Cumhurbaşkanı Erdoğan, video konferansla bağlandığı, 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin salgını yönetmedeki başarısı ülkemize yönelik ilgiyi daha da arttırdı. İnşallah önümüzdeki dönem de bu ilgiyi fırsata çevirerek krizden güçlenerek çıkmayı planlıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’na (IIEFC) video konferans yöntemiyle bağlanarak, katılımcılara hitap etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, konferansın hayırlara vesile olmasını diledi.
İlki 1976’da Mekke’de düzenlenen konferansın 12’ncisinin bu yıl İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin başkanlığında gerçekleştirildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam ekonomisi ve finansı alanında çığır açan eserlere imza atan Prof. Dr. Sabahattin Zaim’i minnetle yâd ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Perşembe günü vefat eden Prof. Dr. Sabri Orman’a da Allah’tan rahmet dileyerek, “Sabri Orman Hocamız, tıpkı üstadı rahmetli Sabahattin Zaim gibi İslam iktisat düşüncesi konusunda kıymetli eserleriyle tanınan mümtaz bir şahsiyetti. Üniversitemizin İslam iktisadı alanında Türkiye’nin lider kurumlarından biri hâline gelmesinde kendisinin çok büyük katkısı oldu. Yazdıkları kitaplar ve yetiştirdikleri öğrencilerle geride silinmeyecek izler bırakan bu iki hocamızın ilmi miraslarına sahip çıkmak önemlidir. 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nı bu yönde atılmış değerli bir adım olarak görüyorum” dedi.
“KORONAVİRÜS SALGINIYLA TÜM DÜNYADA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERİN YAŞANACAĞI YENİ BİR DÖNEME GİRİLDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni tip Koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla tüm dünyada köklü değişikliklerin yaşanacağı yeni bir döneme girildiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ne kadar bu salgın öncelikle sağlıkla ilgili olsa da sonuçları itibarıyla hayatımızın hemen her alanını etkilemektedir. İş gücü piyasasından ticarete, kişisel ilişkilerden kamu güvenliğine kadar pek çok alanda salgının artçı sarsıntılarına şimdiden şahit oluyoruz. Son günlerde kimi batılı ülkelerde yaşanan sokak olaylarının gerisinde ırkçılıkla beraber salgının gün yüzüne çıkardığı adaletsizlikler de vardır. Bu süreçte ekonomik olarak en müreffeh ülkelerin kendi vatandaşlarına maske temin etmekte dahi zorlandığını, asgari sağlık hizmetlerini sağlayamadığını gördük. Sağlık sigortası olmayan insanların ölüme terk edildiği utanç verici sahnelerle karşılaştık. Yaşlı bakım evlerinden yansıyan görüntüler hepimizi derinden sarsmış, insanlık adına, geleceğimiz adına endişelerimizi daha da artırmıştır. Sadece maddi zenginliğin sosyal adaleti ve eşitliği temin etmeye yetmediği, bu süreçte acı bir şekilde ortaya çıkmıştır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya genelinde 450 bine yaklaşan can kaybını sadece Kovid-19 virüsünün ölümcül etkisine bağlamanın da son derece yanlış olacağını belirterek, “Ne yazık ki dünyanın birçok ülkesinde sistem zayıfı değil güçlüyü, yoksulu değil zengini, çoğunluğu değil bir avuç azınlığı koruma üzerine bina edilmiştir. İnsanlar ancak paraları, güçleri ve maddi imkânları oranında hizmetlerden faydalanabilmektedir. Toplumun çeperinde yer alan, ekonomik bakımdan yeterli güce sahip olmayan insanlar, bu tarz kriz durumlarında kaderlerine terk edilmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
“TÜRKİYE, BU SALGIN DÖNEMİNİ EN AZ HASARLA ATLATAN ÜLKELERİN BAŞINDA YER ALIYOR”
Türkiye’nin, bu salgın dönemini en az hasarla atlatan ülkelerin başında yer aldığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü sağlık alt yapısının yanında vatandaşlara sundukları kapsamlı ekonomik ve sosyal destek paketleriyle zor bir sınavı başarıyla verdiklerini anlattı. Hiç bir vatandaşı sahipsiz bırakmadıklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte 125 ülkeye de sağlık yardımında bulunduklarını, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” tavsiyesine uygun şekilde tüm imkânları hiç bir ayrım yapmadan tüm insanların istifadesine sunduklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemi sürecinde uluslararası kuruluşlardan borç almak yerine Türkiye’nin kendi kaynaklarını harekete geçirmeye özen gösterdiklerini dile getirerek, bu süreçte ticari ilişkilerin yoğun olduğu ülkelerin merkez bankaları aracılığıyla takas anlaşmaları yaparak “kazan kazan” temelinde bir işbirliği modeli geliştirdiklerini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece mali bağımsızlığımızdan taviz vermeden, Türkiye’yi yeni bir vesayet ilişkisine sokmadan ekonomimizin ihtiyaç duyduğu likiditeyi sağlamış olduk. Kısa süre içinde açıklanan 2020 yılı ilk çeyrek büyüme rakamları yüzde 4,5 ile Türkiye’nin sadece sağlıkta değil, ekonomide de diğer ülkelerden pozitif ayrıştığını göstermiştir” dedi.
“NORMALLEŞME TAKVİMİNİ HAYATA GEÇİRMEMİZLE BİRLİKTE ÜRETİM, TİCARET VE TURİZM YENİDEN CANLANMAYA BAŞLADI”
İstihdam rakamlarında olumlu bir ivme yakalandığını, yılın tamamı düşünüldüğünde ekonomide ümit var bir tablo beklediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Objektifliğini ve inandırıcılığını yitirmiş kredi derecelendirme kuruluşlarının tahminlerini nazar-ı dikkate almıyoruz. Şeamet tellallarını daha önce defalarca olduğu gibi yine hüsrana uğratacağız. Nitekim normalleşme takvimini hayata geçirmemizle birlikte üretim, ticaret ve turizm yeniden canlanmaya başladı. Türkiye’nin salgını yönetmedeki başarısı ülkemize yönelik ilgiyi daha da arttırdı. İnşallah önümüzdeki dönem de bu ilgiyi fırsata çevirerek krizden güçlenerek çıkmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun süredir küresel sistemin, adalet ve merhamet eksenli yeniden bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğunu dile getirdiklerini anımsatarak, tahakküm, çıkar ve faiz üzerine bina edilen mevcut küresel ekonomik mimarinin, insanı ve tabiatı korumasının mümkün olmadığını söyledi.
“AŞIRI FİNANSLAŞMA SADECE RANT KAYGISIYLA HAREKET EDEN OBEZ BİR EKONOMİK MODEL ORTAYA ÇIKARMIŞTIR”
Batılı bir ekonomi profesörünün “Zengin olduk. Çünkü kıtalar ve ülkeler, bizim için ıssızlaştı. İnsanlar bizim için öldüler” itirafının sistemin karakterini anlamak bakımından önemli olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Onca zenginliğe rağmen açlıktan ölen insanlar ve her 10 yılda bir tekrarlanan ekonomik krizler, küresel düzeyde yapılanma ihtiyacını açıkça ortaya koymaktadır. 2008 yılında yaşanan küresel finans krizi, sadece faize ve ne olursa olsun kazanma hırsına dayalı ekonomik sistemin açmazlarının ifşası anlamını taşıyor. Üretim ve refah noktasında özellikle katkı yapması beklenen finansal sistem, bugün ekonomik faaliyetlerin tamamını domine eder hâle gelmiştir. Finans sektörünün üretimi ve ticareti beslediği bir ekonomik sistemin yerini, diğer tüm sektörlerin, finans sektörünü beslediği sağlıksız ve sürdürülemez bir yapı almıştır. Aşırı finanslaşma, toplumsal ve insani maliyetlerin dikkate alınmadığı, sadece rant kaygısıyla hareket eden obez bir ekonomik model ortaya çıkarmıştır. Vaat edilenin aksine tüm dünyada gelir ve servet dağılımı gittikçe bozulmuş, ülkeler arasındaki makas daha da açılmıştır. Finans sektöründe başlayan her kriz, hızla reel sektöre de sirayet ederek yeni işsizler ordusu oluşturmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut çarpık yapının alternatifinin insanı merkeze alan, emeği yücelten, haksız kazanca müsaade etmeyen İslami ekonomi ve finans modeli olduğunun altını çizdi.
“İSLAM İKTİSADI KRİZDEN ÇIKIŞIN ANAHTARIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsani, ahlaki ve çevreci karakteri faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır. Geleceğin dünyasında faize ve sömürüye dayalı mevcut ekonomik sistemin yerini risk paylaşımının esas olduğu katılımcılığa bırakacağına inanıyorum” dedi.
Kâr, zarar ortaklığına göre çalışan İslami finans kurumlarının, faize bulaşmak istemeyen yüz milyonlarca insanın önemli bir ihtiyacını giderdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kurumların son yıllardaki ekonomik şokları başarıyla atlatarak, geniş kitlelerin dikkatini çektiğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’na göre, gelişmekte olan ülkelerdeki toplam yatırım ihtiyacının yılda yaklaşık 3,9 trilyon dolar olduğunu belirterek, “Mevcut yatırım seviyelerinin 2,5 trilyon dolar civarında olduğu göz önüne alındığında ortada büyük bir finansman açığı vardır. Bu açığın giderilmesinde katılım finans kurumları inisiyatif alabilir, öncü bir rol üstlenebilir” diye konuştu,
Uzun vadeli büyük altyapı yatırımlarının finansmanı için sukuk gibi ürünlerin kullanımının yaygınlaştırılması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların hayata geçirilmesinde siyasetçiler kadar akademisyenlere, üniversitelere de görevler düştüğüne işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de son 18 yılda katılım ortaklığına dayalı alternatif modellerin finans sistemine entegresi için pek çok adım atıldığına dikkati çekerek, “İslami finans kurumlarımızın sektörden aldığı pay 2002 yılında yüzde iki bile değilken, biz bunu üç kattan fazla artışla yüzde 6,3’e yükselttik. Ülkemizde katılım finansının potansiyelinin yüzde 20’ye yakın olduğunu gösteren araştırmalar bulunuyor. İnşallah 2025’e kadar bu oranları yakalamayı planlıyoruz” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılım finans kuruluşlarının 2005 yılında 10 milyar lira olan aktif büyüklüğünün 2020 yılı mart ayı itibarıyla 319 milyar liraya ulaştığını bildirdi.
“İSTANBUL’U İSLAMİ FİNANS VE EKONOMİNİN MERKEZİ YAPMAYI HEDEFLİYORUZ”
Türkiye’de faizsiz sistemin geliştirilmesi için kamu sahipliğinde katılım şirketlerinin kurulmasını sağladıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılında ilk kamu katılım teşebbüsü olan Ziraat Katılım’ın faaliyete geçmesinin ardından Vakıf Katılım’ı ve Türkiye Emlak Katılım’ı da sisteme dâhil ettiklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Hazinesi tarafından ihraç edilen ürünler arasına sukukun da katıldığını belirterek, “Ayrıca G-20 ve İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlıklarımızda katılım ortaklıklarına yönelik engellerin kaldırılması için mücadele verdik. Kıtaların ve kültürlerin kavşağında yer alan İstanbul’umuzu İslami finans ve ekonominin de merkezi yapmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nın hayırlara vesile olması dileklerini yineleyerek, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, konuşmasını tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır. Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl alnımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Kurban Bayramı sonrasında sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Yakın çevremizdeki tüm sıkıntılara, çatışmalara, zulümlere rağmen millet olarak Kurban Bayramı’nı barış, huzur ve güvenlik içinde geride bıraktık. Bu vesileyle bir kez daha aziz milletimizin ve İslam âleminin Kurban Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri layıkı veçhiyle idrak edeceğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.
Kurbanlarını keserek yaptıkları hayır ve hasenatla bayramın bereketini aileleri, komşuları ve dostlarıyla paylaşarak 81 vilayetimizle birlikte Afrika’dan Asya’ya gönül coğrafyamızın en ücra köşelerine kadar milletimizin yardım elini uzatarak bu mübarek günleri ihya eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum.
Hac farizasını yerine getirerek ülkemize dönmeye başlayan vatandaşlarımızın haclarının mebrur ve makbul olmasını Cenabı Allah’tan tüm kalbimle niyaz ediyorum.
Yine bu vesileyle Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere Filistin topraklarında, İsrail’in alçakça saldırıları altında türlü imkânsızlıklar içinde Kurban Bayramı’nı idrak etmeye çalışan Filistinli kardeşlerimize de muhabbetlerimi iletiyorum.
Devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra vakıf, dernek ve hayırseverlerimizi de bu bayramda Filistin halkını yalnız bırakmadıkları için tebrik ediyorum.
İçimizdeki kimi gafillere rağmen milletimiz kendine yakışır şekilde hamdolsun bu bayramda da mazlumları unutmamış, paylaşmanın bereketine ve dayanışmanın gücüne inanarak kardeşlik görevini layıkıyla ifa etmenin gayretinde olmuştur. Bayram boyunca vatandaşlarımızın emniyeti ve huzuru için fedakârca görev yapan güvenlik kuvvetlerimize de buradan tebriklerimi sunuyorum.
Trafik kazaları sebebiyle hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, yakınlarını kaybedenlere de sabrı cemil diliyorum.
Bu sene can kayıplarının önüne geçmek için gerçekten yoğun çaba harcadık. Jandarma ve emniyet birimlerimiz gece gündüz demeden sahadaydı. Milyonlarca vatandaşımızın güvenli, konforlu, sorunsuz bir şekilde seyahatlerini gerçekleştirmeleri için kelimenin tam anlamıyla seferber oldular.
“ULAŞTIRMA ALTYAPIMIZIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRMÜŞ OLDUK”
Hava ve demir yollarında artan talebi karşılamak için de gerekli tedbirler alındı. Bakınız burada bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.
4-9 Haziran 2025 tarihleri arasında otoyollarımızdan 16,3 milyon araç geçişi yapıldı, yani ülkemizdeki toplam araç sayısının yarısından fazlası yollardaydı. Yüksek hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenler ile kent içi raylı sistemleri ise toplam 2 milyon 783 bin kişi kullandı. Havalimanlarımızda 3,9 milyon yolcuyu uğurladık. Proje aşamasından açılışına kadar çok sayıda haksız eleştirinin muhatabı olan İstanbul Havalimanı’nda bir milyon 152 bin yolcuya hizmet verdik. Esenboğa Havalimanı ise aynı dönemde 189 bin 470 yolcu kullandı. Antalya, Muğla Milas, Bodrum ve Dalaman ile Aydın Adnan Menderes havalimanlarımızda farklı günlerde yolcu rekorları kırıldı. Ulaştırma altyapımızın geliştirilmesi için yaptığımız devasa yatırımların önemini bu süreçte bir kez daha görmüş olduk. Bu alandaki yatırım zincirimize yeni halkalar etmeyi sürdürüyoruz.
Ankara-Kırıkkale-Çorum, Samsun Hızlı Demir Yolu Projesi’nde Delici Çorum etabının temelini iki gün önce attık. Saatte 200 kilometre hıza uygun şekilde planlanan hattımız tamamlandığında, Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlanacak. Çorum-Ankara arası 1 saat 15 dakikaya inecek. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesimlerinin de bitmesiyle Ankara-Samsun arası seyahat süresi 2,5 saat olacak. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşınacak bu hat ile inşallah Samsun Limanı ile Mersin Limanı’nı birleştireceğiz. İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifletecek, Türkiye’yi küresel ticaretin lojistik merkezi hâline getireceğiz. Beş istasyon, sekiz tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattı, Allah nasip ederse 2029 yılında devreye almayı planlıyoruz. Mahallî İdareler Seçimleri döneminde muhalefetin çeşitli spekülasyonlarına konu olan hattımızın şehirlerimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Savunma sanayiine verdiğimiz emeğin de karşılığını yavaş yavaş görüyoruz. 2 sene önce tanıtımını yaptığımızda birilerinin kalorifer peteğine benziyor diyerek akıllarınca dalga geçtiği millî muharip uçağımız KAAN projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza attık. Indo Defence 2025 Fuarı’nda ilk etapta 48 adet KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik mutabakata varıldı. Toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu tarihî anlaşmanın da ülkemiz savunma sanayiimiz ve Endonezyalı kardeşlerimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
“BÖLGEMİZDE BİR SÜREDİR ÇOK CİDDİ GERİLİMLER, ÇATIŞMALAR, SAVAŞLAR YAŞANIYOR”
Bölgemizde bir süredir çok ciddi gerilimler, çatışmalar, savaşlar yaşanıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. Pakistan-Hindistan arasındaki gerilim çatışma boyutuyla çok uzun sürmese de tarafların sahip oldukları güç sebebiyle potansiyel tehlike vasfını koruyor. İsrail’in Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor. Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran’a karşı bir saldırı başlattı. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırın aslında çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
“ÇATIŞMALARI DURDURMAK İÇİN YOĞUN BİR DİPLOMASİ TRAFİĞİ YÜRÜTÜYORUZ”
Biz en başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk, bugün de aynı noktadayız. Cuma gününden beri gerek şahsen biz gerek Dışişleri Bakanımız çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Şimdiye kadar, ABD Başkanı Sayın Trump, İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi, Ürdün Kralı Sayın İkinci Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Sayın Muhammed bin Selman, Pakistan Başkanı Sayın Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Şara, Umman Sultanı Sayın Heysem bin Tarık, Kuveyt Emiri Sayın Şeyh Mişel el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başkanı Sayın Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Bu görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının tüm bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.
“BU KADİM COĞRAFYADA HİÇBİR ÜLKE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET DEĞİLDİR”
Bir defa şunun bilinmesi çok çok önemlidir: Masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil-asker ayrımı yapmadan önüne gelen her şeyi bombalamayla hâlletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez. Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle doludur. Her ne kadar millî şairimiz Mehmet Akif, ‘Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?’ demiş olsa da biz ibret alınması temennimizi ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail, aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız o vakit iş işten çoktan geçmiş olacak. Unutulmamalıdır ki, bu kadim coğrafyada hiçbir ülke kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret değildir. Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur.
Nitekim Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise değildir. Yine İran topraklarına ve halkına saldırmakta sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka da değildir. Aynı tespitleri Pakistan ve Afganistan coğrafyası ile Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika Bölgesi için de yapabiliriz. Hele hele Türkiye mevzu bahis olduğunda kıtaları aşan bir etki gücünden söz etmek mümkündür. Bölgemizde bu hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla, İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske etmektedir. Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır.
Biz Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın bize vaaz ettiği ahlak, vicdan, adalet, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde önce kendi vatandaşımızı, onunla birlikte dost ve kardeş toplumları, en nihayetinde de tüm insanlığı kucaklamak için samimi bir gayret içerisindeyiz. Bu gayretimizi kimi zaman yaptığımız yardımlarla, kimi zaman diplomatik desteklerimizle, kimi zaman ticari ve teknolojik ortaklıklarımıza, kimi zaman da sosyal ve kültürel kaynaşmalarımızla somutlaştırıyoruz. Yakın zamanda Balkanlar’da, Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bu yaklaşımın neticelerini hep birlikte takip ettik. İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak, aynı iklimin bölgemizde de hâkim olmasını sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.
“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI KONUSUNDA DÜNYANIN ÖNDE GELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRDİK”
Bölgemizde yaşanan krizlerin bize verdiği bir diğer önemli mesajı devletimizle, milletimizle, her kesimden insanımızla çok iyi görmemiz gerekiyor. Şayet siyasi, sosyal, ekonomik, askerî olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zor. Her an kendin sizden daha güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir, sizi boyunduruğu altına alabilir, haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak biz böyle bir utançla yaşamaktansa, ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz. Daha önce de söyledim, toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa, toprağın altında şereflice yatmayı yeğleriz. Bu irademizi mücadelelerle dolu tarihimizde defalarca ortaya koyduk. Elbette bu duruma düşmemek, kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla, mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz, rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.
İktidara geldiğimizde ülkemizde savunma sanayii adına, hadi hiçbir şey yoktu demeyelim, ama gerçek anlamda dişe dokunur, sözünü ettiğimiz caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer bir birikim yoktu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından başlatılan iyi niyetli girişimler montaj sanayi diyebileceğimiz seviyenin ötesine geçememişti. Yenilikçilik adına ise ortada hiçbir çaba, hiçbir faaliyet yoktu. Hemen kolları sıvadık, acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal ettik. Bu kaynağı üzerine ilaveler de yaparak büyüttük ve savunma sanayiimizin emrine verdik. Tabii ki 23 yılda bu noktaya ulaşmak öyle kolay olmadı. Dışarıdan gelen engellemeleri zaten normal karşılıyoruz. Ama içeride birilerinin yapılan her işi kötüleyerek bürokraside, akademide, medyada olmadık engeller çıkartarak sabote etmeye kalkışmalarını asla unutmadık, unutmayacağız.
Aynı zihniyet bugün de fırsatını bulduğu her konuda ve her an sabotajlarına devam ediyor. Bunlar bedenen bu ülkenin vatandaşı ama ruhlarını emperyalistlerin emrine vermiş mankurtlardır. Her ne yaptıysak bizden gözüküp oklarını bize fırlatan bu emperyalist uşaklarına rağmen yaptık. Geldiğimiz noktada bilhassa insansız hava araçları konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik. Zırhlı kara araçları konusunda âdeta küresel bir markaya dönüştük. Kendi insanlı ve insansız uçaklarımızı, kendi füzelerimizi, kendi radarlarımızı, kendi deniz araçlarımızı, kendi haberleşme sistemlerimizi geliştiriyor, üretiyoruz.
“TÜRKİYE SAFRALARINDAN KURTULDUKÇA HER ALANDA GELECEĞİNE UMUTLA BAKMAKTADIR”
Şunu büyük bir gururla ve gönül huzuruyla ifade etmek isterim: En zoru artık atık olarak geride kalmıştık. Bir ürünü tasarımı, yazılımı, donanımı ve diğer unsurlarıyla üretim aşamasına getirmenin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Şimdi envanterimize giren bu ürünlerin caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde ve miktarda imal etme safhasına geldik. Millî savaş uçağımız KAAN bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Aynı şekilde orta ve uzun menzilli füze stoklarımızı son gelişmeler ışığında caydırıcılık düzeyine getirecek üretim planlamalarını yapıyoruz. İnşallah, çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız. Bunun şartı ise siyasi istikrarı korumaktan, ekonomimizi güçlü tutmaktan, sosyal barışı tahkim etmekten, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmekten geçiyor.
‘Zahmet olmadan rahmet olmaz’ derler. Devlet ve millet olarak bazı sıkıntıları çekecek, bazı fedakârlıkları yapacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Böyle bir vizyonu olmayan sadece karanlık ilişkilerin ve kaynakların mahsulü şişirmelerle ülkenin başına tebelleş edilmeye çalışılan zihniyete ve siyasetçi tiplerine karşı yürütülen mücadelenin de bu perspektiften okunmasında fayda görüyorum. Türkiye safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla bakmaktadır. Şundan kimsenin şüphesi olmasın: İktidarımız ve ittifakımız bölgemizin içinde bulunduğu bu sancılı dönemde Türkiye’nin istiklal ve istikbalinin temelidir ve teminatıdır. 86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır.
“TÜRKİYE, TÜM HADİSELERİ DEVLET AKLIYLA OKUMAKTA VE SOĞUKKANLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMEKTEDİR”
Bugüne kadar nice badirenin üstesinden nasıl anlımızın akıyla geldiysek, bölgemizdeki krizlerin menfi etkilerinden de ülkemizi inşallah uzakta tutacağız. Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle, içi boş hamasi söylemlere zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. İktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenler, tarih önünde de, mahşeri vicdanda da bunun hesabını veremezler. Muhalefetin tribünleri oynama uğruna Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün, özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür.
Türkiye, tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okumakta, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirmekte, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları atmaktadır. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil, daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Amacımız, bölgemizde sulhu sükûnun hâkim olması, istikrar ve güven ortamının çok güçlü biçimde tesis ve tahkim edilmesidir. Gelişmeleri günlük siyasete polemik malzemesi yapmanın, bölgesel istikrarın tesisi ve ülke güvenliği için verilen mücadele de ortadayken, haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İHTİYACI, BİRLİK VE KARDEŞLİK SİYASETİDİR”
Şu hususa herkesin dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum: Biz, millet olarak tarih boyunca metanetimizi, asaletimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza ederek önümüze konulan engelleri teker teker aştık. Bekamıza yönelik saldırıları bu şekilde püskürttük. Üzerimizde oynanan oyunları bu şekilde bozduk. Karanlık tünellerden yine bu şekilde aydınlığa çıktık. Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah, hep beraber varacağız. Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefimizde hiçbir sapma olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız, inşallah yarın bugünden de güçlü olacağız. Allah’ın yardımı, aziz milletimizin duasıyla durmadan, duraksamadan çalışmaya, ülkemizi, milletimizi kalkındıracak hizmetlere imza atmaya devam edeceğiz.
Nitekim bölgemizde yaşanan tüm krizlere rağmen milletimizin dertlerine derman olmanın gayretindeyiz. Deprem bölgemizin yeniden inşa ve ihyası gündemimizin ilk sırasındaki yerini korumaktadır. Şimdiye kadar 201 bin konutun anahtarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. İnşallah perşembe günü Kahramanmaraş’ta 250 bininci afet konutunun da anahtarlarını depremzede kardeşlerimize teslim edeceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken kabine toplantımızın ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
Hayatımıza kattığınız güç, güven ve sevgi için tüm babalarımıza minnettarız. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. Genç Gazeteciler
‘Başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü kutlu olsun” Yaşamımızın her anında varlıklarıyla bizlere güç veren babalarımız; sevgi ve fedakârlık sembolü olarak, annelerimizle birlikte en değerli varlıklarımız olup güçlü bir aile yapısının temelini oluşturmaktadırlar
Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, bilinçli, kültürlü, öz değerlerine sahip, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasında ve aile kurumunun yaşatılmasında hiç şüphesiz ki büyük rolü olan babalarımızdan alacağımız dersler, hayat boyu bize rehberlik edecektir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir Hadis-i Şerifinde, “Babanın çocuğuna duası, Peygamber’in ümmetine olan duası gibidir.” buyurarak, ailelerinin mutluluğunu, kendileri için en büyük mutluluk olarak gören babalarımızın duasının ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. Bizler de bu Hadis-i Şerifin bilincinde evlatlar olarak, babalarımıza gereken sevgi ve saygıyı göstermeli, sağlıklarında hayır dualarını almak için gayret göstermeli, babalarımızın sadece bugün değil her zaman gönüllerini hoş tutmalı, onlara saygı, sevgi ve vefamızı en güzel şekilde göstermeliyiz.
Bu önemli günün, babalarımızın rızasını ve hayır duasını alabilmek için bir vesile olması temennisiyle; başta şehit ve gazilerimizin babaları olmak üzere tüm babalarımızın Babalar Günü’nü kutluyor, vefat etmiş olanlara Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz
Endonezya, Türkiye’den 48 adet KAAN savaş uçağı alıyor
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), uluslararası alanda stratejik bir başarıya imza attı. Endonezya’da düzenlenen INDO Defence 2025 fuarında Türkiye tarafından millî imkanlarla tasarlanan, geliştirilen ve üretilen Millî Muharip Uçak KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik anlaşma sağlandı. Anlaşma kapsamında, 48 adet KAAN 5. Nesil Savaş Uçağı Endonezya’ya teslim edilecek.
11 Haziran tarihinde Jakarta’da gerçekleştirilen imza törenine Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Endonezya Savunma Bakanı Sjafrie Sjamsoeddin, TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, Milli Savunma Bakan Yardımcısı ve TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanvekili Şuay Alpay ve TUSAŞ Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu katıldı.
Atılan imzalar kapsamında 48 adetlik Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatı 120 ay içerisinde gerçekleşecek. Teslim edilecek KAAN uçaklarında ise millî imkanlarla üretilecek motor yer alacak.
Bu anlaşma, sadece Millî Muharip Uçak KAAN’ın teslimatını değil; Endonezya’ya havacılık alanında teknoloji transferini de kapsayacak. Türkiye ve Endonezya gerçekleştireceği stratejik iş birliğiyle bilgi paylaşımını ve yerel kabiliyetlerin geliştirilmesini de hedefleyecek. Öte yandan anlaşmayla birlikte KAAN’ın üretiminde Endonezya’nın sahip olduğu yerel kabiliyetlerden yararlanılacak.
KAAN’ın Endonezya’ya satışına yönelik ilk duyuruyu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan, “Yerli ve millî savunma sanayimizin kaydettiği gelişimi ve ulaştığı noktayı gözler önüne seren bu anlaşmanın Türkiye ve Endonezya için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Anlaşmanın huzurunda imzalandığı kıymetli mevkidaşım, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’ya selam ve teşekkürlerimi iletiyorum. Savunma Sanayii Başkanlığımız ve TUSAŞ başta olmak üzere KAAN’ın üretiminde ve Türkiye tarihinin bu rekor ihracat sözleşmesinin imzalanmasında emeği geçen tüm kuruluşlarımızı tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
KAAN: Türkiye’nin 5. Nesil Savaş Uçağı
KAAN, Türk mühendisliğinin geldiği en üst noktayı temsil eden, 5. nesil çok rollü savaş uçağıdır. Yüksek manevra kabiliyeti, düşük radar görünürlüğü (stealth), yapay zekâ destekli aviyonikleri ve ağ destekli harp yetenekleriyle dikkat çekmektedir. Hava-hava ve hava-yer görevlerinde üstün başarı sağlaması hedeflenen KAAN, aynı zamanda Türkiye’nin savunma alanındaki tam bağımsızlık vizyonunun simgesidir. İlk uçuşunu 21 Şubat 2024 tarihinde başarıyla gerçekleştiren KAAN, bu tarihi adımıyla Türk havacılığı açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. 6 Mayıs 2024’te ise KAAN gök vatan ile ikinci kez bir araya gelmiştir.
Millî Muharip Uçak KAAN projesinin ilerleyen aşamalarında ise uçağa millî motorun entegrasyonu ile KAAN’ın tamamen millî hâle getirilmesi ve ihracat potansiyelinin daha da arttırılması hedeflenmektedir.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.