim hep olagelmiştir. Kıyılarımız nasıl müsilajın tehdidi altında oksijensiz kalma riski ile boğuşuyorsa siyasette de yerli ve millî her adımı yok etmeye çalışan, dahası siyaseti kirleten bir müsilajla karşı karşıyayız. CHP’nin başını çektiği bu siyasi müsilaj, her türlü iftirayı, yalanı, çarpıtmayı, küresel boyutu da olan büyük bir medya ve sosyal medya ağıyla milletimizin üzerine adeta yağmur gibi yağdırmaktadır. Dikkatinizi çekiyorum, burada sehven, yanlış bilgi verme değil, bilinçli ve kasıtlı bir iftira, yalan, çarpıtma hâli hatta stratejisi yürütülmektedir. Şayet, böyle değilse durum daha vahim demektir. Çünkü ortada klinik bir vaka söz konusudur. Bernard Shaw ‘Yalancının cezası, kendisine inanılmaması değil onun kimseye inanmamasıdır’ diyor. Başındaki zat başta olmak üzere CHP şürekâsına zaten kimsenin inandığı yok ama onlar da kimseye inanmadıkları bir ruh hâline sürüklenmişlerdir. Her ne sebeple olursa olsun, Türkiye, CHP zihniyetinin yalan ve iftira zulmüne maruz kalmaktadır. Bunun adı da bir yalan terörüdür. Bunlara göre, bu ülkedeki cumhurbaşkanından başlayarak bakanlarından, milletvekillerinden, bürokratlarından iş adamlarına kadar herkes; esnafından, çiftçisinden, gençlerine kadar her kesim taammüden vatanına ihanet etmektedir. Herkes yolsuzluk yapmaktadır. Herkes hırsızdır, herkes uyuşturucu kaçakçısıdır, herkes banka soyguncusudur, herkes satılmıştır, herkes yanlıştır, herkes kötüdür. Ülkesini aklına gelen her türlü aşağılık sıfatla itham edecek her tarafı suç kaynayan bir yer olarak gösterecek kadar kendini kaybetmiş bir ruh hâli ile karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, bunca iftirayı, bunca ithamı büyük bir keyifle ve kendinden emin edayla ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur. Hukuk önünde hesap sorulacak hususların avukatlarımız vasıtasıyla elbette takipçisiyiz, takipçisi de olacağız. Diğer hususlarda ise diyoruz ki CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, tıp ilminin, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar herhâlde bir teşhis koyacaklardır, inşallah tedavisi de mevcuttur. Bize düşen ‘Allah şifa versin’ demekten ibarettir.”
“HİÇ KİMSEYE KÖKENİ, İNANCI, MEŞREBİ SEBEBİYLE EN KÜÇÜK BİR SINIRLAMA GETİRMEDİK”
“Yalan ve iftira meselesinde tek sorun CHP’nin başındaki zat olsa ‘mazurdur’ der geçeriz ama bu mesele medyada ve sosyal medyada giderek büyüyen bir sorun hâlini almıştır” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medyanın en önemli yayılma mecrası olduğunu, bu sorunun sadece Türkiye’yle de sınırlı olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa’dan ABD’ye kadar demokrasiyle yönetilen her yerde bu sorun tartışılmakta ve çözüm yolları aranmaktadır. Hatta birçok ülke bu tehditle mücadele için çeşitli kanuni düzenlemelere gitmektedir” diye konuştu.
Gelişmiş ülkelerin hayata geçirmeye başladıkları bu hukuki adımların benzerlerini artık kendilerinin de acilen gündemlerine almaları gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Üstelik ülkemizde bu sorun, geçmişi zaten darbe, vesayet, milletin değerlerine düşmanlık, yatırım karşıtlığı ile dolu olan bir zihniyetin elinde çok daha vahim hâle gelmektedir. Bu çarpık anlayış, hükûmetten özel sektöre, bürokrasiden, sivil toplum kuruluşlarına kadar her yerde sorumluluk sahiplerini şeytan taşlamaktan tavaf etmeye fırsat bulamadıkları olumsuz bir iklime sürüklemektedir maalesef. Türkiye’yi 19 yıldır ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla yönetirken hiç kimseye kökeni, inancı, meşrebi sebebiyle en küçük bir sınırlama getirmedik. Zorlamada, tacizde, tarizde bulunmadık. Kendi hayal dünyalarında iktidar serabı görenler ise şimdiden yatırımcısından bankacısına, yargı mensubundan polisine, askerine önlerine kim gelirse herkesi tehdit etmeye başladılar. 6 ay sonra erken seçim var biliyorsunuz demi, haberiniz var. Bay Kemal öyle diyor. O diyorsa doğrudur. Muhalefetin 2023’le ilgili cüretinden cesaret alan kimi çevrelerin de galiz ifadelerle ülkeyi ve milleti ayakta tutan değerleri yıkmaktan, devri sabıktan söz ettiklerini işitiyoruz. Şunu unutun. Bunlar adeta bir yalan makinasıdır ve bu şekilde de bu yola devam edeceklerdir ama bir şeyi bilmeleri gerekiyor. Haziran 2023, Türkiye’nin seçim takvimidir. Cumhur İttifakı olarak kararımız, ilan ettiğimiz tarih budur. Bu iş öyle sıradan bir iş değildir. Aklınıza ne gelirse yapın, böyle bir şey yok.”
“SİYASET CİDDİYET VE KARARLILIK İSTER”
Siyasetin ciddiyet ve kararlılık istediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yalanın egemen olduğu bir siyaset bizim kitabımızda yer almaz. Bunu böyle bilsinler. Rabbim, kendileri hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadıkları hâlde lümpen bir CHP iktidarında kendilerinden olmayan herkesi mahvetmekten, yıkmaktan, ortadan kaldırmaktan söz eden bu faşist zihniyetten ülkeyi muhafaza eylesin diyorum. Unutmayın ne demişti, ‘kimse belediyelerden çıkarılmayacak, atılmayacak. ‘Böyle demedi mi? dedi. Peki, o günden bugüne belediyelerden personeller atılmaya başlandı mı? Atılıyor. Hele hele AK Partili olduğu zaman ona zaten dayanması mümkün değil hemen kapıya koyuyorlar. Gerek belediyelerin yan kuruluşlarında gerekse memur statüsünde olanları da acımasızca kapıya koyuyorlar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bunlar bile hepimizin üzerindeki sorumluluğun ağırlığını göstermeye yeter de artar bile. Onun için kararlılıkla biz yolumuza devam edeceğiz. Hep birlikte unutmayın çok büyük bir vebal altındayız. Ülkemizi bu hastalıklı zihniyetin eline bırakmamak için çok daha fazla çalışacak, çok daha fazla mücadele edecek, çok daha fazla dikkatli olacağız. İşte bunun için girmedik ev, dokunmadık yürek, kazanmadık gönül bırakmayacağız diyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. Altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Biz, 19 yıldır ülkeyi eser ve hizmet siyasetiyle yönettik, yönetiyoruz. Bunlar ise daha ancak rüyasını gördükleri iktidarlarını yıkım siyaseti üzerine bina etmeye kalkıyorlar. Gerçi yıkım siyaseti CHP zihniyetinin genlerinde var. Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda bu gerçeğin sayısız örneğini görüyoruz. Bu ülkede, Osmanlı’dan miras demiryolu projelerinin hepsini de Gazi Mustafa Kemal’den sonra CHP rafa kaldırmıştır. Bu ülkede girişimcilerin kendi kabiliyetleri ve sermayeleriyle kurdukları uçak fabrikalarının kapısına CHP kilit vurmuştur. Bu ülkede en büyük kalkınma projemiz olan GAP’a, Keban Barajı’nın inşasına CHP karşı çıkmıştır. Ekranları başında bizi izleyen milletime tekrar hatırlatıyorum Keban Barajı’na bile bunlar karşı çıkmıştır.”
Türkiye’de kabiliyetli mühendisler tarafından üretilen otomobillerin, geliştirilen motorların, yapılan nice güzel işlerin hepsinin de CHP tarafından sabote edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede vurulan her fabrika kazmasının önüne CHP dikilmiştir. Bu ülkede İstanbul Boğazı üzerinde gerdanlık gibi dizilen üç köprünün her birine de CHP karşı çıkmış, engellemek için elinden geleni yapmıştır. Bu ülkede yapılan ne kadar baraj, bölünmüş yol, otoyol, havalimanı, şehir hastanesi varsa velhasıl ne kadar kalkınma yatırımı varsa CHP hepsinin de önünü kesmeye çalışmıştır. Son olarak Kanal İstanbul için aynı takozluğu yapmaya çalışıyorlar. Hem de bu işi öylesine usul ve ahlak dışı bir üslupla yapıyorlar ki yeminli Türkiye düşmanları bile çıtayı böyle bir seviyeye indiremez” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin, iş insanlarından bankacılara ve bürokratlara kadar herkesi tehdit ettikleri yetmezmiş gibi yatırımlarını Türkiye’ye çekmek için uğraştıkları ülkelere bile parmak sallayacak kadar muvazeneyi yitirdiğini söyledi.
“Eğer kredi verecek olursanız, bunları ödemeyiz” dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Deutsche Bank’a tehdit sallıyorlar. ‘Ödemeyi kesinlikle yapmayız.’ Daha şimdiden… Devlet nedir, devlet yönetmek nedir, bunlardan haberleri bile yok” diye konuştu.
Bunların uluslararası tahkim mekanizmasından da haberleri olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidara geldiklerinde, kendilerinden önceki borçları devlet olmanın gereği ödediklerine işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bunlar devlet değil; zillet, zillet” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kişilerin iktidar olma sürecinin hayal bile olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu da bildikleri için atıyor. Tutarsa ne ala. Tutmazsa ‘Kendimizi aldatmış oluruz.’ diyor. Bunlar lafa gelince bizi ‘tek adamlık’ ile ‘hukuk tanımazlık’ ile ‘diktatörlük’ ile itham ederler ama kendileri sadece Kanal İstanbul konusundaki beyanlarıyla bile ne anayasa ne yasa ne teamül ne devlet adabı tanıdıklarını, millete zerre kadar saygılarının olmadığını açıkça ortaya koymaktadırlar. Uzaktan bakıldığında bu tablo CHP’nin tarihi boyunca ülkeye verdiği zararların uzun listesini de hatırlatan ibretlik bir görüntüdür. Yakından bakıldığında ise aynı durum, ülkenin ve milletin geleceği adına endişeye kapılmamıza yol açan bir vahamet tablosudur. Hâlbuki biz muhalefetle ülkenin önüne çıkardığı engellerin değil millete kazandıracağımız eserlerin, hizmetlerin, yatırımların atışmasını yapmak, kavgasını vermek isterdik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin Kanal İstanbul Projesi’ni gündeme getirdiğinde, onlardan İstanbul için çok daha büyük, çok daha cazip bir proje önermelerini beklediklerini ifade ederek “Mesela biz Üçüncü Havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul-İzmir Otoyolu ve Osmangazi Köprüsü dedik ve yaptık. Onlardan çok daha iddialı projeler ortaya koymalarını beklerdik. Mesela biz şehir hastaneleri dedik, hiçbir vatandaşımız sağlık sigortası sisteminin dışında kalmayacak, sağlık hizmetleri ücretsiz ve kaliteli olacak, dedik. Onlardan çok daha ilerisini duymak isterdik” diye konuştu.
Diğer taraftan ihracatı her ay yeni rekorlarla ileri taşıdıklarını, üretimi artırdıklarını, sanayiyi geliştirdiklerini, savunma sanayinde Türkiye’yi marka hâline getirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onlardan çok daha çarpıcı projeler ortaya koymalarını umardık” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şehre üniversite kazandırdıklarını, ilk ve orta öğretimde okulları baştan aşağı yenilediklerini, öğretmen kadrosunu güçlendirdiklerini dile getirerek şunları kaydetti: “Onlardan çok daha fazlasını taahhüt etmelerini beklerdik. Bu örnekleri her alana teşmil etmek mümkündür. Peki ne oldu? Karşımızda sadece oyundaki mızıkçı çocuklar gibi ‘Yaptırmayız da yaptırmayız.’ demekten başka laf da bilmeyen proje de üretmeyen bir CHP bulduk. İşte bunun için diyoruz ki biz 19 yıldır kendi kendimizle yarışıyoruz. Karşımızda bizimle demokrasi ve özgürlüklerde olduğu gibi eserde, hizmette, projede yarışacak kimse olmadığı için çıtayı sürekli kendi elimizde yukarıya taşıyoruz. Kanal İstanbul da bu örneklerden biridir. Türkiye, bugüne kadar bunca esere, bunca hizmete nasıl CHP’ye rağmen sahip olmuşsa, Kanal İstanbul Projesi’ne de aynı şekilde kavuşacaktır. Dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul’un Boğaz trafiği ve depreme hazırlık gibi sorunlarının çözümüne ciddi katkı sağlayacak bu projeyi şehrin geleceğini kurtaracak bir eser olarak görüyoruz.”
Bu projede sadece bir kanal inşa etmekle kalmayacaklarını, aynı zamanda İstanbul’a ve Türkiye’ye limanıyla ihracatı, hayat alanlarıyla ülke insanını rahatlatacak yeni bir nefes borusu açtıklarını vurgulayan Erdoğan, proje hazırlık aşaması bilimin ve tekniğin ışığında titizlikle tamamlanan Kanal İstanbul’un ilk köprüsünün temelini attıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, altyapı deplase çalışmalarının ardından Kanal’ın kazısına süratle başlanacağını belirterek “Kanal’ın her iki tarafında inşa edilecek toplamda 500 bin kişilik şehirler, İstanbul’a ilave nüfus getirmek için değil, depreme hazırlık için kentsel dönüşüm çalışmalarında yaşanan sıkışıklığı giderme amaçlıdır” diye konuştu.
“KANAL İSTANBUL PROJESİ’Nİ TAM 11 YIL ÖNCE KAMUOYUNA AÇIKLADIK VE O GÜNDEN İTİBAREN TARTIŞTIK”
Vatandaşlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP ve yandaşlarının Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin yalan kampanyalarına ve yalan terörüne aldanmamaları gerektiğini söyledi.
Kanal İstanbul’un uzunluğunun 45 kilometre, taban genişliğinin en dar yerinde 275 metre, derinliğinin ise 20,75 metre olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin şimdiden ülkeye hayırlı olmasını diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hedefimiz bu projeyi, 6 yıl içinde tamamlayarak hizmete sunmaktır. Türkiye’ye 19 yıldır kazandırdığımız eser ve hizmetleri, bu dünya çapında projeyle taçlandıracağımıza inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar milletin hayrına olmasına rağmen karşı çıkılan projeler ve Kanal İstanbul’a ilişkin videoyu göstererek “(Yaptırmayız da yaptırmayız) diye kendilerini paraladıkları proje işte bu” ifadesini kullandı.
İstanbul’a karşı sorumlulukları yerine getirmeyenlerin, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili ileri geri konuşmalarının kendilerini komik duruma düşürmekten başka işe yaramayacağına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Şehrin depreme hazırlık çalışmalarından, kıyılarını istila eden müsilaja kadar hiçbir ciddi meselesinde dişe dokunur herhangi bir çabasını görmediklerimizin, Kanal İstanbul’a karşı kampanya yürütmesi zavallılık işaretidir. Neymiş efendim ‘Bu proje yeteri kadar tartışılmamış.’ Biz Kanal İstanbul Projesi’ni tam 11 yıl önce kamuoyuna açıkladık ve o günden itibaren tartıştık. Ne zaman ki milletvekilliğine aday olduk o zaman da dedik ki ‘Bizim çılgın projemiz Kanal İstanbul.’ Tabii bunların siyasette zamanı takip diye bir anlayışları yok. Neler oluyor, neler oldu bu ülkede, haberleri yok. Bunlar sadece dedikodu, sadece yalan üretsinler ve yalan terörüyle de milleti aldatmaya kalksınlar. Bunlara sormak lazım, bunca yıldır aklınız neredeydi? Aradan geçen 11 yılda tartışmadığınız, araştırmadığınız, düşünmediğiniz hangi meseleyi, diyelim ki projeyi bir yıl sonra başlatsak, bu arada neticeye bunu kavuşturacak mısınız, böyle bir şeyiniz mi var? Kendi tembelliklerine, iş bilmezliklerine, kifayetsizliklerine kılıf bulmak için ortaya attıkları her bahane, aslında ülkemiz için nasıl hiçbir hayalleri, hazırlıkları olmadığını gösteriyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan her şeyi gören, kafa ve gönül hanesine not eden milletin, vakti saati geldiğinde herkese hak ettiği muameleyi yapacağını söyledi.
Kanal İstanbul Projesi’nin en önemli özelliklerinden birinin kentsel değişim ve dönüşüm noktasında ciddi bir yükü alacak olması olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hemen bu projenin yanı başında Avcılar var. Avcılar’da çok ciddi deprem felaketleri geçirdik. Şimdi biz buradan vatandaşlarımıza ‘Size yerler hazırladık, buralara yerleşebilirsiniz.’ diyeceğiz ve gerekirse buralara taşıyacağız. Niye? İstiyoruz ki vatandaşımız çok daha güvenli yerlerde yaşamaya devam etsin ve bu tür sıkıntılı bölgelerden de vatandaşlarımızı çıkaralım. Biz bunları düşünüyoruz. Depreme dayanıklı yeni konutlar inşa etmek suretiyle de İstanbul’umuzda bu operasyonları yapıyoruz” diye konuştu.
Dünyanın her yerinde böylesine dev bir projenin, iktidarıyla muhalefetiyle ülkelerin millî gurur kaynağı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “CHP zihniyeti hep olduğu gibi eser ve hizmet düşmanlığı yaparak ülkenin ve milletin sevincini gölgelemenin peşinde. Milletimiz bu ufuksuz, çapsız, beceriksiz, ferasetsiz muhalefetin gerçek yüzünü geçmişteki acı tecrübeleriyle bildiği için söylenenlere itibar etmiyor. Kısa süreli koalisyon denemelerini bir kenara bırakacak olursak milletimizin yıllardır CHP’yi iktidardan uzak tutması boşuna değil. Ellerindeki üç beş belediyeyi dahi yönetmeyi beceremeyenlerin, ülkenin 81 vilayetinin ve 84 milyon vatandaşının tamamının sorumluluğunu üstlenemeyeceğini görmek için öyle çok da derin analizlere ihtiyaç yok. Bunun için CHP’nin başındaki zatın ülkenin 2 milyon 600 bin evladının üniversite sınavına gireceği günün arifesinde sergilediği ihanet bile başlı başına bir örnek olarak yeterlidir. Karşımızda ‘Katarlı öğrencilerin ülkemizde sınavsız tıp fakültesine gireceği’ yalanını hiç utanmadan, sıkılmadan, 2 milyon 600 bin öğrenciye ve ailelerine saygı duymadan tekrarlayacak kadar alçalabilen bir kafa bulunuyor. Bu ne densizlik, bu ne terbiyesizliktir.”
“KATAR İLE YAPTIĞIMIZ ANLAŞMA MÜTEKABİLİYET ESASINA DAYALIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Düşünün, bir ülke ki aramızda ilişkilerimiz var. Dolayısıyla bu ülkenin bizimle olan bu ilişkilerini bir kenara koyup kalkıp diyorsunuz ki ‘Katarlı öğrenciler sınavsız olarak imtihana girecek.’ Ne oldu? Böyle bir şey oldu mu? Girdi mi? Tepeden tırnağa hepsi yalan. Zaten bunlar yalan dersini özellikle alıyorlar. Bunu yalnızca kendisi almakla kalmıyor, kendi yanındakilere de aynı dersi aldırtıyor. Yalan ve iftira bataklığına öylesine gömülmüş durumdalar ki önlerine gelen haberin doğruluğunu, yanlışlığını araştırmaya tenezzül etmiyorlar. Daha doğrusu önlerine konan bilginin doğruluğu, yanlışlığı bunları zerre kadar ilgilendirmiyor. Yeter ki bunlar, amaçlarına bir adım daha yaklaşsın, sonuçta isterse ülke yıkılsın, millet perişan olsun, gençlerimizin hayalleriyle oynansın. Hiç önemli değil. Hâlbuki ‘Katarlı gençler sınavsız tıp fakültelerine girecek’ denilen mesele, tamamı da dost ve kardeş 12 ülkeyle aramızda 1994’ten beri var olan askerî sağlık iş birliği protokolünün Katar ile de imzalanmasından ibaret. Sene 1994 ve bunca ülkeyle biz bu anlaşmaları yaptık. Bu, üniversite imtihanlarına giren öğrencilerle alakalı değil, sadece askerî öğrencilerle ilgili yapılan bir askerî personelle anlaşma. Her protokol gibi Katar ile yaptığımız anlaşma da mütekabiliyet esasına dayalıdır, yani karşılıklıdır. Bu çerçevede mesela geçtiğimiz haftalarda dört Azerbaycanlı ile beş Afganistanlı sağlık astsubayı, Gülhane Sağlık Meslek Yüksekokulu’ndan mezun olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Diğer eğitim kurumlarıyla ilgili öğrenci alımı ise tamamı da sınavla olmak üzere eskiden beri uygulanan usullerle devam etmektedir.”
Tüm bu hakikatler gün gibi ortadayken ‘Katarlı öğrenciler sınavsız tıp fakültelerine alınıyor’ yalanıyla sınava giren öğrenciler ve ailelerinin moralini bozmanın kime, ne faydası olduğunu soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “CHP, böyle bir yalandan nasıl bir siyasi çıkar sağlamıştır? Kılıçdaroğlu yıllardır sürdürdüğü iftira listesine bir yenisini ekleyerek kendisi için nasıl bir siyasi neticeye ulaşmayı murat etmiştir? Aynı yalanı paylaşan medya ve sosyal medya mecraları milyonlarca insanın vebaline girdikleri için en küçük bir hicap duymuşlar mıdır? Bu soruları soruyoruz çünkü bizim böyle bir kepazeliği aklımıza, havsalamıza, vicdanımıza sığdırabilmemiz, anlayabilmemiz, kabullenebilmemiz mümkün değildir. Gerçekler ortaya çıktıktan, tüm kurumlar açıklamalarını yaptıktan sonra bile aynı yalanı inatla sürdüren bir partiye, bir siyasetçiye ülkenin ve milletin hangi kritik meselesi emanet edilebilir? ‘Yalancıdan yönetici olmaz.’ diyerek ortada dolaşanların, aslında kendilerini tarif ettiklerini iyi biliyoruz. Ülkemizin tüm gençlerinin, gördükleri her yerde Kılıçdaroğlu’nun ve CHP yöneticilerinin yakalarına yapışıp bu rezilliğin hesabını soracaklarına inanıyorum. Üstelik Katar meselesi tek örnek de değildir. Ataşehir’deki bir kız yurdunda, binada çekimi yapılan belgesel için orada bulunan silah maketi görüntülerini, ‘Kız yurdu, silah deposu mu?’ diyerek aktaracak ve bunun peşinden gidecek kadar sefilleşenler de var.”
“MEYDANI YALAN VE İFTİRA TÜCCARLARINA BIRAKMAYACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra “CHP’nin yalanlarıyla ilgili kısa bir video izleyeceğiz” diyerek, “Kılıçdaroğlu’nun yalanları” başlıklı videoyu, partililere izlettirdi. Videoda, “Kılıçdaroğlu’nun, ülkede her güzel ve faydalı kalkınma hamlesine karşı CHP’nin yıllardır yürüttüğü yalan siyasetinin sözcüsü konumunda olduğu” ifade edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Çarkçı Kemal’i dinlediniz. Allah rahmet eylesin, Savaş Ay ile yaptıkları mülakatı dinlediniz. Ne denli yalan söylediğini Savaş Ay, gayet güzel şekilde hem de kendisiyle dalga geçerek orada ortaya koydu. Bir diğer durum da A’dan Z’ye söylediği şeylerde bir söylediği, bir diğer söylediğini tutmuyor. Hep yalan, hep yalan. Böyle bir siyasetçi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde maalesef ne geldi ne de gelecek. Kılıçdaroğlu’na inanan kendi tabanı nereye kadar bu inanma sürecini devam ettirecek? Şunu bilmeleri lazım yani CHP’nin tarihi bu denli maalesef karanlık olmadı. Çünkü ülkeye bir katkıları olurdu ama şimdi böyle bir katkıları da söz konusu değil. Yaptıkları herhangi bir eser söz konusu değil. Düşünün artık herhangi bir yerde çeşmenin musluğunu açmaya gidiyor ve açılış töreni diye adını koyuyorlar. Bunların bir de özelliği var. Silahtarağa, oradaki arıtma tesisinin ‘temel atmama töreni.’ Bunlarla uğraşıyorlar. Bunlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine yeni yeni giriyor. Bazı şeyleri de öğreniyoruz yani. ‘Temel atmama töreni.’ Bundan sonra daha çok şeyler öğreneceğiz.
Çok daha önemlisi müsilaj olayında da ortaya koydukları tezlerle birçok şeyi bu vesileyle öğreniyoruz. Bu tür meselelerde meselenin asla hakikati aramak, öğrenmek olmadığını yaşadığımız binlerce tecrübeyle biz bunları çok iyi biliyoruz. Şu anda İzmir’in durumu ortada. Ne yüzlerine çarpılan belgeler bilgiler ne mahkeme kararları ne de maşeri vicdanda uğradıkları mahkûmiyetler bunları yalanı ve iftirayı hayatlarının, siyasetlerinin, medyalarının merkezlerine yerleştirmekten alıkoyabildi. Meydanı bu yalan ve iftira tüccarlarına bırakmayacağız. Bıkmadan, usanmadan, dinlenmeden milletimize hakikatleri anlatacak ve siyasi hesap verme günü olan seçimler geldiğinde hak ettikleri şekilde hüsrana uğramalarını temin edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “CHP ve şürekâsı hakikatleri çarpıtmakla bu kadar uğraşırken kendi mensuplarının tam göbeğinde yer aldığı kepazeliklere ise dönüp bakmıyor bile” ifadesini kullandı.
CHP ile ilgili son dönemde onlarca tecavüz, taciz, hırsızlık ve yolsuzluk iddiasının dile getirildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların hangisiyle ilgili CHP’nin kayda değer bir işlem yaptığını veya nice yalanı dillerine dolayan medya mecralarının aynı hususların üzerine gittiğini gördünüz? Gerçi siyasette hangi partilerle ittifak içinde olduğunu bile söyleyemeyecek kadar şeffaflıktan, samimiyetten, hasbilikten uzak bir partiden söz ediyoruz. Bugüne kadar teröre karşı olduklarını bu Bay Kemal’den duydunuz mu? Terörle mücadeleye yönelik bir yaklaşımı kendisinden duydunuz mu? Böyle bir partiden herhangi bir hususta onurlu duruş beklemek, gökteki güneşi elle yakalamayı ummakla aynıdır” diye konuştu.
“TEK MUHATABIMIZ MİLLET”
CHP’li yöneticilerin ve belediye başkanlarının Çanakkale Asos’ta, Kaz Dağları’nın hemen eteğinde kaçak bir işletmenin açılış törenine katıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niçin katılırlar, biliyorsunuz. Detayına girmeme gerek yok. Kaz Dağlarıyla ilgili her konuda ortalığı birbirine katan medya mensuplarından, sanatçılardan, sözde sivil toplum kuruluşlarından bu konuda en küçük bir ses çıktı mı? Çıkmaz. Çünkü bunların derdi çevre, tabiat, ağaç değil. Hatta daha ileri giderek söylüyorum; bunların hiçbirinin derdi ülkenin ve milletin kazançları, kayıpları, istikbali de değildir. Bunların tek derdi AK Parti’ye ve hükümete zarar vermek, CHP’yi de parlatmaktan ibarettir” dedi.
Tek muhataplarının millet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vakit, siyasette savunmaya geçme, taarruza kalkma vaktidir” ifadesini kullandı.
Medya ve sosyal medyayı ihmal etmeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl zamanlarını, enerjilerini, dikkatlerini sahaya, doğrudan vatandaşla temasa vereceklerini belirtti.
“Hayat, sosyal medyadan ibaret olsaydı, sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın yörüngesi bir anda değişirdi” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu mecraların kimlerin elinde olduğu, gerektiğinde hangi yönlendirmelerle siyasete, ekonomiye, toplumsal hayata müdahâle ettikleri ortadadır. Bize düşen; kendimizi medya mecralarının sahte gündemlerine kaptırmadan, ülkemizin ve milletimizin gerçeklerine yöneltmektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla, bugüne kadar yaptıkları eser ve hizmetleri millete anlatacaklarını dile getirerek gelecek dönemde yapacaklarını, ülke ve millet için kurdukları hayalleri de milletle paylaşacaklarını kaydetti.
Her ay Millet Kütüphanesi’nde gençlerle bir araya geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün de doktora öğrencileriyle toplanıp onların sorularını cevapladığını anlattı.
AK Partili milletvekillerinden, Meclis’in yaz tatiline girmesiyle illerinde herkesle yakın temas kurmasını, yalanları çökertmesini, hakikat bayrağını yükseltmesini, vizyonlarını halka aktarmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sahaya çıktığınızda, AK Parti’nin milletimiz nezdindeki kredisini, desteğini, muhabbetini çok daha iyi göreceğinizden şüpheniz olmasın” dedi.
Yeniden illeri ziyaret etmeye, milletle kucaklaşmaya, teşkilatlarla bir araya gelmeye başladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Zonguldak ve Hatay’ı ziyaret ettiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma günü Sakarya’da olacağını belirterek “Arifiye’deki Palet Fabrikası’nı önce ziyaret edecek, orada Cuma’yı kıldıktan sonra diğer programlarımızı da icra edeceğiz. Birçok yalanı, iftirayı, Arifiye’deki Palet Fabrikası’nın Katar’a satılıp satılmadığını tekrar gerek orada çalışanlarımıza gerekse milletimize oradan anlatma fırsatını bulacağız” diye konuştu.
“MİLLETE RAĞMEN İKTİDAR PEŞİNDE KOŞANLARIN HEVESLERİNİ KURSAKLARINDA BIRAKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Bu ziyaretleri yoğun bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği bizim yanımızda olduğu sürece, CHP ve şürekâsı ne yaparsa yapsın sandığa gömülmeye mahkûmdur” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Geçtiğimiz günlerde yine bir emekli general çıktı; ‘Bunlar demokratik seçimlerle iktidarı terk etmez’ diyerek, güya milleti galeyana getirmeye çalıştı. Milletten umudu kesenlerin de millete rağmen iktidar peşinde koşanların da heveslerini kursaklarında bırakmaya devam edeceğiz. Çünkü biz, milletin bağrından doğmuş olan AK Parti’yiz. Çünkü biz, milletle birlikte yol yürüyen Cumhur İttifakı’yız. Çünkü biz, bu ülkeye cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 5 katını, 10 katını, 19 yılda kazandırarak, destan yazmış bir hükûmetiz. Cumhur İttifakı olarak çıktığımız bu yolda niye rahatsız oluyorsunuz? Terör örgütleriyle beraber olmadığımız için mi? Niye rahatsız oluyorsunuz? Kandil’den talimat bize gelmediği için mi? Niye rahatsız oluyorsunuz? Avrupa Birliği’nden parasal yardım, destek almadığımız için mi? Niye rahatsız oluyorsunuz? Amerika’da bir Dalton var, o Dalton’la dost olmadığımız için mi? Biz, bu milletin evlatlarıyla dostuz, beraberiz. Bu milletin evladıyla bu yola aynen devam edeceğiz. Evelallah, bu milletin evlatları, John’lara, George’lara yeter de artar bile. Biz, bu konuda kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ülkemizi 2023 hedeflerine de biz ulaştıracak, büyük ve güçlü Türkiye’yi biz kuracak, gençlerimize 2053 vizyonlarını da biz hediye edeceğiz.”
“NORMALLEŞME DÖNEMİNE ADIM ATIYORUZ”
Türkiye’nin salgın mücadelesinde yeni bir döneme girdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kabine toplantısının ardından 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe girecek salgın tedbirleriyle ilgili kararların çerçevesini milletle paylaştıklarını, İçişleri Bakanlığı’nın da uygulama genelgesini yayınladığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Salgının, sağlığımızla birlikte sosyal ve ekonomik hayatımız üzerindeki olumsuz etkilerini de önemli ölçüde ortadan kaldıracak bir normalleşme dönemine adım atıyoruz” dedi.
Dünyadaki gelişmelerin, salgının öngörülemeyen neticelere yol açarak sürdüğüne işaret ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize düşen, sağlık hizmetlerinden gıda tedarikine, üretimden kamu güvenliğine kadar her hususta tüm senaryolara hazırlıklı olmaktır. Türkiye’nin bu bakımdan dünyada örnek gösterilen bir ülke olduğunu, akıl ve vicdan sahibi herkes kabul ediyor. Yarın başlayacak yeni dönemin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Vatandaşlarımdan yeni dönemde de tedbiri elden bırakmadan hayatlarını sürdürmelerini istirham ediyorum” diye konuştu.
“KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”
Türkiye’nin salgın sonrası döneme çok güçlü bir küresel aktör olarak girmesi için gerekli adımları attıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Mart’ta “İstiklalden istikbale” diyerek Türkiye’nin ekonomi reformları alanındaki yeni yol haritasını paylaştıklarını hatırlattı.
Bakanlıklar, ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının programın hayata geçirilmesi aşamasında da sıkı bir iş birliği içerisinde çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belirlediğimiz 154 eylemin yüzde 78’i bu sene tamamlanacak. Haziran ayı sonuna kadar süre koyduğumuz 35 eylem başlığından 31’i tamamlanmış durumda. Geriye kalan dört eylemden ikisinin teknik çalışmalarına nihai hâlini verdik. Kanunla hayata geçirilecek iki eylem içinse Yüce Meclis’imizin takdirini bekliyoruz. Yılın ilk yarısı için öngördüğümüz eylemleri başarıyla tamamladığımızı söyleyebilirim. Bundan sonra da aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, haziran ayı boyunca uluslararası müsabakalarda Türkiye’ye madalya kazandıran sporculara teşekkür etti. Futbolda umutla başlanan Euro 2020’den erken ayrılmanın herkesi üzdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah bundan sonraki turnuvalarda futboldan da güzel haberler bekliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tokyo Olimpiyatları’na hazırlanan tüm sporculara başarılar diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısında, CHP’den ayrılarak AK Parti’ye katılan Osmaniye Düziçi Belediye Başkanı Alper Öner ile 10 belediye meclis üyesine rozetini taktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdareciler Günü Programı’nda yaptığı konuşmada, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu. Merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir’ diyor. Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen İdareciler Günü Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Fedakârca görev yapan mülki idare amirlerinin 10 Ocak İdareciler Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere, vali yardımcılarına ve kaymakamlara bugüne kadarki hizmetleri için teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi başında şehit olan veya vefat eden mülki idare amirlerine rahmet diledi.
Devletin, ortak hedefler etrafında kenetlenen milletlerin akıl ve iradesinin tecessüm ettiği bir teşkilat olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk devlet geleneğinin; binlerce yıllık bir aklın, birikimin, tecrübenin ürünü olduğunu belirtti.
“DEVLET TASAVVURUMUZ HİÇBİR ZAMAN MADDEYE DAYALI BİR ANLAYIŞ ÜZERİNE İNŞA EDİLMEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu” dedi.
Merhum Aliya İzzetbegoviç’in, “İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir” sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim de devlet anlayışımızın öznesi insandır, insanlık onurudur. İşte bu yüzden insanlık ittifakı diyoruz. Bu yüzden mazlumların derdine derman olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ‘Türkiye, umudun adıdır.’ diyoruz. Mülki idaremiz işte bu geleneğin bir devamıdır. Orhun Yazıtları’nda geçen şu söz bu tasavvurumuzun güçlü bir yansımasıdır. ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti ilini ve töresini koruyacaktır.’ Bu inançla yoğrulan Türk mülki idaresi halkın huzurunu, refahını ve güvenliğini tesis eden köklü bir müessesedir” diye konuştu.
Vilayetlerde Reis-i Cumhuru temsil eden valilik makamının ise devletin milletle bütünleştiği yegâne nokta olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin dininin adalet olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tarih boyunca adaleti esas alan bir devlet anlayışının bugünkü müntesipleri olarak şunu hiçbir zaman unutmayınız. Valilik milletin derdine derman olma makamıdır. Valilik devletin halka uzanan elidir. Vicdan ve merhamet mevkiidir. Bu düstur valilik makamının nüvesidir. Burada şunu da özellikle vurgulamak isterim. Sizler halkımızın gönlünde yer bulan onların talep ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprüler konumundasınız. Daima ulaşılabilir, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valilik makamının temel ilkelerindendir. Unutmayınız ki milletin hayır duası devletin en güçlü hazinesidir. Allah korusun, milletin bedduasını alan ise ne bu dünyada ne de ahirette iflah olur. Bir diğer husus şudur, sadece günlük hesaplar peşinde koşmak bize yakışmaz. Devletimizin kurucu kodlarında buna hoş bakılmaz.”
Devlet geleneğinin geleceği inşa eden bir anlayış üzerine kurulu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı vizyonunun da işte bu geleneğin bir tezahürü olduğunu belirtti.
Binlerce yıllık kadim devlet anlayışının tıpkı askeriye gibi idarecilik ve teşkilatlanma alanında da dünyaya örnek olacak bir birikiminin taşıyıcısı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hem merkezi yönetim anlayışı hem de mahallî idare teşkilatı bakımından önemli bir müktesebatın ve tecrübenin sahibi olduğunu söyledi.
Adil, müessir, müşfik, emin ve istikrarlı bir idare kabiliyetinin Türk milletinin adeta doğuştan gelen özelliği olduğunu ve tarihin bu gerçeğin sayısız örnekleriyle dolu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “İdare kabiliyetimiz teşkilatlanma boyutuyla sınırlı kalmamış, milletimize ve şehirlerimize de önemli değerler kazandırmıştır. Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi, Medinetü’l Fazıla isimli eserinde şöyle diyor, ‘En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilişkin ancak şehirde ulaşılabilir, şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz.’ Eğer doğudan batıya, kuzeyden güneye, ülkemizin tamamında iyiliği, refahı, kalkınmayı, kardeşliği ve adaleti hâkim kılmak istiyorsak, işe önce şehirlerimizden başlamamız gerekiyor. Üstelik bu denli zengin bir medeniyete güçlü tarihi ve beşeri bağlarımızın olduğu bu kadar geniş bir gönül coğrafyasına sahip bir ülke olarak bu bizler için ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur.”
Mülki idare amirlerine çok önemli görevler düştüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden öncelikli beklentilerinin devletin kendilerine olan emaneti, imkân ve kaynaklarını şehirlerin faydasına olacak biçimde kullanmaları olduğunu kaydetti.
Valilerden görev, yetki ve sorumluluk alanlarında bulunan işleri hızlı, etkin ve verimli bir şekilde ifa etmelerini beklediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetim, öksüz ve kimsesizler başta olmak üzere devletin şefkatine ihtiyaç duyan tüm kesimlerin yanında olmanızı istiyoruz. Daha önce de farklı vesilelerle dile getirdim. Mülki idare amirliği sabah 8, akşam 6 arasında yapılacak bir görev değildir. Sizin vatandaşla hemhâl, hemdert ve hem dem olmanız da beklenir. Her birinizden makam odalarınıza sıkışıp kalmamanızı, gönlünüzü de kapılarınızı da telefonlarınızı da vatandaşlarımıza açık tutmanızı özellikle rica ediyorum. Hizmet ettiğiniz şehirlerde hak ve hukuku gözetmeniz, inancına, hayat tarzına, kökenine, mezhebine bakmadan vatandaşımıza eşit muamele etmeniz şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzımız olmalıdır.
Ne tek parti faşist zihniyetinin ne de hafızalarımızda derin yaralar açan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur. Baskının, ayrımcılığın, millete karşı efendilik taslamanın meşru sayıldığı günler artık geride kalmıştır. Allah’ın izniyle biz bu makamlarda bulunduğumuz müddetçe kimse o kötü günleri geri getiremeyecektir. Kerim devlet anlayışımızı hakkıyla tatbik eden personeline ve vatandaşlarımıza tepeden bakmayan, ilçe, köy ve mahalleleriyle şehrinin tamamını kucaklayan valiler, bizim görmek istediğimiz idarecilerdir.”
Bir anekdota dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hazreti Ali Efendimiz Mısır’a atadığı Vali Eşter en-Neha-i’ye yazdığı mektupta bakınız hangi nasihatlerde bulunuyor. ‘Bil ki ey malik, sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır. Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara, yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah, mazlumların ahını duyandır, zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun; Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider.’ Kıymetli valilerimiz, çağları aşan hikmet dolu bu sözler, bizim pusulamız olduğu gibi işlerinizde size de rehberlik etmelidir. Bizim ve milletimizin idealindeki mülki idare amiri işte bu hasletlerle mücehhez yöneticilerdir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve gençlik projelerini hayata geçirerek, sosyal yardım faaliyetlerini aksatmayarak, teknolojiyi ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak şehirlere yeni ufuklar, yeni alanlar açmanın mülki idare amirlerinin görevi olduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin deprem başta olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son 6 Şubat’ta asrın en büyük tabii afetlerinden biriyle yara alındığını, kriz ve afet yönetiminin ne kadar mühim olduğunu net biçimde gördüklerini söyledi.
Bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak için hükümet olarak gereken her türlü tedbiri aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürecin aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü. Bu hakikati İbn-i Firuz, beş asır evvel şu cümlelerle dile getirmiştir, ‘Gerçekte işe yaramaz kötü memurların yaptıkları zarar, vücutta insana yaramayan gıdaya benzer. İnsan bu gıdadan azar azar yer ve midesinde zararlı bir karışım meydana gelir. Zamanla artan bu madde sinirlere, damarlara da tesir ederek insanı hasta eder. Kuvvetten düşen kişi doktora gitmeye mecbur kalır fakat doktor da buna çare bulamaz ve kişi bir türlü rahat yüzü göremez. Belki uzun süren bir ilaç ve tedavi sürecinden sonra kişi iyileşebilir.’ Buradan anlaşılmalıdır ki görevini doğru yapmayan memurların halka bir günde verdikleri zararı adaletli bir sultanın belki de uzun süren adaletli yönetimi bile gideremez. Sizin sorumluluğunuz işte bu derece önemli, kritik ve hassastır. Dolayısıyla illerimizde şahsımı temsilen görev yapan siz valilerimize çok hayati vazifeler düştüğünü bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerden rehberlik, teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine dair genelgenin gereklerini yakından takip ve koordine etmesini de beklediğini söyledi.
Bölgede çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 910 kilometrelik sınırı olduğu Suriye’de meydana gelen hadiselerin ülkeyi her açıdan ilgilendirdiğini vurguladı.
Suriye’de 61 yıllık Baas diktatörlüğünün çökmesinin ve 13 yıl süren katliamın sona ermesiyle artık yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sednaya Hapishanesi’nden yansıyan vahşet görüntüleri, Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü göstermiştir. Azgın ve zorba bir azınlığın mazlum çoğunluğa karşı uyguladığı baskının, kanlı ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Gün geçmiyor ki ülkenin bir şehrinden toplu mezar çıkmasın. Gün geçmiyor ki Baas rejiminin barbarlığına dair bir delil bulunmasın. Hemen her gün insanlık adına, insani değerler adına gerçekten utanç ve dehşet verici haberlerle karşılaşıyoruz. İnsani kayıpları bir tarafa bırakıyor sadece 13 yıllık katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’yi ziyaret eden ekiplerimiz de sahadaki tablonun tahmin edilenden çok daha kötü olduğunu ifade ediyor.”
Suriye’nin yeniden inşası için fiziki altyapının, ekonomik ve sosyal düzenin kapsamlı bir şekilde ıslah edilmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik kalkınma projeleri, sağlık ve eğitim altyapısının oluşturulması, tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejilerin bu sürecin olmazsa olmazları olduğunu söyledi.
“İNSANİ POLİTİKAMIZA ZARAR VERECEK YAKLAŞIMLAR İÇİNDE OLMAYACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam âleminin destekleri yanında belli bir zamana da ihtiyaç duyduğunun dile getirerek, “Uluslararası toplumun bu sürece daha fazla katkı sağlaması mühimdir. Türkiye olarak, biz de tüm planlarımızı bu gerçekler ekseninde yapıyoruz. Ana muhalefet partisi genel başkanının, ‘Esed gitti, sığınmacılar da gitsin’ ifadesi vicdansızlıktan öte bir kara cehalet örneğidir. Biraz dış politika, biraz ekonomi, biraz savaş tarihi okuyan bir kişi açık söylüyorum, böyle bir cümle kurmaktan utanır, hicap duyar” ifadelerini kullandı.
Savaşın ve zulmün pençesinden kaçan Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kol kanat gerdiklerinin, şefkat ve merhametle kucak açtıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefetin, onları geldikleri yere kovmanın hep gayreti içerisinde olduğunu belirterek, “Biz ensarız, onlar muhacirdir’ dedik. Dolayısıyla ‘Bizim medeniyetimizde ensar olarak muhacirleri kovmak asla yer etmez’ dedik” ifadelerini kullandı.
Milletin asil karakterine uygun şekilde büyük bir alicenaplık göstererek, ensar şuuruyla Suriyeli muhacirlere destek olduğunu, insanlık tarihine altın harflerle geçen bir dayanışma seferberliğine hep birlikte imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hatta bu uğurda şahsım, siyasi bedel ödemeyi dahi göze aldım. 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın ırkçı siyasetini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Tüm bunlara rağmen bize canlarını, namuslarını ve onurlarını emanet eden mazlumlara sırtımızı dönmedik. Kimsesizlerin kimsesi olan bu necip millete, ‘Boraltan Köprüsü faciası utancını bir kez daha yaşatmayacağız’ dedik ve hamdolsun yaşatmadık. Suriyeli kardeşlerimize 13 yıl boyunca nasıl samimi ev sahipliği yaptıysak bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan, tarihimize, inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz.
“SURİYELİLERİN EVLERİNE HUZURLA DÖNEBİLMELERİ BİZİM İÇİN İNSANİ BİR GÖREV”
Muhalefet veya ırkçı çevreler ne derse desin, ekonomimize, ticaretimize, üretimimize ve 13 yıllık insani politikamıza zarar verecek yaklaşımlar içinde olmayacağız. Bir defa şunun bilinmesini isterim, Türkiye’nin en kritik seçimlerinde, siyasi geleceğimizi riske atma pahasına sergilediğimiz duruşa kimsenin leke bulaştırmasına müsaade etmeyiz. Sahadaki aksaklıklar, kasıtlar ve hatalar sebebiyle böyle bir durumun yaşanmasına da asla müsamahayla bakmayız. Bu meseleye dair yaklaşımımız açık söylüyorum, sıfır toleranstır. Her insan kendi vatanında kök salar ve elbette orada yaşamak ister.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin evlerine huzurla dönebilmelerinin kendileri için hem insani bir görev hem de bölgesel istikrar açısından stratejik bir öncelik olduğunu söyledi.
Gönüllü olarak yurtlarına dönmek isteyen Suriyelilere her türlü kolaylığı sağladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimseyi zorla göndermek gibi bir yanlışa da düşmeyeceklerinin altını çizdi.
Türkiye’ye katkı yapmak isteyen, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak zenginlik katan Suriyelilerin elinden tutmaya devam edeceklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte attıkları her adımın hem Suriyelilerin haklarını hem de milletin çıkarlarını koruma hedefine mahsus olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de artık yeni bir yönetimin olduğuna, Suriye’nin geleceğinin bu yönetimin ortaya koyacağı kurucu irade etrafında şekilleneceğine işaret etti.
Suriye ile ilişkilerin karşılıklı saygı ilkesi çerçevesinde sürdürüleceğini, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasında komşuluk hukuku bir gereği olarak üzerlerine düşen tüm sorumlulukları yerine getireceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği içinde bu yeni sürecin başarıyla yönetilmesinde mülki idare amirlerine önemli vazifeler düştüğünü söyledi.
Özellikle sınır bölgelerindeki valilerden çok dikkatli olmalarını, süreci sahiplenmelerini ve adımlarını buna göre atmalarını beklediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Gerek bizleri bu makamlara getiren milletimize hizmet, gerekse bu sürecin incelikle yürütülmesi noktasında hiçbir aksaklığın hiçbir nahoş durumun yaşanmaması için her birinizin özenli davranacağınıza inanıyorum. Ülkemizde ve bölgemizde terörün hiçbir çeşidine yer olmadığını her fırsatta vurguluyoruz. Bir süredir uyguladığımız ‘terörü kaynağında bertaraf etme’ stratejimizin meyvelerini içeride ve dışarıda toplamaya başladık. Şimdi bunu yeni araçlar ve yeni yöntemlerle devam ettiriyoruz. Amacımız ülkemizin sırtına vurulan 40 yıllık o kamburunu ilanihaye ortadan kaldırmaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye devrimi ile birlikte hem ülkemizin hem de bölgemizin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı her türlü imkânı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılını kardeşliği kalkınmanın huzurun yüzyılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla başla çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vali Galip Demirel Sosyal Hizmet Ödülü’nü Ankara Vali Yardımcısı Elif Nur Bozkurt Tandoğan’a, Celalettin Tüfekçi Meslek Ödülü’nü Diyarbakır Eğil Kaymakamı Volkan Hülür’e, Şehit Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk Üstün Hizmet Ödülü’nü Hatay Vali Yardımcısı Cafer Ekinci’ye, Şehit Kaymakam Ersin Ateş Üstün Hizmet Ödülü’nü Kilis Vali Yardımcısı Hamza Özbilgi’ye, Vali Dr. Mehmet Vecdi Gönül Güvenlik Hizmet Ödülü’nü İstanbul Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu’na takdim etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyonda düşüş trendi 2025 senesinde daha da hızlanacak”
GENÇ GAZETECİLER ANKARA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgesel gelişmeler bağlamında sancılı ve sarsıntılı bir yılı geride bıraktık. Yeni beklentiler ve büyük umutlarla 2025 yılına ‘merhaba’ dedik. Yeni miladi yılın ülkemizdeki, bölgemizdeki ve dünyadaki tüm insanlar için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
“İLK GÜNDEN BERİ FİLİSTİN’DE KANIN VE KATLİAMIN DURMASI İÇİN TÜM YOLLARI DENİYORUZ”
Özellikle, tam 15 aydır tüm dünyanın gözleri önünde son asrın en barbar soykırımlarından birini yaşayan Gazzeli kardeşlerimiz için 2025 senesinin ateşkese, barışa, huzura ve feraha vesile olmasını diliyorum.
Türkiye olarak, ilk günden beri Filistin’de kanın ve katliamın durması için tüm yolları deniyoruz. Gazze halkının çektiği sıkıntıları hafifletebilmek adına Kızılay’ı, AFAD’ı, sivil toplumu ve hayırseverleriyle tam bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. Uluslararası toplumun İsrail hükûmeti üzerindeki baskıyı arttırması için de diplomatik temaslarımızı yoğunlaştırdık.
Gazze’de barış umutlarını tekrar yeşertecek bir kapının aralanması için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Netice alıncaya kadar da buna devam edeceğiz. 1 Ocak sabahı ‘Bir Güneş Doğuyor’ sloganıyla bir araya gelen Türkiye’nin ve Türk milletinin Filistinli kardeşleriyle dayanışmasını ortaya koyan tüm vatandaşlarıma buradan hassaten teşekkür ediyorum.
“BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLAN BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ MUTLAKA KURULACAKTIR”
Yaklaşık yarım milyon kardeşimiz Gazze’nin kimsesiz ve sahipsiz olmadığını İstanbul’dan tüm dünyaya bir kez daha haykırmış, şahsımızın ve milletimizin hissiyatına tercüman olmuşlardır. Tabii burada şunu da büyük bir taaccüple ifade etmek durumundayım. Ülkemiz ve milletimiz adına iftihar verici bu sivil toplum buluşmasından, bakıyorsunuz, birileri hemen rahatsız oluyor.
Galata Köprüsü’nde vücut bulan insanlık ittifakına tepki gösterenler, açık söyleyeyim, insanlıktan nasibini almamış vicdan fukaralarıdır. Çünkü kalbinde zerre miskal merhamet olan hiç kimse insanlık vicdanının ayağa kalktığı böyle bir gaddarlık karşısında tepkisiz kalamaz. Türkiye’nin mazlumlarla dayanışma içinde olması ancak zulüm ile abad olmaya çalışan zalimleri endişelendirir, tedirgin eder, rahatsız eder.
Biz şu ilahi müjdeye tüm kalbimizle inanıyor ve iman ediyoruz; Allah, sabredenlerle beraberdir. 61 yıllık Baas zulmünün ve 13 yıllık katliamların ardından Suriye’de nasıl inanç, iman ve sabır kazanmışsa inşallah, Filistin’de de hak yerini bulacak, adalet güneşi zulmün karanlığını delip geçecektir. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip Filistin devleti mutlaka kurulacaktır. Rabbim, içinde bulunduğumuz mübarek günler hürmetine mazlum Filistin halkının yar ve yardımcısı olsun diyorum.
1 Ocak tarihi itibarıyla müşerref olduğumuz mübarek üç ayların milletimizin yanı sıra İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini, dünyanın dört bir yanında eziyet çeken müstazafların acılarının dinmesinin başlangıcı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.
“ÜLKEYE VE MİLLETE UZUN VADELİ FAYDA SAĞLAYACAK KALICI KAZANIMLARA ODAKLANDIK”
İktidar sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002 yılından beri bizim siyasetteki gayemiz hep insanımıza hizmet oldu. Eser ve hizmet siyaseti diyerek kavramsallaştırdığımız bu ilkemizden hiçbir zaman ödün vermedik. Sabun köpüğü misali gelip geçici başarılara değil, ülkeye ve millete uzun vadeli fayda sağlayacak kalıcı kazanımlara odaklandık.
Siyasette de, hükûmette de, devlet idaresinde de insan ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışına sahibiz. 2024 yılını başta dış ticaret olmak üzere birçok alanda rekorlarla, büyük başarılar ve sevinçlerle kapattık. Bölgemizde ve dünyada nükseden tüm krizlere ve olumsuzluklara rağmen 2024 yılı mal ihracatımız 2023 yılına göre yüzde 2,5 oranında artışla 262 milyar dolara çıktı.
“2025 YILINDA MAL VE HİZMET İHRACATI HEDEFİMİZİ 390 MİLYAR DOLAR OLARAK BELİRLEDİK”
Bir diğer önemli veri olan ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 5,5 puan artarak yüzde 76,1’e ulaştı. 2002 yılında bu oran yalnızca yüzde 50 seviyesindeydi. Bir başka çarpıcı oran şudur. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı 92,4 milyar dolara yükselmiştir. Hizmet ihracatında 110 milyar dolarlık hedefimizi zaten yakalamıştık. Şimdi bununla yetinmiyoruz. Gelecek sene için çıtayı biraz daha yukarı çekiyoruz. 2025 yılında mal ve hizmet ihracatı hedefimizi 390 milyar dolar olarak belirledik. İnşallah bunun da üzerinde bir ihracat rakamıyla yılı kapatacağız. İhracatçılarımızla el ele, omuz omuza vereceğiz ve Türk ürünlerinin tanınmadığı, satılmadığı, girmediği hiçbir ülke bırakmayacağız.
Ülkemize her sene yeni rekorlar yaşatan tüm ihracatçılarımızı bugün bir kez daha tebrik ediyor, kendilerinden daha fazla çaba beklediğimi burada da vurgulamak istiyorum.
“ENFLASYON VE İSTİHDAMDA ÇOK İYİ BİR NOKTADAYIZ”
İhracat tarafında bu başarı hikâyelerini yazarken enflasyon ve istihdamda da hamdolsun çok iyi bir noktadayız. TÜİK tarafından açıklanan son enflasyon verileri, enflasyonla mücadelede doğru yolda olduğumuzu tekrar teyit etmiştir. Uyguladığımız politikalar sayesinde enflasyon aralıkta aylık bazda yüzde 1,03 olurken, yıllık bazda yüzde 44,38’e gerilemiştir.
Senelik enflasyon 2023 sonuna kıyasla 20 puan, 2024 Mayıs ayındaki zirve seviyesine göre 31 puan düşmüştür. Enflasyonda düşüş trendi, inşallah, 2025 senesinde daha da hızlanacak. Bununla ilgili çok kapsamlı bir yol haritası oluşturduk. Buna göre para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, maliye politikası kanalı enflasyonla mücadeleye çok güçlü destek verecek.
Üçüncüsü, bütçe imkânları el verdikçe yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz. En son akaryakıt ÖTV’sinde bunu yaptık.
“BELLİ BAŞLI ALANLARDA FIRSATÇILIĞIN OLDUĞUNU MÜŞAHEDE EDİYORUZ”
Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de destekleyeceğiz. Hayat pahalılığıyla ilgili milletimizin şikâyet konularının en başında, konut fiyatları ve kiralar geliyor. Bunda özellikle 6 Şubat depremleriyle beraber ortaya çıkan ilave konut talebinin şüphesiz etkisi var. Ancak belli başlı alanlarda sadece dönemsel etkilerle açıklanamayacak bir fırsatçılığın ve aşırı kâr hırsının olduğunu da müşahede ediyoruz.
2024 yılı içinde döviz kuru gibi mazeret olarak öne sürülen unsurlar stabil kaldığı hâlde bazı sektörlerde fahiş fiyatlamalar maalesef devam etti. Şöyle bir tabloya şahit oluyorsunuz. Enerji, yakıt, döviz kuru, işçilik maliyetlerinde oluşan farkla satılan ürünün veya sunulan hizmetin fiyatı arasındaki bağ kopma noktasına gelmiş.
İşçilik maliyetinde yaşanan artışla ürüne yansıyan fiyat farkı arasında da aynı şekilde kimi zaman uçurum oluşuyor. Mesela asgari ücretteki artış sebebiyle maliyet belki 2-3 birim artarken bu artış bahane edilerek fiyatlara 5 birim, 10 birim zam yapılabiliyor.
Bu fiyatlama davranışının ekonomik sebeplerden ziyade açgözlülükten, tamahkârlıktan ve vicdansızlıktan kaynaklandığı aşikârdır. Tabii ki işini düzgün yapan, helalinden kazanan, dürüst, ahlaklı, vicdanlı işletmelerimiz çoğunluktadır ve bunlar sözlerimizin muhatabı değildir. Biz de zaten bu kardeşlerimizi tenkit değil, ancak takdir ve taltif ederiz.
Partimizin Bursa İl Kongresi’nde yaptığımız çağrının gerisinde işte bu gerçekler vardır. Fırsatçılıkla mücadelede devlet elbette gerekeni yapmakla mükelleftir. Geçen yıl gerçekleştirilen denetimlerde tüketicileri mağdur eden, fahiş fiyat uygulayan ve piyasayı bozan 224 bin firmaya yaklaşık 5 milyar liralık idari para cezası kesilmiştir.
“VATANDAŞLARIMIZIN SAĞLIKLI VE GÜVENİLİR GIDAYA ERİŞİMİ İÇİN DE YOĞUN ÇABA HARCIYORUZ”
Sadece otomotiv, stokçuluk, emlak, bunun yanında kuyumculuk ve fahiş fiyat denetimlerinde bin 555 gerçek ve tüzel kişiye toplam 366 milyon liralık ceza uygulanmıştır. Bir diğer önemli konu olan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için de yoğun çaba harcıyoruz. Bu kapsamda 2024 yılında 1,3 milyon denetim yaptık, 1,4 milyar lira para cezası tatbik ettik. 610 dosyayla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduk.
Milletin lokmasına göz dikenlere, sattığı ürüne hile-hurda karıştıranlara, etiket oyunlarıyla milletin cebine el atanlara asla tolerans göstermiyoruz. 2025 senesinde bu denetimlerimiz daha da artacak. Ne şirketlerimize haksızlık edeceğiz ne de gözünü para hırsı bürümüş fırsatçıların vatandaşın hakkına girmesine eyvallah diyeceğiz.
“85 MİLYONUN HAKKINI, HUKUKUNU, ÇIKARINI EN ÜST DÜZEYDE KORUYACAĞIZ”
Serbest piyasa ilkeleri çerçevesinde 85 milyonun tamamının hakkını, hukukunu, çıkarını en üst düzeyde koruyacağız. Şunun bir defa çok iyi anlaşılması lazım. Serbest piyasa kuralsızlık demek değildir. Serbest piyasa başıbozukluk demek asla değildir. Denetimlerimizin amacı serbest piyasaya müdahale değil, işleyişin daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesini temin etmektir. Burada şu hususu da söylemek mecburiyetindeyim. Hayat pahalılığıyla mücadeleye vatandaşlarımızın da destek olması, katkı sunması sürecin başarısı açısından çok önemlidir. Bunun yolu da Bursa İl Kongre’mizde belirttiğim üzere fahiş fiyat uygulayanları boykot etmekten geçiyor. Bakınız pahalı ürün satanları dize getirecek en etkili yöntemlerden birisi, muhalefet rahatsız olsa da, hiç şüphesiz boykottur.
Vatandaş olarak fırsatçılık yapanlara karşı en büyük kozumuz satın almama özgürlüğünüzü kullanmaktır. Bilinçli tüketici vasfımızı geliştirerek kaliteyi normal fiyatına çekmeyi başarabiliriz. Dünyaya baktığımızda geniş bir yelpazede bunun çok sayıda örneğiyle karşılaşıyoruz. Bu konuda devlet, millet ele ele vererek çok daha etkin sonuçlar alabiliriz. Nitekim uyguladığımız politikalar neticesinde enflasyonla mücadelede son 1,5 senede hakikaten önemli mesafe katettik. Enflasyon düştükçe işçimiz, memurumuz, emeklimiz, çiftçimiz, esnafımız dâhil 85 milyonun tamamının alım gücü de artacaktır. 2025 yılında hedefimiz bu meseleyi büyük ölçüde çözüme kavuşturmaktır.
“2025 YILINDA DA DEPREM BÖLGESİ EN ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ GÜNDEMİMİZ OLMAYI SÜRDÜRECEK”
Geçen yıl kabinemizin ana gündemlerinden bir diğeri, deprem bölgemizin yeniden ayağa kaldırılmasıydı. Asrın felaketinin ardından bölgede asrın inşa seferberliğini başlattık. 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolar tutarında bir harcama yaptık. 155 bininci yuvarımızın anahtarlarını Kahramanmaraş’ımızda hep birlikte afetzede kardeşlerimize teslim etmiştik. İnşallah yapımını tamamladığımız 201 bininci yeni yuva ve iş yerimizin anahtarlarını da yakında hak sahibi kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle belirtmek isterim. Bugün depremzedelerimizin, barınma başta olmak üzere, temel ihtiyaçlarını giderdiğimiz umut dolu bir tabloyla karşı karşıyayız. 2025 yılında da deprem bölgesi en önemli ve öncelikli gündemimiz olmayı sürdürecek. Aynı gayret ve azimle çalışarak kalan 252 bin konut ve iş yerimizi de 365 gün içerisinde tamamlayacağız. Böylece 2025 yılı içerisinde toplamda 453 bin yuva ve iş yerimizi afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. İnşallah yıl bitmeden deprem bölgesindeki 11 ilimizde tüm vatandaşlarımız huzurlu, güvenli, dayanıklı yuvalarına kavuşacak.
İş yerini açmayan hiçbir depremzede kardeşimiz kalmayacak. Şehirlerimizi süratle inşa ve ihya faaliyetlerimiz için 2025 yılı bütçesinden toplam 584 milyar lira kaynak ayırdık. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek milletin acılarına ne kadar duyarsız olduklarını gösteren müflis siyasetçileri, Allah’ın izniyle, 2025 yılında da mahcup edeceğiz.
Türkiye olarak, üç kıtanın kalbinde bulunan, stratejik önemi yüksek, küresel bilek güreşinin hiç eksik olmadığı bir coğrafyada yer alıyoruz. Böyle bir coğrafyada hayatta kalmanın birinci şartı caydırıcılıktır. Burada haklı olmak yetmez, hakkınızı korumak için aynı zamanda güçlü de olmak zorundasınız. Romantikler ve ülkemizdeki muhalefet anlamasa da bu coğrafyada masadaki gücünüz bileğinizin gücünden gelir. Bu topraklardaki bin yıllık tarihimiz boyunca bu hakikati defalarca tecrübe ettik, yaşadık ve gördük.
Sendelediğimiz her dönemde yanı başımızda ilk biten, âdeta kanımıza susamış hasımlarımız oldu. Hasta düştüğümüzde, döşümüzden bir parça et koparmak için kimlerin, hangi devletlerin sıraya girdiğini asla unutmadık ve unutmayacağız. Sevr Anlaşması, Allah korusun, zayıfladığımızda başımıza neler geleceğini gösteren bir ibret vesikası olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Millî Mücadele ile Sevr’i yırtıp atmakla kalmadık, aynı zamanda bu ülkeyi bir daha böyle bir travmayla karşı karşıya bırakmamak için yemin ettik.
“TEMEL HEDEFİMİZ MİLLETİMİZİN BİR DAHA ASLA BEKA SORUNU YAŞAMAMASIDIR”
2002’den bu yana, bizim de temel hedefimiz milletimizin bir daha asla beka sorunu yaşamamasıdır. İçeride ve dışarıda attığımız birçok adımın gerisinde yine bu vardır. Ecdadın hikmet dolu şu sözleri 22 yıldır bize rehberlik ediyor. ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.’ Eğer barış ve kurtuluş istiyorsan savaşa her an hazır olacaksın. Savunma sanayi alanındaki yatırımlarımız savaşa hazırlanmak için değil, barışı, istiklali, istikbali, bağımsızlığı muhafaza ve müdafaa içindir.
Şu politikamızı her fırsatta vurguluyoruz. Türkiye dostları için bir güven ve emniyet kaynağıdır ama vatanımıza uzanan kirli elleri de, kimin olduğuna bakmadan, kıracak kudrete fazlasıyla sahiptir.
Bu anlayışla savunma sanayi hamlelerimizi sürekli ileriye taşıyoruz. Nereden nereye geldiğimizi bugün kısaca hatırlatmak isterim. 2002’de sadece 56 firma varken, bugün bu sayı 3 bin 500’ü geçti. Savunma projelerinin sayısı son 22 yılda 62’den, yüzde 80 yerlilik oranıyla, bin 132’ye yükseldi. Büyüklüğü de 100 milyar doları aştı. Sektörün cirosu 1,1 milyar dolardan, 2023’te 15,5 milyar dolara çıktı.
İHA-SİHA, elektronik harp ve savaş gemisi üretiminde dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. 2002 yılında 248 milyon dolar olan ihracatımız 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 29’luk artışla 7 milyar 154 milyon dolara ulaştı. 2024 hedefimiz olan 64,5 milyar doları yüzde 11 oranında aşarak yeni bir rekor kırdık. Geçen yıl uzay, hava, kara, deniz, elektronik harp ve ar-ge alanlarında birçok önemli projeyi hayata geçirdik.
“2025 YILINDA YENİLERİNİ EKLEYECEĞİZ”
Millî Muharip Uçak KAAN’ın ve Hürjet’in uçuş testlerine devam edilmiş, Gökbey Helikopteri ilk teslimatını gerçekleştirmiştir. Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı prototip üretim ve testleri sürerken, Anka-3, Bayraktar TB3-TB2, Akıncı ve Aksungur İHA’ların kabulleri yapılmıştır. TB3-TCG Anadolu’ya destek ekipmanı kullanmadan iniş ve kalkış yapmıştır. Böylece kısa pistli bir gemiden iniş-kalkış yapabilen ilk SİHA olarak tarihe geçmiştir.
Deniz sistemlerinde Piri Reis Denizaltısı’nı hizmete aldık. Hızır Reis Denizaltısı deniz denemelerine başladı. Murat Reis’in donatım çalışmalarına devam ettik. TCG Derya İstanbul, Üsteğmen Arif Ekmekçi ve MARLİN İnsansız Deniz Aracı teslim edildi. Yerli ve millî olarak geliştirilen çelik kubbe projesine bismillah dedik. Siper Ürün-1 sistemi envantere girdi, hem 800 kilometre ve üzeri menzilli füze stokumuzu güçlendirmeyi hem de 2 bin kilometre ve üzeri menzilli füze geliştirme programımızı hızlandırmayı kararlaştırdık. Daha burada saymaya kalksak saatler sürecek nice savunma projesini geride bıraktığımız yıl devreye aldık, ilerlettik veya başlattık. 2025 yılında inşallah bunlara yenilerini ekleyeceğiz.
Geçtiğimiz hafta ana muhalefetin safsata diyerek burun kıvırdığı Mavi Vatan’da donanmamızın gücüne güç katacak projelerin startını verdik. MİLGEM projemiz ile ülkemizin ilk korvet ve firkateynlerini yüzde 100 yerli ve millî olarak tasarladık, inşa ettik. Envanterdeki 5 gemimize ilaveten hâlihazırda 7 MİLGEM firkateynimizin inşası devam ediyor.
Bu projelerimizden edindiğimiz birikimlerle TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribimizin ilk kaynağını İstanbul tersanesinde ve millî denizaltımızın ilk kaynağını ise Gölcük tersanesinde gerçekleştirdik. Millî uçak gemimizi TCG Anadolu’nun ağabeyi olarak görüyoruz. Tamamlandığında Türkiye’yi bir üst lige taşıyacak bu projelerin de hizmete girmesiyle çok kritik bir ihtiyacımızı daha gidermiş olacağız.
“85 MİLYON İÇİN ÇALIŞACAĞIZ, HİZMET ÜRETECEĞİZ”
Dosta güven aşılayan, düşmana korku salan bir Türkiye için savunma sanayi sektörümüzün tüm paydaşlarıyla birlikte çalışmalarımıza kararlıkla devam edeceğiz.
2024 yılına dair karnemizi 20 ana başlıkta ve 239 farklı infografikle 31 Aralık’ta sosyal medya hesabımızdan paylaştık. 2025 senesi boyunca da ‘aşkınan koşan yorulmaz’ şiarıyla gece gündüz demeden 85 milyon için çalışacağız, hizmet üreteceğiz.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİMİZE ULAŞMAK YAKIN GELECEKTEKİ EN ÖNEMLİ ÖNCELİKLERİMİZDEN BİRİDİR”
Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmak yakın gelecekteki en önemli önceliklerimizden biridir. Terörün ve şiddettin hüküm sürdüğü bir iklimde, demokrasini neşvünema bulması, gelişmesi, serpilmesi, kendi ayakları üzerinde durması mümkün değildir. Arkasına terörü ve teröristi alarak siyaset olmaz, olamaz, dünyanın hiçbir medeni ülkesi buna izin vermez. Terörün karanlık gölgesi ülkemiz siyasetinin üzerinden çekildikçe, inşallah, Türkiye daha sağlıklı, olgun ve özgürlükçü bir zemine kavuşacaktır.
Bir diğer husus ise şudur. Komşumuz Suriye’de gerçekleşen epik devrimle birlikte hem bu ülkede hem de bölgemizde artık yeni bir dönem başlamıştır. Yeni Suriye yönetiminin ülkenin toprak bütünlüğü ve birliği temelinde bir Suriye inşa etmeye çalıştığını, bunda da kararlı olduğunu görüyoruz. Bizim de samimi arzumuz, beklentimiz, politikamız bu yöndedir. Suriye’nin parçalanmasına, hangi kisveyle olursa olsun üniter yapısının bozulmasına rıza göstermeyiz. Bu konuda bir risk görürsek gerekli adımları süratle atarız.
“TÜRKİYE, GÜVENLİĞİNİ KORUMA NOKTASINDA NASIL TAVİZSİZ BİR İRADEYE SAHİP OLDUĞUNU PEK ÇOK KEZ GÖSTERMİŞTİR”
Suriye’deki ihtilafı ve DEAŞ tehdidini fırsata çevirip farklı hülyalar görenler son gelişmeler sonrasında bölgemizin kadim gerçekleriyle yüzleşmişlerdir. Bu gerçek bölgenin geleceğinde teröre yer olmadığıdır. Tercihini terörden ve şiddetten yana kullananlara bekleyen tek akıbet silahlarıyla birlikte toprağa gömülmektir. Açık söylüyorum, bunun önüne hiçbir güç geçemez.
Türkiye, bekasını ve güvenliğini koruma noktasında nasıl tavizsiz bir iradeye sahip olduğunu pek çok kez göstermiştir. İş o radde varırsa yine bir gece ansızın gelebiliriz. Allah’ın izniyle, bunu yapabilecek gücümüz, kapasitemiz ve kabiliyetimiz ziyadesiyle mevcuttur. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
Bilhassa sorumluluk mevkiinde olanlar, ne provokasyonlara gelmeli ne de milleti provoke edecek cümleler kurmalıdır. Terör baronları adına milleti tehdit edenlere pabuç bırakmayacağımızı burada özellikle ifade etmek istiyorum. Kimi il ve ilçelerimizde açtıkları hendeklerle kantonculuk peşinde koşanları nasıl o çukurlara gömdüysek, bugün de aynı niyeti taşıyanlar çıkarsa bunun bedelini onlara misliyle ödetiriz.
“BÖLÜCÜ ÖRGÜT VE SURİYE’DEKİ UZANTILARI İÇİN ÇEMBER DARALIYOR”
Bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için çember daralıyor. Dün ve önceki gün de söyledim, biz iktidar ve ittifak olarak terörsüz Türkiye hedefimizi, öyle veya böyle, ama mutlaka gerçekleştireceğiz. Bu konudaki hüsnüniyetimizi ve güçlü irademizi kamuoyumuzla paylaştık. Elbette bunu suhulet ve sükûnetle olmasını temenni ederiz. Ama bu yol tıkanır veya dinamitlenirse işte o zaman devletimizin kadife eldivene sarılı demir yumruğunu kullanmaktan da çekinmeyiz. Sonuçta kardeşliğin kazanacağına, birliğin, beraberliğin ve huzurun kazanacağına yürekten inanıyoruz.
“GÜÇLÜ TOPLUM ANCAK GÜÇLÜ AİLELERLE MÜMKÜNDÜR”
Bugünkü kabine toplantımızda Aile, Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarımızın sunumlarını dinledik.
Güçlü toplum ancak güçlü ailelerle mümkündür ancak bu konuda ciddi meydan okumalarla karşı karşıyayız. Küresel şer odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikaları herkesin malumudur. LGBT meselesi bugün ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerin başında gelmektedir.
2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51 seviyesine gerilemiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu durum alarm vericidir. Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir. Her fırsatta yaptığımız en az 3 çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu böylece tekrar görmüş oluyoruz.
Toplumun tüm kesimlerinde bir farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini ‘Aile Yılı’ ilan etmeyi kararlaştırdık. Yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinasyonunda aile yapımızın korunması, güçlendirilmesi ve gelecek nesillere sağlam bir miras olarak aktarılması için kapsamlı çalışmalar yürüteceğiz.
“5G İHALEMİZİ 2025 SENESİ İÇİNDE YAPACAĞIZ”
Ulaştırma, hükûmetimizin en başarılı olduğu alanlardan biridir. Şimdi internet ve dijital altyapımız güçlendirecek yeni bir adım atıyoruz. Uçtan uça yerli ve millî 5G haberleşme şebekesi projemiz kapsamında 5G ihalemizi 2025 senesi içinde yapacağız. 2026 yılında da ilk sinyalimizi almayı hedefliyoruz.
Son olarak, 6-10 Ocak arası ülkemizde ‘Enerji Verimliliği Haftası’ olarak kutlanıyor. Bu hafta vesilesiyle her bir vatandaşımızdan enerjiyi daha tasarruflu ve verimli kullanmalarını istirham ediyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.