Connect with us

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “KKTC’yi siyasi ve ekonomik olarak küresel sistemin eşit ve onurlu bir üyesi hâline getirene kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Başbakanı Ersin Tatar ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni siyasi ve ekonomik olarak küresel sistemin eşit ve onurlu bir üyesi hâline getirene kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Başbakanı Ersin Tatar Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki görüşmeleri sonrasında ortak basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve KKTC Başbakanı Tatar, “KKTC Su Temin Projesi Boru Hattı Onarımını Müteakip Su Verme Merasimi”ne de video konferansla bağlandı.

KKTC Başbakanı Tatar ile görüşmelerinde, KKTC’de pazar günü yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bir durum değerlendirmesi yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin, demokratik olgunluğunu birçok kez kanıtlamış olan Kıbrıs Türk halkı için hayırlara vesile olmasını diledi.

“DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE VE KKTC’NİN İÇİNDE OLMADIĞI HİÇBİR SENARYONUN BAŞARI ŞANSI YOKTUR”

KKTC’de Türkiye’nin, desteğiyle gerçekleştirilen projelerin de görüşmede ele alındığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesiyle ilgili son gelişmelerin de gündeme geldiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Kıbrıs meselesindeki ilkeli duruşu hem de Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türk’ünün hak ve çıkarlarına kararlılıkla sahip çıktığı için KKTC Başbakanı Tatar’ı tebrik etti.

KKTC Başbakanı Tatar’dan Kovid-19 salgınıyla mücadele ve salgının Kuzey Kıbrıs ekonomisine etkileri hakkında bilgi aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC hükûmetini salgına karşı yürüttüğü başarılı mücadele nedeniyle kutladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar Kıbrıs Türkü’nün hak ve çıkarlarını, kendi hak ve çıkarlarından ayrı tutmadığını tüm dünyaya gösterdiğini belirterek, Kıbrıs Türk’ünün huzur ve refahı için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacağını, bundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim için Doğu Akdeniz meselesinin iki boyutu vardır, bunlardan birincisi Türkiye’nin kıta sahanlığındaki haklarının korunmasıdır, ikincisi de Kıbrıs Türk halkının adanın etrafındaki doğal kaynaklarla ilgili hak ve çıkarlarının garanti edilmesidir” diye konuştu.

Türkiye’nin Akdeniz’deki faaliyetlerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Millî sondaj ve sismik araştırma gemilerimiz kendi kıta sahanlığımızın yanı sıra KKTC ruhsat sahalarında da faaliyetlerini sürdürüyor. İnşallah Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gazı Doğu Akdeniz’de de bulacağız. Bunu başardığımız zaman da tüm dünya bölgeye barış, istikrar ve refahın geldiğini görecek. Her zaman söylüyoruz, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin içinde olmadığı hiçbir senaryonun başarı şansı yoktur. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi planlanan Doğu Akdeniz Konferansı’nda da Kıbrıs Türk’ü mutlaka hak ettiği şekilde temsil edilmelidir. Son yapılan Avrupa Birliği zirvesinde Kıbrıs Türk halkının yine yok sayıldığını gördük. Kapalı kapılar ardında Kıbrıs Türklerinin hakkını teslim edenler, iş icraata geldiğinde ellerini taşın altına koymaktan kaçınıyor. Garantileri çağdışı bulunanlara vereceğimiz en iyi cevap, böyle bir zihniyete 21. Yüzyıl’da yer olmadığıdır. Türkiye bu adaletsizliğin sürmesine izin vermeyecektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Rum tarafının zihniyetinin 2004’ten bu yana hiç değişmediğine dikkati çekerek, “Onların tek derdi Kıbrıs Türklerinin haklarını çiğneyerek kurdukları sahte devlette Kıbrıs Türklerini azınlık hâline getirmektir. Kıbrıs Türkü buna asla razı olmayacaktır. Türk Milleti de Kıbrıs Türk’ünü bu eşit egemenlik mücadelesinde hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır, bundan sonra da bırakmayacaktır” dedi.

“KKTC SU TEMİN PROJESİ’Nİ 2015 YILINDA TAMAMLAYARAK HİZMETE SUNDUK”

Kıbrıs’ta su konusunun çok önemli olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ı Anadolu’dan gelen suyla buluşturan boru hattının yeniden faaliyete geçmesinden büyük memnuniyet duyduklarını dile getirdi.

KKTC’ye Anadolu’dan su taşıma projesinin kararını Başbakanlığı döneminde verdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, suyun KKTC’ye ulaşmasında yılmadan durmadan çalışan Kalyon Grup’a teşekkürlerini iletti.

“Biz ‘su hayattır, medeniyettir, azizdir’ diyen bir anlayışla adanın su sorununun çözümü için kolları sıvadık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’de pek çok hayali gerçekleştiren bir hükûmet olarak Kıbrıs’ın bu sıkıntısını çözmek de hamdolsun bize nasip oldu. KKTC Su Temin Projesi’ni 2015 yılında tamamlayarak hizmete sunduk. Bu proje 80 kilometreyi aşkın uzunluğu, deniz yüzeyinden 250 metre derine inen 1 metre 60 santim çapındaki borularıyla kendi alanında başlı başına bir mühendislik harikasıdır” açıklamasında bulundu.

Dünyada ilk defa uygulanan askıda borulu sistemle Anamur’da inşa ettikleri Alaköprü Barajı’ndan alınan suyu KKTC’deki Geçitköy Barajı’na aktardıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece Anadolu topraklarından doğup Akdeniz’e dökülen Dragon Çayı’nın yıllık 75 milyon metreküplük suyunu Kıbrıs adasındaki kardeşlerimizin istifadesine sunmuş olduk” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anamur’dan Girne’ye uzanan bu projeyi ekonomik değerlerinin ötesinde barış, refah ve huzur içinde aydınlık bir gelecek tasavvuru olarak gördüğünün altını çizerek bugün boru hattından adaya yeniden su verilmeye başlanacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin sulama bölümüyle ilgili yatırımların da sürdüğünü, amacın 71 bin 540 dekar alanı sulamaya açarak KKTC ekonomisine yılda 127 milyon lira ilave katkı sağlamak olduğunu kaydetti.

Güzelyurt ve Lefke ile civar yerleşim yerlerinin atık su, yağmur suyu, içme suyu hatlarının bir kısmının projelerinin hazırlandığını, bir kısmının ihale çalışmalarının yürütüldüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, atık su geri kazanımı ile daha fazla toprağın sulanacağını aktardı.

Bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı olan Türkiye’nin hedeflerine ulaştıkça Kıbrıs Türklerinin uzun zamandır maruz kaldıkları haksızlıkları da telafi edeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni siyasi ve ekonomik olarak küresel sistemin eşit ve onurlu bir üyesi hâline getirene kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından KKTC Tarım Bakanı Dursun Oğuz ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin hazır bulunduğu tören alanına bağlanarak, proje hakkında bakanlardan bilgi aldı.

“MARAŞ’IN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ TOPRAĞI OLDUĞU TARTIŞMASIZ BİR GERÇEKTİR”

Açıklamalarına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kapalı Maraş bölgesinin yeniden kullanıma açılmasının Kıbrıslılar için ne anlama geldiğini çok iyi bildiğine vurgu yaparak şöyle devam etti: “Kıbrıs Türklerinin adadaki beş asırlık varlığını ortadan kaldırmaya yönelik saldırıların arttığı bir dönemde bu gelişmenin yaşanmış olması ayrıca anlamlıdır. Biliyoruz birçok yerleri rahatsız edecektir, ama şunu da birilerinin bilmesi gerekir ki; bugüne kadar hep Kıbrıs’taki Türkler sabretti, biz sabrettik ve bu sabrın karşılığını ne yazık ki alamadık. Annan Planı dediğimiz zaman bizzat Annan Planı’nın içinde olduk. Bürgenstock Süreci’ni çok iyi bilirim ve Bürgenstock Süreci’nden sonra da Kuzey Kıbrıs’ta ve Kıbrıs’ta yapılan referandum neticesinde yüzde 65 Kuzey Kıbrıs bu referanduma evet derken, Güney yüzde 75 hayır dedi ve yüzde 75 hayır diyen Güney, Avrupa Birliği’ne alındı, ama Kuzey Kıbrıs o dönemde de yine Avrupa Birliği’ne alınmadı. Süreci götüren o zamanlar Annan’dı. Ve tabii şimdi Annan yok, ama hayatta olanlar da ne yazık ki Annan’ın bıraktığı o mirasa sahip çıkmadılar, verilen sözlere sahip çıkmadılar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin önemli kriz alanlarından biri olan Kıbrıs meselesinin 1963 yılından bu yana çözüm beklediğinin altını çizerek, “Yarım asırdan fazla süredir aralıklarla gerçekleştirilen müzakereler her seferinde Rum tarafının ve Yunanistan’ın oyunbozanlığı sebebiyle sonuç vermemiştir, şu anda da öyle. İşte 1963, işte 2020. Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin kabulüyle ilgili hâlâ evet dediler mi? Bakın bu kadar fasıl açılması bekleniyor, açtılar mı? Hayır, açmadılar. Hep oyalama oyalama oyalama” değerlendirmesinde bulundu.

Çözümsüzlüğün bedelinin Kıbrıs Türk’üne ödetilmek istendiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Kıbrıs Adası’nın en nadide semtlerinden biri olan Maraş da bu çözümsüzlüğün bir parçası olarak kapalı kalmıştır. En son 2017 yılında yapılan çok taraflı görüşmelerin ardından artık Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm ihtimalinin kalmadığı açıkça görülmüştür. Bunun üzerine hep birlikte Kıbrıs’ın geleceğini hayaller yerine somut gerçekler üzerine inşa etme kararı aldık. Sizin de belirttiğiniz gibi Maraş’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprağı olduğu tartışmasız bir gerçektir. Buradaki tasarruf hakkı da Kıbrıs Türk makamlarına aittir. Bu hakikat ışığında hazırladığınız yol haritası çerçevesinde Maraş’ın güzel sahil şeridini halkınızın ifadesine sunma kararınızı sonuna kadar destekliyoruz.”

“KKTC GÜÇLENDİKÇE KENDİSİNE UYGULANAN AMBARGO ZİNCİRLERİ DE BİRER BİRER KIRILMAYA BAŞLAYACAKTIR”

Bir zamanlar tüm Doğu Akdeniz’in en gözde tatil beldesi olan Maraş’ın yeniden eski güzel günlerine döneceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk adım olarak Kıbrıs Türk halkının Perşembe sabahından itibaren Maraş’ın sahil şeridinden faydalanmak üzere kapalı bölgeye girebilecek olmasından memnuniyet duyuyoruz. Kullanıma açılan bölgede hiçbir özel mülk bulunmaması sebebiyle herhangi bir mağduriyete yol açılmayacağı için karşı tarafın itirazları şimdiden boşa çıkmıştır. Mülkiyet haklarına saygı gösterilerek yürütülen çalışmaların bir an önce sonuçlandırılarak Maraş’ın bütünüyle kullanıma açılmasını temenni ediyoruz. Bu konuda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarına her türlü desteği vermeye hazırız” açıklamasında bulundu.

Maraş’ın bölgenin gözde bir turizm merkezi hâline dönüşmesinin KKTC ekonomisini şaha kaldıracak bir fırsat olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgede hâlen süren doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerinden de her an müjdeli haberler alabiliriz. Su boru hattıyla birlikte değerlendirdiğimizde enerji, tarım ve turizm sektörlerinden sağlanan gelirlerinin önümüzdeki dönemde katlanarak artacağını söyleyebiliriz” dedi.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti büyüdükçe, zenginleştikçe, güçlendikçe kendisine uygulanan ambargo zincirleri de birer birer kırılmaya başlayacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin siyasi, diplomatik ve askerî gücünün de desteğiyle Kıbrıs’ta artık eskilerin zor oyunu bozar dediği yere doğru gidiyoruz. Başbakan Sayın Tatar’ın tüm bu konularda ortaya koyduğu güçlü irade, Kıbrıs Türklerinin aydınlık ve müreffeh geleceği için önemli bir fırsattır. Bir kez daha Maraş’ın açılması kararının Kıbrıs Türk halkına hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

KKTC BAŞBAKANI TATAR: “MARAŞ TARTIŞMASIZ BİR ŞEKİLDE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ SINIRLARI İÇERİSİNDEDİR”

KKTC Başbakanı Ersin Tatar, de söz konusu proje için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve emeği geçen tüm kurum ve yöneticilere teşekkür ederek, “Asrın projesi, muhteşem bir proje. Ve gerçekten Kıbrıslı Türklerin gurur duyduğu ve dolayısıyla anavatan Türkiye’ye her vesileyle teşekkür ettiği muhteşem bir projeydi bu proje” ifadesini kullandı.

KKTC Başbakanı Tatar, paylaşmak istedikleri diğer bir mutluluğun Kapalı Maraş’ın yeniden açılmasıyla ilgili bir gelişme olduğunu belirterek “Bilindiği gibi Maraş tartışmasız bir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprağıdır. Tartışmasız bir şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisindedir. Barış harekâtımızın ardından uluslararası toplum tarafından Kıbrıs meselesinin bütünü gibi Maraş da âdeta kendi kaderine terk edilmiştir” diye konuştu.

1980 ve1990’lı yıllarda bu konunun defalarca masaya getirilmiş olmasına rağmen Rum kesiminin karşı çıkması sebebiyle neticeye kavuşturulamamış olduğunu aktaran KKTC Başbakanı Tatar, şöyle devam etti: “Özellikle 1994 yılındaki Güven Artırıcı Önlemler Paketi ve 2004 yılındaki Annan Planı bu konuda çok önemli fırsatlardı. Ancak Rum tarafı barış ve refahı hiçbir zaman tüm süreçlerde olduğu gibi bu planda da çökertmişti. Bu çözümsüzlük dayatmasını artık kabul edemiyoruz. Biz 2019 yılında hükûmete geldiğimizde hükûmet ortağım ve aynı zamanda Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ile birlikte halkımıza verdiğimiz sözlerden biri de Maraş’ın tekrar açılmasıydı.”

KKTC Başbakanı Tatar, hazırladıkları yol haritası doğrultusunda çalışmaları bir aşamaya getirdiklerini ve ilk somut adımı attıklarını anlatarak, “Kendi toprağımızın kamuya ait olan sahil ve demokrasi caddeleri ile kıyı bölgesini halkımızın istifadesine sunmak üzere fiilen çalışmalarımızı başlatıyoruz” dedi.

Âdeta hayalet bir şehre dönüşen Maraş’a böylece ilk can suyunu verdiklerinin altını çizen KKTC Başbakanı Tatar, “İnşallah perşembe günü sabah saatlerinde halkımızın Maraş sahilinden istifade etmeye hep birlikte başlayacağız” şeklinde konuştu.

Maraş’ın canlanmasının Gazimağusa’nın gelişmesine de katkı sağlayacağını aktaran KKTC Başbakanı Tatar, şunları kaydetti: “Maraş meselesini her türlü siyasi rekabetin ve tartışmanın üzerinde millî bir dava olarak görüyoruz. Bunun için Kıbrıs’taki tüm siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşlarını bu millî davaya sahip çıkmaya davet ediyorum. Bunun yanında taşınmaz mal konusunu, 1974 öncesi hak sahiplerinin yeniden evlerine, iş yerlerine kavuşmasını temin edecek faaliyetleri de sürdürmektedir. AİHM kararları da elbette dikkate alınmaktadır. Sizin de desteğinizle âdeta kalıcı barış ve huzurun tesisi yönünde önemli bir adım olarak gördüğüm Maraş meselesinde yeni bir safhaya geçiyoruz. Maraş’ta attığımız bu geri dönülmez adımın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, tüm hemşerilerimize, Ada’nın tamamına hayırlı olmasını diliyor ve hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum.”

Dünya

“Bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden ülkemizi uzakta tutacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır. Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl alnımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kurban Bayramı sonrasında sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Yakın çevremizdeki tüm sıkıntılara, çatışmalara, zulümlere rağmen millet olarak Kurban Bayramı’nı barış, huzur ve güvenlik içinde geride bıraktık. Bu vesileyle bir kez daha aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri layıkı veçhiyle idrak edeceğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.

Kurbanlarını keserek yaptıkları hayır ve hasenatla bayramın bereketini aileleri, komşuları ve dostlarıyla paylaşarak 81 vilayetimizle birlikte Afrika’dan Asya’ya gönül coğrafyamızın en ücra köşelerine kadar milletimizin yardım elini uzatarak bu mübarek günleri ihya eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.

Hac farizasını yerine getirerek ülkemize dönmeye başlayan vatandaşlarımızın haclarının mebrur ve makbul olmasını Cenabı Allah’tan tüm kalbimle niyaz ediyorum.

Yine bu vesileyle Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere Filistin topraklarında, İsrail’in alçakça saldırıları altında türlü imkânsızlıklar içinde Kurban Bayramı’nı idrak etmeye çalışan Filistinli kardeşlerimize de muhabbetlerimi iletiyorum.

Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra vakıf, dernek ve hayırseverlerimizi de bu bayramda Filistin halkını yalnız bırakmadıkları için tebrik ediyorum.

İçimizdeki kimi gafillere rağmen milletimiz kendine yakışır şekilde hamdolsun bu bayramda da mazlumları unutmamış, paylaşmanın bereketine ve dayanışmanın gücüne inanarak kardeşlik görevini layıkıyla ifa etmenin gayretinde olmuştur. Bayram boyunca vatandaşlarımızın emniyeti ve huzuru için fedakârca görev yapan güvenlik kuvvetlerimize de buradan tebriklerimi sunuyorum.

Trafik kazaları sebebiyle hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, yakınlarını kaybedenlere de sabrı cemil diliyorum.

Bu sene can kayıplarının önüne geçmek için gerçekten yoğun çaba harcadık. Jandarma ve emniyet birimlerimiz gece gündüz demeden sahadaydı. Milyonlarca vatandaşımızın güvenli, konforlu, sorunsuz bir şekilde seyahatlerini gerçekleştirmeleri için kelimenin tam anlamıyla seferber oldular.

“ULAŞTIRMA ALTYAPIMIZIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRMÜŞ OLDUK”

Hava ve demir yollarında artan talebi karşılamak için de gerekli tedbirler alındı. Bakınız burada bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

4-9 Haziran 2025 tarihleri arasında otoyollarımızdan 16,3 milyon araç geçişi yapıldı, yani ülkemizdeki toplam araç sayısının yarısından fazlası yollardaydı. Yüksek hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenler ile kent içi raylı sistemleri ise toplam 2 milyon 783 bin kişi kullandı. Havalimanlarımızda 3,9 milyon yolcuyu uğurladık. Proje aşamasından açılışına kadar çok sayıda haksız eleştirinin muhatabı olan İstanbul Havalimanı’nda bir milyon 152 bin yolcuya hizmet verdik. Esenboğa Havalimanı ise aynı dönemde 189 bin 470 yolcu kullandı. Antalya, Muğla Milas, Bodrum ve Dalaman ile Aydın Adnan Menderes havalimanlarımızda farklı günlerde yolcu rekorları kırıldı. Ulaştırma altyapımızın geliştirilmesi için yaptığımız devasa yatırımların önemini bu süreçte bir kez daha görmüş olduk. Bu alandaki yatırım zincirimize yeni halkalar etmeyi sürdürüyoruz.

“TÜRKİYE’Yİ KÜRESEL TİCARETİN LOJİSTİK MERKEZİ HÂLİNE GETİRECEĞİZ”

Ankara-Kırıkkale-Çorum, Samsun Hızlı Demir Yolu Projesi’nde Delici Çorum etabının temelini iki gün önce attık. Saatte 200 kilometre hıza uygun şekilde planlanan hattımız tamamlandığında, Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlanacak. Çorum-Ankara arası 1 saat 15 dakikaya inecek. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesimlerinin de bitmesiyle Ankara-Samsun arası seyahat süresi 2,5 saat olacak. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşınacak bu hat ile inşallah Samsun Limanı ile Mersin Limanı’nı birleştireceğiz. İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifletecek, Türkiye’yi küresel ticaretin lojistik merkezi hâline getireceğiz. Beş istasyon, sekiz tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattı, Allah nasip ederse 2029 yılında devreye almayı planlıyoruz. Mahallî İdareler Seçimleri döneminde muhalefetin çeşitli spekülasyonlarına konu olan hattımızın şehirlerimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.

“SAVUNMA SANAYİİNE VERDİĞİMİZ EMEĞİN KARŞILIĞINI GÖRÜYORUZ”

Savunma sanayiine verdiğimiz emeğin de karşılığını yavaş yavaş görüyoruz. 2 sene önce tanıtımını yaptığımızda birilerinin kalorifer peteğine benziyor diyerek akıllarınca dalga geçtiği millî muharip uçağımız KAAN projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza attık. Indo Defence 2025 Fuarı’nda ilk etapta 48 adet KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik mutabakata varıldı. Toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu tarihî anlaşmanın da ülkemiz savunma sanayiimiz ve Endonezyalı kardeşlerimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

“BÖLGEMİZDE BİR SÜREDİR ÇOK CİDDİ GERİLİMLER, ÇATIŞMALAR, SAVAŞLAR YAŞANIYOR”

Bölgemizde bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar, savaşlar yaşanıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. Pakistan-Hindistan arasındaki gerilim çatışma boyutuyla çok uzun sürmese de tarafların sahip oldukları güç sebebiyle potansiyel tehlike vasfını koruyor. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran’a karşı bir saldırı başlattı. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırın aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

“ÇATIŞMALARI DURDURMAK İÇİN YOĞUN BİR DİPLOMASİ TRAFİĞİ YÜRÜTÜYORUZ”

Biz en başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. Cuma gününden beri gerek şahsen biz gerek Dışişleri Bakanımız çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Şimdiye kadar, ABD Başkanı Sayın Trump, İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi, Ürdün Kralı Sayın İkinci Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed bin Selman, Pakistan Başkanı Sayın Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Şara, Umman Sultanı Sayın Heysem bin Tarık, Kuveyt Emiri Sayın Şeyh Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başkanı Sayın Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Bu görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının tüm bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.

“BU KADİM COĞRAFYADA HİÇBİR ÜLKE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET DEĞİLDİR”

Bir defa şunun bilinmesi çok çok önemlidir: Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla hâlletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez. Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur. Her ne kadar millî şairimiz Mehmet Akif, ‘Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?’ demiş olsa da biz ibret alınması temennimizi ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail, aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit iş işten çoktan geçmiş olacak. Unutulmamalıdır ki, bu kadim coğrafyada hiçbir ülke kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret değildir. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur.

Nitekim Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise değildir. Yine İran topraklarına ve halkına saldırmakta sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka da değildir. Aynı tespitleri Pakistan ve Afganistan coğrafyası ile Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika Bölgesi için de yapabiliriz. Hele hele Türkiye mevzu bahis olduğunda kıtaları aşan bir etki gücünden söz etmek mümkündür. Bölgemizde bu hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla, İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske etmektedir. Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır.

Biz Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın bize vaaz ettiği ahlak, vicdan, adalet, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde önce kendi vatandaşımızı, onunla birlikte dost ve kardeş toplumları, en nihayetinde de tüm insanlığı kucaklamak için samimi bir gayret içerisindeyiz. Bu gayretimizi kimi zaman yaptığımız yardımlarla, kimi zaman diplomatik desteklerimizle, kimi zaman ticari ve teknolojik ortaklıklarımıza, kimi zaman da sosyal ve kültürel kaynaşmalarımızla somutlaştırıyoruz. Yakın zamanda Balkanlar’da, Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bu yaklaşımın neticelerini hep birlikte takip ettik. İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak, aynı iklimin bölgemizde de hâkim olmasını sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.

“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI KONUSUNDA DÜNYANIN ÖNDE GELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRDİK”

Bölgemizde yaşanan krizlerin bize verdiği bir diğer önemli mesajı devletimizle, milletimizle, her kesimden insanımızla çok iyi görmemiz gerekiyor. Şayet siyasi, sosyal, ekonomik, askerî olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zor. Her an kendin sizden daha güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir, sizi boyunduruğu altına alabilir, haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak biz böyle bir utançla yaşamaktansa, ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz. Daha önce de söyledim, toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa, toprağın altında şereflice yatmayı yeğleriz. Bu irademizi mücadelelerle dolu tarihimizde defalarca ortaya koyduk. Elbette bu duruma düşmemek, kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla, mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz, rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.

İktidara geldiğimizde ülkemizde savunma sanayii adına, hadi hiçbir şey yoktu demeyelim, ama gerçek anlamda dişe dokunur, sözünü ettiğimiz caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer bir birikim yoktu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından başlatılan iyi niyetli girişimler montaj sanayi diyebileceğimiz seviyenin ötesine geçememişti. Yenilikçilik adına ise ortada hiçbir çaba, hiçbir faaliyet yoktu. Hemen kolları sıvadık, acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal ettik. Bu kaynağı üzerine ilaveler de yaparak büyüttük ve savunma sanayiimizin emrine verdik. Tabii ki 23 yılda bu noktaya ulaşmak öyle kolay olmadı. Dışarıdan gelen engellemeleri zaten normal karşılıyoruz. Ama içeride birilerinin yapılan her işi kötüleyerek bürokraside, akademide, medyada olmadık engeller çıkartarak sabote etmeye kalkışmalarını asla unutmadık, unutmayacağız.

Aynı zihniyet bugün de fırsatını bulduğu her konuda ve her an sabotajlarına devam ediyor. Bunlar bedenen bu ülkenin vatandaşı ama ruhlarını emperyalistlerin emrine vermiş mankurtlardır. Her ne yaptıysak bizden gözüküp oklarını bize fırlatan bu emperyalist uşaklarına rağmen yaptık. Geldiğimiz noktada bilhassa insansız hava araçları konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik. Zırhlı kara araçları konusunda âdeta küresel bir markaya dönüştük. Kendi insanlı ve insansız uçaklarımızı, kendi füzelerimizi, kendi radarlarımızı, kendi deniz araçlarımızı, kendi haberleşme sistemlerimizi geliştiriyor, üretiyoruz.

“TÜRKİYE SAFRALARINDAN KURTULDUKÇA HER ALANDA GELECEĞİNE UMUTLA BAKMAKTADIR”

Şunu büyük bir gururla ve gönül huzuruyla ifade etmek isterim: En zoru artık atık olarak geride kalmıştık. Bir ürünü tasarımı, yazılımı, donanımı ve diğer unsurlarıyla üretim aşamasına getirmenin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Şimdi envanterimize giren bu ürünlerin caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde ve miktarda imal etme safhasına geldik. Millî savaş uçağımız KAAN bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Aynı şekilde orta ve uzun menzilli füze stoklarımızı son gelişmeler ışığında caydırıcılık düzeyine getirecek üretim planlamalarını yapıyoruz. İnşallah, çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız. Bunun şartı ise siyasi istikrarı korumaktan, ekonomimizi güçlü tutmaktan, sosyal barışı tahkim etmekten, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmekten geçiyor.

‘Zahmet olmadan rahmet olmaz’ derler. Devlet ve millet olarak bazı sıkıntıları çekecek, bazı fedakârlıkları yapacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Böyle bir vizyonu olmayan sadece karanlık ilişkilerin ve kaynakların mahsulü şişirmelerle ülkenin başına tebelleş edilmeye çalışılan zihniyete ve siyasetçi tiplerine karşı yürütülen mücadelenin de bu perspektiften okunmasında fayda görüyorum. Türkiye safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla bakmaktadır. Şundan kimsenin şüphesi olmasın: İktidarımız ve ittifakımız bölgemizin içinde bulunduğu bu sancılı dönemde Türkiye’nin istiklal ve istikbalinin temelidir ve teminatıdır. 86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır.

“TÜRKİYE, TÜM HADİSELERİ DEVLET AKLIYLA OKUMAKTA VE SOĞUKKANLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMEKTEDİR”

Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl anlımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız. Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle, içi boş hamasi söylemlere zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. İktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenler, tarih önünde de, mahşeri vicdanda da bunun hesabını veremezler. Muhalefetin tribünleri oynama uğruna Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün, özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür.

Türkiye, tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okumakta, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirmekte, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları atmaktadır. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil, daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Amacımız, bölgemizde sulhu sükûnun hâkim olması, istikrar ve güven ortamının çok güçlü biçimde tesis ve tahkim edilmesidir. Gelişmeleri günlük siyasete polemik malzemesi yapmanın, bölgesel istikrarın tesisi ve ülke güvenliği için verilen mücadele de ortadayken, haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İHTİYACI, BİRLİK VE KARDEŞLİK SİYASETİDİR”

Şu hususa herkesin dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum: Biz, millet olarak tarih boyunca metanetimizi, asaletimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza ederek önümüze konulan engelleri teker teker aştık. Bekamıza yönelik saldırıları bu şekilde püskürttük. Üzerimizde oynanan oyunları bu şekilde bozduk. Karanlık tünellerden yine bu şekilde aydınlığa çıktık. Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah, hep beraber varacağız. Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefimizde hiçbir sapma olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız, inşallah yarın bugünden de güçlü olacağız. Allah’ın yardımı, aziz milletimizin duasıyla durmadan, duraksamadan çalışmaya, ülkemizi, milletimizi kalkındıracak hizmetlere imza atmaya devam edeceğiz.

Nitekim bölgemizde yaşanan tüm krizlere rağmen milletimizin dertlerine derman olmanın gayretindeyiz. Deprem bölgemizin yeniden inşa ve ihyası gündemimizin ilk sırasındaki yerini korumaktadır. Şimdiye kadar 201 bin konutun anahtarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. İnşallah perşembe günü Kahramanmaraş’ta 250 bininci afet konutunun da anahtarlarını depremzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken kabine toplantımızın ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

GENÇ GAZETECİLER ANKARA

HABER BURADA

Dünya

Hayatımıza kattığınız güç, güven ve sevgi için tüm babalarımıza minnettarız. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. Genç Gazeteciler

‘Başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü kutlu olsun” Yaşamımızın her anında varlıklarıyla bizlere güç veren babalarımız; sevgi ve fedakârlık sembolü olarak, annelerimizle birlikte en değerli varlıklarımız olup güçlü bir aile yapısının temelini oluşturmaktadırlar

Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, bilinçli, kültürlü, öz değerlerine sahip, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasında ve aile kurumunun yaşatılmasında hiç şüphesiz ki büyük rolü olan babalarımızdan alacağımız dersler, hayat boyu bize rehberlik edecektir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir Hadis-i Şerifinde, “Babanın çocuğuna duası, Peygamber’in ümmetine olan duası gibidir.” buyurarak, ailelerinin mutluluğunu, kendileri için en büyük mutluluk olarak gören babalarımızın duasının ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Bizler de bu Hadis-i Şerifin bilincinde evlatlar olarak, babalarımıza gereken sevgi ve saygıyı göstermeli, sağlıklarında hayır dualarını almak için gayret göstermeli, babalarımızın sadece bugün değil her zaman gönüllerini hoş tutmalı, onlara saygı, sevgi ve vefamızı en güzel şekilde göstermeliyiz.

Bu önemli günün, babalarımızın rızasını ve hayır duasını alabilmek için bir vesile olması temennisiyle; başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü’nü kutluyor, vefat etmiş olanlara Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz

GENÇ GAZETECİLER TÜRKİYE

Mehmet Ali Setencioğlu | Enerji Petrol Medya Ceo

HABER BURADA

Dünya

Endonezya, Türkiye’den 48 adet KAAN savaş uçağı alıyor

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), uluslararası alanda stratejik bir başarıya imza attı. Endonezya’da düzenlenen INDO Defence 2025 fuarında Türkiye tarafından millî imkanlarla tasarlanan, geliştirilen ve üretilen Millî Muharip Uçak KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik anlaşma sağlandı. Anlaşma kapsamında, 48 adet KAAN 5. Nesil Savaş Uçağı Endonezya’ya teslim edilecek.

11 Haziran tarihinde Jakarta’da gerçekleştirilen imza törenine Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Endonezya Savunma Bakanı Sjafrie Sjamsoeddin, TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, Milli Savunma Bakan Yardımcısı ve TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanvekili Şuay Alpay ve TUSAŞ Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu katıldı.

Atılan imzalar kapsamında 48 adetlik Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatı 120 ay içerisinde gerçekleşecek. Teslim edilecek KAAN uçaklarında ise millî imkanlarla üretilecek motor yer alacak.

Bu anlaşma, sadece Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatını değil; Endonezya’ya havacılık alanında teknoloji transferini de kapsayacak. Türkiye ve Endonezya gerçekleştireceği stratejik iş birliğiyle bilgi paylaşımını ve yerel kabiliyetlerin geliştirilmesini de hedefleyecek. Öte yandan anlaşmayla birlikte KAAN’ın üretiminde Endonezya’nın sahip olduğu yerel kabiliyetlerden yararlanılacak.

KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik ilk duyuruyu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan, “Yerli ve millî savunma sanayimizin kaydettiği gelişimi ve ulaştığı noktayı gözler önüne seren bu anlaşmanın Türkiye ve Endonezya için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Anlaşmanın huzurunda imzalandığı kıymetli mevkidaşım, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’ya selam ve teşekkürlerimi iletiyorum. Savunma Sanayii Başkanlığımız ve TUSAŞ başta olmak üzere KAAN’ın üretiminde ve Türkiye tarihinin bu rekor ihracat sözleşmesinin imzalanmasında emeği geçen tüm kuruluşlarımızı tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.

KAAN: Türkiye’nin 5. Nesil Savaş Uçağı

KAAN, Türk mühendisliğinin geldiği en üst noktayı temsil eden, 5. nesil çok rollü savaş uçağıdır. Yüksek manevra kabiliyeti, düşük radar görünürlüğü (stealth), yapay zekâ destekli aviyonikleri ve ağ destekli harp yetenekleriyle dikkat çekmektedir. Hava-hava ve hava-yer görevlerinde üstün başarı sağlaması hedeflenen KAAN, aynı zamanda Türkiye’nin savunma alanındaki tam bağımsızlık vizyonunun simgesidir. İlk uçuşunu 21 Şubat 2024 tarihinde başarıyla gerçekleştiren KAAN, bu tarihi adımıyla Türk havacılığı açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. 6 Mayıs 2024’te ise KAAN gök vatan ile ikinci kez bir araya gelmiştir.

Millî Muharip Uçak KAAN projesinin ilerleyen aşamalarında ise uçağa millî motorun entegrasyonu ile KAAN’ın tamamen millî hâle getirilmesi ve ihracat potansiyelinin daha da arttırılması hedeflenmektedir.

GENÇ GAZETECİLER ENDONEZYA

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge